Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

DEM Parti’nin Ankara Eş Başkan adayı Gültan Kışanak, Medyascope’un sorularını yanıtladı: “İki milliyetçi aday arasına sıkışmış siyasete, nefes borusu açtık”

DEM Parti’nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Gültan Kışanak, azami tutukluluk süresi dolmasına rağmen yedi yılı aşkın süredir cezaevinde. Gerek Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 102’nci maddesinde, “tutukluluk süresi en çok iki yıldır. Bu süre, zorunlu hallerde gerekçesi gösterilerek uzatılabilir. Uzatma süresi toplam üç yılı geçemez” denilmesine, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlarda en uzun tutukluluk süresinin yedi yıl olduğu açıklanmasına karşın Kışanak’ın tutukluluk hali devam ediyor. Gültan Kışanak, tutuklu bulunduğu cezaevinden Medyascope’un sorularını yanıtladı.

  • Eş Başkan Yardımcısı Öztürk Türkdoğan ile birlikte DEM Parti’nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı oldunuz. Tutukluluk süreniz sona erdiği halde halen neden tutuklu olduğunuzu değerlendirir misiniz?

Siyasi bir operasyonla tutuklandık. Yargı süreci tamamen iktidarın kontrolünde seyretti. Hâlâ da böyle devam ediyor. Yedi yıllık uzun tutukluluk süresi, geçen ekim ayında doldu. Ama özgürlük hakkım iade edilmiyor. Durumun özeti: Siyasi rehine olarak içeride tutuluyoruz.  

  • Aday olma süreciniz nasıl gelişti?

DEM Parti, özellikle de kadın meclisimiz önerdi, ben de kadınlara ve halk karşı duyduğum sorumluluk gereği, adaylık teklifini kabul etti. Ankara’nın sembolik önemli de öneriyi kabul etmemde etkili oldu.

  • Ankara da kent uzlaşısı sağlanmayan iller arasında. Bu kentte uzlaşı arayışı var mıydı, olmadıysa neden olmadı?

DEM Parti aylar önce Ankara’da aday çıkartacağını açıklamıştı. CHP ve AKP’nin Ankara politikası da aylar öncesinden belliydi. Bu nedenlerle başından beri Ankara, kent uzlaşısı tartışması dışındaydı. Adaylık teklifini kabul etmemde, Ankara’daki bu siyasi tablo da etkili oldu.

  • Diyarbakır’ın eski büyükşehir belediye başkanı olarak, Ankara’daki seçimleri değerlendirir misiniz? Güçlü bir isimsiniz, Ankara’da nasıl bir performans bekliyorsunuz?

Siyaset maalesef “kazanma/kaybetme” retoriğine hapsedilmiş. Böyle olsaydı, iki parti dışında diğer siyasi partilerin hiçbir anlamı olmazdı. Oysa demokratik siyaset çoğuldur ve siyasetin görevi sorunları konuşmak, farklı çözüm önerileri geliştirmektir. Biz siyasetteki tıkanmayı, çözümsüzlüğü görüyoruz. Yok sayılan hakikatleri Ankara’da konuşmak ve “öteki” olarak kodlanan tüm toplumsal kesimleri siyaset sahnesine davet etmek için sorumluluk aldık. İki milliyetçi aday arasına sıkışmış siyasete, bir nefes borusu açtık ve halkın önüne demokratik bir seçenek sunduk. Açık konuşmak gerekir, Ankara DEM Parti’nin klasik seçmen tabanın az olduğu bir il. Ancak Ankara’daki demokratik toplumsal yapının, DEM Parti’nin sunduğu seçeneğe, pozitif bir yanıt vereceğini düşünüyorum. Kutuplaşma ve milliyetçilik yarışı herkesi çok yordu.

  • Cezaevindeyken seçim çalışmanızı nasıl yürütüyorsunuz?

DEM Parti geleneği, hapishane adaylarıyla çalışmaya alışkın. Ben de ayak uydurmaya çalışıyorum. Umarım benim adaylığım, bu tür bir seçim kampanyasının son örneği olur. Demokrasi adına kabul edilebilir bir durum değil. Yürütmenin ve siyasallaşan yargının, demokrasinin temelini oluşturan “sandık” üzerinde vesayet kurduğunun bir göstergesidir hapishaneden aday çıkması. 

  • Bu söyleşi “Kurtlar Sofrası’nda Kadınlar” programında yayınlanacak. Kadınları siyaseten kurtlar sofrasında nasıl konumlandırıyorsunuz?

Programın ismi çok ilginç. Gerçekten de kadınlar için siyaset yapmak, “kurtlar sofrasından sağ çıkmak” kadar zordur. Siyasal alan, egemen güçlerin iktidar kavgası olarak dizayn edilmiş. Kadınlar ya erkek gibi olmaya ya da erkeklerin gölgesinde siyaset yapmaya zorlanıyor. Ankara seçimi kelimenin tam anlamıyla “kurtlar sofrası”. Ama benim kurtlar sofrasına oturmaya da kurtlara yem olmaya da niyetim yok. Hayat bana cömert davranmasa da bir kadın olarak ayakta kalmayı öğretti diyebilirim. Ama tabii ki bunu tek başıma başaramam, kadınların örgütlü mücadelesine ve kadın dayanışmasına güvenerek, bu kadar rahat konuşuyorum. 

Egemenlik ve tahakküm ilişkileri, ister bireysel hayatlarda isterse de toplumsal yapıda asla kabul edilemez. Biz kadınlar ailede, çalışma hayatında, siyasette, yönetimde velhasıl hayatın her alanında bu egemen zihniyetle hep karşılaşıyoruz. Ve değiştirmek için mücadele ediyoruz.

Cinsiyet eşitliğini içermeyen siyasetin, demokratik bir yönetim açığa çıkartmasa mümkün değildir. Toplumsal yapılar farklılık üzerine kuruludur. Demokratik bir yönetim, bütün bu farklılığı adil ve eşit bir düzen içerisinde yan yana tutma becerisidir. Yerel yönetimler de toplumsal uzlaşı kültürünün gelişmesinde kritik bir yerde duruyor. Ankara adaylığımın nedenlerinden biri de, kadın siyasetini ön plana çıkartmak ve siyasetin erkekler arası iktidar kavgası olmadığını göstermekti. 

  • Selahattin Demirtaş, Ahmet Türk ve Leyla Zana gibi isimler Kürt sorununun çözümü için bazı açıklamalar yaptı ve Erdoğan’ı işaret etti. Bu açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz, yeni bir Çözüm Süreci başlaması ihtimal dahilinde mi?

Bütün bu tartışmaların güncel siyasetle şöyle ya da böyle alakası var. Bir seçim sürecindeyiz, doğal olarak söylenen her söz farklı yerlere çekiliyor. Bu nedenle ben, arkadaşlarımızın yaptığı açıklamalar üzerine bir yorum yapmak yerine, kendi görüşlerimi açıklamayı tercih ediyorum. Ben, yeni bir döneme girdiğimizi düşünüyorum. Demokrasiyi askıya alan çatışmaları sürecin, gelinen aşamada tıkandığını düşünüyorum. Kürt meselesi özü itibarıyla, demokrasi ve temel haklar sorunudur. Kayyumlar, siyasi davalar, parti kapatma girişimi, toplumsal kutuplaşmanın derinleşmesi, “iç düşman” sözünün çok kolay söylenir olması, ifade özgürlüğü ve protesto hakkı dahil temel hakların kullanılamaz hale gelmesi gibi Kürt meselesiyle bağlantılı onlarca sorun sayabilirim. Türkiye ekonomisinin çökmesi, demokrasinin dibe vurması, dış dünya ile ilişkilerde diplomatik krizler yaşanması… Bütün bu konular, Kürt sorunundan bağımsız değildir. 

Ayrıca bazıları “artık içeride çatışma yok” diyerek, durumu farklı göstermeye çalışsa da fiili çatışma sahası genişlemiş, bölgesel çatışma riski doğuracak kadar tehlikeli bir boyuta gelmiştir. 

Bu yük artık taşınabilir değildir. Demokratik siyaset yeni bir yol açmak için mücadele ediyor. Devlet aklının da 2015 yılından beri izlenen politikanın, bedelinin çok ağır olduğunu göreceğini düşünüyorum. En nihayetinde devlet aklına dair söyleyeceklerimiz, kişisel yorumlardan ibarettir. Ama biz demokratik siyasete inanan insanlar olarak, bir diyalog ve çözüm kapısı aralamak için mücadele etmeliyiz. Bu sadece Kürtlerin, DEM Parti’nin sorumluluğu değildir. Başta CHP olmak üzere tüm muhalefet partileri de girilen demokrasi krizinden çıkış için sorumluluk almalıdır. 

Editör notu: Normal şartlarda “Kurtlar Sofrasında Kadınlar” programımızda adaylar ile yayın yapıyor, sitemize de “Kurtlar Sofrasında Kadınlar anlatıyor” başlığıyla haberlerini yazıyorduk. Ancak Gülten Kışanak tutuklu bulunduğu için yazılı yapmak durumundayız. “Kurtlar Sofrasında Kadınlar anlatıyor” haberlerimizi bu linkten okuyabilirsiniz.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.