10 başlıkta Kerkük dosyası: Krize dönen vali seçimi, etnik gerilimler ve Türkiye’nin artan müdahalesi

Irak’ın petrol zengini kenti Kerkük, tarihinin en karmaşık siyasi krizlerinden birini yaşıyor. 10 Ağustos’ta yeni valinin seçilmesiyle beraber artan etnik ve dini gerilimler ve dış güçlerin artan etkileri kentin geleceğini belirsizliğe sürüklüyor. 2017’deki bağımsızlık referandumundan bu yana ilk kez bu denli ısınan Kerkük’te ne bekleniyor? Mehmet Tatlı, sizler için 10 başlıkta Kerkük dosyasını açtı.

Kerkük, Irak’ın kuzeyinde yer alan ve tarih boyunca stratejik önemi hiç azalmayan bir kent olarak öne çıkıyor. Kürtler, Araplar ve Türkmenlerin yüzyıllardır bir arada yaşadığı bu kent, zengin petrol yataklarıyla sadece Irak için değil, tüm bölge için kritik bir öneme sahip. Kentin karmaşık etnik yapısı ve jeopolitik konumu bugün yaşanan siyasi krizin zeminini oluşturuyor.

Kriz nasıl alevlendi: Eylül 2017 Bağımsızlık Referandumu

2003 Irak Savaşı‘ndan sonra kentin yönetimi çok paydaşlı mekanizmalarla büyük oranda Kürtlerin eline geçmişti. 2014 yılında IŞİD‘le mücadele esnasında Kerkük yönetiminde KDP söz sahibi oldu. 2017 yılına kadar Mesud Barzani’nin KDP’si tarafından idare edildi. Ancak 2017 yılında Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi‘nin (KRG) düzenlediği bağımsızlık referandumunun ardından, Irak merkezi hükümeti Kerkük’ü yeniden kontrolü altına aldı. O zamandan beri kent, Bağdat’ın atadığı Sünni Arap bir vekil vali olan Rakan Saed el-Cuburi tarafından yönetiliyordu. Bu durum, özellikle Kürt ve Türkmen gruplar tarafından geçici bir süreç olarak görülüyordu ve kentin geleceğiyle ilgili kalıcı bir çözüm bulunması gerektiği konusunda tüm taraflar hemfikirdi.

Çözüm ararken derinleşen kriz: Aralık 2023 seçimleri

18 Aralık 2023’te yapılan il meclisi seçimleri, Kerkük’ün geleceği için bir dönüm noktası olarak görülüyordu. Bu seçimler, 2005 yılından bu yana kentte yapılan ilk yerel seçimlerdi ve sonuçları kentin karmaşık etnik yapısını bir kez daha gözler önüne serdi. Seçim sonuçlarına göre, Kürt partileri toplam 7 sandalye kazandı. Bunların 5’i Kürdistan Yurtseverler Birliği‘ne (KYB), 2’si ise Kürdistan Demokrat Partisi‘ne (KDP) aitti. Arap partileri 6 sandalye elde ederken, Türkmen partileri 2 sandalye kazandı. Ayrıca, Hristiyan kotasından 1 sandalye de KYB’ye yakın bir adaya gitti. Bu sonuçlar, hiçbir grubun tek başına çoğunluğu elde edemediğini ve vali seçemeyeceğini gösteriyordu. Mevcut senaryo bir vali seçimi sürecini karmaşık bir pazarlık sürecine dönüştürdü. KYB, en çok sandalyeye sahip parti olarak valilik makamını talep ederken, diğer gruplar farklı öneriler getirdi. Örneğin, Türkmen gruplar valilik makamının üç etnik grup arasında rotasyonla paylaşılmasını önerdi. Ancak gruplar arasında bir uzlaşı sağlanamadı ve bu durum, kentin yönetiminde bir boşluk oluşturdu.

KYB Eş Başkanı Bafel Talabani

Vali seçiminde 10 Ağustos’ta sağlanan uzlaşma

10 Ağustos 2024’te KYB öncülüğünde bir grup il meclisi üyesi, Bağdat’taki Al-Rasheed otelinde bir araya gelerek Rebwar Taha‘yı vali adayı olarak belirledi. Bu toplantıya 16 üyeli il meclisinin 9 üyesi katıldı. Toplantıya katılan 9 üyenin dağılımı, 5 KYB üyesi, 3 Arap üye ve Hristiyan kotasından seçilen bir üye şeklindeydi. Ancak bu toplantı, birçok kesim tarafından tepkiyle karşılandı. Türkmen gruplar, KDP ve bazı Arap gruplar toplantıya katılmadıklarını ve sonuçlarını tanımadıklarını açıkladı. Eski vekil vali Rakan Saed el-Cuburi, toplantıyı “Arap bileşenine tarihsel bir hakaret” olarak nitelendirdi ve yasal yollara başvuracaklarını duyurdu. Türkmen Cephesi, toplantının Irak seçim yasasına aykırı olduğunu iddia etti.

Seçilen vali Rebwar Taha göreve başlayabilecek mi?

Yasaya göre, vali ve meclis başkanı seçiminde en yaşlı üyenin başkanlık yapması ve tüm etnik grupların adil bir şekilde temsil edilmesi gerekiyordu. Türkmenler, bu toplantının bu kurallara uymadığını ve kendilerinin dışlandığını savundu. Bu gelişmeler, Kerkük’teki siyasi krizi daha da derinleştirdi ve kentin geleceğiyle ilgili endişeleri artırdı.

Rebwar Taha’nın resmi olarak göreve başlayabilmesi için son adım, Irak Cumhurbaşkanı’nın -bugüne kadar sembolik olarak kullandığı bir yetki olan- “onayını” alması gerekiyor.

Rebwar Taha 10 Ağustos’ta Kerkük Valisi seçildi.

Başbakan Sudani’nin arabuluculuk çabaları sonuçsuz

Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, Kerkük krizinin çözümü için yoğun çaba sarf ediyor. Sudani, tüm taraflarla ayrı ayrı görüşmeler yaparak bir uzlaşı sağlamaya çalışıyor. Ancak bu girişimler şu ana kadar somut bir sonuç vermedi. Başbakan’ın arabuluculuk çabaları, Kerkük sorununu çözmenin ne kadar zor olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Sudani, Kerkük’te tüm tarafların katılımıyla “kapsayıcı bir yönetim” kurulması çağrısında bulunsa da, etnik gruplar arasındaki derin anlaşmazlıklar ve güvensizlik, bu çağrının hayata geçirilmesini zorlaştırıyor. Bu durum, Kerkük sorununun çözümünün sadece yerel dinamiklerle değil, aynı zamanda bölgesel ve uluslararası faktörlerle de yakından ilişkili olduğunu gösteriyor.

Hakan Fidan – Neçirvan Barzani

Türkiye’nin Kerkük politikası

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Türkiye, Kerkük’teki gelişmeleri yakından takip ediyor ve krizin şekillenmesinde aktif bir rol oynamaya çalışıyor. Bölgedeki diğer siyasi ya da askeri gelişmelerde olduğu gibi Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani’nin partisi KDP ile beraber hareket etmeye devam eden Ankara’nın Kerkük politikası, sadece etnik Türkmen nüfusun haklarını korumakla sınırlı değil. Türkiye, aynı zamanda bölgedeki enerji kaynaklarının kontrolü ve PKK’nin etkisinin sınırlandırılması gibi stratejik hedefler de güdüyor. Kerkük-Ceyhan petrol boru hattı, Türkiye’nin enerji güvenliği açısından kritik öneme sahip. Bu nedenle Türkiye, Kerkük’teki gelişmeleri yakından takip ediyor ve kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirmeye çalışıyor. AK Parti sözcüsü Ömer Çelik, KYB’nin tek taraflı hareket etmesini sert bir dille eleştirdi ve Kerkük’te “kapsayıcı bir çerçeve” oluşturulması çağrısında bulundu. Türkiye, özellikle Türkmen grupları destekleyerek ve KDP ile işbirliği yaparak bölgedeki etkisini artırmayı hedefliyor. KDP ile işbirliği, Türkiye’nin bölgesel çıkarlarını koruma ve enerji güvenliğini sağlama stratejisinin bir parçası olarak görülüyor.

İran’ın kentteki etkisi artarken kriz uluslararasılaşıyor

Öte yandan, İran da Kerkük’teki gelişmeleri yakından takip ediyor ve özellikle Şii milisler aracılığıyla etki alanını genişletmeye çalışıyor. İran ile KYB’nin bölgedeki bir çok konuda fikir birliği içinde olması da gözden kaçmıyor. İran’ın bölgedeki varlığı, ve etkisini KYB üzerinden Kerkük’te arttırma ihtimali Türkiye ve ABD gibi diğer bölgesel güçleri de harekete geçiriyor. Bu durum, Kerkük’ü sadece Irak iç siyasetinin değil, bölgesel güç mücadelesinin de bir parçası haline getiriyor. İran’ın Kerkük’teki etkisi, özellikle Şii Türkmen gruplar ve bazı Arap partiler üzerinden kendini gösteriyor. Bu durum, Kerkük’teki siyasi dengeleri daha da karmaşık hale getiriyor ve çözüm sürecini zorlaştırıyor. Ayrıca, İran’ın bölgedeki etkisi, Türkiye ve ABD’nin politikalarını da şekillendiriyor ve bu ülkelerin Kerkük’e yönelik yaklaşımlarını etkiliyor.

Kerkük krizi nasıl çözülecek?

Kerkük’teki siyasi kriz, kentin etnik çeşitliliğini yansıtan bir yönetim modelinin oluşturulmasının zorluğunu gösteriyor. Irak Anayasası’nın 140. maddesi, üç aşamalı bir çözüm öngörüyor: normalleşme, nüfus sayımı ve referandum. Ancak bu adımların hiçbiri tam olarak uygulanmadı. Maddenin uygulanmaması, sorunun çözümünü daha da zorlaştırıyor ve taraflar arasındaki güvensizliği artırıyor. Bu durum, Kerkük’ün geleceğiyle ilgili belirsizliği sürdürüyor ve bölgedeki istikrarsızlığı besliyor.

Kerkük’te yaşanan demografik değişimler

Kerkük’teki demografik yapı, son yıllarda önemli değişimler geçirdi. Kürt yetkililer, 2017’den bu yana kentte bir Araplaştırma politikası uygulandığını iddia ederken, Arap ve Türkmen yetkililer ise 2003-2017 arasında Kürtlerin benzer bir politika izlediğini öne sürüyor. Bu iddialar, kentin demografik yapısının siyasi amaçlarla manipüle edildiği endişelerini artırıyor. Irak’ın 2024 yılının kasım ayında yapılması planlanan genel nüfus sayımı, bu tartışmaları daha da alevlendiriyor. Kürt yetkililer, mevcut koşullarda yapılacak bir nüfus sayımının Kürt nüfus için tehdit oluşturacağını savunuyor. Bu durum, Kerkük’teki siyasi krizi daha da karmaşıklaştırıyor ve çözüm sürecini zorlaştırıyor.

Krizin geleceğine dair

Sonuç olarak, Kerkük’teki vali seçimi sorunu, kentin karmaşık etnik yapısı, zengin kaynakları ve jeopolitik önemi nedeniyle basit bir idari mesele olmaktan çıkıp, bölgesel ve uluslararası bir soruna dönüşmüş durumda. Türkiye’nin artan etkisi, İran’ın uzantıları aracılığıyla müdahaleleri, ABD’nin tutumu ve Irak merkezi hükümetinin yetersiz yaklaşımı, önümüzdeki dönemde Kerkük’ün geleceğini şekillendirecek temel faktörler olacak gibi görünüyor. Kerkük’ün istikrara kavuşması için, tüm tarafların uzlaşı içinde hareket etmesi ve dış müdahalelerin sınırlandırılması gerekiyor. Ancak bu şekilde, kentin tüm etnik gruplarının haklarını koruyan, adil ve sürdürülebilir bir yönetim modeli oluşturulabilir. Aksi takdirde, Kerkük sorunu sadece Irak’ın değil, tüm bölgenin istikrarını tehdit eden bir unsur olmaya devam edecek.