Ruşen Çakır, İzmir’deki İZBETON soruşturması ve Leman dergisi çalışanlarının tutuklanması süreçleri hakkında konuştu. Çakır, gözaltı görüntülerinin devlet tarafından propaganda malzemesi olarak kullanıldığını, masumiyet karinesinin ihlal edildiğini söyledi.
Ruşen Çakır, son dönemde yaşanan operasyonları eleştirdi. Çakır, İzmir’deki İZBETON soruşturması kapsamında 100’den fazla kişinin gözaltına alınması ve Leman dergisi çalışanlarının tutuklanmasını “toplu cinnet hali” olarak niteledi.
Çakır, yaptığı açıklamada devletin gözaltı görüntülerini propaganda aracı olarak kullandığını iddia etti, “Devlet servis ediyor, bakanlık servis ediyor. Bize sanki bir suç örgütü tarif ediyorlar” dedi.
“Tunç Soyer gözaltısı güçsüzlük gösterisi”
Eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in de aralarında bulunduğu gözaltı operasyonunu “güçsüzlük gösterisi” olarak tanımlayan Çakır, normal şartlarda çağrılsa ifade vermeye gelecek kişilerin evlerinden sabahın köründe alındığını belirtti.
Çakır, Soyer’le 40 yıldan fazla süredir tanıştığını, onun Ankara Hukuk Fakültesi mezunu olduğunu ve tiyatro geçmişi bulunduğunu kaydetti. Soyer’in bu soruşturmadan beraat edeceğine inandığını da sözlerine ekledi.
Leman dergisi çalışanı dört kişi tutuklandı
4 Haziran’da İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik beşinci dalga operasyon sonrası Leman dergisi çalışanlarının tutuklanmasını da eleştiren Çakır, “Ortada hiçbir suç yok” değerlendirmesinde bulundu.
Çakır, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın sosyal medya üzerinden gelen baskılar sonrası Leman çalışanlarının ters kelepçeyle gözaltına alındığını iddia etti.
“Masumiyet karinesi gasp ediliyor”
Gözaltı görüntülerinin servis edilmesini masumiyet karinesinin ihlali olarak değerlendiren Çakır, “Kişinin lekelenmeme hakkı gasp ediliyor. Devlet diliyle ‘masumiyet karinesi’ gasp ediliyor” dedi.
Çakır, Türkiye’de çok daha sert suçlamalarla yargılanan kişilerin normal insani koşullarda adliyeye sevk edildiğini ancak bu vakalarda özel bir gösterinin yapıldığını savundu.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
“Türkiye maalesef hukuk devleti değil” diyen Çakır, bu tür uygulamaların savunulacak hiçbir yanının bulunmadığını vurguladı, Türkiye’nin bu kötülükleri aşabilecek bir ülke olduğuna inandığını da sözlerine ekledi. Çakır, yayınını Tunç Soyer’e ithaf etti.
Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir
Merhaba, iyi günler, iyi sabahlar. Dün bir video paylaşıldı, oradan birtakım görüntüleri size göstermek istiyorum. Bir grup polis otosu, bunlar bir operasyona gidiyor İzmir’de. ‘‘Allah Allah, neresi? Uyuşturucu tacirleri mi, terör örgütü mü?’’ derken bir bakıyoruz ki tanımadığımız insanlar, en son benim çok iyi tanıdığım İzmir’in eski Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve belli ki diğerleri de onunla beraber gözaltına alınan, İzmir’de İzbeton soruşturması kapsamında gözaltına alınan 100’ü aşkın kişiden bazıları. Niye bunu gösteriyor? Kim gösteriyor? Devlet gösteriyor. Devlet servis ediyor. Bakanlık servis ediyor. Bakanlıklar servis ediyorlar, ama bize bir suç örgütü sanki tarif ediyorlar. Normal şartlarda çağrılsa ifade vermeye gelecek olan kişiler evlerinden sabahın köründe – ki Tunç Soyer’in evine gidenlerin terörle mücadele polisleri olduğu söyleniyor – evlerine gidiliyor, gözaltına alınıyorlar ve ondan sonra bu görüntüler çok büyük bir zafermiş gibi servis ediliyor. Kişinin lekelenmeme hakkı gasbediliyor devlet eliyle, masumiyet karinesi gasbediliyor ve sanki büyük bir operasyon, çökertilmiş yapılar falan. Ne olacağı bile belli değil, davanın nasıl gelişeceği belli değil ama bize bunu sunuyor devlet. Sadece bu mu? Şimdi size bir tweet okuyacağım. Bu tweetin yazarını söylemek istemiyorum ama bir döneme kadar genç İslamcı entelektüellerin önde gelen isimlerinden birisi olarak bilinirdi maalesef. Diyor ki, “Alsanıza Sayın Ali Yerlikaya.” Ali Yerlikaya kim? İçişleri Bakanı. “Alsanıza Sayın Ali Yerlikaya şu gözaltı kararı çıkartılan y..kları.” Ne demek istediğini anlıyorsunuz ama çok terbiyeli olduğu için nokta nokta koymuş. “Bir an önce, bunları bir an önce alsanıza’’ diyor. ‘‘Makyaj süresi mi veriyorsunuz yine? Eğer arkadan plastik kelepçeli, kafaları öne bastırılmış şekilde ‘gereği yapıldı’ tweeti atmazsanız iki elimiz iki yakanızdadır” diyor. Ve sonra ne oluyor? Ali Yerlikaya birkaç saat içerisinde tam da tarif edilen şekilde… Bakın, bu kişi Leman Dergisi’nin idari müdürü. Yani karikatürist değil, grafiker değil vesaire değil; oradaki binaya bakan kişi ve ters kelepçe takılıyor, bastırılıyor. Sanki çok büyük bir… İşte bu da bir Leman çalışanı aynı şekilde ve ne oluyor? O sözünü ettiğimiz kişinin arzusu, nasıl bir arzuysa, yerine gelmiş oluyor. Yani buradan şunu söylemiyorum, İçişleri Bakanı bunlara baktı ve yaptı değil ama mantalite aynı. Nedir bu? Büyük bir zafer. Ne zaferi? Bir karikatür üzerine yapılan büyük bir güç gösterisi. Ama bu nereye kadar güç gösterisi? Bu aslında güçsüzlük gösterisi. Çok açık ve net bir şekilde güçsüzlük gösterisi. Bu yayının başlığı: ‘‘Bu görüntüler de bu milletin hafızasına kazındı.’’ Niçin? Çünkü tam bir ay önce, 4 Haziran’da yine böyle utanç verici görüntüler servis edildi. Bu sefer ne olmuştu? 5. dalga İstanbul Büyükşehir Belediyesine yönelik operasyon ve orada emniyetten hastaneye gözaltına alınan, içlerinde ilçe belediye başkanları da var, belediye bürokratları da var. Ve sanki bir toplama kampına götürülüyorlarmış gibi, esirmiş gibi… Mesela Aykut Erdoğdu geçti biraz önce, Cumhuriyet Halk Partisi eski milletvekili. Bu kişiler, birçoğu tutuklandı tamam, ama belki beraat edecekler. Şu olacak, bu olacak. Bu görüntülerde niçin suratları gözüküyor? Her şeyleri gözüküyor. Niçin? Çünkü burada bir güç gösterisi var. Neden güç gösterisi var? Çünkü güçsüzlük var. Çünkü açılan davalar, yürütülen soruşturmalar zayıf. Dosyaların içi boş. İçini doldurmak için yaratılan birtakım çabalar var, gösterilen birtakım çabalar var. Ne yapılmak isteniyor? Etkin pişmanlıktan birileri yararlansın ki dosya dolsun. Çünkü iddianame hazırlamak lazım. Ama bu arada bu görüntülerle neyi bize göstermek istiyorlar? Erdoğan’ın söylediği; ‘‘Cumhuriyet tarihinin en büyük organize suç örgütü.’’ Şimdi bu kişileri, polisleri aradan çıkartarak yan yana koyduğunuz zaman buraya organize suç örgütü diyemezsiniz. Ama kollarında polis olduğu zaman bu kişiler otomatik olarak suçlu olarak bir algı yaratılıyor. Biliyoruz ki Türkiye’de çok daha sert suçlamalarla yargılanan kişiler çok daha normal, insani koşullarda adliyeye sevk edildiler, görüntüleri servis edilmedi. Burada ama mesela, bu 5. dalga bilinçli bir şekilde yapılan bir şey. Hastaneye sevkin görüntüsü… Diyelim ki 30 zanlı var, 90 polis var ve devlet gücünü gösteriyor. Bakıyorsunuz, arabalar çıkıyor. Bunu hakikaten bir bakanlık ya da emniyet müdürlüğü böyle planlamış. Yani böyle onlarca belki de yüzlerce arabanın içerisinden arabalar çıkıyor gecenin karanlığında ya da sabahın erken saatinde. Diyorsunuz ki, “Allah Allah, ne yapıyorlar?” Sonra bir bakıyorsunuz karşınıza Tunç Soyer çıkıyor. Yani bunun bir hukuk devletinde savunulacak, edilecek hiçbir şeyi yok. Ama Türkiye maalesef hukuk devleti değil. Bu güç gösterileri, bir de tabii ki birtakım kanaat önderleri, iktidar yanlısı kanaat önderleri, yani biraz daha şey olsa “Sıkın kafasına” diyecekler, yani o kadar gözleri dönmüş. Bir bakana, bir İçişleri Bakanı’na işte “Basın kafalarına, takın plastik kelepçeleri arkadan” yani bunu diyebilmek… Şunu söyleyeyim; yıllardır İslami hareket çalışan birisiyim, 85-86, o yıllardaki yapılan tartışmalarla, o tarihteki insanların söyledikleri, ettikleriyle şu anda yaşananlar arasındaki fark o kadar büyük ki. Şimdi diyeceksiniz ki, bu takiyeydi, eskiden yaşananlar takiyeydi. Bilmiyorum ama şunu biliyorum; o günün kişileri, o günkü kimlikleriyle bugün gelseler o kişileri, mesela “Alın onu, alın onu ters kelepçe takın” diyen kişiyi terlikle kovalardı. Ama şu anda bir bakıyoruz toplu bir cinnet hali var. Toplu bir cinnet hali var. Leman Dergisi’nin dört çalışanı tutuklandı. Niçin tutuklandı? Ortada hiçbir suç yok. Yok. Ama kuyruğa girmiş bir şekilde bunu Türkiye’de halkı kin ve nefrete teşvik etmek, tahrik etmek vesaire iddialarla… Ama birazcık konuya hakim olan insanlar, aklıselim sahibi insanlar olayın hiç de böyle bir şey olmadığını gayet sakin görebiliyor. Ama bunu konuşma imkanını sağlamayan bir baskı ortamı yaratılıyor ve bu yargı eliyle yapılıyor. Normal şartlarda “Kafasına basın” diyen kişi Leman Dergisi’nin bir yetkilisiyle bir televizyonda eşit koşullarda tartışırsa herhalde belli bir yerden sonra susmak zorunda kalır. O da bunu biliyor. Ama arkasına devleti aldığı zaman gerçekten onlar çok güçlü oluyorlar. Ama biliyoruz ki tarih boyunca kendilerine böyle güç atfedenler genellikle hüsrana uğruyorlar. Bekleyelim görelim. Türkiye bu kötülükleri aşabilecek bir ülke. Ben buna inanıyorum. Birçok kişi inanmasa da bir yerden sonra bu kötülüklerle Türkiye gidemez. Gidemeyiz. Gidemeyiz. Yani karikatüristin, derginin idari müdürünün ters kelepçeyle alınıp, bunların videosu çekilip, bunlar çok büyük bir maharetmiş gibi bakanlar tarafından paylaşıldığı bir ülke gerçekten Türkiye’nin hak ettiği bir yer değil.
Peki bu yayını kime ithaf ediyorum? Tunç Soyer’e ithaf ediyorum. O gördüğümüz ‘‘büyük’’ operasyonda sırttan gördüğümüz Tunç Soyer. Tunç Soyer benim çok yakın bir arkadaşım, aslında benim bir okul arkadaşımın abisi, Onur’un abisi. Ve biz de Tunç’la yaklaşık en aşağı 40 yıl, belki daha fazla zamandır çok yakından tanışıyoruz. Onun yaşadığı bütün aşamaları gördüm. Bir yerde Seferihisar Belediye Başkanı oldu. Ondan sonra da İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı oldu. Sonra aday gösterilmeyen belki de tek isimdi Büyükşehir Belediye Başkanı olarak. Çünkü safını yanlış seçmişti bence. Yani Ekrem İmamoğlu, Özgür Özel ikilisinin gücünü çok ciddiye almadı ya da öyle bir hesap yaptı. Bence hesap yanlışı yaptı. Tunç hukukçudur. Ankara Hukuk Fakültesi mezunudur. Aynı zamanda üniversite yıllarından bir tiyatroculuğu da vardır. İzmirlilere, İzmirli profiline de çok uygun bir isimdir. Ve şimdi başkanlıktan sonra, daha başkanlık zamanında dillendirilen, sonra birden hızlandırılan bir operasyonla gözaltına alındı. Ben onun bu soruşturmadan aklanacağına inananlardanım. Çünkü benim bildiğim kadarıyla, öğrendiğim kadarıyla, yakınlarından öğrendiğim kadarıyla bu dile getirilen suçlamaların hiçbirisiyle Tunç’un bir alakası yok. Bakalım, mahkeme ne der diyeceğim ama Türkiye’de ben mahkemelere güvenmiyorum. Yine de yargı sürecini beklemekte yarar var. Türkiye artık bu tür karalamalardan, devlet eliyle yapılan karalamalardan bir an önce kurtulmalı. Nasıl olacak bilmiyorum ama yazık oluyor. İnsanların itibarları ayaklar altına alınıyor ve ayaklar altına alanların itibarları da artmıyor. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.