Artan maliyetler, azalan reklam gelirleri ve algoritma nedenli görünürlük kaybı; Gazete Duvar ve Yeşil Gazete gibi bağımsız medya kuruluşlarının yayınlarını durdurmasına yol açtı. Artı Gerçek başta olmak üzere pek çok kurum küçülmeye gitti. Peki bağımsız medya neden küçülüyor? Rüveyda Durgut uzmanlarla konuştu.
Türkiye’de bağımsız medya için 2024 oldukça kritik bir seneydi. Google’ın algoritma değişikliğinden dolayı birçok haber sitesi tıklanma trafiğinin büyük kısmını kaybetti. Ziyaretçi sayısında hızla düşüş yaşayan siteler, gelirlerinin çoğunluğunu dijital reklamlardan sağladıkları için büyük zarara uğradı. Bu durumdan etkilenen Gazete Duvar ve Yeşil Gazete kapanmak zorunda kaldı. Artı Gerçek gibi kurumlar da küçülmeye gitti. Gazete Duvar, Yeşil Gazete, Artı Gerçek çalışanlarıyla ve uzmanlarla bağımsız medyanın karşı karşıya kaldığı riskleri konuştuk.
- Kamuoyuna açık mektup: Google’ın yıkıcı ambargosunu protesto ediyoruz
- Reuters: Google’ın uygulamaları Türkiye’deki bağımsız medyayı kapanma tehlikesiyle karşı karşıya getirdi
Algoritma değişikliği Duvar’ın kapanmasına yol açtı
2016’da açılan Gazete Duvar, Mart 2025’te yayın hayatına son vermek zorunda kaldı. Gazete Duvar’ın Genel Yayın Yönetmeni Barış Avşar, emek veren gazetecilerin, akademisyenlerin ve aydınların desteğiyle geniş okuyucu kitlesine ulaştıklarını söyledi, “Her ay yaklaşık 200-250 arasında imzanın makale, haber, video-haber ve YouTube programlarının yayınlandığı, iyi gazetecilik arayan okurun taleplerini elinden geldiğince karşılamaya çalışan bir gazete oldu” diye konuştu.
Avşar, doğru yayıncılığın giderek yüksek maliyetlere yol açtığını belirtti, “Elbette baştan itibaren en önemli dayanak patronaj katkısıydı. Ancak sadece bu katkıyla bunca uzun süre yayının devamı mümkün değildi” dedi ve şöyle devam etti:
“Gazete Duvar’da özellikle; seçimler, 6 Şubat depremleri, emekçi mücadeleleri, orman yangınları, hak ihlalleri ve bu ihlallere karşı yükselen itirazlar, Ukrayna ve Ortadoğu’daki savaşlar, Kürt sorunu etrafında yürütülen savaşlar gibi kritik gündemler okur desteğini çok yukarılara taşıdı. Bu destek, Google reklam gelirlerini gazete bütçesinin en önemli kalemlerinden biri haline getirdi.”
Avşar, Google’ın etkisini 2024 sonbaharı ile hissettiklerini söyledi. Bu algoritma değişikliğinin Duvar’ın mali yapısını derinden etkilediğini, bu nedenle kapanmaya gidildiğin anlatan Barış Avşar, “Google gelirleri üzerine kurulan bir gazetecilik habitatı içerisinde en iyisini yapmaya çalışan Gazete Duvar’ın ilk veda eden olmasının anlaşılması ve kabul edilmesi zor oldu. Kapanma kararı da aslında yıllardır dikkatle taşınmaya çalışılan bu sorumluluğun düzgün şekilde bitirilmesi ile ilgiliydi” dedi.
Artı Gerçek’in küçülmeye gitmesindeki sebepler
Artı Gerçek ile Artı TV, Celal Başlangıç tarafından kurularak 2017’de yayın hayatına başladı. Genel Yayın Yönetmeni Ali Duran Topuz, Artı Gerçek ile Artı TV’nin 2022’de yollarını ayırdığını hatırlattı. O dönem editoryal ekip ile Artı Gerçek arasında problemlerin yaşandığını söyleyen Ali Duran Topuz, “Havadaki sudaki titreşimleri algılamadan iyi iş yapmak, sağlıklı karar vermek çok zordur. Editoryal ekibin Türkiye dışında olması Artı Gerçek için büyük bir sorundu” dedi.
Çalıştığı dönem boyunca sürekli küçülmeye gittiklerini söyleyen Topuz, “Ama bu küçülmeler ile içerideki politik gelişmeler hep paralel ilerledi. Genel seçim ve cumhurbaşkanlığı seçimi Cumhur İttifakı tarafından kazanılınca bundan fazlaca etkilenildi. En nihayet bütçe, işin devamını pek mümkün kılmayacak bir düzeye çekildi, ardından Artı TV fiilen kapandı” diye konuştu.
Ali Duran Topuz şöyle devam etti:
“Bugün gazeteciliğin ‘kâr getiren bir iş’ olma niteliği ağırlıklı olarak siyasi nedenlerle ama biraz da dijital dönüşümün yol açtığı gelişmeler nedeniyle önemli ölçüde ortadan kalktı. Orta-büyük sermaye, şayet iktidar yanında yer almayacaksa, bu alana yatırım yapmaktan kaçıyor, çünkü korkuyor. Küçük sermayeler sürdürülebilirlik korkusuyla yanaşmıyor. Politik saiklerle yatırım yapanların önemli kısmı da iktidarınkine benzeyen bir sadık medya kuruluşu fikriyle hareket ediyor.”
Türkiye’nin ekoloji gazetesi neden kapandı?
2008’de çevre odaklı bağımsız bir yayın organı olarak kurulan Yeşil Gazete, Türkiye’de ekoloji, iklim krizi ve sürdürülebilir yaşam gibi konuları merkezine alan ilk dijital medya platformlarından biri oldu. Avrupa Birliği desteğiyle yürütülen bazı projelerde yer alarak kapasitesini geliştirse de son dönemde dijital görünürlüğünü kaybetmesi ve kaynaklara erişimde yaşanan zorluklar nedeniyle yayıncılık faaliyetlerinde ciddi ölçüde daralmaya gitti ve sonra kapandı.
Yeşil Gazete’de editör olarak çalışan Duygu İslamoğlu, güçlü bir haber ağına sahip olduklarını; aktivistlerden, gazetecilerden ve başka çeşitli kaynaklardan ülkedeki çevre, ekoloji, iklim temalı haberlere ulaştıklarını söyledi.
Gazete 2024’te Çevre ve İklim Gazeteciliği Okulu’nu (ÇİGO) kurmuştu. Burada atölyeler düzenlediklerini belirten İslamoğlu, Batı Karadeniz bölgesinde bazı etkinliklere önayak olduklarını aktardı. İslamoğlu, Yeşil Gazete’nin ÇİGO dışında, Yeşil Düşünce Derneği’nin de desteğiyle farklı projeler gerçekleştirdiğini ekledi. Fakat tüm bu projelere rağmen Yeşil Gazete finansal anlamda ayakta kalamadı ve kapandı.
Gazetenin kapanmasıyla ilgili duygularını paylaşan İslamoğlu, “Güçlü, geniş bir topluluğa ve artık köklü diyebileceğimiz bir geleneğe sahip bir platformun bu şekilde yayınına son vermek durumunda kalması çok üzücü” dedi.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
Kapanmaların önüne geçmek için ne yapılabilir?
İzmir Ekonomi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Dr. Sarphan Uzunoğlu, bağımsız medya kurumlarının kapanmak zorunda kalmasını “ekonomik başarısızlık değil, medya ekosisteminin kırılganlığı” olarak nitelendirdi.
Sarphan Uzunoğlu, bağımsız medya kurumlarının kapanışlarını, yalnızca finansal nedenlerle değil; bağımsız kalma mücadelesinin ve etik duruşu sürdürmenin yarattığı baskılarla açıklamak gerektiğini söyledi.
“Türkiye’de bağımsız medya genellikle ya dış fonlara ya da dayanışmacı ama dar ölçekli gelir modellerine dayanıyor” diyen Uzunoğlu, bu kaynakların dalgalı döviz kurları, azalan fon hacmi ve artan operasyonel maliyetler karşısında yetersiz kaldığını belirtti.
Sarphan Uzunoğlu, bu kapanmaların önüne geçebilmek için üç ayaklı bir yeniden düşünme sürecine ihtiyaç olduğunu söyledi: Kurumsal hafızanın korunması ve paylaşılması, gelir modeli çeşitliliği ve kolektif çalışmaların kurumsallaşması.
Bağımsız medyanın yalnızca içerikle büyümeyeceğini ifade eden Uzunoğlu, “Türkiye’de medya projeleri genellikle kurucularının vizyonu etrafında şekilleniyor. Bu durum kurumsallaşmayı engelliyor. Bağımsız medya, yalnızca içerikle değil; insan kaynakları politikaları, strateji dokümanları, kriz senaryoları gibi unsurlarla da büyümeli” dedi.Uzunoğlu, bir tek dış fona veya reklam verene bağlı kalınmaması gerektiğini vurgulayarak, “Reklamdan üyeliğe, bağıştan eğitim ve danışmanlığa uzanan çok kanallı modeller benimsenmeli. Tek bir dış fonun ya da reklam verenin baskısına maruz kalan yapılar hem içerik hem de editoryal bağımsızlık açısından kırılgan hale geliyor” diye devam etti.
Medyada soft tekelcilik
Uzunoğlu medya ekosisteminde görünür hale gelen soft tekelcilikten bahsetti. Bu tekelciliğin klasik anlamda sermaye yoğunluklu değil; daha çok kaynaklara erişim, görünürlük, fonlara ulaşım ve hikâye anlatma haklarını belirleme gücü üzerinden şekillendiğini söyledi.
Saphan Uzunoğlu, buradaki tekelleşmenin görünür olmadığını, bazen içerik üretiminde benzeşmeye, haberciliğin çeşitliliğinin azalmasına ve dijital medya sahnesinin tek tipleşmesine sebebiyet verdiğini belirterek, “Burada mesele, bir kurumun başarılı olması değil; bu başarının ekosistemi boğmadan, diğer aktörlerle birlikte çoğalacak bir zemin yaratıp yaratmadığıdır. ‘Bağımsız medya’ kavramı, yalnızca siyasal bağımsızlık değil, yatay örgütlenme, kaynak eşitliği ve söylemsel çoğulluk gibi unsurları da içermeli. Aksi halde, ana akımın dışında ama ana akımı yeniden üreten bir yapı oluşur. Bu nedenle çözüm, ‘tek’ güçlü bağımsız kurumlar yerine, birbirini tamamlayan, farklı topluluklara seslenen, farklı uzmanlık alanlarına sahip medya yapılarının çoğalmasıyla mümkün olabilir” dedi.
“Medyascope gibi örnekleri çoğaltmamız gerek”
Medya Araştırmacısı ve journo.com editörü Emre Kızılkaya ise vatandaşların bağımsız medyayı maddi-manevi daha fazla desteklemesi gerektiğini söyledi, “Toplum olarak Medyascope gibi iyi örnekleri çoğaltmamız, her birini güçlendirmemiz gerek. Ayrıca uluslararası alanda da acilen atılması gereken bazı adımlar var. Bunlar, gazeteciliğin dünya çapında bir kamu hizmeti olarak tanınması, dijital platformların şeffaflık ve hesap verebilirliğinin artırılması ile olabilir” dedi.
Medyada üretim arttıkça ve kapsam genişledikçe tekelleşme eğiliminin olduğunu söyleyen Kızılkaya, “Özellikle geleneksel medyanın reklama dayalı iş modelleri bu eğilimi güçlendiriyor. Bizde şu anki sorun, medyadaki tekelleşmenin kapitalizmin bu doğal probleminden değil, hoyratça siyasi müdahaleden kaynaklanıyor olması” diye konuştu.
“Araçsallaştırılmış hukuk, ekonomik baskı ve politik saldırı”
Akademisyen Orhan Şener Deliormanlı, ekonomik ve politik baskılara karşı koyabilmek için medya kurumlarının maddi anlamda güçlü olması gerektiğine dikkat çekti, “Burada yapılabilecek pek çok şey var: İzleyici, okuyucuya dayalı gelir modelleri; trafik kaynaklı gelirleri arttırma, farklı reklam türleri; sponsorluklar, bağışlar… Ancak bunlar da çok basit işler değil. Bazı mecralar bu alanlarda daha başarılı. Ama son tahlilde, bu kadar büyük politik baskının olduğu bir iklimde, bağımsız veya muhalif haber mecralarını suçlamak istemem. Mecraların farklı politik gündemleri, amaçları da olabiliyor. Sertleşen ve evrilen politik ortamdan muaf değil varlıkları. Bazen bizim bilemeyeceğimiz iç saiklerle kendileri de alabiliyorlar bu kararları. Her mecranın durumunu, o mecranın kendi özel şartları dahilinde irdelemek gerek” dedi.