31 Temmuz Perşembe günü İstanbul-Beyoğlu’nda yaşayan trans kadınlar polis ablukasına alındı; GBT gerekçesiyle karakola götürüldü. Trans kadınlar saatlerce karakol bahçesinde bekletildi.
31 Temmuz Perşembe günü Beyoğlu’nda yaşayan trans kadınlar polis ablukasına alındı; GBT gerekçesiyle karakola götürüldü. Bekçiler, yaklaşık iki saat boyunca trans kadınların sokağa çıkmasını engelledi. Polis, Beyoğlu’nun farklı noktalarından yaklaşık 30 trans kadını karakola götürdü. Karakolun bahçesinde yaklaşık bir saat tutulan trans kadınlar, defalarca sormalarına rağmen neden karakola götürüldüklerini öğrenemedi; telefonlarını kapatmaları yönünde baskı gördü.
Beyoğlu’nda yaşayan trans kadınlar, bir süredir Kabahatler Kanunu gerekçe gösterilerek para cezalarına çarptırılıyor; evlerinde arama yapılıyor.
Yaşananları dün GBT gerekçesiyle karakola götürülen Yankı ve trans aktivist İris Mozalar’la konuştuk.
Neden karakola götürüldükleri söylenmedi, telefonları kapatılmaya çalışıldı
Yankı, polisin ve bekçilerinin tavrının sistematik bir duruma dönüştüğünü belirterek bekçilerin dün yaklaşık iki saat boyunca trans kadınların evlerinin önünde beklediğini söyledi. Dolaşmaya çıktıklarında sivil polislerin trans kadınları ablukaya alarak bir araca bindirdiklerini ifade eden Yankı, şu ifadeleri kullandı:
“Ne için götürüyorsunuz? diye sorduk. “Gittiğinizde görürsünüz.” dediler. Herhangi bir soru sormamıza izin vermediler, açıklama da yapmadılar. Bizim dışımızda da birçok trans kadın vardı. Açıkçası bir köşeye atıldık. “Kabahatimiz nedir?”, “Ne için burada tutuluyoruz?”, “Ne işlem yapacaksınız?” diye sorduk. Hiçbir şekilde cevap vermediler. “Amiri bekliyoruz.” dediler. Orada ‘Lubunya’nın onuru devletin copundan büyüktür. Bastıkça çoğalır, sustukça bağırırız’ diyerek bir eylem başlattık.”
Yankı, karakola götürülen trans kadınların telefonlarını kapatmaya zorlandığını söyleyerek şöyle dedi:
“Bu bizim yasal hakkımız, avukat gelene kadar telefonlarımızı kapattıramazsınız. Bunun için bir gerekçe yok dedik. Buna rağmen telefonları kapattırmak için psikolojik baskı uygulamaya çalıştılar. Sonraki süreçte bizi karakolun bahçesinde yaklaşık bir saat tuttular.”
İsimleri not edildi, izinsiz videoları çekildi: “Bu bir fişleme”
Yankı, karakola götürülen kadınların isimlerinin tek tek bir kağıda yazıldığını belirterek şu ifadeleri kullandı:
“Beyaz bir kağıda, orada bulunan tüm trans kadınların ve seks işçilerinin isimlerini tek tek yazdılar. Biz fişlenmekten korktuk. Diğer arkadaşlarımız da tepki gösterdi. Ama o beyaz kağıda ne yazdıklarını, ne için tuttuklarını bilmiyoruz. Bu işlem bize haftanın iki-üç günü keyfi olarak uygulanıyor. Her birimize Kabahatler Kanunu kapsamında 1400 TL ceza yazılıyor. İzmir’de de böyle bir uygulama var. Sokakta olmasan bile, polis ya da bekçi seni görmese bile, T.C. kimlik numaran üzerinden aynı cezayı yazmaya devam ediyorlar. Bu bir fişleme.”
Polislerin trans kadınların videolarını da çektiğini belirten Yankı, şunları söyledi:
“Benim telefonumda video kayıtları da var. Orada bir memur, bizim rızamız dışında, kendi telefonuyla karakoldan çıkarken videomuzu çekti. Toplu halde yüzlerimiz görünüyordu. Bu bizim için çok endişe vericiydi. Birçoğumuz seks işçiliği yapmak zorundayız. Sokaklarda güvensiz koşullarda seks işçiliği yapıyoruz.”
“Daha önce de karakola götürüldüm, 20 memurun önünde işkence yapıldı”
Fiziksel, psikolojik olarak Beyoğlu sokaklarında trans kadınların baskıya uğradığını belirten Yankı, daha önce yaşadığı bir olayı ise şöyle anlattı:
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
“Beni daha önce başka bir polis karakoluna götürdüler. Sivil bir polis, yaklaşık 20 resmi üniformalı memurun önünde bana işkence yaptı. Bağırarak, kapılara tekme atarak, “Sizi burada barındırmayacağız! Sizi sokaklara sokmayacağız!” dediler. Sen şimdi elini kolunu sallayarak o sokağa gidebileceğini mi düşünüyorsun? Sen o sokakta çalışabileceğini mi düşünüyorsun? dediler.”
İris Mozalar: “Geçen haftalarda trans kadınların yaşadıkları evlere dronelarla baskın düzenlediler”
Trans aktivist İris Mozalar ise Beyoğlu’ndaki trans kadınlara yönelik baskının yoğunlaştığını vurguladı:
“Yolda yürüyen, markete giden, evine giden ya da evinin sokağında oturan trans kadınlara polis yoğun bir şekilde baskı uyguluyor ve taciz ediyor. Bunun haricinde, polis yolda gördükleri kızlara sürekli olarak Kabahatler Kanunu’ndan ceza kesiyor. Ek olarak, geçen haftalarda trans kadınların yaşadığı evlere dronelarla birlikte baskın düzenlediler. Evlere izinsiz girmek gibi uygulamalarda bulundular. Bir yandan da bazı evler için arama izni çıkardıkları görülüyor. Beyoğlu’nda başka birçok yerde de trans kadınlar yaşıyor ancak bu yaşam alanları artık çok yoğun bir şekilde saldırı altında. Trans kadınlar zaten her yerde ev bulamıyor; her yerde istedikleri gibi eğitim göremiyor, istedikleri gibi çalışamıyorlar. Sokaktaki ve kamusal alandaki görünürlükleri ile kamusal alanı kullanma biçimleri de çok yoğun şekilde etkilenmeye başladı. Bu baskınlar, Kabahatler Kanunu’ndan ceza kesmeler, yolda gördüklerinde taciz etmeler, GBT yapmalar gibi uygulamalarla sürüyor.”
“Trans kadınları resmen fişliyorlar”
Trans kadınların hangi gerekçeyle karakola götürüldüğünü bir türlü öğrenemediklerini belirten Mozalar, şöyle dedi:
“Götürülenler arasında yakın arkadaşlarım da vardı. Onlarla konuştum. Sürekli olarak gerekçe sordular: “Hangi gerekçe? Hangi suç? Bu uygulamanın hukuki dayanağı nedir?” Çünkü insanlar bunu haklı olarak merak ediyorlar ve öğrenmek hakları. Ama polisler hiçbir gerekçe sunmuyor, hukuki bir dayanak da göstermiyor. Sadece trans kadınları alıp karakolda saatlerce bekletiyorlar. Ceza yazacaklarsa yazıyorlar, yazmayacaklarsa da dün olduğu gibi “GBT yapıyoruz, GBT yaptık.” deyip bırakıyorlar. Dün ben de arkadaşlarımın yanına karakola gittim. Karakolun önünde demir bir alan vardı ve içeriden kızları görebiliyorduk. Karakolun bahçesi gibi. Oraya arkadaşlarımın yanına gittiğimde, zaten yeni yeni serbest bırakılmaya başlanmışlardı. Dışarıdan gelen biri olarak ve merak ettiğim için sordum: “Şu an hukuki gerekçesi nedir, insanları neden buraya getirdiniz?” Cevap olarak sadece “GBT yapıyoruz.” dediler. Ben de sordum: “GBT yapmak için neden insanları, arkadaşlarımı karakola getiriyorsunuz?” Fakat yine cevap verilmedi. Kimliği olmayan trans kadınların da kimlik bilgilerini kağıda yazarak topluyorlardı. Yani trans kadınları resmen fişliyorlar.”
“Sistematik bir taciz söz konusu”
Kolluğun yetkilerini trans kadınları taciz etmek için kullandığını belirten Mozalar, “Aile Yılı tüm hızıyla devam ediyor” diyerek şunları söyledi:
“Beyoğlu, trans kadınların çok görünür olduğu, yaşadığı, nispeten daha birlikte oldukları ve bu şekilde kendilerine güvenli bir alan oluşturmaya çalıştıkları bir yer. Durum gerçekten bu. Bu da çok net bir şekilde “Hoş geldin aile yılı!” demek oluyor. Gerçekten “aile yılı” tam hızıyla devam ediyor. Burada en çok etkilenen topluluğun trans kadınlar olacağı zaten belliydi. Çünkü sokakta daha görünürüz. Markette, köpek gezdirirken, çaycıda ya da kafede otururken, dışarıda daha görünür bir topluluğuz. Bu nedenle böyle bir uygulamayla karşı karşıya kalıyoruz. Gerçekten çok yoğun hak ihlalleri, çok yoğun saldırılar, çok yoğun sistematik baskı ve sistematik bir taciz söz konusu.”
“Tüm kamuoyunun saldırıları görmesi gerekiyor”
Mozalar, sözlerini şöyle noktaladı:
“Artık tüm kamuoyunun, trans kadınların yaşadığı bu hak ihlallerini ve maruz bırakıldıkları saldırıları görmesi, duyması ve bunlara karşı tepki göstermesi gerekiyor. Buna dair politikalar üretilmesi gerekiyor. Her örgütün, her muhalif siyasi partinin artık bunu görmesi ve bu konuda söz üretmesi gerekiyor. Bu baskılar gitgide artıyor, her seferinde el yükseltiliyor. Bu nedenle kamuoyunun da bu baskı ve saldırılara karşı söz üretmesi gerekiyor.”