Şule Gökçenay Dane’den Fulya Atacan’a mektup: Avuçlarında güneş

Şule Gökçenay Dane, yakın zamanda hayatını kaybeden Barış Akademisyeni Prof. Dr. Fulya Atacan’a mektup yazdı. Dane’nin mektubunu yayımlıyoruz.


Canım hocam,

Bu satırları sizi kaybetmiş olmanın derin kederi içinde yazıyorum. Otuz yılın hatıraları belleğimin saklı köşelerinden teker teker çıkıp ağır, koyu bir hüzne dönüşüyor şimdi. Sizi kelimelerin, cümlelerin içine sığdırmak zor ama bir mektupla içimi dökmek istedim. Öğrencilerinize düşkünlüğünüzün ve mesleğinize bağlılığınızın yakın tanığı olarak söyleyebilirim ki, bir öğrencinin karşısına çıkabilecek en mükemmel hocalardan biriydiniz. Sonrasında birlikte çalışma imkanı bulduğumda da, sizinle beraber yol yürümenin ne büyük bir ayrıcalık olduğunu anladım. Benim için bir üniversite hocasından çok daha fazlasıydınız her zaman. Tertemiz, merhametli kalbinizde inandığınız değerlerle uyumlu geniş bir vicdana da sahiptiniz. Bu da sizi bizler için, hem vazgeçilemez bir dost hem de çok iyi bir yol gösteren kıldı. Bugüne kadar tanıdığım en bilge, en ilkeli, en cesur ve en muhteşem insanlardan birisiniz.

Sizi çok sevdiğiniz mesleğinizden, öğrencilerinizden ayırıp mahkeme salonlarına taşıyan, sonra da sözüm ona iade edip haklarınızı geri vermeyen zalim iradeye karşı duyduğum öfke acımı ve kederimi bastırıyor bazı anlarda. O iradeye karşı yürüttüğünüz mücadeledeki dik duruşunuz, dayanışmacı ruhunuz ve mesleğinize bağlılığınız asla unutulmayacak. Hastalıkların en zalimi gelip yakanıza yapışmasaydı o mücadeleyi daha da sürdürürdünüz. Bundan eminimim çünkü sizi çok iyi tanıyorum. Tam da burada, severek okuduğum bir yazarın sözleri geldi aklıma nedense. Ülkesindeki baskıcı rejimden kaçmak zorunda kalmış, yeni öğrendiği bir dilde tekrar üretmiş cesur bir kadının sözleri:

“dün daha güzeldi her şey,

ağaçlarda şarkılar,

saçlarımda rüzgar,

ve açılmış avuçlarında Güneş” *

Ah canım hocam, dünya hiçbir zaman güzel bir yer olmayacak biliyorum; haksızlıklar, hukuksuzluklar hiç bitmeyecek ama avuçlarınızdaki güneş yetiştirdiğiniz öğrencilerin, genç meslektaşlarınızın avuçlarında artık. Oradan ışığını yaymaya devam edecek.

Her şey eksik ve yarım kalmış gibi geliyor

Sizi bir daha göremeyecek olmanın acısı içimi kaplıyor şimdi. Bu erken ayrılık kalbimi çok incitti. Ne sizden öğreneceklerim bitmişti ne de sizinle paylaşmak istediklerim. Her şey eksik ve yarım kalmış gibi geliyor ve sizi şimdiden çok özledim. Ama kim bilir, belki bir gün rüyalarımda buluşuruz hocam. Otururuz en sevdiğimiz mezelerle donatılmış mükellef bir masaya, sığdırırız iki kadehin arasına bolca muhabbeti, neşeyi. Biraz kitaplardan, filmlerden, çokça güncel siyasetten konuşuruz. Ara sıcaklar gelmeden bir çay molası veririz belki, siz çayı çok seversiniz. Bir vakit sonra, derinden gelen bir müzik duyar kulak kesiliriz. Kim bilir çalan belki de Emel’in Holm şarkısıdır. Daha yeni öğrendim, ikimizin de severek dinlediği o şarkı da bir rüya hakkındaymış meğer. Rüya içinde rüya, neden olmasın?

Son kez kaldıralım kadehlerimizi

Biraz uzattım biliyorum. Dedim ya sizi cümlelere sığdırmak zor. Mektubum bitmeden önce size bir fotoğraf ve o şarkıyla veda etmek isterim hocam. Fotoğrafı birkaç sene önce evinizi ziyaret ettiğimde çekmiştim. Siz ve evinizde geçici olarak misafir ettiğiniz küçük dostunuzun olduğu fotoğrafa yeniden baktığımda ne çok şey anlattığını fark ettim. Sadece sizin ona sevgi dolu bakışlarınız değildi gördüğüm. O minik sevimli canın size bakışları da çok şey söylediği için bu fotoğrafı seçtim. Rüyam da bitmeden şimdi, son kez kaldıralım kadehlerimizi ama bu kez sadece size içelim hocam. Sizin aydınlık yüzünüze, mücadeleci ve direnişçi duruşunuza, o muhteşem kahkahanıza içelim.

Şerefinize hocam!

Biricik hocam Fulya Atacan’a sonsuz özlemle…

Şule Gökçenay Dane

* Ágota Kristóf (Okumaz Yazmaz)

Şule Gökçenay Dane'den Fulya Atacan'a mektup: Avuçlarında güneş

Emel Holm ( Rüya)

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Gözlerimi kapatabilseydim Rüyalar elimden tutup götürürdü

Yükselir, süzülürdüm yeni bir gökyüzünde

Kederlerimi unuturdum.

Hayalimde seyahat edebilseydim

Aşkın ve umutların yeşerdiği, acının dindiği

Saraylar ve geceler yaratırdım.

Yarattığımız her şeyi yok eden

Acımasız gerçeklerin bıraktığı

Zulüm, ıstırap ve çileyle gölgelenmiş

İnsanlar gördüğün bir dünya.

Bizi, düşlerimizi ezen

Tüm yürekleri karanlık ve aç gözlülükle dolduran

Zorbaların yükselen duvarlarını gördüğün bir dünya.