Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Dünyanın Gidişi (2): Brezilya’nın yeni başkanı “yerli Trump” Bolsonaro mu olacak?

 

Merhaba, Bugün Brezilya’dan bahsedeceğim ya Brezilya formamı da aldım geldim yayına.

Çünkü muhtemelen çoğunuz gibi Brezilya deyince aklıma önce futbol geliyor.

Futbol ve futbolun ilk küresel yıldızı, efsanevi oyuncu Pele… Pele hala hayatta, merak etmeyin, hatta Paris Saint Germain’in genç oyuncusu Kylian Mbappe’ye imzalı formasını yollamış geçenlerde. Çok beğeniyormuş onu.

Ve korkmayın, hayır ben bu yayında futboldan bahsetmeyeceğim.

Brezilya’nın bir de Lulası var.

Muhtemelen çoğunuzun ismini sıkça duyduğu, icraatından az çok haberdar olduğu, hani şu, 2003-2011 yılları arasında Brezilya’nın devlet başkanlığını yapmış olan, yoksul bir aileden gelme, sol elinin serçe parmağını torna tezgahında kaybetmiş, fabrika işçisi ve sendikacı, İşçi Partili Luiz İnacio Lula de Silva.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iktidarının ilk 8 yılı, onun devlet başkanlığı dönemiyle çakışmıştı.  Medyada şahit olmuşsunuzdur Lula ile Erdoğan, Türkiye ile Brezilya 8-9 yıl önce çok sık karşılaştırılıyordu.

Bir örnek vereyim.

21 Mayıs 2009’da Lula’nın Türkiye ziyareti vesilesiyle bakın Güven Sak neler yazmış:

“Toplumsal ve ekonomik yapısı birbirine çok benzeyen, birbirine çok uzak iki ülkede doğdular. İkisi de yoksul ailelerin çocuklarıydı. Futbol tutkunuydular. Genç yaşta edindikleri radikal fikirleri yüzünden cezaevine düştüler. Ama ülke yönetimine talip olduklarında, eskiye kalın bir sünger çekip gerçek bir lider olmak için köklü değişim geçirdiler. Bunda da başarılı oldular. AK Parti ile özdeşleşen şarkıda söylendiği gibi, ‘Bu yıllarda beraber çıkıp, beraber yürüdüler.’ Ama ekonomik kriz bu ‘ruh ikizi’ni öyle bir ayırdı ki, Brezilya Uluslararası Para Fonu IMF’ye bile borç verebilecek bir düzeye gelirken, Türkiye en fazla sarsıntı yaşayan ekonomilerin başını çekiyor.”

Ama dört yıl sonra Mayıs 2013’te, Türkiye de, IMF’ye olan borcunun son taksidini ödedi.

Hatta 18 Kasım 2017 tarihli Anadolu Ajansı haberine bakarsak Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘IMF’nin Türkiye‘den 5 milyar dolar istediğini, kendisinin de ‘Verin’ dediğini ama IMF’nin Türkiye’nin bu parayı verebileceğini gördükten sonra borç istemekten vazgeçtiğini söylediğini görüyoruz.

Yine geriye dönelim, bellek kazısına devam edelim: 2010 yılı Mayıs ayında da bu kez Erdoğan Brezilya’ya gitmişti. Bu geziye katılan NTV muhabiri Nilgün Balkaç şöyle yazmış 30 Mayıs tarihli haberinde:

“Brezilya’da Lula ve Erdoğan’ın arasındaki benzerlik sürekli dikkat çekti. Erdoğan, “Lula’nın Kasımpaşalı edası var” dedi, Lula da “Kasımpaşalılık belirleyiciyse mutluluk duyarım” yanıtını verdi.”

İşte bu ziyaretin hemen öncesinde Türkiye ve Brezilya liderleri İran’ın uranyumunu yurt dışında zenginleştirmek suretiyle yaptırımlara maruz kalmayacağı bir anlaşmaya da Tahran’da birlikte imza atmışlardı, ama dönemin ABD Başkanı Obama, ülkesinin politikasıyla uyuşmadığı gerekçesiyle bu formülü by-pass etmişti. Derken sonra anlaşıldı ki, meğer ABD ile İran gizli gizli ama doğrudan görüşüyorlarmış ve bir nükleer anlaşma yapmaya hazırlanıyorlarmış. İşte Obama’nın 2015’te yapmış olduğu o anlaşmadan da Başkan Trump bu yıl başında, tek taraflı olarak çekildiklerini açıkladı, malumunuz, yaptırımlar yeniden başladı, petrolü de kapsayacak Kasım başında. Bakalım halimiz ne olacak.

Girizgahı biraz uzun tuttum farkındayım. Hemen yayının başlığına dönüyorum:

Brezilya’nın yeni devlet başkanı “yerli Trump” lakaplı Bolsonaro olacak mı? Seçim sonucunu neden kadınlar belirleyecek?

Brezilya’da devlet başkanlığı seçimi 7 Ekim’de.

8 yıllık iktidarı döneminde hem ulusal hem uluslararası düzeyde, hem toplumsal hem ekonomik açıdan Brezilya’ya çok çok iyi gelen, özellikle yoksul Brezilyalılar’a bolca iyilik eden, 2012’de iki dönemlik görev süresinin sonunda koltuğunu bırakırken de hala halkın yüzde 80’inin desteğine sahip olan, Lula de Silva şimdi şu anda hapiste…  

Yolsuzluk ve para aklama suçlarından 12 yıl ceza aldı.

Cezası Nisan ayında onanmamış olsaydı, Lula yine seçime girecekti ve anketlere bakılırsa kazanma şansı hayli yüksekti. Hala kararı temyiz etmeye uğraşıyor ama pek şansı yok gibi. Üstelik hapisteyken seçimle ilgili medyayla konuşmasına, röportaj vermesine izin de vermiyorlar.  

Onun yerine İşçi Partisi adına eski Sao Paolo Belediye Başkanı, yol arkadaşı Fernando Haddad yarışıyor. Anketlerde ikinci durumda Haddad.

Önde giden aday ise, başlıkta adını andığımız, Sosyal Liberal Parti’nin aşırı sağcı ve popülist adayı, eski asker, yüzbaşı Jair Bolsonaro.

Dört aday daha var ama ikinci tura Haddad ile Bolsonaro kalacak gibi görünüyor.

Geçtiğimiz haftasonunda kadınlar Brezilya’nın 27 eyaletinde birden sokağa çıktılar. Öyle az buz değil, yüzbinlerce kadın… Bolsonaro’yu protesto ettiler. Hayır o başkan olamaz, olmamalı dediler.

Neden mi?

63 yaşındaki Bolsonaro için ‘Brezilyalı Trump’ yakıştırması yapılıyor. Bu da sanırım pek çok şeyi açıklıyor. Ama biraz daha detay vereyim:

Bolsonaro hakkında bizdeki halkı kin ve düşmanlığa sevk etmek suçuna benzer bir suçlama ile açılmış bir soruşturma var. Afrika kökenli Brezilyalılar aleyhindeki sözleri nedeniyle. Savcılık, ırkçılığı ve tecavüzü meşrulaştırıp cesaretlendirdiğini söylüyor.

Bolsonaro bireysel silahlanma yasalarının gevşetilmesinden yana. Suçla mücadelede sertlik yanlısı. Polisin yetkilerini artırmak, zanlıları öldürdüklerinde yargıdan muafiyet kazandırmak istiyor. Tecavüz zanlılarına karşı kimyasal hadımlaştırmayı savunuyor. Kürtaj karşıtı, kadın düşmanı ve homofobik.

2015 yılında Kongre üyesi bir kadın için “tecavüz bile edilmeyecek kadar çirkin” demiş, para cezasına çarptırılmıştı. Kadınlar erkeklerle eşit ücreti hak etmiyor, çünkü kadınlar hamile kalıyorlar diyor. Oğlunun eşcinsel olmasındansa bir kazada ölmesini tercih edeceğini söylüyor.

Dahası da var.

Brezilya’da 1964-1985 yılları arasındaki askeri diktatörlük dönemine de övgüler düzüyor. Lula’nın halefi yine İşçi Partisi’nden Dilma Rousseff’in bütçede manipülasyon yaptığı iddiasıyla devlet başkanlığından azli için yapılan kongre oylamasında, azil lehine kullandığı oyunu dikta rejiminin en azılı işkencecilerinden birine ithaf etmişti.

Bu arada parantez açıyorum: Kamuoyu yoklamalarına bakılırsa bugün bu azil süreci için halkın yüzde 50’si “darbe” nitelemesi yapıyor. Yani toplumu epey bölünmüş durumda. Dilma da Lula’dan sonra iki dönem üst üste devlet başkanı seçilmişti ama ikinci döneminin ortasında Ağustos 2016’da azledildi. Yerine devlet başkanı olan Dilma’nın yardımcısı Michel Temer 7 Ekim’deki yarışa katılmıyor, çünkü hiç mi hiç sevilmiyor, halkın desteği yüzde 3’ü zor buluyor.

Brezilyanın Trump’I Bolsonaro’ya dönersek: Zamane sağ kanat popülistler gibi, o da kutuplaştırma siyasetiyle, kışkırtıcı, testosteron yüklü agresif üslubu ile güç devşiriyor. Komplo teorilerini de seviyor, Dilma’nın son kazandığı seçimlerde rakiplerince dolaşıma sokulan seçim sisteminin hileye müsait olduğu iddiasını, “ben kazanmazsam kesin hile yapılmıştır, sonuçları tanımam” diyerek gayet güzel kullanıyor.  

Bolsonaro Eylül başında kampanya sırasında “Tanrı’nın ona verdiği görevi yerine getirdiğini söyleyen” bir meczup tarafından bıçaklandı. Epeydir hastanedeydi. Haftasonu taburcu oldu. Protestolar da nitekim, kampanya çalışmalarına geri dönmesi vesilesiyle, bu haftasonu yapıldı.

Kadınların, Bolsonaro aleyhtarı kampanyası Internet’te “Bolsonaro’ya Karşı Birleşen Kadınlar” adlı bir Facebook grubundan doğdu. Şimdi bu grubun 4 milyonu aşkın üyesi var. 2013’te Türkiye’deki gezi protestolarıyla aşağı yukarı eşzamanlı düzenlenen protestolarda olduğu gibi, ademi metkeziyetçi bir yapısı var organizasyonun.

“Bolsonaro’ya Karşı Birleşen Kadınlar” sağ, sol diye ideolojik ayrıma gitmeden, ‘kime oy verirseniz verin, ama Bolsonaro’ya vermeyin’ diye basit yalın bir sloganla kampanya yürütüyorlar. Trump’a karşı ABD’deki Kadın Yürüyüşü’nden esinlenmişler. Fakat ABD’de kadınlar Trump seçildikten sonra yürümüştü. Brezilyalı hemcinslerim ise seçim öncesinde sokağa çıktıkları için sonucu etkileme şansları var.

Trump karşıtı kadın yürüyüşlerinde olduğu gibi, Bolsonaro karşıtı kadınlar da protestolarında azınlıklarla, LGBTİ’lerle, engellilerle, cinsel şiddet mağdurlarıyla, “kendilerini tehdit edilmiş hisseden”, baskı gören, ezilen hemen herkesle,ırk, dil, din ayrımı gözetmeksizin dayanışma gösterdiler ve milyonlarca Brezilyalıyı yanlarına katmayı başardılar.  Bu da ikinci turda seçim sonucunu belirleme ihtimallerini artırıyor.

Üstelik dünyanın nüfus bakımından beşinci büyük ülkesi Brezilya’nın 150 milyon civarındaki seçmeninin yüzde 52,5’i kadın. Ve anketlerde kadın seçmenlerin yüzde 50’si Bolsonaro’ya asla oy vermeyiz diyorlar. Erkek seçmenlerde bu oran yüzde 33. Son anketlere göre Brezilyalı Trump, erkek seçmenlerin yüzde 35’inden kadın seçmenlerin ise ancak yüzde 18’inden oy alabiliyor.

Ayrıca kadınların bu seçim öncesindeki mobilizasyonu, siyasete katılımları açısından da olumlu sonuçlar doğurabilir. Brezilya’da partilerin hemen hepsinde yüzde 30 kadın kotası var ama Türkiye’de olduğu gibi sadece kağıt üstünde.

Fakat teslim etmeliyim ki, parlamentodaki kadın temsili bakımından Türkiye Brezilya’dan ileride. Türkiye’de son seçimlerden sonra meclisteki kadın oranı yüzde 17,4. Brezilya’da yüzde 12. Türkiye bu bakımdan dünya sıralamasında 194 ülke arasında 117. sırada, Brezilya ise 156. sırada…

İspanya’da geçen 8 Mart’ta kadınların geniş katılımlı bir günlük grevi seçimleri etkilemişti. Sosyalist Başbakan Sanchez kabinesindeki 17 sandalyeden 11’ini kadınlara verdi. ABD’de kadın dayanışması, Trump’ın cinsel saldırı ile suçlanan Yüksek Mahkeme Başkanı adayının seçilme-mesini sağlayabilir.

Brezilyalı kadınlar da belki dünyada sayıları hızla artan ırkçı, popülist, milliyetçi ve otoriter rejimler için kendi ülkelerinde dalgakıran olmayı başaracaklar.

Dikkatle izlemek gerek.

Son söz olarak, Aslı Erdoğan’ın dünya çapında beğeni toplayan, ödüller kazanan Kırmızı Pelerinli Kent adlı kitabını tavsiye etmek istiyorum. 1998’de yazmıştı. Rio’yu, Brezilya’yı, anlatıyor. Ben çok sevmiştim.

Yeni bir yayında görüşünceye dek hoşçakalın.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.