Birleşmiş Milletler’in açıkladığı son rapora göre, 2018’de 100 ülke 2017’ye oranla kızamık vakalarında temel bir artış yaşadı. Raporda, bu artışta iki temel faktöre işaret ediliyor: anne ve babaların kayıtsızlığı ve aşılama ile ilgili yaygın yanlış kanılar.
Birçok ülkede kızamıkla ilgili aşılama kararı anne ve babaya bırakılmış durumda. Ancak son zamanlarda bazı ülkelerdeki yasa yapıcılar bununla ilgili yeniden bir değerlendirme yapma ihtiyacı duyuyor. Sözgelimi Avustralya’nın Victoria eyaletinde, çocukların okul öncesi eğitime başlaması öncesinde aşılama zorunlu tutuldu. Eyalette eğer aileler çocuklarını aşılatmazsa aile yardımları da kesiliyor. Bunun tek istisnası ise çocukların aşıya karşı alerjisinin olması. Bu durumda ilgili yasa devreye girmiyor.
Avrupa’da zorunlu aşı rejimleri
İtalya’da da benzer şekilde, zorunlu 10 adet aşılamanın yapılmadığı çocukların, çocuk yuvalarına kaydolmasına izin verilmiyor. Ayrıca bunu aksatan ya da yaptırmayan ebeveynlere para cezası kesiliyor. Son olarak, Beş Yıldız Hareketi’nin yönettiği hükümet bunu geçici olarak kaldırsa da şu anda yasa yeniden yürürlükte.
Fransa’da 2018 yılında 11 zorunlu aşıyı yaptırmayan çocukların okul öncesi eğitim kurumlarına ve okullara alınmaması kuralı getirildi. ABD’nin bazı eyaletlerinde benzer yasalar var. Aşılamayı savunanlar çocukların özellikle okullarda birbirlerine birçok hastalığı bulaştırabildiğini ve kızamığın ölümcül sonuçları olabildiğinden ötürü aşılamanın önemini vurguluyor.
Finlandiya’da zorunlu aşılama ile ilgili hiçbir yasa yok. Finlandiya aşıyı zorunlu tutmamasına rağmen, okullarda çocuklar aşılanıyor ve bu konuyla ilgili bilinci artırmayı amaçlayan kamusal yayınlar yapılıyor. Tüm bunların sonucunda ülkedeki yüzde 95 ila yüzde 99’luk bağışıklık oranı, pek çok ülkeyi geride bırakıyor.
Yine de uzmanlar zorunlu aşı rejimleri sayesinde toplumlardaki bağışıklık oranının yüzde 80’lerden yüzde 95’ler seviyesine çıkmasını umuyor.
