Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Rawest Araştırma’dan “Doğu ve Güneydoğu’da Sivil Toplum Manzarası ve Kovid-19 Etkisi” raporu: “OHAL ile sivil toplum meydanlardan salonlara çekildi”

Rawest Araştırma Merkezi’nin Kürt Çalışmaları Merkezi ile birlikte yürüttüğü, “Doğu ve Güneydoğu’da Sivil Toplum Manzarası ve Kovid-19 Etkisi” araştırma raporu yayımlandı. Raporda, 2015’teki darbe girişiminden sonra ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) ile zayıflayan sivil toplum kuruluşlarının koronavirüs salgınıyla birlikte yeni bir kriz ile karşı karşıya kaldığı belirtildi.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarını (STK) mercek altına alan çalışmada, STK’ların son yıllarda değişen konumuna, yaşadıkları sorunlara ve salgından nasıl etkilendiklerine ilişkin çarpıcı sonuçlar yer aldı. Araştırma kapsamında Doğu ve Güneydoğu’da 40 STK temsilciyle görüşüldü ve sivil toplum alanında çeşitli pozisyonlarda görev alan 379 kişiyle anket yapıldı. Anketin sonucunda şu tespitler ortaya çıktı:

“OHAL ile sivil toplum meydanlardan salonlara çekildi”

“2015 yılında Çözüm Süreci’nin sona ermesi ve 15 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından uygulanan OHAL ile zayıflayan sivil toplumun, koronavirüs sebebiyle yeni bir krizle karşı karşıya olduğu görülüyor. Katılımcılar, OHAL ile birlikte sivil toplumun meydanlardan salonlara çekildiği, koronavirüs sebebiyle de salonlardan çevrimiçi ortamlara çekilmek zorunda kalındığını vurguluyor. Bunun sivil toplumu ‘bir elitler ortamı’ olma riskiyle karşı karşıya bıraktığı belirtiliyor. Dünya ve Avrupa ile kıyaslayınca sağlık alanında çalışmaları olumlu karşılayan STK temsilcileri, sürecin yönetilme biçimine eleştiriler getiriyor. Hükümetin sivil toplumun önerilerine, sahayla ilgili birikimlerine kulak vermediğini ve sivil toplumla iş birliğine yanaşmadığını düşünüyor.”

Raporda, araştırmaya katılan her beş kişiden üçü STK’ların beş yıl öncesine kıyasla görünürlüğünün ve aktifliğinin azaldığını söylerken bunun temel sebebini ve başlangıç noktasını ise 15 Temmuz darbe girişimi sonrası sivil topluma yönelik baskı ve STK’ların Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile kapatılması olarak belirtti. Salgınla birlikte sıklıkla tartışılmaya başlayan eğitimde fırsat eşitsizliği, güvenli gıdaya erişim, sürdürülebilir mekânsal düzenlemeler gibi konularda faaliyetlerin artırılması, yeni döneme dair beklentiler olarak dile getirildi. Sürdürülebilirlik sorunu yaşayan kuruluşlar tarafından, bu dönemde sivil topluma kurumsal desteğin önemine de sıklıkla vurgu yapıldı.

“Baskılar ve kayyum atamaları sivil toplumun etki gücünü azalttı”

STK temsilcilerinin bölgedeki sivil toplumu görece etkili bulduklarının ve etki kapasitelerini siyasi konjonktürle bağlantılı olarak değerlendirdiklerinin altı çizilen raporda şu tespitlere yer verildi:

“Özellikle bölgedeki sivil toplumun lokomotifi hüviyetindeki insan hakları kuruluşlarının etki kapasitesinin, Kürt meselesi başta olmak üzere siyasi ve sosyal gelişmelerle paralel seyrettiği görüşmelere yansımaktadır. Sivil toplum alanını hedef alan baskılar, devletin alanı daraltması, yerel yönetimlere kayyum atanması gibi sebeplerle sivil alanın etki gücünün azaldığı vurgulanmaktadır. STK’ların aktifliği ve görünürlüğünün azalması nicel verilere de yansıyor. Her beş kişiden üçü STK’ların öncesine göre aktif ve etkili olmadığını düşünüyor. Katılımcılar STK’ların aktif ve görünür olmamalarını genellikle siyasi gelişmelere bağlıyor. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası sivil topluma yönelik bir baskı başladığı, Kanun Hükmünde Kararnamelerle kapatılan STK’ların alanda bir boşluk bıraktığı, ana akım medya kuruluşlarının sivil toplumun sesini topluma taşımadığı, STK’ların mali açıdan zorluklar yaşadığı, sivil toplumun bu sebeplerle aktif ve görünür olamadıkları sıkça tekrar ediliyor. Medya görünürlüğünün sivil toplumu internet mecralarına yönlendirdiği ancak bunun da dezavantajları olduğu vurgulanıyor.”

“STK’lar çevrimi mecralara geçişte zorluk yaşıyor”

Raporda, koronavirüs salgınının mevcut çalışmaları etkilediğinin ve ihtiyaçları ortaya çıkardığının katılımcılar tarafından sıkça dile getirildiği belirtilerek şöyle denildi:

“Katılımcılar, koronavirüs salgınının sivil toplum çalışmalarını olumsuz etkilediğini ve sorunlarla ihtiyaçların arttığını aktarmışlardır. Sivil toplumun saha hareketliliğinin kesildiği bu dönemde; STK’lar çevrimiçi mecralara geçişte zorluklar yaşadıklarını ve teknik altyapıyı güçlendirme ihtiyacının daha önemli hale geldiğinin altını çizmişlerdir. Yine yüz yüze temasın eksilmesi; hem sivil toplumun birbiri ile iletişimini zayıflatmış, dolayısıyla sosyalleşme ortamlarını olumsuz etkilemiş hem de hedef kitle ile görüşmelerin kesilmesi sebebiyle bazı kuruluşlar için çalışmaları durma noktasına getirmiştir. Hak savunuculuğu yapan derneklerin dahi salgın sürecinde hijyen, sağlık, yardım gibi alanlarda çalışma yapmak zorunda kalması; toplumsal kesimlerin salgın sürecinden ne denli etkilendiğinin göstergesi olması bakımından önemlidir. Yine aynı şekilde ortaya konulan bulgular Türkiye’nin genelinde olduğu gibi bölge sivil toplumunun da uzun süreceği öngörülen salgın sürecini atlatabilmeleri için kaynak ve desteğe ihtiyaç duyduğunu göstermektedir.”

“STK çalışanlarının psiko-sosyal desteğe ihtiyaçları var” 

Raporda, sivil toplumun teknik, finansal, insan kaynağı ve kurumsallaşma ihtiyaçlarının yanı sıra, STK çalışanlarının “iyi olma halini” gözetecek psiko-sosyal desteğe ihtiyaç duydukları da belirtildi. Doğu ve Güneydoğu’daki STK’ların İstanbul merkezli sivil toplum destekleme program ve eğitimlerinden yeterli verim alamadıkları dile getirilerek, sorunu yerelde çözecek mekanizmaların hayata geçirilmesi gerektiğine dikkat çekildi: “Katılımcılar, STK’lardan ilgili kişilerin katıldığı teknik eğitim programlarının kişiye faydası olsa bile bunun etkilerinin kuruma yeterli oranda yansımadığını dile getirmiş ve bölgeden bazı kuruluşların bu eğitim ve güçlendirme programlarına alınmasının yanında kısa ya da orta vadeli mentorluk ilişkileriyle yerelde güçlendirme çalışmalarının yürütülmesinin daha faydalı olacağını vurgulamışlardır.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.