Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

BM Genel Kurulu’ndan öne çıkanlar: Biden yeni bir “Soğuk Savaş” istemediklerini belirtti, Çin artık ülke dışında yeni kömür santralleri inşa etmeyecek

Birleşmiş Milletler (BM) 76. Genel Kurulu’nun üst düzey çalışmaları dün (21 Eylül) başladı. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı olarak ilk kez genel kurul çalışmalarına katılan Joe Biden önümüzdeki dönemin “devamlı diplomasi” dönemi olacağını ve ABD’nin yeni bir “Soğuk Savaş” istemediğini söyledi. Hem ABD hem de Çin, iklim değişikliği ile mücadelede verdikleri taahhütleri artırdı. Öte yandan iki süper güç, üstü kapalı olarak birbirlerini eleştirdi. BM Genel Kurulu’ndan göze çarpan konuşmaları Medyascope sizin için derledi.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Joe Biden, Birleşmiş Milletler’in (BM) 76. Genel Kurulu’ndaki konuşmasında ABD’nin Çin’in yükselişine rağmen yeni bir “Soğuk Savaş” istemedğini söyledi. “Devamlı diplomasinin” sürdürüldüğü bir rekabet ortamına işaret eden Biden, askeri müdahalelerin kısıtlanması ve iklim değişikliğine karşı sağlam bir mücadele konularında da söz verdi.

Joe Biden

Biden, ABD’nin, İran’dan Kore Yarımadası’na, oradan Etiyopya’ya kadar bütün krizlerin çözümüne yardımcı olacağını söyledi. Liderlerin, koronavirüs, küresel iklim değişikliği ve siber tehditlerle mücadele etmek için birlikte çalışması gereken “belirleyici bir on yıl” ile karşı karşıya olduklarını belirten Biden, ABD’nin iklim yardımı konusundaki mali taahhüdünü ikiye katlayacağını ve küresel açlığı azaltmak için 10 milyar dolar harcayacağını dile getirdi.

ABD’nin demokratik sistemleri ve hukukun üstünlüğünü öne çıkarmak için ekonomik araçları da kullanarak güçlü bir şekilde rekabet edeceğini söyleyen Biden, şöyle devam etti: “Müttefiklerimize ve dostlarımıza yardımcı olacağız ve ister zorla bölgede değişiklik, ister ekonomik baskı, ister teknik sömürü veya dezenformasyon yoluyla olsun, daha güçlü ülkelerin zayıf olanlara hükmetme girişimlerine karşı çıkacağız. Ancak yeni bir Soğuk Savaş ya da katı bloklara bölünmüş bir dünya istemiyoruz.”

ABD-Çin hattında üstü kapalı mesajlar

Biden, Çin’in adını anmadan “demokrasinin otoriter rejime yenilmeyeceğini” söylerken, “Gelecek, halkını demir yumrukla boğmaya çalışanlara değil, halkına özgürce nefes alma yeteneği verenlere ait olacak” diye konuştu.  

Çin’in adını anmadan konuşmaya devam eden Biden, Çin’in batısında Uygurlar ve diğer Müslüman azınlıklar için bir esir kampı ağı oluşturmasına değindi ve “Sincan’da, kuzey Etiyopya’da veya dünyanın herhangi bir yerinde etnik ve dini azınlıkların hedef alınmasını ve baskıya maruz kalmasını hepimiz kınamalıyız” dedi.

Guterres endişeli

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ise dünyanın en büyük ekonomileri Çin ile ABD arasındaki büyüyen uçurumun tehlikeleri konusunda uyarıda bulundu. 

Antonio Guterres

Guterres, “Korkarım dünyamız iki farklı ekonomik, ticari, finansal ve teknoloji kuralına, yapay zekanın geliştirilmesinde iki farklı yaklaşıma ve nihayetinde iki farklı askeri ve jeopolitik stratejiye doğru gidiyor” diyerek önümüzdeki dönemin zor geçeceğine ve sürecin Soğuk Savaş’tan daha az öngörülebilir olacağına dikkat çekti.

Biden’e yönelik Afganistan eleştirileri

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping de üstü kapalı olarak ABD’yi ve Biden yönetimini eleştirirken, “Küresel durumdaki son gelişmeler bir kez daha dışarıdan askeri müdahalenin ve sözde demokratik dönüşümün zarardan başka bir şey olmadığını gösteriyor” ifadeleriyle Afganistan’da yaşanan gelişmelere dikkat çekti.

Öte yandan Biden, Şi’nin dışında ülke içinden de Afganistan’dan geri çekilme konusunda eleştiri almaya devam ediyor. Teksaslı Cumhuriyetçi Temsilci Michael McCaul, “Başkan Biden’ın bugünkü konuşması eylemleriyle uyuşmuyor. Başarısız liderliği, ortaklarımızı terk eden, NATO müttefiklerimizi kızdıran ve hasımlarımızı cesaretlendiren Afganistan’dan kaotik ve ölümcül bir geri çekilmeye yol açtı” dedi.

Şi Cinping

Biden ise “Afganistan’da 20 yıllık çatışmayı sona erdirdik ve bu sürekli savaş dönemini kapatırken, yeni bir sürekli diplomasi çağını açıyoruz” diyerek ABD’nin Afganistan’dan çekilmesine yönelik eleştirilere çok da önem vermediğini gösterdi.

Biden, ABD’nin önümüzdeki dönemde de ulusal çıkarlarını savunacağını ancak bundan sonraki görevlerin “açık ve başarılabilir” olması gerektiğini ve “ABD ordusunun dünyada görülen her sorunun cevabı olarak kullanılmaması” gerektiğini vurguladı.

Eylem ve söylemde tutarsızlık eleştirileri

Biden, konuşması boyunca ABD’nin müttefikleriyle birlikte olduğunun altını çizdi.Ancak Biden’in söylemleri ile ABD, Avustralya ve İngiltere arasında imzalanan AUKUS Paktı, Vaşington’un Batılı müttefikleri ile arasındaki ilişkiyi test eder nitelikte.

Biden, öncelikle New York’ta Avustralya Başbakanı Scott Morrison ile bir araya gelirken, bu görüşmenin ardından da Beyaz Saray’da İngiltere Başbakanı Boris Johnson ile görüştü.

Biden yönetimindeki yetkililer ise denizaltı anlaşması üzerindeki öfkeyi yatıştırmak için Biden ile Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron arasında bir telefon görüşmesi ayarlamaya çalışıyor.

İran, Kuzey Kore ve Filistin meselesi

Biden, İran ile nükleer programı konusundaki anlaşmazlığı barışçıl bir şekilde çözmeye kararlı olduğunu söyledi. ABD’nin müttefiki İsrail’i savunma sözü verdiğini ancak uzak bir hedef olsa da Filistinliler ile iki devletli bir çözüme hâlâ ihtiyaç olduğunu belirtti.

Biden, ABD’nin Kuzey Kore’nin nükleer ve balistik füze programları ile ilgili yaşanan krizi çözmek için “sürekli diplomasi” istediğini söyledi. Ancak Kuzey Kore, ABD’nin müzakerelere katılma tekliflerini reddetti.

ABD’den iklim taahhüdü 

Biden, dünkü (21 Eylül) konuşmasında gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğiyle başa çıkmalarına yardımcı olmak için 2024 yılına kadar fonları yılda iki katına çıkararak 11.4 milyar dolara katlamak için Kongre ile birlikte çalışacağını söyledi.

Biden’in bu taahhütünün 31 Ekim-12 Kasım tarihleri arasında İskoçya’nın Glasgow kentinde düzenlenecek COP26 İklim Değişikliği Konferansı’na altı haftadan kısa bir süre kala gelmesi dikkat çekti.

Ancak Biden’in verdiği bu taahhüte rağmen sözünü tutup tutamayacağı konusunda soru işaretleri mevcut. Zira ABD Kongresi, altyapı ve bütçe konusundaki yatırımlara odaklanmış durumda. Hal böyle olunca Biden’in COP26 toplantısına eli boş gitme riski artıyor.

Biden’in iklim değişikliği ile mücadele için fonları artırma sözü bazı çevre gruplarını memnun ederken, bazılarına göre sınıfta kaldı.

ABD merkezli kâr amacı gütmeyen, bilim savunucusu Union of Concerned Scientists’in politika direktörü Rachel Cleetus, “Başkan Biden’ın uluslararası iklim finansmanını 2024 yılına kadar yılda 11.4 milyar dolara çıkarma taahhütü, ABD’nin nihayet küresel iklim sorumluluklarını ciddiye aldığının hoş ve çok ihtiyaç duyulan bir işaretidir” dedi.

Diğer bir kesim ise ABD’nin verdiği taahhütün dünyanın en büyük ikinci sera gazı yayıcısı olarak hâlâ yetersiz olduğu görüşünde.

İsveçli aktivist Greta Thunberg, BM’deki iklim konuşmalarını ve vaatlerini içi boş olmakla eleştirdi.

Thunberg, “Dünyanın en büyük karbondioksit salıcıları ve en büyük fosil yakıt üreticilerinin neden süslü konuşmalarla yeterli iklim önlemi alıyormuş gibi göstermeye çalıştıklarını anlamak oldukça kolay. Hâlâ paçayı kurtarmaları başka bir konu” dedi.

Benzer bir açıklama pazartesi günü (20 Eylül) Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula van der Leyen’den gelmişti. Leyen, ABD’nin iklim değişikliği konusunda üstüne düşeni yapması gerektiği konusunda çağrıda bulunmuştu.

Dünya Kaynakları Enstitüsü tarafından yapılan bir analiz, ABD’nin iklim yardımı taahhütünü 2024 yılına kadar 11.4 milyar dolara çıkarma sözü vermesine rağmen bu rakamın Avrupa Birliği’nin (AB) 2019’da iklim yardımına harcadığı 24.5 milyar dolara kıyasla sönük kaldığını gösteriyor.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından geçen hafta yayınlanan bir başka rapor ise genel olarak zengin ülkelerin Paris İklim Anlaşması’ndaki 100 milyar dolarlık hedefin gerisinde kaldığını ve 2019’da sadece 79.6 milyar dolarlık katkıda bulunduğunu açıkladı.

Şi, Çin’in yurtdışında yeni kömür yakıtlı enerji projeleri inşa etmeyeceğini söyledi

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, BM Genel Kurulu’ndaki konuşmasında iklim değişikliğiyle mücadele taahhütlerine ek olarak Çin’in yurtdışında yeni kömür yakıtlı enerji projeleri inşa etmeyeceğini söyledi.

Şi, “Çin, yeşil ve düşük karbonlu enerjinin geliştirilmesinde diğer gelişmekte olan ülkelere desteği artıracak ve yurtdışında yeni kömür yakıtlı enerji projeleri inşa etmeyecek” dedi ve ayrıca Çin’in uluslararası ilişkilerdeki barışçıl niyetlerinin altını çizdi.

Şi herhangi bir ayrıntı vermezken, Çin’in bu kararının gelişmekte olan dünyadaki kömür santrallerinin finansmanını önemli ölçüde sınırlayabileceği tahmin ediliyor. Dünyanın en büyük sera gazı yayıcısı Çin, yerel enerji ihtiyaçları için hâlâ büyük ölçüde kömüre bağımlı.

Çin’in bu hamleye başvurmasındaki en önemli neden olarak, ülkenin dünyanın karbon emisyonlarını azaltmaya yönelik Paris İklim Anlaşması’nın hedeflerinine ulaşılmasını kolaylaştırabileceğinden, denizaşırı kömür finansmanına son vermesi için ağır diplomatik baskı altında olması gösteriliyor.

Bu yılın başında Güney Kore ve Japonya da Çin’e benzer adımlar atmış ve BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile ABD İklim Elçisi John Kerry, Çin’i bu adımları takip etmeye davet etmişti.

Kerry, Şi’nin açıklamasının ardından verdiği demeçte, “Çin ile oldukça uzun bir süredir bu konuyu konuşuyoruz. Başkan Şi’nin bu önemli kararı verdiğini duyduğuma çok sevindim” dedi.

COP26 Başkanı Alok Sharma da Şi’nin açıklamasını memnuniyetle karşıladı. Sharma sosyal medya hesabından “Başkan Şi’nin yurtdışında yeni kömür projeleri inşa etmeyi bırakma taahhütünü memnuniyetle karşılıyorum” mesajını paylaştı.

https://twitter.com/AlokSharma_RDG/status/1440412618158600200

Guterres ise hem Şi’nin kömür hakkındaki açıklamasını hem de Biden’in ABD Kongresi ile birlikte çalışarak, gelişmekte olan ülkelerin iklim değişikliğiyle başa çıkmasına yardımcı olmak için fonları 2024 yılına kadar yılda 11.4 milyar dolara çıkarma taahhüdünü memnuniyetle karşıladı. Guterres, “Kömürü küresel olarak yavaş yavaş kullanımdan kaldırma sürecini hızlandırmak, Paris Anlaşması’nın 1,5 derece hedefini ulaşılabilir tutmak için en önemli adımdır” dedi.

Reisi, İran’ın ABD yaptırımlarının kaldırılmasına yol açacak nükleer müzakereler istediğini söyledi

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, 2015 nükleer anlaşmasının yeniden yürürlüğe konulmasıyla ilgili müzakerelerin durması nedeniyle Tahran’ın, ABD yaptırımlarının kaldırılmasını sağlayacak dünya güçleriyle nükleer müzakerelere yeniden başlamak istediğini söyledi.

Reisi, “İslam Cumhuriyeti, nihai sonucu tüm baskıcı yaptırımların kaldırılması olan yararlı görüşmeleri değerlendiriyor” diye konuştu.

İbrahim Reisi

ABD’nin ‘azami baskı’ politikası devam ediyor. Hakkımız olandan başka bir şey istemiyoruz. Uluslararası kuralların uygulanmasını talep ediyoruz. Tüm taraflar nükleer anlaşmaya ve uygulamada BM kararına sadık kalmalı” diyen Reisi, nükleer silahların İran’ın savunma ve caydırıcılık doktrininde yeri olmadığını bir kez daha vurguladı. 

Öte yandan İranlı ve Batılı yetkililer, anlaşmanın yeniden canlandırılabilmesi için birçok sorunun çözülmesi gerektiğini söyledi.

İran ve ABD, nisan ayında nükleer anlaşmanın yeniden yürürlüğe geçmesi konusunda Viyana’da dolaylı görüşmelere başlamış ancak bu görüşmeler, Reisi’nin haziran ayında İran’ın yeni cumhurbaşkanı seçilmesinden iki gün sonra durmuştu.

Güney Kore lideri, Kore Savaşı’nı resmen sona erdirmek için deklarasyon çağrısını yineledi

Güney Kore Devlet Başkanı Moon Jae-in, 1950-1953 yılları arasında meydana gelen Kore Savaşı’nın resmen sona erdirilmesi için bir deklarasyon çağrısını yineledi. Moon, savaşın resmen sona erdiğinin ilan edilmesi için hem Kuzey ve Güney Kore’nin hem de ABD ile Çin’in bir araya gelmesini önerdi.

Moon Jae-in

Kore Savaşı, 1953’te imzalanan ateşkes antlaşması ile fiilen bitmiş olmasına rağmen bir barış antlaşmasının imzalanmaması nedeniyle kağıt üzerinde hâlâ devam ediyor.

Başkanlığı boyunca Kuzey Kore ile ilişki kurma konusunda aktif bir rol üstlenen Moon, süper güçlerin bir araya gelerek böyle bir deklarasyonda bulunmalarının Kuzey Kore’yi nükleer hamlelerinden caydırma noktasında önemli bir işlevi olacağı görüşünde. Ancak Vaşington, Pyongyang’ın önce nükleer silahlarından vazgeçmesi gerektiğini düşünüyor.

Biden, dünkü (21 Eylül) BM konuşmasında ABD’nin “Kore Yarımadası’nın tamamen nükleer silahlardan arındırılması için ciddi ve sürekli bir diplomasi aradığını” belirtti.

Kuzey Kore’nin resmi adını kullanarak genel kurula hitap eden Biden, “Yarımadada ve bölgede istikrarı artıracak ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’ndeki halkın yaşamını iyileştirecek somut taahhütler içeren bir plana doğru somut ilerlemeler istiyoruz” dedi. Kuzey Kore ise ABD’nin diyaloğa dönüş çağrılarını geri çevirdi. Öte yandan, BM’ye bağlı Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’ndan bu hafta gelen açıklamada Pyongyang’ın nükleer programının “tam gaz ilerlediği” belirtildi.

Derleyen: Gökalp Badak

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.