Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Oligarkların mesken şehri: Londra Putin’in “adamları” için nasıl bir cazibe merkezi haline geldi?

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının ardından Birleşik Krallık, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği’nden Moskova’ya yönelik pek çok yaptırım kararı açıklandı. Özellikle Rusya’nın SWIFT sisteminden çıkarılması gibi ekonomik yaptırımlar genel olarak Rus ekonomisini hedef alsa da doğrudan “Rus oligarkları” hedefleyen birçok yaptırım kararı da Batılı liderler tarafından gündeme getirildi.

Rus elitinin paravan şirketler ve varlık cenneti ülkeler vasıtasıyla edindikleri mülkler özellikle de Birleşik Krallık’ta çok tartışılan bir konu. Bu kişilerin Londra merkezli varlıklarıyla ilgili şüpheleri The Guardian’dan Rowan Moore pazar günü (6 Mart) kaleme aldığı yazısında ele aldı. 2016’dan beri devam eden tartışmayı Moore “Büyük konutlardan terk edilmiş metro istasyonlarına kadar pek çok mülkle Londra, Rusya devlet başkanının ‘dostları’ için uzun süredir bir cazibe merkezi olageldi. Gayrimeşru varlıkları tüm başkente yayılmış durumda. Bu yayılmaya hepimize rağmen göz yumuluyor” diyerek özetledi.

Uzun yıllar boyunca genel olarak İngiltere’nin güneydoğusu ama özellikle Londra, lüks varlık pazarıyla Rusya ve diğer eski Sovyet ülkeleri için bir yatırım şölenine ev sahipliği yapıyordu. Oligark köşkleri, muazzam yüzme havuzları, sanat galerileri ve antika araba koleksiyonlarıyla bu mülkler şehirde bir efsane haline geldi. Ülkedeki emlak acenteleri, avukatlar, muhasebeciler, finans kuruluşları, varlık şirketleri, halkla ilişkiler ajansları ve mimarlar gibi pek çok işkolu, varlık bolluğunun sebep olduğu bu para akışı sayesinde zenginleşti.

Bu esnada pek çok gazeteci de tehlike çanlarını çalıyordu. Yozlaşma karşıtı organizasyon Uluslararası Şeffaflık Örgütü’ne göre Londra, birtakım “şüpheli varlıkların” dünyanın çeşitli bölgelerinden ama özellikle eski Sovyet ülkelerinden taraflarca satın alınıp muhafaza edilebildiği eşsiz bir merkez haline gelmeye başlamıştı. Bu tehlike çanları, bazı uzmanlara göre, 1945’ten beri Avrupa’da görülen en tehlikeli savaşı başlatan Rusya’nın elitleriyle suç ortağı olmak açıkça sorunlu hale geldiği günümüze kadar çoğunlukla pek umursanmadı.

Londra’da gettolaşma tehlikesi

Bunun Londra’ya sağladığı para akışı sebebiyle savunulabileceği düşünülebilir fakat durumun Londralılar için de pek kârlı olmadığını savunanlar mevcut. Satın alınan gayrimenkullerin çok yüksek ev fiyatlarıyla ünlü Londra’da barınma ihtiyacı üstündeki baskıyı daha da artıracağı için şehir içinde gettolaşmaya ve bölünmelere sebep olacağı öngörülüyor.

Londralılar için, oligarkların genelde tercih ettiği Knightsbridge, Kensington, Highgate’in bir bölümü ve St George’s Hill gibi banliyölerdeki sitelerden ev sahibi olmak neredeyse imkansız ama Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün de iddia ettiği gibi bunun bir domino etkisine sebep olduğu ortada: Milyarder oligarklar Kensington’dan ev aldıkça daha az varlıklı oligarklar da fiyatların bir nebze daha uygun olduğu muhitlere yöneliyor ve sonuçta fiyatlarda ilk kez ev sahibi olacakların şehrin dışında stüdyo dairelere mahkûm olmasıyla sonuçlanan zincirleme bir etkiye yol açıyor.

Ayrıca, bu varlıklar “buzdağı ev fenomeni” olarak da bilinen pahalı bölgelerde yüzeydeki alanlarına oranla devasa bodrumları olan konutların yayılmasına ve konutlar mülk sahipleri tarafından nadiren kullanıldığı için “hayalet muhitlerin” ortaya çıkmasına neden oluyor. Şüpheli para akışı zaten boş alan sorunu yaşayan şehirde heybetli yapıların inşasını teşvik ederek gayrimenkul pazarına zarar veriyor.

Roman Abramovich’in Kensington’da, dünyanın en pahalı muhitlerinden olan Saray Bahçeleri’ndeki 15 yatak odalı ve en az 150 milyon poundluk evi veya ABD yaptırım kararlarının da hedefinde olan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in yakın müttefiki Oleg Deripaska’ya ait olduğuna inanılan Belgrave Meydanı’ndaki ev, oligark evi imgesinin ilk akla gelen örneklerinden.

Lordlardan kalma köşklerde de onlar var

Farklı bir tarz da daha çok İngiltere’nin kırsal bölgelerindeki lordlardan kalma büyük köşkleri tanımlayan “country house”ların bir şekilde Londra yakınlarında bulunan benzerlerinin satın alınmasıyla gözlemleniyor. Taretli ve üçgen Jakoben tarzıyla bilinen Athlone Evi’nin 2016’da Avrupa Birliği (AB) yaptırımlarının da hedefindeki Putin’in en yakın çevresinden Mikhail Fridman tarafından 65 milyon pounda satın alınması bu örneklerden biri.

Ya da 72 odalı Tudor yapıtı bir başka orijinal “country house” olan Slutton Sarayı da AB tarafından yaptırım listesine yeni dahil edilen Alisher Usmanov tarafından satın alınmıştı. Usmanov aynı zamanda Arsenal ve Everton futbol kulüplerinin eski büyük hissedarlarından ve bir maden milyarderi.

Bir başka örnek Virgina Water’daki Fridman’ın iş ortağı Petr Aven’e ait olan ünlü banliyö konağı Palladian Ingliston Evive. Petr Aven de yaptırım listesinde olan isimlerden. Belki de en tartışmalı örneklerden biri de fosfat patronu Andrey Guryev’e ait olan ve şehirde Buckingham Sarayı’ndan sonraki en büyük aile evi olan Kuzey Londra’daki Witanhurst. Devasa bodrum özelliği bu evde de görülüyor.

Bu mülklerin en temel özelliği devasa büyüklükleri. Witanhurst’ın mimarlarından Robert Adam, New Yorker’a verdiği röportajında “evlerin insanlar için statü, hırs ve hayallerin temel bir ifadesi” olduğunu söylemişti. Fakat Rowan Moore’a göre bu durum bir ihtiyaçla açıklanamaz. “İhtiyaç değil” diyor Moore, “sadece istemek bu.”

Güvenlik had safhada

Putin yanlısı Dmytro Firtash’ın terk edilmiş Brompton Yolu metro istasyonunu satın almasını onaylayan kararda da benzer bir belirsizlik görülüyor. Firtash halihazırda hemen yakındaki muazzam bir konutun da sahibi.

Bu evlerin başka bir özelliğiyse güvenlik, mahremiyet ve izolasyon yönündeki donanımları. Son derece güvenlikli ve izole One Hyde Park’ta Vladislav Doronin ve Ukraynalı milyarder Rnat Akhmetov’un evleri bunun örneklerinden. “Konutların dış cephesindeki parlak camlarla sağlanan sahte şeffaflığın altında içerideki yaşamı gizleyen bir opaklık var” diyor Moore. Etrafındaki bölgede yaşamı öldüren bu kompleksler Rus milyarderler tarafından sıklıkla tercih ediliyor.

Fridman, Deripaska ve Doronin farklı seviyelerde de olsa Putin’in savaşını sorguladı. Deripaska kendisini hedefleyen yaptırımlara açıkça meydan da okudu. Fridman ve Aver de bu yaptırımları “kötü niyetli ve kasten yapılan yanlışlar” olarak nitelendirdi.

Bu mülklerin satın alım sürecinin nereye uzandığını ve aslında kimler tarafından satın alındıklarını ortaya çıkarmak neredeyse imkansız fakat Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nden edinilen bilgiye göre Birleşik Krallık’ın bu konuda bilinen 2016’dan bu yana 6,7 milyar poundluk şüpheli bir yatırım hacmi var. Bu miktarın 1,5 milyarı “Kremlin’e bağlı ve rüşvetle suçlanan Ruslar tarafından” satın alınmış. Kayıtdışı işlemler de dahil edildiğinde bu miktarın kat kat artacağı düşünülüyor.

Oliver Bullough’un 2018’de yazdığı “Moneyland” adlı kitabında da bahsettiği üzere bu tarz mülk sahiplikleri, varlıkları elinde tutmak dışında hiçbir şey yapmayan -genelde St Kitts ve Nevis, Bermuda ve Liechtenstein gibi yasaların dış ülkelerden varlık taşımak ve tutmak için ideal imkanlar sunduğu ülkelerdeki- paravan şirketler vasıtasıyla sağlanıyor.

Tüm bunların yapılması için içeriden yardımcılar da gerekiyor. Panama Belgeleri, Child&Child hukuk şirketinin Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev’in kızlarına devasa miktarda para aklama işlemini sağlamaları için yardım ettiğini ortaya çıkarmıştı.

“Rusya’dan Nakitle” adlı belgeselde de raportörler gayrimeşru kazançlarla yapılan yatırımların Londra’daki gayrimenkul acentelerinde nasıl yoğunlaştığını konu edinmişti. Bu acenteler aracı avukatlarla satın alan tarafın kimliğini koruma fırsatı da sağlıyor.

Hükümetin “hedef listesi”

Tüm bunların 2015’ten itibaren devam ettiği öne sürülebilir fakat o zamandan bu yana Britanya hükumeti aldığı önlemlerin çok sınırlı kalmasıyla eleştiriliyor. Kaynağı açıklanmayan varlık zincirlerinin Britanya mahkemelerince tamamen ortaya çıkarılmasını sağlayan yasa 2017’de yürürlüğe girmesine rağmen güçlü bir avukat ordusuyla hâlâ bu kaynaklar saklı tutulabiliyor.

Eski Birleşik Krallık başbakanlarından David Cameron, 2015’te bu kara paranın kökünü kazıyacağına söz vermiş, hükümet de 2016’da kamunun yabancı kaynaklı mülklerin kaydını titizlikle tutulacağını vaat etmişti. Altı yıl sonra Boris Johnson hâlâ bu kaydın yürürlüğe geçeceğini iddia ediyor. “Birleşik Krallık’ta kara paraya geçit yok” demişti yakın zamanda verdiği bir demecinde Johnson: “Putin’i destekleyen bu kişileri tespit ettik: bu haksız kazançları saklayabileceğiniz hiçbir yer olmayacak.”

Dışişleri Bakanı Liz Truss ellerinde oligarkları ve varlıklarını içeren bir “hedef listesi” olduğunu belirtti. Başbakan Yardımcısı Dominic Raab ise Rus elitinin elindeki bu evlerin Ukraynalı mülteciler için kullanılabileceği önerisini gündeme getirdi. “Yine de hükümetin icraatlar konusunda devamlı olarak ayak diremekle eleştirildiği düşünülürse bakanların demeçleri bu icraatlar görülene dek sadece bir erdem sinyalleme olarak değerlendirilir” diyor Rowen Moore.

Kaynak: The Guardian

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.