Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

BeşiBirYerde (86): Erken yaşta emeklilik kararı alan beş sporcu

Kariyerlerinin zirvesindeyken bırakma kararı alan beş sporcuyu Hürcan Dönmez kaleme aldı.

Erken yaşta emeklilik kararı alan beş sporcu

Kadın tenisi uzun zamandır lokomotif olacak bayrak sporcusunu bekliyordu. Şimdiye kadar bu sorumluluğu yüklenmeye kim layık görüldüyse sonu hayal kırıklığıyla bitti. 2019’da Ash Barty Fransa’da ilk Grand Slam’ini kazandığında ona karşı da hem benzer bir şüphe hem de umutla yaklaşılıyordu. Barty, aradan geçen üç yıl boyunca ona inananları hayal kırıklığına uğratmayacak performanslar sergileyerek beklenenin kendisi olduğu fikrini güçlendirmeye devam etti.

2022’nin başında Avustralya Açık’ta çok dominant bir performansla şampiyonluğa uzandığında ise artık kimsenin şüphesi kalmamış gibi görünüyordu. Kortta izlediğimiz Ash Barty kariyerinin sonuna kadar dünya bir numarasında kalsa artık kimse şaşırmayacaktı. Aslında beklendiği gibi de oldu, dünya bir numarası unvanını kariyerini noktaladığında devretti ama beklenenden çok daha erken. Avustralya Açık’ta kazandığı görkemli zaferden yalnızca iki ay sonra tenisi bırakma kararını açıkladı. 

Bu karar spor kamuoyunda büyük bir şoka neden olmanın yanı sıra nedenlerinin sorgulanmasına da sebep oldu. Son yıllarda kariyerlerini beklenenden çok daha erken noktalayan sporculara şahit oluyoruz. Spora veda etmek, özellikle bu kadar başarılıyken, dünyanın zirvesindeyken kolay bir karar olmasa gerek. Ancak bu vedalar bizim dışardan izlediğimiz görkemli, ihtişamlı sporcu hayatlarının karanlık taraflarına dair ipuçları veriyor. 

Şandan, şöhretten, belki en önemlisi alkışlardan bu kadar genç yaşta vazgeçebilmek için sporculuğun getirdiği avantajların yanında karşılaşılan zorlukların da kolay aşılabilecek şeyler olmadığını gösteriyor. Barty’nin henüz 25 yaşında tenisi bırakırken yaptığı açıklamasında “Tatmin olmuş hissediyorum” sözlerinin yanında “duygusal isteğim ve kendimle mücadele edecek isteğim kalmadı” cümlesi bırakma kararının zihinsel nedenlerden kaynaklandığını ortaya koyuyordu. Sporcular hemen hemen toplumun her kesimi tarafından imrenilen hayatlar yaşıyor olsa da başa çıkmak zorunda oldukları baskı, bir an durmadan çalışmak zorunda oldukları fiziksel yoğunluk ve belki de en önemlisi bunu yaparken kaçırdıklarını düşündükleri hayatları bu kararları almalarına sebep oluyor.

Ash bu kervanın ilk sporcusu değil ve muhtemelen son da olmayacak. “Normal” hayatlarını sürdürmek isteyerek spor kariyerlerini zirvedeyken bırakmaya karar veren beş sporcuyu sizin için derledik.

5) Bjorn Borg

İlk örneğimiz yine tenis dünyasından, henüz 26 yaşında tenis kariyerini noktalayan Bjorn Borg sadece 26 yaşına kadar tenis oynamasına rağmen kazandığı 11 Grand Slam ile tenis efsaneleri arasına ismini yazdırmayı başardı. Efsaneler arasında adının anılmasının nedeni ise kazandığı 11 Grand Slam’den öte acaba devam etse ne olurdu fikri.

Heyecanını kaybettiğini söyleyerek veda eden Borg tenis kortlarından ayrılma kararını vermenin ve uygulamanın ne kadar zor olduğunu gösterircesine emeklilik kararından tam dört yıl sonra kortlara geri döndü. Aradan geçen yıllara rağmen Borg yine aradığını bulamamış olacak ki kısa süre sonra geri dönmemek üzere raketine veda etti.

4) Nico Rosberg

Erken bırakan sporcular arasında son yılların belki en büyük şoku motor sporlarından geldi. Sporu bırakmak için gayet erken bir yaş olsa da 31 yaşında pistlere veda eden bir yarışçı normal şartlarda bu kadar büyük bir şaşkınlık yaratmayabilirdi. Ancak Rosberg’in 2016 yılında emeklilik kararını açıklamadan sadece beş gün önce F1 Dünya Şampiyonluğunu kutladığı düşünüldüğünde bu açıklama, kamuoyunda arkasında yatan sebeplerin tartışılması gereken bir karara dönüştü. 

Emeklilik açıklamasında, şampiyonluğu kazanarak çocukluk hayalini gerçekleştirdiğini söyleyen Rosberg’in yeterince tatmin olduğu anlaşılıyordu. Buna rağmen çok güçlü bir otomobille şampiyonluğa ulaşan sürücünün ilk düşüncesinin gelecek yıl kazanacağı şampiyonluk olması muhtemel senaryodur. Sonraki sezona dair böyle güçlü bir öngörü dururken emeklilik kararının ne kadar zor olacağını anlayabilmemiz ise muhtemelen ancak o sporcunun zihninde olarak mümkün olabilecektir. 

Şampiyonluk kupası kaldırılana kadar gelen süreçte yaşadığı baskıyı ve özellikle o sezon takım arkadaşı Lewis Hamilton ile yaşadığı rekabetin ulaştığı boyutlar düşünüldüğünde kazanılan şampiyonluk artık yeter hissi vermiş gibi görünüyordu. Baskı ve rekabetle başa çıkmanın zorluğu ve yıllardır onun için savaştığı şampiyonluk geldiğinde yaşadığı rahatlama ile emeklilik kararına giden süreç hızlanmış oldu. 

3) Eric Cantona

Futbol sahalarının belki de en hırçın çocuğu Eric Cantona ne yapsa yapsın şaşırmamak gerektiğini öğretmiş olsa da veda ederken de futbol dünyasını şoka uğrattı. Manchester United’ın efsane 7 formasıyla geçirdiği beş sezonun dördünde şampiyonluğa ulaşmayı başaran Fransız futbolcu, son sezonunu da şampiyon olarak tamamlamasının üzerinden daha bir hafta geçmişti ki emeklilik kararını açıkladı. 

Sadece 30 yaşında futbola veda eden Eric’i yüzyılın futbolcusu seçen Manchester United taraftarı hâlâ “Acaba devam etse ne olurdu?” diye aklından geçiriyor. Sadece Manchester United taraftarını değil tüm futbolseverleri hayal kırıklığına uğratan veda açıklamasını yaparken “Artık kanıtlayacak bir şeyim yok.” diyerek en doğru zamanda en doğru kararı verdiğini düşünüyordu. Bu açıklamadan sonra Ferguson’dan gelen mektubun bile onu kararından döndürememesi de bunu kanıtlar nitelikteydi. 

Futbol kariyeri sona erdikten sonra göz önünde bulunmaktan çekinmemesi Cantona’nın görünür olmaktan, baskıdan vazgeçmediğini gösteriyor. Emeklilik kararındaki motivasyonun yeşil sahada başardıklarının tatmini olduğunu söylemek yanlış olmaz. 

2) Sebastian Deisler

Listemizde, artık oynamaktan keyif almıyorum diyerek sporu bırakanlar arasında belki de en trajik öyküsü olan isim Almanya futbolunun yeni yıldızı umutlarıyla sahneye çıkan, yaşadığı sakatlıklar sebebiyle asla beklenen seviyeye ulaşamayan talihsiz Sebastian Deisler var.

Euro 2000’de Almanya tarihin en büyük çöküşlerinden birini yaşadığını düşünerek grup aşamasında evine dönerken yanında getirdiği en büyük umut genç yıldız adayı Deisler idi. Bundesliga’da da performansıyla ışıldamaya devam ettiğinde Almanya’da futbolun doğal süreci olarak Bayern Münih’e transfer oldu. Artık Deisler için yıldız adayı unvanını yıldız futbolcu ile değiştirme zamanı gelmişti. Ancak o rakiplerinin önünde duramadığı yeteneğin önündeki engel bitmek bilmeyen sakatlıkları oldu.

Halihazırda geçirdiği ağır sakatlık nedeniyle futbol sahalarında boy gösteremezken transfer olduğu Bayern Münih’de formayı sırtına geçirmesi üzerine gelen ikinci sakatlıkla daha da uzadı. Ne Bayern Münih yönetimi ne de taraftarı Deisler’e beslediği umudu asla yitirmedi. Deisler ne zaman sahaya çıkıp yeteneklerini göstermeye başlasa kendisine ihanet eden dizi onu aylarca koltuk değneklerine mahkûm etti. Muhtemelen bitmeyen sakatlıkların etkisiyle Deisler bir taraftan sakatlıklarla uğraşırken diğer yandan psikolojik rahatsızlıklar yakasına yapıştı. Yıllardır içinden çıkamadığı sakatlıklar ve dolayısıyla içinde bulunduğu ruh hali sonucunda 27 yaşında futbola veda etti. 

Dönemin sportif direktörü Uli Hoeness’in “Deisler’in kararını kabul etmiyorum. Sözleşmesini feshetmeyeceğiz. İstediği kadar dinlendikten sonra dönebilir, kapımız her zaman ona açık” açıklamasına rağmen Deisler kararının arkasındaydı. 27 yaşında futbolu bırakırken “Bacaklarım izin verdiği ölçüde yarıştım” demişti. Onu 27 yaşına bu kadar yoran şeyin fiziksel zorluklardan öte olduğunu ise verdiği röportajda gördük. Futbolun statü, ego, başarı ve güç üzerine kurulu olmasından şikayet eden Seb, “Uzun süre direndim, içimde tüm bunlara isyan ederken maske taktım ve bir başkası oldum.” sözleriyle aradığını futbolda bulamadığını ve neden bu kadar yorulduğunu gözler önüne seriyordu. Sonuç olarak Sebastian Deisler pek çoklarına göre Alman futbolunun kurtarıcısı olabilecekken 27 yaşında emekli bir futbolcuya dönüştü.

1) Michael Jordan

Dünyanın zirvesindeyken çoğu şeyden vazgeçebilmek araştırılması gereken bir olgu ise en doğru örnek muhtemelen Michael Jordan olacaktır. 1993 yılına gelindiğinde sadece ABD’de değil dünyanın neresine giderseniz gidin basketbol dendiğinde akla gelen ilk isimdi kendisi. Sadece ikonik bir sporcu olmanın ötesinde yaptığı sporu, oynadığı ligi bambaşka bir boyuta taşıyan Michael Jordan’ı Amerikan halkının konumlandırdığı noktanın üzerinde belki de sadece tanrı yer alıyordu.

Jordan bütün dünyada benzer şekilde anılırken ve üst üste üçüncü şampiyonluk yüzüğünü parmağına takmışken kamuoyunda gelecek sezon kazanacağı şampiyonluk beklenmeye başlamıştı. Ancak parkede oynadığı basketbolla herkesi şoka uğratan Jordan gelecek sezon onu izlemek isteyenleri yeniden şaşırtmayı başardı. Kameraların karşısına geçerek artık basketbol oynamayacağını açıkladığında ABD sokaklarında adeta infial yaratmıştı. Bu kararın sebebinin babasını kısa süre önce cinayete kurban vermesi olduğu genel kanıydı.

Jordan kazanabileceklerinden ve bulunduğu konumdan vazgeçerek “yeterince kazandım.” demiş parkelere veda etmiş ama spordan kopamamıştı. Jordan’ın emeklilik kararı babasının esrarengiz cinayetinin hemen sonrasında ve geçirdiği kumar soruşturmasının tam ortasında gelmişti. Hal böyle olunca bu karara dair komplo teorileri bugün bile herkesin dilinde. 

Emeklilik kararının ardından beyzbol oynamaya başladı ve bir sezon profesyonel oynadı. Emeklilik açıklamasından iki yıl sonra Jordan veda etmenin ne kadar zor olduğunu gösterircesine kendine has üslubuyla “I’m back” dedi. Söylediği gibi geri döndü ve kazanabilecek ne varsa kazanmaya devam etti.

Yazan: Hürcan Dönmez

Editör: Doğa Üründül

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.