Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Yargıtay, Man Adası tartışmasında Kılıçdaroğlu’nu haklı buldu, tazminat kararlarını bozdu – Gerekçe: “kamu yararı”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve yakınlarının Man Adası’nda hesap açtırdığı, buraya para aktardığı yönündeki iddialarını yargıya taşımış ve Kılıçdaroğlu tazminata mahkum edilmişti. Yargıtay Kılıçdaroğlu’nun tazminata mahkum edildiği üç ayrı dosyada karar verdi. İki dosyada tazminat cezalarının tamamen kaldırılması yönünde karar çıktı. Kararın gerekçesinde “yapılan tartışmada kamu yararı bulunmaktadır” görüşü öne çıktı.

Kılıçdaroğlu’nun 21 Kasım 2017’de CHP Grup toplantısında, 5 Aralık 2017’de “Eşitlik ve Adalet Kadın Buluşması”nda ve 13 Şubat 2018’de CHP Grup toplantısında yaptığı üç ayrı konuşmada AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ve yakınlarını eleştirmiş ve suçlamalarda bulunmuştu. Bu üç konuşma için ayrı ayrı tazminat davası başvurusu yapıldı. Her üç davada da Kılıçdaroğlu aleyhine karar çıktı ve dava dosyaları Yargıtay’a taşındı. İki davada Yargıtay 4. Dairesi Kılıçdaroğlu’na verilen tazminat kararlarının yerinde olmadığına hükmetti ve kararlar ikiye karşı üç oyla alındı. Bu iki karar da 26 Ocak 2022 tarihinde çıktı.

Bu karardan sonra 4. Daire’de iki üye değişti. Üçüncü dosyada ise karar 7 Şubat 2022 tarihinde alındı. Daha önceki tazminat kararlarını kaldıran Yargıtay 4. Dairesi üye yapısının değişmesinin ardından baktığı bu dosyada bire karşı dört oyla tazminat kararının yerinde olduğu, ancak “tazminat miktarı bir miktar yüksek olduğundan”, daha düşük bir tazminata hükmedilmesi yönünde karar aldı.

Avukat Celal Çelik

Kılıçdaroğlu’nun avukatı Celal Çelik kararlara ilişkin olarak Medyascope’a yaptığı açıklamada, “Üç karar verildi. İki kararda davanın tümden reddi gerekir yönünde karar çıktı. Siyasilerin açıklamalarının eleştiri mahiyeti taşıdığı kararda vurgulandı. Üçüncü kararda ise  heyet değişince tazminat miktarı fazla bulunarak, karar bozuldu” dedi. 

Kılıçdaroğlu: “Hepsini kaybediyor birer birer”

Kılıçdaroğlu avukatı Celal Çevik’in paylaşımını alıntılayarak tweet attı ve “Kanmayın Saray’daki şahsın davalarla yaptığı algılara, hepsini kaybediyor birer birer…” dedi.

İlk dava ilk karar

Kılıçdaroğlu’nun 21 Kasım 2017’de partisinin grup toplantısında Erdoğan’ı hedef alarak kullandığı sözler yargıya taşındı. Recep Tayyip Erdoğan, Esra Albayrak, Mustafa Erdoğan, Necmeddin Bilal Erdoğan , Orhan Uzuner, Osman Ketenci, Ahmet Burak Erdoğan, Sadık Albayrak, Sümeyye Erdoğan Bayraktar, Ziya İlgen, Özdemir Bayraktar Kılıçdaroğlu hakkında davacı oldu. 

Avukat Ahmet Özel, Kılıçdaroğlu’nun “…Senin çocuklarının yurt dışı hesaplarına gönderdiği milyonlarca dolar para var mı?, Bilal’e anlatır gibi bir daha anlatayım. Sevgili Erdoğan, çocuklarının, eniştenin, dünürünün, kardeşinin, eski özel kalem müdürünün yurt dışında vergi cennetlerinde bir şirkete milyonlarca dolar para gönderdiklerini biliyor musun?…” sözlerinin, Cumhurbaşkanı’nı, çocuklarını ve yakınlarını hedef alan “küçük düşürücü, aşağılayıcı, gerçek dışı” olduğunu ileri sürerek mahkemeye başvurdu. Avukat Özer, Erdoğan’a 500 bin Türk Lirası (TL), diğer davacıların her biri için de 100’er bin TL olmak üzere toplam bir milyon 500 bin lira tazminat talebinde bulundu.

Yerel mahkeme Cumhurbaşkanının yakınları davacıların yurt dışına yasa dışı milyonlarca dolar para gönderdiği ve vergi kaçırdıklarını iddia ettiği, bahse konu konuşmanın herkese açık olarak yapıldığı, gerçek dışı ve iftira/hakaret içerikli konuşmasında gerçeklik, kamu yararı ve güncellik gibi hiçbir unsurun bulunmadığı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın devletin başı olarak Türk Milletini ve Türkiye Cumhuriyetini temsil etmiş olması nedeniyle herhangi bir siyasetçi gibi değerlendirilmesinin mümkün olamayacağı” gerekçesiyle Kılıçdaroğlu’nu tazminata mahkum etti. Erdoğan’a 150 bin lira, diğer davacılara da farklı miktarlarda olmak üzere toplam 359 bin lira tazminat ödemeye mahkum etti.

İstinaf mahkemesi de bu kararı yerinde görünce dosya bu kez Yargıtay 4. Dairesi’ne taşındı. 4. Daire bu kararı bozdu ve tazminat kararının kaldırılmasına hükmetti. iki muhalif üyeye karşılık üç oyla alınan bpzma kararı şu gerekçelere dayandırıldı:

“Bu durumda göz önünde bulundurulması gereken ilk husus, davanın taraflarının konumlarıdır. Bir yanda konuşmaların yapıldığı dönemde ana muhalefet partisi genel başkanlığı görevinde bulunan davalı, diğer yanda ise davacı seçilmiş Cumhurbaşkanı ve yakınları bulunmaktadır. Eleştirilerin hedefinde olan davacı Cumhurbaşkanı ve yakınları diğer davacıların konumu ve tanınırlığı nedeniyle makul eleştiri sınırları daha geniş kabul edilmelidir. Temsil ettiği seçmenlerinin talep, endişe ve düşüncelerini politik alana aktaran ve onların çıkarlarını savunan seçilmiş kimseler için ifade özgürlüğünün özellikle değerli olduğu açıktır. Bu sebeple ifade özgürlüğüne getirilen kısıtlama, eğer bir siyasetçinin ve özellikle somut olayda olduğu gibi dönemin ana muhalefet partisi genel başkanının ifade özgürlüğüne yönelik ise dava konusu istemlerin çok daha sıkı bir denetimden geçirilmesi gerekmektedir.

 Cumhurbaşkanı davacının yakınlarının adının geçtiği soruşturmaların ana muhalefet partisi lideri olan davalının sıkı ve yakın denetimi altında olması doğaldır. Bu nedenle de davacı tarafın şöhret ve itibarı ile davalının ifade özgürlüğünün çatıştığı mevcut davada dengelemenin yapılması sırasında kamunun menfaatlerinin gözetilmesi son derece önemlidir. Kaldı ki davalı, dava konusu konuşmasında doğrudan davacının ve yakınları olan diğer davacıların şahsını hedef almamış, konuşmasını esasen davacı Cumhurbaşkanı’nın siyasi kimliğine yöneltmiştir. Yapılan tartışmada kamu yararı bulunmaktadır.

Siyasi ortamda kullanılan söz ve ifadeler maddi temelleri olmasa bile ifade özgürlüğü kapsamındadır.Bu nedenle davalı yanca iddia olunan hususların ispatı gerekmemektedir.”

Karara muhalif kalan iki üye ise, yazdıkları karşı oy gerekçesinde, “davalı tarafından yapılan suçlamaların ciddi olduğu olgusal bir dayanağının olmadığı bu ve diğer nedenlerle davalının ifade özgürlüğü sınırlarını aştığından” kararın bozulmasına karşı çıktı.

Heyet aynı karar aynı

Kılıçdaroğlu’nın 13 Şubat 2018’de CHP Grup toplantısında yaptığı konuşmada kullandığı sözlerde yargıya taşındı. Erdoğan’ın avukatı Ahmet Özel, Kılıçdaroğlu’nun, “Cumhurbaşkanı ve yakınlarının yurt dışına milyonlarca dolar para transfer ettiğini” söylediğini ve “Cumhurbaşkanı ve yakınlarına iftira yolu ile hakaret ettiğini” ileri sürerek Kılıçdaroğlu hakkında 500 bin TL’lik tazminat davası açtı.

Yerel mahkeme Kılıçdaroğlu’nu 130 bin TL tazminat ödemeye mahkum etti. İstinaf mahkemesi de kararı yerinde buldu ve dosya Yargıtay’a taşındı. İlk dava dosyasına da bakan Yargıtay 4. Dairesi verilen tazminat kararının kaldırılması gerektiği yönünde karar aldı. Karar ikiye karşı üç oyla alınırken, kararın gerekçesinde şu görüşlere yer verildi:

“Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanlığı görevinde bulunan davalı, davacı ise seçilmiş Cumhurbaşkanı’dır. Eleştirilerin hedefinde olan davacının konumu ve tanınırlığı nedeniyle makul eleştiri sınırları daha geniş kabul edilmelidir. Temsil ettiği seçmenlerinin talep, endişe ve düşüncelerini politik alana aktaran ve onların çıkarlarını savunan seçilmiş kimseler için ifade özgürlüğünün özellikle değerli olduğu açıktır.” 

“Davaya konu söz ve ifadeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde, kamu yararı içeren siyasi açıklamalar olup baskın şekilde politik alanda kalmaktadır. Demokratik toplumda müdahaleyi gerekli kılan bir hal söz konusu değildir. Aksine demokratik toplumun korunması ve çoğulculuğun sağlanması için ifade özgürlüğü kapsamında korunmalıdır.”

Heyet değişti, karar da değişti 

Kılıçdaroğlu’nun 5 Aralık 2017’de “5 Aralık Eşitlik ve Adalet Kadın Buluşması” konuşmasında kullandığı sözler de yargıya taşındı. Avukat Ahmet Özel, Mustafa Erdoğan,  Osman Keteci, Recep Tayyip Erdoğan, Ziya İlgen, Ahmet Burak Erdoğan adına açtığı davada Kılıçdaroğlu’nun “Cumhurbaşkanı’nın kişilik haklarını ihlal eder nitelikte ifadeler kullandığını” belirterek, dilekçesinde şu ifadelere yer verdi:

“Cumhurbaşkanlığını işgal eden zat”, “Sen vergi kaçırmak için her türlü dümeni çevireceksin, döneceksin”, “Faizci Tayyip”, “Eğer vatana ihanet eden birilerini arıyorsanız o birilerinin başında sarayda oturan vardır”, “Sahtekarlığı siz çok iyi bilirsiniz”, “sahtekarlar sizin elinize su dökemez”, “her türlü dümen var sizde”, “her türlü numara var sizde”, “her türlü üçkağıt var sizde”, “bu memlekette vergi ödememek için her türlü sahtekarlığı yapıyorsunuz”, “senin hırsızlığını ben çok daha iyi ortaya çıkarırım sen hiç merak etme”, “Ben şimdi soruyorum sevgili Erdoğan, gözlerinden öpüyorum senin, sen bilmiyorsan ben sana söyleyeyim oğluna sor, damadına sor, dünürüne sor onlar bilirler, ben gayet iyi biliyorum bunları, hepsini biliyorum ben bunların”, “Ama birileri vergi ödememek için her türlü tezgahı kuruyor”, “Az önce söyledim, Emine Akçay odun almak için vergi öder, Man adasında şirket kuranlar vergi ödememek için vergi kaçırmak için vergiden kaçınmak için her türlü sahtekârlığı yaparlar”, “Enişten Ziya İlgen’in Man Adasında şirketi var mı?” ifadeleri, düşüncelerini ifade etme ve eleştiri hak ve görev sınırlarının ötesinde küçük düşürücü, aşağılayıcı ve gerçek dışı ifadelerle tamamen müvekkillerini karalamaya yöneliktir.”

Avukat Özer, bu davada da Erdoğan için 500 bin TL, diğer dört davacının ise her biri için 250’şer bin TL tazminat talep etti. Mahkeme Davacılardan Mustafa Erdoğan’ın talebini reddederken, diğer davacılara tazminat ödenmesi yönünde karar verdi. İstinaf mahkemesi de bu karara katılınca dava dosyası Yargıtay’a taşındı.

İki dosyada tazminat kararlarının bozulması yönünde karar alan Yargıtay 4. Dairesi, bu kez tazminatı yerinde bulurken, miktarını fazla buldu ve bire karşı dört oyla, tazminat miktarının düşürülmesi için kararı bozarak yerel mahkemeye gönderdi. Mahkeme kararında şu gerekçelere yer verdi:

“Belirtmek gerekir ki ifade özgürlüğü sınırsız değildir. Başta siyasi kişiler olmak üzere, en geniş hâlde dahi ifade özgürlüğünün, kişilerin itibarına zarar verecek boyuta ulaşmaması gerekir.”

“Davaya konu konuşma içeriği bütün olarak incelendiğinde, davalı Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanının muhalefet partisi başkanı sıfatıyla yapmış olduğu konuşmanın genelinde sert bir üslup seçtiği, yer yer davacıların kişilik haklarına saldırı içeren ifadeler de kullanmış olduğu görülmektedir.”

“Davalının ödemeye mahkum edildiği tazminat miktarı bir miktar yüksek olduğundan, daha alt düzeyde tazminata hükmedilmek üzere Bölge Adliye Mahkemesi kararı kaldırılarak, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.”

Karara karşı oy gerekçesi

Karara katılmayan tek üye ise yazdığı karşı oy gerekçesinde şu görüşlere yer verdi:

“Siyasi bir kişilik olan davalının bu konuları gündeme getirmesi muhalefet görevinin bir parçasıdır. Bu nedenle söz konusu açıklamada hukuka aykırılık bulunmamaktadır.”

“Somut olayda davacı tarafın kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu iddia ettiği sözlerin bir kısmının konuşmanın bütünlüğü içerisinde değerlendirildiğinde, değer yargısı niteliğinde ifadeler olduğu, bir kısmının da politik eleştiri kapsamında kalan söz ve açıklamalar olduğu anlaşılmaktadır. Değer yargıları kişilerin görüş ve yorumlarından ibaret olması ve kanıtlanmaya elverişli olmaması nedeniyle kişilik haklarına saldırı oluşturmazlar.”

“Davalının konuşmasının bütünlüğü dikkate alındığında konuşmanın kamu yararı bulunan bir tartışmayı başlatma amacı taşıdığı ve toplumun bilgi edinme hakkı kapsamında kaldığı, özle biçim arasındaki denginin bozulmadığı, davacıların kişilik haklarına saldırı teşkil eden bir hususun bulunmadığı bu nedenle istemin tümden reddi gerektiği düşüncesi ile değerli çoğunluğun kararına katılmıyorum.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.