İstanbul-Beyoğlu’nda eylül ayında kurulan sanat galerisi Kairos, 17. İstanbul Bienali’ne göz kırparak şehrin dokusunu, sanatçı üretimlerini ve güç dinamiklerini tartışmaya açıyor. Kairos’un kurucuları Ezgi Yıldız ve Cihan Kurt, sanatçı ihtiyaçlarına karşılık vermek isteyen galerinin hikayesini Medyascope’a anlattı.
Geçtiğimiz haftalarda ziyaretçilerle buluşan 17. İstanbul Bienali’yle İstanbul’da sanat alanında büyük bir hareketlenme yaşanıyor. Sergiler, kolektif mekanlar, sanat performansları ve sayısı uzayıp giden sanat etkinlikleri…
Bunlardan biri de Ezgi Yıldız ve Cihan Kurt tarafından kurulan Kairos.
Kairos yaratmak istediği sanat ortamıyla İstanbullu sanatseverlere sıra dışı bir soluk getirmeyi hedefliyor. Kairos’un kurucuları Ezgi ve Cihan’la konuştuk.
Kairos’un hikayesiyle başlayalım istiyorum. Kairos nasıl kuruldu? Kelime anlamıyla birlikte bizim için açıklayabilir misin?
“Kairos galerici ve sanatçı arasındaki geleneksel güç dinamiklerini değiştirme hedefi ve sanatçı – üretim odaklı ilerleme motivasyonuyla kuruldu. Yunanca bir kelime olan Kairos, Türkçeye ‘doğru an, tam zamanı’ olarak çevrilebilir. Aynı zamanda Yunan mitolojisinde belirli karar ya da davranışların harekete geçirilmesi için kaçırılmaması gereken en uygun zamanın tanrısının ismidir.”
Galeri mekanı Beyoğlu. Beyoğlu sanat çekimi noktasında hâlâ cazibesini koruyor mu? Bundan dolayı mı Beyoğlu’ndasınız?
“Beyoğlu’nun – her ne kadar mimari ve demografik anlamda çeşitli kötü dönüşümler geçirse de – hâlâ cazibesini koruduğunu düşünüyorum. Özellikle bulunduğumuz Meşrutiyet Caddesi bu açıdan sanat izleyicisine iyi bir rota çiziyor. Ulaşım kolaylığı ve diğer sanat kurumlarıyla olan etkileşimi, erişilebilirlik adına tercih sebeplerimiz arasında.”
Kairos’un temel amaçlarından söz edebilir misin? Sadece bir sergi mekanı olarak mı ilerleyecek, yoksa sanatçı programlarına, konuşmalarına, eğitimlerine yer verecek misiniz?
“Temsil ettiğimiz geniş medyum aralığında üretim yapan sanatçılarımızı izleyiciyle buluşturmayı, sergileme, etkinlik düzenleme ve sanat yönetiminde alışılagelmiş yöntemler yerine bugünün seyircisi ve sanatçısının ihtiyaçlarına farklı bir soluk getirmeyi prensip ediniyoruz. Erişilebilirlik adına yapıcı diyaloglar ve kolektif çalışmalara alan açmayı hedefliyoruz. Temsil ettiğimiz sanatçılarla yakın temas kuruyor, onlarla beraber hayal ediyoruz. Sanatçılarımızın üretim sürecine dahil olmak ve sanatçılarımızla kurduğumuz mentorluk ilişkisinin, izleyici ve yaratıcı arasında köprü kurmanın anlamlı bir yolu olduğunu düşünüyoruz.”
Medyascope'un haftalık e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her çarşamba mail kutunuzda.
Bienal ile eş zamanlı açılan ilk serginizle alakalı olarak “Reimage: Morning After Dark”ın ortaya çıkışı nasıl oldu?
“Türkçeye yeniden şekillendirmek, imgeleştirmek, yansıtmak, görüntülemek olarak çevrilen Reimage; 1977 yılında Robert Mapplethorpe’un New York’ta açtığı, büyük tepki uyandıran iki ayaklı sergisine şapka çıkaran bir anlayışıyla kurgulandı. Aynı gün, iki ayrı davetiye ve konseptle açılan Mapplethorpe sergisi dönemin tipik fotoğraf anlayışını gösteren ‘normal’ yapıtların olduğu bir gündüz kuşağı ile beraber şehrin ve sanatçının tamamen underground yaşamını odağına alan, izlenmesi zor ve kışkırtıcı imajların bulunduğu bir gece kuşağını bir araya getiriyordu.
Bu konseptin belirlenmesi Kairos’un kimyasına dair ipuçları taşırken galerinin temsil ettiği sanatçıların üretim pratiklerini izleyebilmek adına da sağlam bir zemin oluşturuyor. Reimage: Morning After Dark, sanatçının ve sanat üretiminin bu iki kutuplu üretim pratiğini gün yüzüne çıkararak temsil ve davet ettiği sanatçıların yüzeyde ve derinde bulunan iki zıt kutbunu bir arada göstermeye niyetleniyor diyebiliriz.”
Galeri ziyaret bilgilerini için https://www.gallerykairos.com/ adresini ziyaret edebilirsiniz.
