Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

2022 Dünya Kupası: Almanya’nın en büyük rakibi kendisi mi?

Katar’da düzenlenen FIFA Dünya Kupası, 20 Kasım Pazar günü başladı, 18 Aralık Pazar günü sona erecek. Turnuvaya favori olarak gelen Hansi Flick’in çalıştırdığı Almanya Milli Takımı, E Grubu ilk maçında Japonya’ya 2-1 yenildi, ikinci maçında ise İspanya ile 1-1 berabere kaldı. Medyascope Spor’un podcasti “Bundesliga 101” ekibinden Öner Tavtay, Almanya’nın problemlerini yazdı.

Almanya’nın en büyük rakibi kendisi mi?

Pek çok açıdan ilginç bir İspanya – Almanya maçı izledik. İki takım da birbirini tartmak için oyunun iki tarafını farklı taktiklerle oynamaya çalıştı. Peki bu maçta neler gördük? Öncelikle maçın gidişatını detaylarında arayalım.

Japonya’nın Kosta Rika’ya yenilmesiyle birlikte Almanya’nın çaresizlik hâli bir nebze olsun azalmıştı. Artık beraberlik bile son maça daha umutlu girmelerini sağlayacaktı. Buradaki beraberlik sonucu İspanya’nın gruptan çıkmayı garantilemesini engelleyeceği için Japonya maçında rotasyon yapmaları da mümkün olmayacaktı. O yüzden Hansi Flick kafasındaki ilk onbiri, Japonya – Kosta Rika maçından sonra belirledi diyebiliriz. Peki Almanya’da ne değişti?

Sağ bekte çok ağır kalan ve Japonya maçında yenilen iki golde de ciddi hatası olan Süle’nin ilk onbirde yer alması şaşırtıcı oldu. Çünkü Süle, bu sezon yanında oynayan oyuncular için gerçekten ekstra görev yükleyecek kadar kötü bir durumda. Fiziksel gücü ve pas kalitesine rağmen savunmada yaptığı hatalardan dolayı böylesine önemli bir maçta yine de ilk 11’de forma bulması şaşırtıcıydı. Bir diğer şaşırtıcı hamle de sahte dokuz rolünde Thomas Müller’i görmekti. Müller, santrforun açtığı boşlukları değerlendirmekte daha başarılı olmuş bir oyuncu olarak ün saldı. Goretzka-Kimmich-İlkay üçlüsü çok şaşırtıcı olmadı. Çünkü Busquets-Gavi-Pedri üçlüsünü bir şekilde karşılaması gerekecekti. Kehrer’in sağ bekte yer alması da beklenen bir durumdu.

Maçta neler yaşandığın hatırlarsak, İspanya maça o kadar hızlı başladı ki Olmo’nun füzesi ağlara gitse bambaşka bir maç izleyebilirdik. Çabuk dağılmaya meyilli olan Almanya’nın erken dağılma ihtimali ortaya çıkacaktı. Özellikle Gavi ve Pedri’nin topu hemen presle geri kazanmadaki hızı, Almanya’nın dengesini bozmaya yetiyordu. Harika oynayan Olmo’ya Ferran Torres ve Asensio’nun eşlik edememesi Almanya’yı rahatlattı. Gol geciktikçe İspanya enerjisini korumak adına önde basmaktan zaman zaman vazgeçti. İkinci yarıyla da birlikte oyun değişmeye başladı ve Morata’nın oyuna girişiyle İspanya’nın oyun tarzı değişti. Girer girmez büyük etki gösteren Morata, çok şık bir golle takımını öne geçirdi. Almanlar’ın çaresizleşmesiyle İspanya geride beklemeye karar verdi ve oyun artık Füllkrug ve Sane’yi çağırdı. Bununla birlikte biraz daha hücuma beklerin destek vermesi için Kehrer’i de çıkarıp, Klostermann’ı oyuna aldı Flick.

Leroy Sane etkili olsa da, Füllkrug sahaya adım attığı andan itibaren oyunu değiştiren oyuncu haline geldi. Hava toplarındaki etkisi, güçlü duruşu ve top saklayışı Almanya’ya çok şey kattı. Ara sıra kanatlara çekilerek Sane, Musiala ve Gnabry’ye boşluklar yaratmaya çalıştı. Füllkrug’un girişiyle İspanya’nın savunma dengesi iyice bozuldu ve pozisyon vermeye başladılar. Gavi’nin çıkışıyla yerine geçen Koke’nin istenen etkiyi yaratmaması da İspanya’nın hızlı çıkmasını ve pres gücünü olumsuz etkiledi. Dakikalar 83 olduğunda Füllkrug, Musiala’nın pasında harika bir gol attı. Bu gol sadece İspanya’ya değil, kendisine ilk 11’de güvenmeyen Flick’e de bir cevap oldu. Neredeyse Almanya’ya üç puanı getirebilecek kadar iyi bir performans sergileyen Füllkrug’un çok net bir şekilde Almanya adına maçın oyuncusu olduğunu söylememiz gerek. Diğer taraftan ise İspanya golden sonra geri çekilmenin bedelini ödedi, hatta geriye bile düşüp çok daha ağır bedel ödemenin eşiğinden döndü. Bu maçtan sonra eminiz ki Luis Enrique, yüksek profilli rakiplere karşı skor olarak öndeyken nasıl oynaması gerektiği üzerine tekrar düşünecektir.

Üçüncü maçlar özelinde Almanya’nın nasıl bir 11 ile çıkacağını kestirmek güç fakat şunu rahatça söyleyebiliriz ki Almanya’nın sadece galibiyete değil, farklı galibiyete ihtiyacı var. Bunun için de hücumcu bir sağ bek ve net bir santrfor olan Füllkrug’ü ilk 11’de görmeyi arzuluyoruz. Bundesliga 101 ekibi olarak Almanya’nın gruptan çıkacağına yürekten inanıyoruz fakat sonrası için neler yaşanacağı tamamen Flick’in seçimleri ve takımın vereceği reaksiyonlara bağlı. Dileriz ki Flick, bazı inatlarından vazgeçip formsuz oyuncuları kızağa çekip, formayı gerçekten hak eden oyunculara vermeye başlar. Hep birlikte perşembe günü son maçlarda neler yaşanacağını dikkatle izleyeceğiz.

Yazının başlığındaki soruya geri dönerek yazıyı sonlandırabiliriz. Almanya’nın tek düşmanı gerçekten kendisi midir? Bu soruya verebileceğimiz en basit cevap “evet” olur. Umuyoruz ki üçüncü maçlar sonunda bu cevabımız “hayır”a döner.

Yazan: Öner Tavtay

Editör: Doğa Üründül

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.