Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Ogan Yumlu yazdı: Altılı Masa’nın taşıyıcı ayağı – Çoğulculuk

Türkiye’nin anayasal tarihine bakıldığında görülecektir ki hiçbir anayasa toplumun farklı kesimlerini içeren, gerçek anlamıyla katılımcı bir zeminde hazırlanmamıştır. Toplumun aktif katılımının gerçekleşmemiş olması bir yana, toplumun geniş kesimlerinin temsilcilerinin katkı sunduğu çoğulcu bir süreç de yaşanmamıştır. Katılımcılık ve çoğulculuk idealine muhtemelen en çok 1921 Anayasası’nın hazırlanış sürecinde yaklaşılmıştı ancak bu anayasa da içerik açısından bir anayasanın taşıması beklenen pek çok özelliği barındırmayı amaçlamamıştı. Milli Mücadele’yi yürütecek siyasi yapının çerçevesini çizmekle yetiniliyor, mücadele sonrasında kurulacak düzenin niteliği sorusuna özellikle odaklanılmıyordu. Milli Mücadele’nin kazanılması ve ardından toplanan Lozan Konferansı’nın kesintiye uğramasından sonra 1921 Anayasası’nı hazırlamış olan Birinci Meclis seçime gitme kararı almak durumunda kalmış, 1923 Ağustos’unda açılan yeni Meclis, eski Meclis’in çoğulcu niteliğinden arındırılmıştı. 1961 ve 1982 Anayasaları, yapım süreçlerinde önemli farklılıklar olmakla birlikte, darbe dönemlerinde yapılmış oldukları için katılımcı, çoğulcu ve özgür bir ortamda hazırlanma şansını en baştan kaybetmişti.

Anayasacılık açısından katılımcılık iki temel önem taşımaktadır. Birinci ve üzerinde daha çok durulan nokta adalet ilkesiyle ilişkilidir. Anayasa herkes için bağlayıcı olacağına göre, o anayasanın yapım sürecine herkes katılabilmelidir. Sıradan bir yasa yapımı için bile katılımcılık adaletin bir gereği olarak görülüyor ise normlar hiyerarşisinde yasaların üzerinde yer alan anayasanın yapımında daha da kapsamlı bir katılımcılık aranmalıdır. İkinci nokta ise katılımcılığın kendisinin adil olup olmamasıyla değil, katılımcı bir sürecin yaratacağı sonuçla ilgilidir. Genellikle üzerinde daha az durulan bu ikinci nokta, katılımcılığın yalnızca daha adil değil, aynı zamanda daha “iyi” bir anayasa yapımını sağlayacağını da iddia etmektedir. Diğer bir deyişle birinci nokta katılımcılığın içkin değerine, ikinci nokta ise onun araçsal değerine işaret etmektedir. Bu argümana göre geniş kapsamlı bir katılımcılık, farklı düşüncelere sahip insanların bir araya gelmesini sağlayarak epistemik çoğulculuğa imkan tanımaktadır. Çoğulculuğun epistemik açıdan sağladığı katkının kaynağını bilişsel çeşitlilikte bulan bu yaklaşıma göre, farklı bakış açılarına sahip insanlardan oluşan bir grubun alacağı kararların doğru olma ihtimali; düşünsel çoğulculuğa sahip olmayan, benzer fikirlere sahip  bireylerden oluşan bir grubun alacağı kararlara göre daha yüksektir. Benzer şekilde içerisinde dahilik düzeyinde zekaya sahip hiç kimse olmasa bile çeşitliliğe sahip bir grubun kararı, örneğin dahi bir kişinin tek başına alacağı karardan daha iyi bir karar olacaktır. Farklı akılların bir araya gelmesiyle yaratılan ortak akıl, her zaman bireysel akla üstün olacaktır.      

Çoğulculuğun sağladığı epistemik katkıya dair bu argümanın gücü karar alınacak konunun türene göre değişecektir. Fiziki dünyaya dair olgusal konular ile sosyal dünyaya dair normatif konular arasında elbette farklılıklar vardır. Bilindiği üzere, doğa yasalarının egemen olduğu fiziki dünyadan farklı olarak sosyal dünyada hangi normatif yasalara tabi olunacağını insan kendisi belirler. Epistemik çoğulculuk argümanı özellikle anayasa gibi sosyal dünyanın düzenlenmesine yönelik kararlar için daha da geçerlidir. Bu açıdan, “iyi” bir anayasa yapılabilmesi ve siyasal yaşamın tabi olacağı kuralların doğru saptanabilmesi için karar alım sürecinde bilişsel çeşitliliğin arttırılması, yani toplumun farklı kesimlerinden gelen, farklı görüşlere sahip insanların katılımına imkan tanınması önem taşımaktadır. Örneğin muhafazakar görüşe sahip bireyler ile sol görüşe sahip bireyler birbirinden farklı öncelikler ve duyarlılıklarla hareket edecekleri için, dikkatleri diğerlerinin odaklanmadığı noktalara çekerek farklı anayasa maddeleri önereceklerdir. Bu önerilerin tartışılması ile şekillenecek bir anayasanın toplumun ortak iyisine hizmet etme ve siyasal yaşamı düzenleyecek kuralları daha doğru saptayabilme ihtimali, benzer görüşten insanlardan oluşan grupların kendi başlarına yapacakları bir anayasadan daha fazladır. Bu açıdan bakıldığında, farklı görüşleri savunan partilerin dahil olduğu çoğulcu  ve katılımcı bir anayasa yapım süreci, daha iyi bir anayasanın yapılmasına katkı sağlayacaktır.     

     

Türkiye siyasal hayatına “Altılı Masa” terimiyle giren oluşum, esasen bir seçim ittifakı mantığıyla kurulmuş olsa da bu oluşumun hazırladığı ve geçtiğimiz haftalarda kamuoyuna sunduğu anayasa değişikliği teklifi, Türkiye’nin önceki anayasa yapım süreçleri ile karşılaştırıldığında, muhtemelen bilişsel çeşitlilikten en geniş oranda yararlanan tekliftir. Altılı Masa’nın pek üzerinde durulmayan önemli bir özelliği, çoğulcu yapısının ona sağladığı bu epistemik katkıdır. Toplumun farklı kesimlerini temsil eden partilerin bir araya gelmesinin katkısı yalnızca oyların üst üste eklenmesinde aranmamalı, masaya konacak öneriler toplumun farklı kesimlerinin hassasiyetlerini, değerlerini ve düşünsel birikimlerini içereceği için, hazırlanacak anayasanın daha iyi bir anayasa olma ihtimalinin artacağı da dikkate alınmalıdır. Örneğin özgürlüklerin kapsamı konusundaki maddeler kaleme alınırken başbakan ve ana muhalefet lideri olarak karşıt pozisyonda yer almış olan iki liderin bugün birlikte akıl yürütmesi, yalnızca uzlaşma kültürünün gelişimi değil, yürütülen aklın niteliğinin gelişimi açısından da değerlidir. Hem dindar hem de seküler kesimlerin kaygılarını dikkate alarak hazırlanan bir anayasa, bu kesimlerden yalnızca birinin tek başına hazırlayacağı bir anayasaya göre toplumsal barış, özgürlükçülük ve istikrar gibi pek çok alanda muhtemelen daha iyi bir performans gösterecektir. Bu açıdan bakıldığında elbette HDP gibi toplumun yüzde10’dan büyük bir kesiminin oyunu alan bir partinin Altılı Masa’nın dışında kalması, epistemik çoğulculuğu zedeleyen bir unsur olarak görülmelidir.  

Epistemik çoğulculuk argümanı bir adım daha ileri taşınacak olursa, anayasa yapım sürecine neden yalnızca Millet İttifakı’nın değil, Cumhur İttifakı’nın da dahil olması gerektiği görülecektir. Çoğulculuğun gerçek anlamda sağlanabilmesi için yalnızca ittifaklar içi değil, ittifaklar arası bir uzlaşı da sağlanmak zorundadır. Her ne kadar günümüz siyasi koşullarında ittifaklar arası böyle büyük bir uzlaşı sağlanması gerçekçi bir beklenti değilse de toplumun kabaca bir yarısının yapımına dahil olmadığı ve benimsemediği bir anayasanın başarı şansı çok sınırlı olacaktır. 2017 yılında başkanlık sistemine geçilmesinden sonra siyaset genel itibarıyla yüzde 50 + 1 hedefine kilitlenmiş olmasına rağmen unutulmamalıdır ki anayasal düzenlemelerde basit çoğunluk değil nitelikli çoğunluk aranması esastır ve bunun nedeni uzlaşının teşvik edilmesidir. Bilindiği üzere anayasadaki mevcut düzenleme halihazırda, bir anayasa değişikliğinin referanduma sunulabilmesi için Meclis’te en az 5’te 3 çoğunlukla kabul edilmesini zorunlu kılmaktadır. Yani referandumda 50 + 1, ancak Meclis’te “5’te 3” bulunduktan sonra aranabilecektir. Aynı gün yapılacak başkanlık seçiminde, ittifaklardan birinin adayının mutlaka 50 + 1’i bulması gerekiyorsa da Meclis seçiminde herhangi bir ittifakın 5’te 3 çoğunluğa ulaşma zorunluluğu bulunmamaktadır. Dolayısıyla siyasetin gündeminde yer alması bugün için her ne kadar ütopik görülse de seçimden sonra anayasa değişikliği tartışılmaya başlandığında bir büyük uzlaşı arayışının gündeme gelmesi muhtemeldir. Yukarıda tartışıldığı üzere, uzlaşıların kapsamının büyümesi epistemik çoğulculuğu artıracağından yalnızca daha adil değil, daha iyi bir anayasanın yapılmasına da katkıda bulunacaktır.        

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.