Ali Hakan Altınay yazdı: Yaşlılar niçin ağaç diker?

Eski Amerikan başkanlarından Ronald Reagan’ın popülerleştirdiği bir söz var: “Yaşlılar gölgesinde uyuyamayacaklarını bildikleri ağaçları diktiğinde iyi bir toplum oluruz”. Reagan bunun eski bir Yunan atasözü olduğunu iddia etti ama tarihçi Nazım Serbest’in yetkin araştırması bu sözün Yunan kültüne ait olmadığını ama birden fazla başka kültürde benzer ifadeler olduğunu gösterdi. Peki, acaba niçin böyle bir ilke var?

Belki ilk söylenebilecek şey şimdilerde bilgisayar, bizden önceki nesil için makina nasıl temel modeli oluşturuyorsa, modernite öncesinde ağaç en temel metafor kaynağı. Bir defa ağaçlar yaygın olarak varlar ve bu sayede ağaçtan örnek verdiğinizde neredeyse herkes neden bahsettiğinizi anlıyor, kolayca gözünün önüne getirebiliyor. Ağaç yeterince karmaşık ve katmanlı; kökü, gövdesi, dalları, yaprakları, meyveleri yeterince farklı olduğu için nüanslı betimlemelere, yakıştırmalara imkân sağlıyor. Ve tabii döngüsü doğanın yıllık döngüsü ile de senkronize.

Nazım Serbest’in yetkin ve hızlı araştırması “Yaşlılar gölgesinde uyuyamayacaklarını bildikleri ağaçları diktiğinde iyi bir toplum oluruz” temalı tespitlerin bir Hristiyanlık mezhebi olan Quaker’larda, eski Musevi ve Çin kaynaklarında, Roma dönemi düşünürü Çiçero’da, Hintli düşünür Tagore’da olduğunu gösteriyor. Hz. Muhammed’e dayandırılan bir hadis de benzer bir tavsiyede bulunur: “Kıyametin koptuğunu görseniz/sansanız bile elinizdeki fidanı dikin”.

Bir ilke bu kadar benzer şekilde bu kadar farklı coğrafyalarda ve dönemlerde dillendirilmişse, onun bir tür insanlık irfanının parçası, o irfanının gramerinde olduğunu düşünmemiz yararlı olabilir. Hatırlarsanız, benzer bir gramer bulgusuyla insanların selamlaşma yöntemlerinde karşılaşmıştık: Antropologlara, dilbilimcilere ve tarihçilere göre ilk el sıkışanlar eski Yunan toplumları; amaç yanına yaklaştığınız kişiye elinizde bıçak olmadığını göstermeniz. Asker selamının da uzaktan yaklaşmakta olan kişinin elinde mızrak olmadığını teyit etme yönteminden evrildiği söylenir. İslam, Musevilik ve Hristiyanlık’taki “selamün aleyküm”, “şalom aleichem” ve “pax vobis” ifadelerinin ilişkide şiddet olmayacağına dair akitleşmeyi temsil ettiği rahatlıkla söylenebilir. Güney Asya’daki “namaste” sözü ve muhatabın önünde eğilmenin birbirimizin içindeki ulviliği görmek ve saymak yoluyla selamlaşmanın simgesi olduğu anlatılır. Afrika’nın güneyinde kullanılan “sawubona” selamı ise kelime anlamı olarak “seni görüyorum” demek… Biraz düşününce garipsenecek bir selamlaşma biçimi. Eğer seni selamlıyorsan, seni görmüş olmam doğal değil mi? Ama galiba oradaki görme sadece basit bir görme değil de “Seni görüyorum, seni sayıyorum. Benim gözümde sen haklarla donanmış bir akransın” anlamı içeriyor. Belki en şiirsel selamlaşma ifadesi Orta Amerika’daki Mayalar arasında kullanılan “Ben bir başka senim” sözü. Bizim coğrafyada da Mevlevilerin kapıları çalındığında “Kim o?” sorusuna, “Ben geldim” diye cevap verenlere kapıyı açmadığı ama “Sen geldin” diyenlere kapıyı açtıkları söylenir.

Peki nedir buradaki insanlık irfanının grameri? Anlamlı, gerçek bir ilişkinin başlayabilmesi için dünyanın her yerinde insanlar kötü niyetin reddedilmesini, iyi niyetin teyit edilmesini bekliyor. Maya’larda ve Mevlevi’lerde bu daha da ileri götürülüyor ve birbirimizle temel ilişkililiğimizin, aynılığımızın teyidi talep ediliyor. Columbia Üniversitesi’ndeki Difficult Conversations Lab’in ve Harvard Üniversitesi’ndeki Candid and Constructive Conversations Center’ın güncel bulguları bu kadim insanlık irfanını doğrular nitelikte.

Peki, yaşlıların ağaç dikmesi tavsiyesi hangi insanlık irfanına işaret ediyor olabilir? Burada belki güncel dilimize en yakın ifadeye sahip olan Tagore’a dönebiliriz: “The one who plants trees, knowing that he will never sit in their shade, has started to understand the meaning of life. (Gölgesinde oturamayacağını bildiği ağaçları dikenler hayatın anlamını anlamaya başlayanlardır)” Bugün hayatta olan herkes kendisinden daha yaşlı olanların sevgisi, desteği, vericiliği sayesinde bu noktaya gelebildi. Bunun tek bir istisnası bile yok. Dolayısıyla bizden önceki nesillere borçluyuz. Peki bu borcu kime ödeyeceğiz? Geçmiş değil gelecek nesillere. Tagore da buna işaret ediyor zaten: Nesiller arası bayrak yarışında müteşekkir ve vefalı olmamızın hayatın temel gereği olduğu meselesi.

Bir önceki yazıda temel eğitiminin kamu sorumluluğunda olmasının tartışma götürmez olması gerektiğinde ısrarcı olmuştum. Eğitimi vakıf yoluyla yapmak isteyenler vakfiye ve akar konusundaki kısıtlardan dem vuruyor ama ben hâlâ ikna değilim. Eğer vakfiyeniz, kaynağınız iddianıza yetmiyorsa, iddianızı kaynağınızın imkân verdiği yere çekme sorumluluğunuz var. Ayrıca Tagore’da gördüğümüz üzere şimdi ücretsiz eğitim sağladığınız gençlerden gelir sahibi olduklarında kendilerine sunulan imkânı başkaları için sağlamalarını talep etme hakkınız her zaman var. Zaten kamu da tam bu demek. David Graber, Türkçe’ye “Borç: İlk 5000 Yıl” olarak çevrilen kitabında bir toplumu “birbirine borç vereler” olarak tanımlar; birbirimize kredi açabiliyorsak bir toplumuz. Kamunun gereği şimdi ücretsiz temel ve yüksek eğitimden yararlananların gelir ve servet sahibi olduklarında vergiler yoluyla gölgesinden kendilerinin yararlanmayacağı ağaçları dikmeleri, yani sonraki nesillerin ücretsiz eğitimlerinin maliyetlerini karşılamaları. Bu bir himmet falan değil… Bir toplum olmanın, kamunun gereği. Geçmişe olan borcumuzu geleceğe doğru ödemek insan olmanın en temel unsuru ve çok berrak gerekliliği. Bu döngüyü yadsıyanlar, döngünün kırılması, dengesinin bozulmasına göz yumanlar, aldıklarından daha azını koymaya çalışanlar yanlış yapıyor, binlerce yıllık insanlık irfanına kezzap döküyor.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.