Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, tartışmalı emeklilik reformundan geri adım atmıyor. Ellen Salvi’nin 21 Mart 2023’te Mediapart’ta yayımlanan yazısını Haldun Bayrı Türkçe’ye çevirdi.
Tekrar seçildiğinden beri Cumhurbaşkanı Macron her zamankinden fazla tecrit olmuş durumda. Ona karşı yükselen öfkeyi billûrlaştırıp kendine yöneltilen tüm alarm sinyallerini görmezden gelerek, ülkenin temposuna hâlâ hükmedebileceği kanaatinden vazgeçmiyor. En sâdık destekçileri bile hayal kırıklığına kapılmaya başladılar.
Ya siz? Siz bir şey biliyor musunuz? Hayır. Kimse hiçbir şey bilmiyor. Altı yıldır, her siyâsî kriz ânında, bakanlar ve Emmanuel Macron’un az ya da çok yakın maiyetindekiler, yürütmenin bağrında neler döndüğü hakkında kendilerine sorular
soran gazetecilere aynı cevapları veriyor. Çoğu zaman, bu heyecan verici teâtîleri şu şekilde sonuçlandırıyorlar: “Kendileri de bilmiyor…”
Devlet Başkanı’nın fikir teâtîsinde bulunduğu birkaç kişi bu bilmeyenler — sayıları da git gide azalıyor. Bütün diğerleri tahminlerde bulunuyor sâdece. Benalla Olayı sırasında tahmin yürüttüler, Sarı Yelekliler Hareketi‘ne karşı tahmin yürüttüler, sağlık krizi sırasında tahmin yürüttüler… Bugün artık tahayyül çabası bile göstermiyorlar. “İnsanlar olayların tahayyül ettikleri gibi olup bitmemesine o kadar alıştı ki, o işin peşini bıraktılar” deyiveriyor bir bakanlık danışmanı. Alışılageldiği gibi, Cumhurbaşkanı’nın aklından neler geçtiğini bu aynı kişilerin öğrenmeleri için, sonunda TF1 ve France 2 kanallarına çıkmaya karar verdiği, 22 Mart saat 13.00’teki söyleşiyi beklemeleri gerekecek. “Şâyet kafasından bir şey geçiyorsa tabiî” diye ekliyor Meclis’teki çoğunluk grubunun bir üyesi, kendine destek verenlerden ziyâde aynadaki aksiyle yaptığı tartışmalara öncelik tanır görünen bir adamın insâfına sürekli biçimde asılı kalma fikrinin verdiği yorgunluk ve tevekkülle.
Salı akşamı Macroncu milletvekilleriyle öngörülen randevu, şimdiden çoğu tarafından, pek bir şey halletmeyecek “bilmem kaçıncı kendini okşama seansı” gibi görülüyor. Çoğunluğun birçok çehresinin de îtiraf ettiği gibi, Devlet Başkanı emeklilik reformunu Meclis’ten geçirmek için 49. maddenin 3. fıkrasına [Fransa’da hükûmetin bir yasayı oylatmadan, sorumluluğu kendi üstlenerek Meclis’ten geçirmesine imkân veren madde – Ç.N.] başvurmayı seçtiğinden beri o çoğunluk parçalanmış durumda. Aralarında, Meclis oylaması yapılmasından yana çok kişi vardı. Bir kez daha, fazladan bir kez daha, onlara kulak verilmedi.
Son 24 saat içinde Başbakanla görüşebilmiş olanlar, içeri girerken pusulayı ne kadar şaşırmış vaziyetteyseler, çıkarken de o vaziyetteydiler. Kimi başkaları ise bu durumun yeni bir şey olmadığını ve tüm iktidârın on aydır duruma göre vaziyet aldığını
hatırlatıyorlar. “Anlatılan bir hikâye de yok, anlam da yok, hiçbir şey yok artık” diye belirtiyor yukarıda zikrettiğimiz bakanlık danışmanı.
İktidârın tecrit oluşu
Élysée bütün rüzgârlara açık hazin bir koca şato hâline geldi. Gazetecilere, birbirini tutmayan birkaç belâgat kırıntısıyla yetinmeleri ricâ ediliyor. Bakanlar, Devlet Başkanı’yla ancak nâdir vesîlelerle görüşebiliyor. Bizâtihi saray danışmanları da
orada ne yaptıklarını her zaman anlıyor değiller. Bütün o küçük âlem başkanlığın kendi içine kapanışını güçsüz bir halde gözlüyor.
Saray’ın basın sözcülerinin ellerinden çıkan metinlerin hiçbiri, bu tam bağlantı kesikliği duygusunu yalanlamıyor. La Dépêche du Midi’nin son aktardığına göz atmaya değer: Emmanuel Macron’un konuşmasını saat 13.00’te yapmaya, “yerelliğe
öncelik tanıdığı için” karar verdiği, zîra “taşrada öğle molası için evine dönmenin, tıpkı öğle yemeğini televizyondaki haberlere bakarak yemek gibi bir gelenek olduğu” ciddî ciddî iletilmiş gazeteye.
Mediapart’ın defâlarca anlatmış olduğu gibi, bu eğilim yeni değil elbette; ama ikinci beş yıllık görev döneminde vahimleşti. Cumhurbaşkanı’na içtenlikle konuşabilen kişiler onun tekrar seçilmesinden önce de parmakla sayılıyordu: Hâlihazırda ise,
sayıları bir elin parmaklarını bile geçmiyor. Üstelik etrâfındakilerin hırsları yüzünden tepesi atan ilgili zat, artık her şeyden ve herkesten kolluyor kendini.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
Devlet Başkanı gelecek hafta Versailles Sarayı’nda Kral III. Charles ile akşam yemeği yiyecek. “Yıkıma neden olacak bir simge bu” diye korkuyla belirtiyor, yürütme erkinin bir danışmanı. Devlet Başkanı, çevresinde artık ancak sâdece, Élysée Sarayı’nın genel sekreteri her şeye kadir Alexis Kohler’e ve sözde, ama sâdece sözde “strateji uzmanı” unvanını taşıyan bir avuç insana güvenebiliyor. Meclis çoğunluğunda da hükûmette de, en nihâyetinde kararları alan o birkaç kişinin tutumu ve tepkilerinden şaşkına döndüklerini belirten çok kişi var. “Olup bitenlerden hiçbir şey anlamıyorlar” diye umutsuzca yakınıyor bir Macroncu çehre, söz konusu şahıslardaki günü kurtarmacı yaklaşıma işâret ederek.
Her yeni zorlukta, devletin zirvesi olayların ne yönde seyredeceğini görmeyi bekliyor. Sorunlardan kaçınmak için ön almaktan ziyâde, durumların zehir saçmasına ses çıkarmıyor ve değişmez bir şekilde, “Üç gün içinde insanlar başka bir konuya
kapılacaklardır” diye cevap veriyor. Emmanuel Macron ülkenin temposuna hükmedebildiğini düşünmeyi sürdürüyor. Bugün hâlâ, protestocuların seferberliği büyürken, takvime tek başına karar vereceğinden emin. Élysée Sarayı’ndan sızan ilk bilgilere inanılırsa, Cumhurbaşkanı kendine daha zaman tanımak istiyormuş ve Çarşamba günü hiçbir şey îlan etmeyecekmiş. Herhangi bir
baskıya boyun eğdiğini göstermek kesinlikle söz konusu değilmiş. Kısa vâdede, ne bakan değişimini, ne referandumu, ne de Meclis’i fesh etmeyi düşünüyormuş. Onun aklı başka yerdeymiş: Gelecek hafta Kral III. Charles’ın Versailles’da ağırlanmasında.
“Yıkıma neden olacak bir simge bu” diye korkuyla belirtiyor, yürütme erkinin bir danışmanı.
Macron’un tek kusuru kendisi
O sırada da, “Her zamanki gibi yapacak… yani hiçbir şey yapmayacak” diye alay ediyor Devlet Başkanı’nın eski bir destekçisi. Her halükârda, sokakta dışa vurulan öfke, emeklilik reformu konusunu aşıyor. Emmanuel Macron’un şahsı ve iktidârını yürütme şekli etrâfında billûrlaşıyor: hoyrat, küçümseyici ve tek başına. Yani 24 Nisan 2022’deki zaferinin akşamında vaat etmiş olduğunun tam tersi. Aşırı sağa karşı üst üste iki defâ seçilen ve Meclis’te çoğunluğu olmayan Cumhurbaşkanı, göründüğü kadarıyla kendisine yöneltilen mesajları ve uyarıları anlamamış — ya da anlamak istememiş. Kendisi hakkında kalıplaşmış bir görüşü var, olaylara yaklaşımı ise gerçekliğin inkârına dayanıyor; böylelikle, yasa değişikliğine yapılan îtirazın ite kaka 9 oyla reddedilmesini zafer îlan edecek kadar da utanma duygusundan yoksun.
Devlet Başkanı, yürürlüğe koymazsa her şeyin çökeceğini düşündüğü liberal politikalarını ve siyâset esnafı stratejilerini (Cumhuriyetçiler Partisi LR’nin tasfiyesi) sonuna kadar sürdürmek için, kaldığı kadarıyla toplumun birbirine bağlılığını da
nihâî biçimde gömme pahasına, ülkenin alev alıp tutuşmasına ses çıkarmamaya hazır. Böyle bir bağlamda, iktidârın hayallediği bütün çözümler gülünç görünüyor. Zîra bir sorunu onun baş müsebbibi çözemez. 2017’den beri Cumhurbaşkanı Macron’u desteklemiş olanlar netîceyi burukluğa kapılarak saptıyorlar. Araya sokuşturduğu cümleleri, aşağılayıcı davranışları, sessiz kalışları ve çark edişleri, en cevval destekçilerini bile yıldırmış durumda. Daha birkaç sene önce resmettikleri kusursuzluk timsâli yeterince sararıp solmuş. Emmanuel Macron’un tek kusurunun kendisi olduğunu anlamaya başlayan çok kişi var.
Kaynak: Mediapart