Birkaç yıl önce muhalefete çok öfkelenirdim ve Erdoğan mahkûmiyetimizin müsebbibi olarak muhalefeti görürdüm. Bu kadar kötü bir yönetimde aldıkları oy oranları inanılır gibi değildi, başımıza daha ne gelmesi gerekiyordu? Kabul, karmaşık bir toplum yapımız vardı ve ahlaken etik davranışlar sergilemeyen halk kitlesi çoğunluktaydı ama asıl sorun kendilerini ifade edememelerinde ve yanlış yöntemlerle halka ulaşmaya çalışmalarındaydı.
Gidişata bakılırsa hükümetin artık düşüşe geçtiği çok belliydi. Ekonomi kötü yönetiliyordu ve böylesine önemli bir konuda damadına güvenecek kadar kibri gözünü karartmış Erdoğan’ın süreci toparlayamayacağı açıktı. Gittikçe büyüyen mali problemler sebebiyle muhalefet kendisine ufak ufak alan açmaya başlamıştı. İşte bu yüzden öfkelenirdim, o kadar kötü ve lakayt yönetiyordu ki Erdoğan, kendi muhalefetini bile kendisi yapmış oluyordu. Halk bu yönetimle daha fazla gidilemeyeceğini muhalefet aktörlerinden değil, Erdoğan’dan öğreniyordu. Giderek artan pahalılık karşısında muhalefet vekilleri halkın her gün raflarda gördüğü pahalı ürünleri gösterip “Anlamanız için daha ne yaşamanız lazım?” minvalinden söyleniyorlardı. Hâlbuki bu cümleyi Erdoğan zaten söylemiş oluyordu piyasada. Ya siz, siz bu lafın üzerine ne koyuyordunuz? Diyelim ki ekonomi kötüye gitmiyor, Erdoğan ekonomiyi çok iyi yönettiği için gazetecileri hapse atmaya, ormanları talan etmeye, oraya buraya savaş açıp evlatlarımızı öldürmeye, kadrolaşmaya, baskıyı arttırmaya devam ediyor, o zaman ne yapacaktınız? Halka neden AKP’nin yönetimden gitmesi gerektiğini nasıl anlatacaktınız? Her şey ekonomi mi? Halkın küçük bir kısmı bunun farkında ama geri kalan için evet, her şey ekonomiydi. Ekonomi tıkırında olduğu müddetçe Erdoğan kime nasıl zulmetmiş umurlarında bile değil. Ya siz, muhalefet olarak asıl göreviniz halkı yönlendirmek ve onları bilinçlendirmek değil miydi?
Böyle bir sıkışmışlık yaşıyorduk ve muhalif seçmenler olarak bizim asıl derdimiz AKP değil, muhalefet diyorduk. Ancak sürece baktığınızda muhalefetin de işi kolay değilmiş. Yaşadıkları travmalar yüzünden halkın birçok kesimi birbirine sırtını dönmüş, devlete küsmüş ve herkes kendi korunaklı alanından devletle kısıtlı bir ilişki ve iletişim halinde. Bu ülkede birçok kesim, aynı kısır döngüyü yaşadı ve hemen hepsi aynı zamanda o sarmaldan çıkmaya başladı. İşte bu etken AKP, AKP tıpkı bir cenaze için uzaklardan gelen sevmediğimiz patavatsız akrabamız gibi bize tüm riyakârlıklarımızı, kendimize itiraf etmekten sakındığımız günahlarımızı ve birbirimize güttüğümüz kini, tüm sırlarımızı ortaya saydı, döktü, gidiyor. Tıpkı Dostoyevski romanlarındaki sevilmeyen karakter gibi bizi arazlarımızla baş başa bıraktı ve bizi düşünmeye, bu arazları çözmeye zorladı. Hani zaman zaman der ya AKP’liler “Hükümetin hiç mi iyi bir tarafı yok?”, tek iyi tarafı bu olabilir işte. İlginç bir şekilde muhafazakâr bir parti, tüm hoyratlığı, riyakârlığı ve ilkesizliği ile bizi günahlarımız ile yüzleştirdi, bu ülkede dokunulmaz denilen her şeye dokunmak şöyle dursun mıncıkladı ve konuşulmayan neredeyse hiçbir şey kalmadı. Konuşuldu ama yarım yamalak, kavgalar halinde. İşte şimdi Erdoğan’ın önce kullanmak arzusuyla dokunduğu ve ortada bıraktığı yahut nefret ettiği için sürekli aşağıladığı herkes bir tarafta, Erdoğan ve toplum düşmanları bir tarafta. Gerçekten bu kadar net bir ayrım var.
Erdoğan işimizi çok kolaylaştırdı, hepimizi düşman ilan edip, kendisini kutuplaştırdı. Şimdi konuşmak ve barışmak isteyenler sürtüşse de didişse de aynı masalarda, mahalleler arasındaki duvarlar yıkıldı.
“AKP’li yıllara içeriden bakış” başlıklı yazı dizim sayesinde geri dönüp baktığımda, muhalefet hangi noktalarda ne yapsa oyun muhalefet lehine dönermiş görebiliyorum. Bu seri sayesinde Kemal Bey’in göreve geldiği andan itibaren kişisel olarak nasıl büyük bir mücadele vermiş olduğuna da şahit oldum. Erdoğan’a maruz kala kala asıl problemin muhalefet olduğunu bizimle birlikte Kemal Bey de keşfetmiş bence. Bu yüzden önce CHP’yi dönüştürmeye kalkmış. Kişisel gözlemim, Kemal Bey 2014 yılı cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında Ekmeleddin İhsanoğlu vakasıyla yanlış yolda olduğunu anlayıp, asıl yapması gerekeni fark etti. Din alerjisi yüksek ve halkını cahil gören parti yönetimi ile halka ulaşmak için buldukları muhafazakâr adayın oldukça sakil durduğunu görmüş ve halka rağmen halka ulaşamayacaklarını fark etmiş olmalı. Sadece parti kadrosunu değil, olaylara bakış açısını değiştirmiş olmalı. Halka ulaşmak için dindar görünmek değil, ortak dertlere odaklanılması lazımdı ve deneme yanılma yöntemi ile o gün bu gündür halkla iletişim kurmak için halkın eğilimlerini gözlemlediğini düşünüyorum.
Bir insanın alışagelmiş olduğu akvaryumun içinde yanlış bir habitatta yaşadığını fark etmesi oldukça zor. Hele hele bu habitatı değiştirmek için elini taşın altına koyması gerektiğini fark ettiği an, korkup alışmış olduğu düzende devam etmesi en sık yaşadığımız sığlık. Ancak Kemal Bey resmi görmüş, acı reçeteyi yazmış ve sabırla yıllardır o reçetenin gerektirdiği perhizi bütün eleştirilere rağmen uygulamış. En nihayetinde yolda uğradığı eleştiriler, hakaretler, entrikalar, varacağı yerin hayaliyle onu yolundan döndürmezken, sataşanların haksız olduğunu göstermek için zamana güvenmiş. Bir insanın bu kadar sakin ve kararlı oluşu ancak haklılığı ile mümkün olabilir. Yol arkadaşları içinde ikbalin büyüklüğü sebebiyle haksızlık ettikleri de olabilir, nihayetinde yeri gelip kendisine bile haksızlık ettiğine şahit olduk. Ancak o konular da cumhurbaşkanı seçildikten sonraki yapacağımız muhalefetin konusu olsun.
Aynı sükûneti adaylığı ile ilgili eleştiriler konusunda da gösterdi Kemal Bey. Sakince, defalarca popülist bir şekilde popüler belediye başkanları aday olsun, seçimi alalım kolaycılığına karşı dik durdu ve tekrar tekrar başkanların adaylıklarının risklerini anlattı. Gelinen noktada kurmayları ile yürüttüğü kampanya, rüzgârı arkasına aldı. Rüzgârı ardınıza aldınız mı artık sloganlarınızı halk bulur, reklam kampanyanızı halk yapar, şarkılarınızı sanatçılar söyler. Böyle olur bu işler ancak işlerin böyle olabilmesi için de zamanın ruhuna uygun hareket etmeniz gerekir yahut zamanın ruhunu yaratmanız.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
Zamanın ruhunu yaratmak her kula nasip olmaz, öylesi yüz yılda, bin yılda bir gelir ama yaklaşan değişim rüzgârını hissetmek cesur insanlar için mümkün. Bu ruha direnen siyasetçileri de görüyoruz. Değişen eğilimleri fark etmeyip, bildiği yolda ısrar edenler, “Biz babadan böyle gördük” diyenler de var elbette ve savruluyorlar, kendileri bilir. Bir de zamanın ruhu onu çağırdığı halde “O kişi ben miyim” şaşkınlığı ile korkak davrananlar var. Onlar da demiri tavında dövemedikleri için bir süre sonra dizlerini döverler artık. Bu seçim sonucunda muhtemelen çok büyük bir değişim bekliyor bizi. Yıllardır baskı ortamında konuştuğumuz için öngöremeyeceğimiz kadar büyük değişimler. Yan yana gelmez dediklerimiz yan yana geldi, asla konuşmaz dediklerimiz konuşmaya başladı.
Zamanın ruhu, daha cesur olmamız gereken bir çağa davet ediyor bizi..
e-mail: elifgokcearas@gmail.com