Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

“Gerçek” Wilfried Zaha: Galatasaray’ın yeni yıldızını en iyi tanıyanlar anlatıyor

Wilfried Zaha’nın, 12 yaşında akademiye attığı ilk adımdan Premier Lig’de takım kaptanlığına kadar uzanan Crystal Palace aşkı sona erdi. Medyascope Spor’dan Uğurcan Kanca, The Athletic‘in, Zaha’nın çevresindeki isimlerle yaptığı röportaj haberini sizin için çevirdi.

“Gerçek” Wilfried Zaha: Galatasaray’ın yeni yıldızını en iyi tanıyanlar anlatıyor

Zaha’nın yeni sözleşme teklifini reddederek Galatasaray’a katılma kararı alması, 30 yaşındaki forvetin birçok kişinin umduğu gibi Selhurst Park’ta futbol kariyerini sonlandırmayacağı anlamına geliyor. Ancak doğduğu yer olan Güney Londra’daki mirası, 2013–14 sezonunda Manchester United’da geçirdiği kısa ve mutsuz döneme rağmen asla unutulmayacak.

Hiç kimse Palace formasıyla Zaha’nın attığı 68 Premier Lig golünden daha fazlasını atamadı ve aynı zamanda kulüp tarihinde sadece iki oyuncu yıldız ismin tüm turnuvalarda oynadığı 458 maçtan daha fazla maçta forma giydi. Sahalarına kısa bir yürüyüş mesafesinde büyümüş olan Zaha’nın Palace ile olan bağı çok derindi. Bu durumun nedeni sadece bir oyuncu olarak sergilediği üstün sanat ve yetenekten kaynaklanmıyordu.

Matt Woosnam, Zaha’nın aramızdan ayrılışını haberleştirmek için Palace günlerinde ona en yakın olanlardan bazılarıyla eski yöneticiler, takım arkadaşları, taraftarlar ve dostları ile konuşarak futbolcunun resmini çizdi.

Roy Hodgson: “O ikonik bir oyuncu… Ama her zaman kolay biri değil” 

Roy Hodgson, 2017-21 ve 2022-23 sezonunun ikinci yarısında olmak üzere iki dönemde Zaha’yı toplam 138 kez yönetti.

“Wilf ile çalışmak çok zor oldu. Antrenman sahasında çok zaman geçirdik, O’nun performansının takımı yükselttiği ve belki de başka türlü elde edemeyeceğimiz sonuçlar almamızı sağladığı pek çok maç oldu. 

O ikonik bir oyuncu. O’nun (Palace’taki) mirası taşa yazılmış durumda, bunun aksini düşünecek hiçbir şey yok. Ben de bu partiye katıldım ve Zaha’yı (bir meslektaş olarak) bu şekilde buldum. Bir Crystal Palace efsanesiyle ve O’nunla olduğum süre boyunca bize pek çok iyi sonuçlar kazandıran biriyle çalışmak güzeldi.

Wilf, her zaman kolay biri değil ama ben de değilim. Kimse değil. Ancak Wilf ile ilgili bir şey var ki o da davranışlarında ve düşüncelerinde her zaman kendinden emin olması… Wilfried Zaha ile çalışmak zordur ama bilirsiniz ki antrenmana geldiğinde her şeyi bir kenara bırakıp işini düzgün bir şekilde yapmaya çalışacaktır. 

Wilfried Zaha, sakatlıklardan iki kat hızlı bir şekilde kurtulup sahalara döner. Wilf bir sakatlık geçirirse (Hodgson kulüp doktoruna sorar), ‘Ne kadar sürer doktor? Üç ya da dört hafta mı…’ Bir hafta sonra Wilf oynamaya başlar. Bunun tek nedeni futbol oynamayı sevmesi.

Hakemin kararına ya da başka bir şeye sinirlendiği anlar varsa, bunun nedeni oynamayı ve kazanmayı sevmesidir. Dolayısıyla bir antrenör ya da menajer olarak bunu kabul etmek benim için oldukça kolay oldu. Çünkü Zaha’nın oyuna olan tutkusunun giderek arttığını fark ediyorsunuz.”

Adam Sells: “Ona A takımda oynayacağını söylediğimde  gözleri yerinden fırladı

Adam Sells, Palace’ın akademisinde Zaha’ya teknik direktörlük yaptı. Şu anda Sells Goalkeeper Products’ın genel müdürü.

“Benimle ilk kez alt yapıda karşılaştı. İlk hatırladığım, kendine çok fazla inanmayan ve genç takımda bir etki yaratmak için mücadele eden çok yetenekli bir çocuktu.

Kasım 2009 civarında bir Cuma öğleden sonra her şey değişti. Fulham ile evimizde oynuyorduk ve (akademideki diğer oyuncu) Nathaniel Pinney santrforumuzdu ama oynayabilecek durumda değildi; bu yüzden Wilfried şans buldu. Hemen kabul etti ve yeteneği ortaya çıkmaya başladı. O’na ne kadar iyi olduğunu söylemek, O’nu cesaretlendirmek ve kendine inandırmak için çok fazla yardıma ihtiyacı vardı.

Şubat ayındaki rövanş maçında Motspur Park’ta (Fulham’ın antrenman sahası) oynadık. Takım konuşmasında soyunma odasındaki tüm oyuncuları gözden geçiriyordum. O’nu işaret ettim ve ‘Wilfried, sezon bitmeden A takımımızda oynayacaksın’ dedim. Kocaman gözlerini sanki bir çizgi filmdeki kocaman açtığını hatırlıyorum.

Soyunma odasına girdiğimizde, ‘Sellsy, bunu gerçekten kastettin mi?’ dedi. Ben de, ‘Evet evlat. Sen gördüğüm en yetenekli oyuncusun ve başka kimsenin yaptığını görmediğim şeyleri yapabiliyorsun’ dedim.

A takıma çıktıktan sonra sezon sonuna doğru (2010’da), Aston Villa genç takımına karşı Bodymoor Heath’te (Villa’nın antrenman sahası) oynadı. Aslında oynayamadı… Topu aldığında duyabileceğiniz tek şey Villa oyuncularının kendisine attığı tekmelerin sesleriydi. Oyunda bir duraklama oldu ve hakeme ‘O’nu daha iyi korumalısın yoksa sakatlanacak’ dedim. Tek yaptıkları kendilerini yerlere atmak, topun yanına bile yaklaşamamak ve O’nu sürekli sakatlamaya çalışmaktı. Taç çizgisinde yüzüm buruşuyordu.

O’nunla aramızda çocukluğundan beri süregelen bir bağ var. Bu yeteneğin kulübümüzde ve buralı bir çocuktan filizlendiğini görmek bana büyük keyif veriyor. O kulübün gelmiş geçmiş en iyi oyuncusu. O, Crystal Palace’ın ta kendisi.

James McArthur“Tartışırdık ama her zaman özür dilerdik”

James McArthur ve Wilfried Zaha 2014’ten itibaren dokuz yıl boyunca Palace’ta takım arkadaşıydı. İkili, 213 kez karşılaşmada sahayı birlikte paylaştı.

“Birbirimizden güç aldık. Ben ondan talep ettim, o da benden talep etti. Wilf, Wilf’tir. Eğer ona bir şey söylerseniz, karşılığını fazlasıyla alacağınızı bilirsiniz ama ben bunu umursamadım. İkimiz de kazanmak isterdik ve bu durumu her zaman takdir ederdik.

Bazen tartışırdık ve maç sonunda pek konuşmazdık ama sonra otobüste ‘Özür dilerim’ derdik ve diğerimiz de ‘Ben de özür dilerim’ derdi. Futbolda çok farklı karakterler var. Bazı insanlar, ‘Bana bağırdı ya da bunu yaptı, (o yüzden) onunla konuşmuyorum’ diyebilir. Biz öyle yapmadık, sadece ‘Tamam mı dostum?’ dedik. Bu sadece kazanma hissiyle ilgiliydi.

O’nunla uzun yıllar oynadığım için kendimi şanslı hissediyorum ve Palace’taki başarılarımdan birinin de ondan bir şeyler talep etmek ve her gün ondan en iyi verimi almaya çalışmak olduğunu düşünüyorum. (Geçen sezonun sonunda) Ayrılırken birbirimize güzel sözler içeren mesajlar gönderdik. ‘Senin takım arkadaşın olmayı sevdim ve gülüşmelerinden, şakalaşmalarından, hatta tartışmalarından bile keyif aldım’ dedim.

Bu kulüp için yaptığı her şeyi takdir ettim. Eğer o Palace’ta olmasaydı, bu kadar başarılı olamazdık. Topu her aldığımda O’nu (hücuma) sokmaya çalıştım çünkü o bir tılsımdı, sahadaki en iyi oyuncuydu.”

Ben Garner: “Manchester United, Zaha’yı değiştirdi”

Şu anda İngiliz futbolunun dördüncü kademesi olan League Two’da Colchester United’ın teknik direktörü olan Garner, Palace’ın akademisinde ve daha sonra A takımında Zaha ile çalıştı.

“O’nu ilk kez 13 ya da 14 yaşındayken görmüştüm. Harika yeteneğini ve becerisini görebiliyordunuz. Gerçekten alışılmışın dışındaydı ama fiziğini geliştirmesi gerekiyordu. Her antrenmanın sonunda ekstra bir çalışma yapmak isterdi. Bu, bazen sorun olabiliyordu. Çünkü herkesten fazla hevesi vardı. Bazen kendine karşı sert olabiliyordu, bazı şeyler onu zorluyordu ya da hayal kırıklığına uğratıyordu. Ancak tüm bunlar kazanma isteğinden kaynaklanıyordu. Wilf’in size “Vay canına!” dedirtmediği bir an muhtemelen olmamıştır. Herhangi bir noktada herkesi utandırabilirdi.

Vücudunuzun fiziksel çatışmayla başa çıkması gerekir ama bununla başa çıkmak için güçlü bir zihniyete sahip olmanız ve neredeyse bundan zevk almanız gerekir ki Wilf bunu yapıyor. Bu O’nu teşvik ediyor. Bazen bir stoper maçın başlarında O’na vurmak ister ve siz de ‘Canavarı uyandırdınız, bu Zaha’yı harekete geçirecek’ diye düşünürsünüz.

O’na karşı her zaman sakindim, çünkü ihtiyacı olan şey buydu. Oldukça özel ve içe dönük biriydi. Manchester United’dan geri döndüğünde (ilk olarak Ağustos 2014’te kiralık olarak geldi ve ertesi kış kalıcı olarak yeniden imzalandı) büyük bir değişim gördük. Sadece dört kez forma giydiği ve hiç lig maçına çıkmadığı United’da yaşadığı hayal kırıklığı Zaha’yı sertleştirdi. O’nu daha fazla hırslı görüyordunuz ve aynı zamanda olgunlaşmıştı.

Brighton’daki kafa vuruşu… (2012–13 Championship play-off yarı final ikinci ayağında) Wilf’in kafa vuruşuyla gol attığını hiç hatırlamıyorum (bunun dışında) ama tekniği harikaydı.

Belli bir oyuncu bir konuda iyiyse ya da gerçekten güçlüyse, bunu sadece takdir etmekle kalmaz, aynı zamanda bununla ilgilenirdi. O her futbolcudan bir şeyler kapmaya çalışırdı. Ne kadar zeki bir oyuncu olduğu konusunda takdir görmeyen Zaha, başkalarından bir şeyler öğrenebilmek adına emek verirdi. 

Wilf, futbolda farklı şeyler yapabilen milyonda bir kişiden birisi. Bu bir teknik direktör için zor bir durum ama ona en iyi yaptığı şeyi yapması için özgürlük ve yaratıcılık tanımalısınız.”

Ian Holloway: “Danny Murphy’yi ölüme terk etti

Ian Holloway, Palace’ın Premier Lig’e yükseldiği 2012–13 sezonunda Zaha ile 35 maçta çalıştı. 

“O’nunla tanışmadan bir gün önce, evinde kaldığımız yöneticilerden biri bana, Zaha’nın ne kadar geleceği parlak biri olduğunu söyledi.

Oğlu ‘Ne kadar iyi olduğuna inanamayacaksın’ dedi. Tom Ince, Billy Clarke ve Matt Phillips ile (diğer kulüplerde) çalışmıştım ama o, ‘Bir yıldızımız var . O senin için fazla iyi’ dedi ve ben de ‘Vay canına, bunu görmek için sabırsızlanıyorum’ diye düşündüm.

O’nu ilk kez canlı izlediğimde 10 dakika içinde topu (Blackburn Rovers orta saha oyuncusu) Danny Murphy’nin üzerinden geçirdi ve onu tamamen ölüme terk etti. Murphy’nin nereye gittiğine dair hiçbir fikri yoktu. Yedek kulübesine baktı ve kollarını havaya kaldırdı.

Wilf çok özel biri, her zaman herkese zaman ayıran ve öğrenmek için yanıp tutuşan harika bir çocuk. Bazen televizyonda hayal kırıklığına uğramış gibi görünüyor, kollarını havaya kaldırıyor ama bu onun baskıyla başa çıkma yöntemlerinden bir tanesi.

Elimdeki en yetenekli oyuncuydu. Çok iyi olmak istiyordu. Ancak rakip futbolcuların O’nu neden tekmelediğini anlayamıyordu ve bunun adil olmadığını düşünüyordu. O’na devam etmesi gerektiğini, çünkü onu haksız yere durdurmaya çalışacaklarını ve bu yüzden daha da iyi olması gerektiğini söyledim. 

Yeteneği gerçekten Tanrı vergisiydi. Zaha’yı bir şeylere zorlamaya çalışsaydınız işe yaramazdı. Eğer çok fazla zorba olursanız, ki ben böyle olmaya meyilliyim, O’nu uzaklaştırabilirsiniz. Zaha’ya ne yapacağını söylememeyi, kendini ifade etmesine ve kendi karakterini bulmasına izin vermeyi öğrenmelisiniz. Düşünmesine izin vermelisiniz. Sonra konuşursunuz…

O’nunla geçirdiğim her dakikayı çok sevdim. Sadece daha uzun olmaması çok yazık.”

Ibra Sekajja: “Kolay güvenmiyor ama arkadaşları Zaha’yı ayakta tutuyor”

Ibra Sekajja, Palace’ın akademisinde Zaha ile birlikte oynadı ve bugün onun en yakın arkadaşlarından biri.

“Benim için bir kardeş gibidir. Birlikte büyüdük, ailelerimiz birbirini tanıyor ve Palace’ta birlikte harika bir 10 yıl geçirdik. O, sahada rekabet etmeyi, hükmetmeyi ve kazanmayı seviyor. Saha dışında ise kontrollü, rahat, iyi vakit geçirmeyi seven ve işleri fazla ciddiye almayan biri. Çok hassas çünkü çok fazla spekülasyon var ve gerçeklerden uzak çok fazla şey söyleniyor. 

Yıllardır tanıdığı ailesi ve arkadaşları Zaha’yı ayakta tutuyor. Yakın çevresi gençliğinden beri tanıdığı insanlardan oluşuyor. Bunun dışında insanların ne düşündüğü umrunda değil. Bu O’nu etkilemiyor. Kendi fikirleri olabilir ama bu Zaha için hiçbir şey ifade etmiyor. O, sadece gelişimini olumlu yönde etkileyecek geri bildirimleri önemser. Eleştiriler ile çok iyi başa çıkar ve kimseye kolay kolay güvenmez. Her zaman bir yarışmacı olmuştur. Baskın olmayı çok isterdi. Ve bu zihniyeti nedeniyle kimsenin karşısına çıkabileceğine ihtimal vermezdi.

Maçlara giderken kafasındaki tek şey, performans olarak herkesin üzerine çıkmaktı. Karşılaşmalar öncesinde konuştuğumuzda ‘Beni nasıl durduracaklarını bilmiyorum’ diyordu. Her maça durdurulamaz olduğuna inanarak çıkardı. Acımasız bir ‘katil’ zihniyetine sahipti. O’nu her gördüğümde ‘Vay be, rekabetçi olduğunu biliyordum ama bu başka bir seviye’ diyordum.

Colin Omogbehin: “Yeteneğine yüzde 110 inanmanın klasik bir örneği

Colin Omogbehin 2000’lerin başında Palace’ın akademi koçuydu ve şimdi Fulham için çalışıyor.

“İlk gözüme çarptığı gün, Cobham’da, Chelsea’ye karşı oynadıkları bir maçtı. Onların yarı sahasında topu aldı ama bizim ceza sahamıza bakıyordu. Bağırıyordum, ‘Geri gel, geri gel. Etrafında iki kişi var!’. Ama o yeteneğine inanıyordu. Kendini ifade etmeye çalıştı ve nasıl olduğunu bilmiyorum ama bir şekilde futbolcuların arasından sıyrıldı. Bir dakika sonra çizgiye doğru koşmaya başladı ve sonra yan çizgiyi geçip köşe bayrağını geçti. ‘Orta yap!’ diye bağırıyordum, ki doğru olan da buydu. Defans oyuncusu ona doğru geldi, onu geçti. Ben hala ‘Orta yap!’ diyordum ama o topu yakın direkten kaleye doğru gönderdi. Bu, yeteneğinize yüzde yüz on inanmanın, kendinizi ifade etmenin ve endişelenmemenin klasik bir örneği… 

Geçen sezon Dünya Kupası arasından sonraki ilk maçta (Fulham) Selhurst Park’ta Palace ile oynadığımızda (Fulham 3-0 kazandı) gerçekten çok etkilenmiştim. Maçtan sonra keyfi pek yerinde değildi ama bana söylediği tek şey şuydu: ‘Genç oyuncuların beni dinlemesi çok önemli. Onlarla her zaman konuşuyorum ve onlara şunu yapmalısın, bunu yapmalısın diyorum.’ Aynı tavsiyeleri verdiğim bu genç çocuğun şimdi Eberechi Eze, Michael Olise ve Tyrick Mitchell gibi isimlere bu tavsiyeleri aktardığını görmek beni çok gururlandırdı.

Reuben Pinder: “Heykelini şimdiden yapmaya başlayın”

Reuben Pinder, The Athletic’te muhabir ve aynı zamanda Ağustos 2010’daki ilk maçından bu yana Wilfried Zaha’yı izleyen bir Palace taraftarı. 

“Selhurst Park’a düzenli olarak gitmeye ilk başladığımda heyecanlanacak pek bir şey yoktu. Championship’in altlarında, dramatik bir son gün kurtuluşunun (bir önceki sezon) ardından taraftarlar kulübün hala var olduğuna şükrediyordu. Premier Lig’e yükselmek herkesin hayallerinin de ötesindeydi. Ancak beni eğlendiren ve her hafta geri gelmem için bir sebep veren bir şey vardı: Wilf Zaha.

Tişörtü iki beden büyük görünüyordu ve ortaları, kibarca söylemek gerekirse, tutarsızdı. Ancak direkt stili ve her defans oyuncusuyla başa çıkmaya çalışırken hiç korkmaması giriş ücretine değiyordu. Takip eden yıllarda, bir oyuncu ve bir insan olarak gelişimini gerçek zamanlı olarak izlemek çok keyifliydi. Brighton’a attığı goller… 

Brighton’a attığı diğer tüm goller…. Zaha bize sayısız unutulmaz an yaşattı. O olmasaydı kulübümüz Premier Lig’de üst üste 11. sezonuna giremezdi. Ayrılma hakkını fazlasıyla hak etti. Ne olursa olsun, heykelini şimdiden yapmaya başlamalılar.”

Kaynak: The Athletic

Çeviren: Uğurcan Kanca

Editör: Kubilayhan Kavrazlı

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.