Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Premier Lig Panorama: Yedinci Haftanın Ardından | Liverpool’da disiplin sorunu – Hatalı hakem kararları – Romero ve Pedro Porro’nun istatistikleri

Premier Lig’de yedinci hafta geride kaldı. Bu haftanın merakla beklenen maçı Tottenham Hotspur – Liverpool maçına hakem kararları damga vurdu. Maçın hikayesini ve analizini Medyascope Spor Servisi’nden Öner Tavtay sizler için yazdı.

EPL Panorama: Yedinci haftanın ardından

Namağlup takım sayısının ikiye indiği bir haftayı geride bıraktık. Bu haftaki panoramada sizlere bahsedeceğim Tottenham – Liverpool maçında Liverpool ilk mağlubiyetini aldı. Tıpkı Rodri’siz Wolves karşısına çıkıp kaybeden Manchester City gibi. Fakat Liverpool’un mağlubiyeti fazlasıyla dramatik bir şekilde geldi. Gelin hep birlikte maçın hikayesine ve detaylarına bakalım!

Tottenham Hotspur 2-1 Liverpool

Maça damgasını vuran en büyük etkenin hakem kararları olması çok üzücüydü. Belki tüm bunlar yaşanmasa da Tottenham kazanabilirdi ama galibiyete gölge düşüren bir etken olarak hafızalarımıza kazındı. Maç boyunca hakemin verdiği kart kararları, devam kararı verdiği bariz elle oynama pozisyonları maçın gerginliğini fazlasıyla arttırdı.

Verdiği kırmızı kartlardan başlamamız gerekirse Jones’un pozisyonunu çoğu kişi sarı kart olarak yorumladı. Yine de hareketin tehlikesi, kırmızı kartı yoruma açık hâle getiriyordu. Birçok yorumcu Jones topa müdahale sonrasında hareketin gerçekleştiğini ve o sırada Jones’un dengede olmadığını söyleyerek kasti yapılmadığını ima etti. Yine de kontrolsüz hareketlerin, kasti veya kasti olmasa bile ciddi sakatlık yaratabileceği düşüncesiyle kırmızı kart çıkmasına itiraz etmek yersiz. Orada Bissouma’nın bileği kırılsaydı, belki de kimse kartın rengini tartışmayacaktı.

Diğer taraftan Jota’nın kırmızı kartı, ikinci sarı karttan geldi. İkinci sarı kart kesinlikle haklı ama ilk sarı kart gerçekten anlamsızdı. Oradaki problem ise pozisyona faul çalınması durumunda sarı kart verilmesi gerekliydi. Çünkü ciddi bir kontra atak başlangıcıydı. Pozisyon tekrarında ise Jota’nın müdahalesi olmadan Udogie’nin kendi ayağına takılarak düştüğü gözüküyordu. VAR’ın sarı kartlara müdahale edememesi de bu tip hataların önüne geçemiyor ne yazık ki. İkinci sarı kart ise tamamen haklı ve daha bir dakika geçmişken Jota, tehlikeli bir müdahale yaparak kendini oyundan attırdı.

Liverpool 10 kişi kaldıktan birkaç dakika sonra Salah’ın pasında Diaz’ın vuruşuyla golü buldu. Fakat yardımcı hakem, bayrağını kaldırmıştı. Skandal burada başlıyor. Pozisyon o kadar hızlı incelendi ki ne bir ofsayt çizgisi gördük, ne de başka bir şey. Maç sonrası yapılan açıklama da skandalı daha büyüttü. VAR odasından verdiğiniz karar doğru yorumu geldiği söyleniyor ve VAR odası da golün verildiğini zannediyormuş. Ne kadar doğru bir bilgi bilemiyoruz ama bu hatayla ilgili kurum, özrünü Liverpool’a ilettiğini belirtti. Kırmızı kartların tartışıldığı bir durumda bir de böylesine bariz bir golün iptali ciddi bir art niyet göstergesi gibiydi. Liverpool camiasının sinirlerinin en çok yıprandığı maçlardan biriydi kuşkusuz.

Kabul etmemiz gereken bir şey daha var. O da bu sene gerçekten Liverpool’da bir disiplin probleminin varlığı. 2011-2012 sezonundaki 5 kırmızı karttan beri bu sayılara hiç yaklaşmamışlardı. Bu sene ise Eylül ayını 4 kırmızı kartla kapatmış oldular. Kırmızı kartların doğruluğu tartışılır ama takımın gereğinden fazla sert oynadığını da görüyoruz. Bu arada görselde 3 yazıyor, görsel yayınlandığında Liverpool 10 kişiydi, bu detayı da atlamadan belirteyim. MacAllister, çok agresif oynuyor ki önceki haftalarda kırmızı kart görmüş bir oyuncu. Bu maçta da sarı kart aldı. Fazla riskli ve sert müdahalelerin Liverpool’u çok etkilediğini vurgulayalım. Umarım Klopp, bu konuda takımını uyarıyordur. 192 dakika eksik oynamak, oynanan 7 maçın 2’sinin 11 kişiyle oynanmadığını gösteriyor.

Şimdi gelelim maçın incelemesine. İlk yarının ikinci kısmını 10 kişi oynamasına rağmen Liverpool, biri iptal edilmesine rağmen 2 gol bulmayı başardı ve Tottenham karşısında daha baskın oynadı. Devre bitmeden beraberlik golü bulmaları da ekstra motivasyon kaynağıydı. Topla oynama yüzdesindeki Tottenham baskınlığı tamamen ikinci yarıdan kaynaklanıyor, bunu atak grafiğindeki görselde de net bir şekilde görüyoruz.

xG grafiğinde ise Tottenham’ın dakika 75-80’den sonra dramatik bir artışı söz konusu. Giderek risk alınmaya başlanan dakikalarda bu tip artışlar görülmesi normal. Buna rağmen ikinci yarı boyunca Tottenham’ın %100 sayılacak bir gol pozisyonuna girememesi onlar adına can sıkıcı. Son’un sakat bir şekilde oynaması, sonra da çıkmak zorunda kalması Tottenham’ın hücum planını ciddi anlamda etkiliyor. Maddison-Son-Kulusevski üçlüsünün ne kadar büyük bir tehlike olduğuna her hafta tekrardan şahitlik etmeye devam ediyoruz. Son yine golünü attı, Maddison yine akıl dolu ara paslarla arkadaşlarını pozisyona soktu. Son’un iptal edilen golünde Richarlison’a attığı ara pas inanılmazdı. Saha görüşüyle her maçta fark yaratan bir oyuncu oluyor. Kulusevski ise 5 kilit pas atarak en verimli maçlarından birini oynadı. Karşı alana taşınan toplarda 15 gol fırsatı yaratarak zirveyi Brighton’lı Mitoma ile paylaşıyor. Bunların 11’ini de kilit pasla sonuçlandırarak bu alanda Premier Lig’in zirvesinde. Maddison ise 13 gol fırsatı yarattı, bunların 6’sı kendi taşıdığı topların sonunda attığı kilit paslar ve 3’ü de asiste dönüştü. Maddison’da ileriye taşıdığı topları en çok asiste çeviren oyuncu sıralamasında zirvede yer alıyor. Maç başına en fazla top taşıyan Tottenham’lı oyuncu ise Bissouma’dan başkası değil. Orta sahalar arasında Rodri ve Bernardo Silva’dan sonra üçüncü sırada. Bu da Bissouma’nın Tottenham’ın oyun kurulumu konusundaki önemini bizlere gösteriyor. 

Kilit pas istatistiğinde gördüğünüz Liverpool paslarının sadece 2 tanesi ikinci yarıda geldi. Özellikle de 9 kişi kaldıktan sonra Liverpool tamamen 5-3-0 taktiğine döndü. Takımda hücum katkısı verebilecek tek kişi Dominik Szoboszlai’ydi. Bu yüzden kontra tehdidi de ortadan kalkınca Tottenham neredeyse her oyuncusuyla üçüncü bölgede oynamaya başladı. Liverpool’un yenilgiye rağmen savunmada muhteşem işler yaptığını da vurgulayalım. Burada aslan payı da kaleci Alisson’da. Yaptığı 8 kurtarış ile takımını maçta tuttu. Matip’in kendi kalesine attığı golde ise yapabilecek hiçbir şeyi yoktu. 

Kısaca pas haritası görsellerine de değinecek olursak Tottenham’ın oyunu sağdan kurduğunu geçen hafta Arsenal maçında da görmüştük. Pek farklı bir görsel karşılamıyor bizleri. Romero, rakibin de eksik kalması ile daha ileri çıkma imkânı buldu. Sarr ve Porro’ya ne kadar yakın oynadığını görebiliyoruz. Kulusevski ise ileri üçlünün en uç kısmında bulunan oyuncuydu. Normalde Liverpool’un rakipleri, sağ bek Trent’in üstüne oynardı ama o bölgede Joe Gomez’in varlığından ziyade Tottenham’ın kendi oyun planında diretmesi bunda ciddi pay sahibiydi. Yine oyun kurulumunun merkezinde Bissouma vardı. Maddison ise tamamen hücuma konsantreydi. Udogie’nin bu maçta hücum sırasında sahada bulunduğu yerler anahtar faktörlerdendi. Bindirme yapan bir bek görüntüsünden çok zaman zaman bir 8 numara görüntüsü verdi. 21 yaşında, 1.86 boyunda ve ciddi anlamda fiziksel güç sahibi. Üstüne de hızlı bir oyuncu. Bazı zamanlarda gol pozisyonları içerisinde de görüyoruz. Gelişimi iyi bir şekilde devam ederse Tottenham’ın Alphonso Davies’i olmaya aday bir oyuncu kesinlikle. Liverpool’un tarafında ise bize ciddi veriler verebilecek bir durum göremiyorum. Sadece kurulan üçgenler çok dikkat çekici. Bir de Jones’un atılana kadar Luis Diaz ile neredeyse iç içe oynaması sıra dışı bir durum olarak göze çarpıyor.

Şimdi gelelim maçın gizli kahramanları Pedro Porro ve Romero ikilisine. Pedro Porro her geçen hafta o kadar iyi bir performans sergiliyor ki ağzım açık kalıyor. Daha hücumcu bir bek görüntüsü vermesine rağmen bu maçta 6 top kaptı, 7 kez de orta açtı. 55 pas atarak da maçın en iyilerindendi. Matip’in kendi kalesine attığı golde topu içeri yollayan da Pedro Porro’dan başkası değildi. Bir diğer oyuncu ise Romero. Maç içerisinde ceza sahasına çok yakın oynamasına şaşırdığım Romero’nun istatistikleri beni çok şaşırttı. Neredeyse sahanın alt yarısında adım atmadık yer bırakmadı. Adeta Bissouma görevi gördüğü zamanlar bile gördük. Bu sezon en çok 80 pas yaptığı iki maç bulunan Romero, bu maçta tam 99 pas yaptı ve bunların %95’i isabetliydi.

Dramatik bir sonla Tottenham maçı kazanmış oldu. Görselde Matip’in hâli bile her şeyi anlatıyor diyebiliriz. Klopp ise maç sonrasında takımından memnundu. Hakem kararlarını ilk defa bu kadar dozunda ve sert eleştirdiğine şahit olduğumu söyleyebilirim. Postecoglou ise 2020’den beri evinde yenilmeme istatistiğini 50 maça çıkarmış oldu. Yokohama Marinos’la 2020’deki son iç saha mağlubiyeti sonrası, Celtic ve Tottenham’da bu istatistiğini korumaya devam ediyor. Geçen sezon Conte’nin son döneminde ortaya çıkan problemler, sonrasında da hayal kırıklığı bir sezon finali ile Avrupa Kupası’na katılamadan sezonu tamamlayan Tottenham’ı, Harry Kane’in Bayern’e gidişine rağmen bu denli yükseltmesi çok ciddi bir başarı.

Yazımın burada sonuna gelirken hem bir Klopp övgüsü, hem de eleştirisi yapmak istiyorum. Luis Diaz transferinden bu yana yapılan pek çok transfer çok tartışmalı. Evet, hepsinden bir şekilde katkı almayı başarıyor ama senelerdir Van Dijk’ın yanına iyi bir stoper transfer edilememesi, Fabinho-Henderson gibi takımın sigortası sayılan iki oyuncu yerine MacAllister-Szoboszlai’yi monte etmeye çalışması bence bir hata. Konate ve Gakpo, bence son birkaç senenin en kötü transferleri. Konate malumunuz müzmin sakat bir oyuncu, Gakpo ise bir türlü neyi iyi yaptığını çözülemeyen bir futbolcu. Tekniği dışında gerçekten artı bir yönü olduğunu düşünmüyorum. Çünkü takım presine katkısı gerçekten çok düşük ve fiziksel mücadelelerde ayakta kalmayı başaramıyor. Umarım Klopp, bu sorunların üstüne daha çok eğilir ve Bundesliga’nın en iyi top kopan ve uzaktan şutlarıyla gol bulabilen Endo’yu MacAllister ile Szoboszlai ikilisinin arkasına yerleştirir. Çünkü çok isteyerek aldığı Gravenberch de orta saha için yumuşak bir oyuncu. Endo-MacAllister-Szoboszlai üçlüsüyle hem MacAllister’ı daha hücumda, Szoboszlai’yi de ileri üçlüye daha yakın görme şansımız olur. Bu haftalık Premier Lig Panorama’dan bu kadar, haftaya tekrar görüşmek üzere!

Yazan: Öner Tavtay

Editör: Doğa Üründül

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.