Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Anıtkabir silüetine cami projesi | Prof. Dr. Cengizkan: “Karşı çıkılan Cumhuriyet kültürüdür, yok edilmek istenen planlı ve programlı olma düşüncesidir”

Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Mimarlık Fakültesi öğretim görevlisi Prof.Dr. Ali Cengizkan, Anıtkabir’ ve eğitim yerleşkelerine yakın olan “eğitim alanı” olarak adlandırılan arazide yapılması planlanan cami ve külliye projesine ilişkin Medyascope’a konuştu. Cengizkan, “Mevcut hükümet yönetiminin ustası olduğu ‘tırtıklayarak ve aşındırarak yok etme’ girişimlerine artık dur denmelidir” dedi.

Ankara, Beşevler’de Anıtkabir’e, bölgedeki eğitim yerleşkelerine komşu olan ve “eğitim alanı” olarak belirlenen 17 dönümlük arazide cami ile külliye yapılmasına ilişkin imar planı değişikliği Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin (ABB) oy birliğiyle kabul edildi. Bölge sakinlerinin oluşturduğu Anıtpark Platformu ise bu plana karşı çıkıyor. Platform üyeleri süreci ısrarla izleyeceklerini ve 9 Ekim saat 17.00’de ABB Meclisi önünde olacaklarını açıkladı.

Anıtkabir’in silüetini bozacağı belirtilen cami projesi ABB Meclisi’nde oy birliğiyle kabul edilmişti

Hacettepe Konservatuvarı ile Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi, 2016 yılında “depreme dayanıksız” olduğu gerekçesiyle yıkıldı. “Eğitim alanı” olarak isimlendirilen alan Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredildi ve “İbadet alanı” olmasına karar verildi. Daha önce AKP’li eski belediye başkanları Melih Gökçek ve Mustafa Tuna döneminde iki kez “ibadet alanına” dönüştürülmek üzere imar planı değişikliği yapılmış ancak itirazlar sonucunda Ankara 18. İdare Mahkemesi de “Beşevler Meydanı’na cami yapılması eğitim içeriğini zedeler” gerekçesiyle projeyi durdurmuştu. Aynı proje, Ankara Büyükşehir Belediyesi Meclisi’nde Haziran 2023’te tekrar gündeme geldi ve meclis toplantısında imar planı değişikliği oybirliğiyle kabul edildi. Karar, temmuz ayında askıya çıktı. Meslek odaları ve bölgede yaşayan yurttaşlar karara tepki gösterdi. Askıya çıkarılan imar planı değişikliği kararına itiraz etmek için bin 200’ün üzerinde itiraz dilekçesi hazırlandı ve belediyeye verildi.

Medyascope, cami yapılmak istenen alanın tarihini ve önemini Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Mimarlık Fakültesi öğretim görevlisi Prof. Dr. Ali Cengizkan’a sordu. 

Hacettepe Konservatuvarı ile Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi’nin bulunduğu bölge nasıl “eğitim alanı” oldu, kim tahsis etti, ne zaman başladı ve alana ilişkin yetki hangi kurumdaydı?

“Ankara Bahçelievler mahallesinin girişindeki Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi’nin bulunduğu bölge aslında “eğitim alanı” 1926 yılından beri eğitim alanı. 5 Mayıs 1925 tarihinde resmi olarak açılışı yapılan, o zamanki adıyla Gazi Çiftliği, şimdiki adıyla Atatürk Orman Çiftliği, Gazi Mustafa Kemal tarafından satın alınan, içinde özellikle Abdi Paşa Çiftliği’nin bulunduğu, en alçak kotları sığ, verimsiz ve bataklık olan, Çubuk Çayı’nın Ankara Ovasından çıkış noktasındaki geniş sulak alanlar. Başlangıç noktası bugünkü Gençlik parkı. Mevsimsel her dönemde taşkın yiyen bu bölge, hem verimsiz, hem de yaydığı-yataklık ettiği sivrisinek benzeri böcekler nedeniyle şehir için hastalık kaynağı. Görgü ve bilgisi geniş olan Atatürk, bu alanları satın alarak Ankara için bir ‘ağaç yetiştirme çiftliği’ yani ‘orman çiftliği’ kurabileceğini düşünüyor. Bu tür çiftlikler kuzey Avrupa’da çok yaygın, İskandinav bölgesi orman ürünleri varlığını düzenli yetiştirilen ve kesilip yenilenen ‘orman çiftlikleri’ne borçlu bir endüstri. Hızla gelişen bu çiftlik, 1930’lu yıllarla başlayarak hem Ankara, hem de bütün Türkiye için örnek oluyor; zirai üretim modelleriyle bir ekonomik kalkınma örneği oluşturuyor.”

“Atatürk Orman Çiftliği arazisi, tepeden inme biçimde her baskı döneminde bir ‘arpalık’ arazi olarak görüldü”

“1926 yılında savaş zamanında Kayseri’ye taşınmış olan Orta Muallim mektebi, yani Öğretmen Okulu’nun Ankara’ya dönmesi için bir binaya ihtiyaç duyuluyor. Ankara’da çalışmakta olan Vakıflar Baş Mimarı Mimar Kemalettin Bey’e ısmarlanan proje için aynı yıl, yani 1926’da, Atatürk, o zamanki adıyla Gazi Mustafa Kemal, AOÇ arazisinden eğitim amaçlı olarak kapsamlı bir arsa bağışlıyor. Bu arsaya yapılan bina, Kemalettin’in 1927’deki erken ölümü üzerine, Ernst Egli tarafından tamamlanıyor. 1932 yılında hizmete sokulabilen bina, bağışlayıcının ismi üzerinden Gazi Muallim Mektebi ve Terbiye Enstitüsü olarak hizmete giriyor. Sonrasında ismi Gazi Eğitim Enstitüsü GEE oluyor. Bu seçkin okul, tüm Türkiye’deki Öğretmen Okulları’nın yüksek kısmı olarak daha da gelişiyor. Bölgenin bu denli güçlü bir eğitim karakteriyle gelişebilmesinin altında,1925 yılından başlayarak Milli Eğitim Bakanlığı ve bakanlıklararası çalışmalarla gündeme getirilen Teknik Okullar –Teknikum çalışmasının önemli yeri vardır ve Ömer Boiz tarafından hazırlanmıştır. Bu çerçevede yalnızca eğitim kurumlarının sosyal organizasyonu, kurumsal yapısı, Türkiye’ye yapacakları mezun katkısı ve bunların gerektireceği okul örgütlenmesi tartışılmamıştı.

Bu kurumların her birinin gerektirdiği özgün mekansal istekler de ele alınmıştır. Bu nedenle de unutturulmak istenen bölge ve değerler, yakın geçmişe kadar Teknik Okullar adı ile anılır. Bu bölgede çok seçkin mimar müelliflerin yapıları bulunmaktadır: Ernst Egli’nin Yapı Usta Okulu ve GEE Beden Eğitimi Spor Bölümü, Paul Bonatz’ın Teknik Eğitim Fakültesi, Wilhelm Schütte’nin Yüksek Öğretmen Okulu; Doğan Tekeli ve Sami Sisa’nın yarışmayla kazanılmış Milli Eğitim Bakanlığı yerleşke binaları, ve diğerleri. Her askeri cunta döneminde bu ön kararlar çiğnendi. Hacettepe Konservatuvarı ve lise, eğitim amaçlı bir tahsis için uygundu; ancak Gazi Üniversitesi hastanesi, üniversite hastanesi olması dışında, büyük ve karmaşık bir kullanım olarak bölgeye yerleştirildi. Atatürk Orman Çiftliği arazisi, tepeden inme biçimde her baskı döneminde bir ‘arpalık’ arazi olarak görüldü. 1950’li yıllarda başlayan, AOÇ içindeki fabrika, spor tesisi, mahalle kurma benzeri tahsisler hem çiftlik arazisini küçülttü ve hem de AOÇ’nin gerçek kimliğinden uzaklaşmamızı sağladı. Gençlik Parkı’nın önceki belediye yönetimi sırasında atıl bırakılması, bugün ‘saçma’ bir millet bahçesine kurban edilen Ankara Hipodromu’nun uzun on yıllar boyunca Atatürk Yüksek Kurumu Milli Komitesi’nin elinde bakımsızlığa terk edilmesi, bugün de arsa gaspı için seçkin eğitim yapılarının yıkılması, bu üst ölçekli ideolojik yaklaşımın ürünüdür. Yıkıcı bir gelenek, hiçbir zaman kentlisi için ve toplumu için bütünlüklü bir yaklaşım ortaya koyamayan aciz ve yıkıcı bir yaklaşım, sadece yandaşın kısa vadeli inşaat yatırımları için ‘kökü dışarıda’ görevlerini yerine getirmektedir.”

O alanın değişmesi neye yol açar?

“Bu alandaki keyfi değişiklikler, bir defa Atatürk’ün anısına saygısızlık olarak değerlendirilmek gerekir. Keyfi, çünkü bir bağış yapılmıştır ve miras hukukuna aykırı olarak o bağışın çiğnendiğini, pek çok okul yaptıran bağışçının durumunda da ‘hukuksuzluk’ olarak deneyimliyoruz ama burada söz konusu olan, bağışçının Atatürk olmasıdır. İkincisi, yine ABB’ya sunduğum dilekçe çerçevesinde, Anıtkabir Öngörünüm Bölgesinin zedelenmesidir. Başkent genelinde bu türden hukuka aykırılıkları daha önce de gözlemledik. Kamu yapıları ve özel hastaneler, bu türden hukuk çiğnemede başrolü oynadılar. Bu arada yerel yönetim eliyle, eski otobüs garajlarında girişilen garabet yerleşimde de, aynı özellikleri bizzat yerel yönetim eliyle gerçekleştirdiler. Ankara makroformunun önemli bir öğesi olan Ankara Ovası, hem kendisinin merkez olduğunu reklam eden, hem de gerçekten merkezde oturup merkezliğini bilmeyen rant anıtlarıyla doldurularak zedelendi. Ankara Kalesi’ni satın alarak yıkmak isteyenler, ne kadar iyidir ki, engellenebildi. Bu doğal ve tarihi öğeler gibi Anıtkabir de, başkent Ankara’nın görsel-işitsel-kentsel-yeşil dokusu ile çevresel öğeleriyle korunması gereken bir Anıt’tır. Mevcut hükümet yönetiminin ustası olduğu ‘tırtıklayarak ve aşındırarak yok etme’ girişimlerine artık dur denmelidir.”

Caminin, eğitim için ayrılmış bir alana yapılması ve Cumhuriyet’in simgelerinden biri olan Anıtkabir’in silüetini bozacak olmasının içinde bulunduğumuz siyasi koşullar içinde anlamı nedir?

“Cami kullanımı bir kalkan olarak önerilmektedir. Bir dini gereksinimin karşılığı olarak cami mekânının yapımı söz konusu değildir. Son yirmi yılda deneyimlediğimiz gibi, simgesel anlamı yanı sıra camiler, mevcut iktidar açısından kadrolaşma, nüfus ve yandaş artırma anlamına gelir. Yandaş artırma daha inşaat ihalesinde gerçekleşir. Ankara, daha önce de gündeme getirdim, bir işgal altındadır. İşgal dönemlerinde bile bir kültüre bu kadar hoyrat biçimde yaklaşılmamıştır. Karşı çıkılan Cumhuriyet kültürüdür, yok edilmek istenen planlı ve programlı olma düşüncesidir. Ortadan kaldırılmak istenen modern yaklaşımlar, modern yaşama kültürüdür.

Dikkat edilirse, Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne Mimarlar Odası ve bireyler olarak yaptığımız itiraz başvuruları, Ağustos 2023 sonundan beri ‘uyutulmaktadır’. Mevcut merkezi hükümetin, adı konmamış ve konamayacak olan bu sistemin her zaman yaptığı gibi önce hukuk dışı bir uygulama adımı atılmakta, karşı çıkışların gelmesi durumunda bu geri alınmakta, sessiz kalınmaktadır. Bu o kadar öyledir ki, Ankara’nın dört bir köşesinde yapılan imar dışı ve hukuk dışı inşaat uygulamaları, 14 Mayıs seçimleri öncesi şantiyelerini kapatıp yıkmışlardır. 28 Mayıs sonrası bu şantiyeler, tek bir merkezden emir almış gibi (!), tekrar şantiyelerini kurmuşlar, yıkılması karara bağlanan ve gereken kulelerinde, arsalarında inşaatı sürdürmüşlerdir. Cumhuriyet ve demokrasi, bir kurallar bütünüdür.”

Prof. Dr. Ali Cengizkan’ın itiraz dilekçesi


“ABB Meclisi yine cami yapmak üzere karar aldı”

Anıtpark Platformu ve bölge sakinleri, 30 Eylül saat 13.00’de Anıtkabir siluetini bozacağı belirtilen cami projesine ilişkin basın açıklaması düzenledi. Açıklamayı Ankara Mimarlar Odası, Türkiye Komünist Partisi ve Türkiye İşçi Partisi de takip etti.

 Beşevler’de Bahriye Üçok Parkı’nda açıklama yapan Anıtpark Platformu’ndan Vildan Babaç, alanla ilgili 2022 yılı içerisinde iki ayrı davanın sonucunun kesinleştiğine dikkat çekti:

 “Mahkeme kararına rağmen, 2023 Haziran’ın da ABB Başkanlık yazısına benzer imar plan değişikliği ABB Meclisi’ne getirildi ve yine cami yapmak üzere bir karar alındı ve askıya çıkartıldı” dedi.

“Yeşil alana ihtiyaç varken CHP ve İYİ Parti karşı oy kullanmıyor, sadece ‘ama’ diyor”

Konuyla ilgili görüşmek için 11 Eylül’de ABB Meclisi’ne gittiklerini belirten Babaç, Meclis’te grubu olan partilerin konuya ilişkin yorumlarını şöyle açıkladı:

“AKP ‘biz oraya cami yapılmasını istiyoruz’ diyor, MHP karara oy vermiş ama ‘itirazları değerlendiririz’ diyor, İYİ Parti ‘CHP ne diyor?’ diye soruyor! CHP ‘biz de aslında karşıyız ama…’ diyor! Kent meydanlarında iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini daha da derinleştiren ısı adalarını azaltmak için olabildiğince geniş, ferah, yeşil alanlara ihtiyaç varken, Anıtkabir ve çevresini cami ya da başka gerekçelerle betona boğmamak varken ve ortada mahkeme kararları varken CHP ve İYİ Parti karşı oy bile kullanmıyor, sadece “ama” diyor! … 9 Ekim günü saat 17.00’de ABB meclisi önünde olacağız. Herkesi de, hepinizi de bekliyoruz.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.