Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Premier Lig Panorama: Sekizinci haftanın ardından | Pep’in taktiği – Martinelli etkisi – Gabriel ve Saliba’nın kusursuz performansı

Premier Lig’de sekizinci hafta geride kaldı. Bu haftanın merakla beklenen maçı Arsenal – Manchester City maçında gülen taraf Mikel Arteta’nın Arsenal’i oldu. Beş sezon sonra City’den puan koparmayı başaran Arsenal, liderliği Tottenham’la paylaştı. Maçın analizini Medyascope Spor Servisi’nden Öner Tavtay sizler için yazdı.

Premier Lig Panorama: Sekizinci haftanın ardından | Pep’in taktiği – Martinelli etkisi – Gabriel ve Saliba’nın kusursuz performansı

Premier Lig’in üst sıralarının ciddi şekilde değiştiği bir haftayı geride bıraktık. Manchester City üst üste aldığı 2 mağlubiyetle zirveyi Tottenham ile Arsenal ikilisine kaptırdı ve 2018’den bu yana ilk defa 2 haftada 6 puan kaybetti. Arteta’nın kariyerinde ilk defa kazandığı City maçını gelin hep beraber inceleyelim.

Arsenal 1-0 Manchester City

Benzer felsefeyle oynayan ve birbirini çok iyi tanıyan iki hocanın karşılaşması son dönemlerde iple çekilir hâle gelmişti. Arsenal’in uzun yıllar sonra aradığı çekirdeği bulması ve geçen sene şampiyonluğu neredeyse kıl payı ile kaçırması Arsenal-Manchester City maçlarını daha keyifli bir şekle büründürdü. Fakat neredeyse 5 sezondur Arsenal, Guardiola’dan 1 puan bile almayı başaramadı.

Arteta, böylece ilk defa ustasını yenerek “boynuz kulağı geçti” tabirini ete kemiğe büründürdü. İki takım için de oldukça sancılı geçen maçı bir şans golüyle bile kazanmak, Arsenal adına büyük bir adımdı. Milli araya City galibiyetiyle girmek en iyi senaryoydu. Peki Arsenal, bu galibiyete nasıl uzandı?

İlk yarıyı istatistiklerine göz attığımızda ciddi bir City üstünlüğü görebiliyoruz. Rodri’nin eksikliğine rağmen City, 2 ciddi tehlike yaratmayı başarmıştı. Haaland’ın ciddi anlamda pasifize edilmiş olduğu bir maçta hiç fena rakamlara ulaşmadılar. Ama bu durum sadece ilk yarıda kaldı, ikinci yarıda bambaşka bir maç izledik. Fakat ilk yarıyı geçmeden evvel göz atmamız gereken iki pozisyon var.

Julian Alvarez’in nasıl bir pres canavarı olduğunu Dünya Kupası’ndan beri iyi biliyoruz. Aslında geçen sezon City formasıyla da bize bunu göstermişti ama esas etkisini Arjantin Milli Takımıyla gördük. Burada da geriden oyun kurmaya çalışan Arsenal’i ciddi baskılayan City’de kaleci Raya’ya presi Alvarez yaptı ve kaleciyi ciddi bir hataya zorladı. Bu pozisyonun golle sonuçlanmaması tamamen Raya’nın şansı. Arteta’nın mini bir kalp krizi geçirdiğini tahmin edebiliyoruz.

Maç sırasında da, devre arasında da, maç sonrasında da pozisyonları yorumlayan herkes iki faulün de sarı kart olduğunda ortak bir karara vardı. Odegaard’a yaptığı faul sonrası Kovacic 29. dakikada sarı kart gördü. Çok vakit geçmeden de Rice’a sert bir faul yaptı. Fakat hakem ve VAR o kadar hızlı geçiştirdiler ki olayı, ikinci sarı kartı görmeden ucuz yırttı Kovacic. Premier Lig’te hakem skandallarına yeni bir halka eklenmiş oldu.

İlk yarıda Pep’in taktik tercihi de epey konuşuldu. 4-2-3-1 taktiğinden vazgeçmeyen Pep bir anda 4-3-3 ile Arsenal karşısına çıktı. Lewis-Kovacic ikilisinin yanına Bernardo Silva’yı koydu. Haaland’ın soluna Foden, sağına da Alvarez yerleştirdi. Sonuç olarak da görseldeki bu durum ortaya çıktı. Toplamda 5 oyuncu şu an pas ağı dışında kaldı. Evet, beklerini daha etkin ve kanat boyu kullandı ama atak sonlandırma şansı bulamadılar. Alvarez, kanatta etkinlik sağlayabilen bir oyuncu değil. Foden’ın da sağda etkili olduğunu biliyoruz, solda oynadığı çoğu maçta etkisiz kaldı. Pep’in bu tercihinin de City’nin hücumunun tıkanmasında etkiliydi.

Bu görsellerin arasında en can sıkıcı olan beklenen gol yani xG grafiği. İki takımın istatistiğinin toplamı 1 gol bile etmiyor. Bu da maçın ne kadar kısır kaldığının en büyük göstergesi. İkinci yarıda daha cesur oynayıp kaleye şut çekmeye başlasa da Arsenal, bu şutların sadece ikisinde kaleyi bulabildi. City ise ikinci yarı sadece bir şut çekebildi. Arsenal ikinci yarı daha çok topla oynasa da topla oynama konusunda %50’ye erişememiş.

City’nin neden maç boyu kısır kaldığını en iyi anlatan görselleri arka arkaya koymamı maruz görün ama bunu en iyi anlatma şekli hepsi üzerinden bir bağlam yapmakla gerçekleşebilirdi. İlk görselde Foden’ın baskıdan kaçıp top almaya ne kadar geriye geldiğini görüyoruz. Ben White’a karşı ciddi bir fiziksel dezavantaja sahip. Lewis ise şaşırtıcı derecede sanki bir forvet oyuncusu gibi Alvarez’le neredeyse burun buruna oynamış. Fakat bence en dikkat çekici kısım Ake ile Ruben Dias arasındaki boşluk ve o boşluğa yakın oynayan tek kişinin Bernardo Silva olması.İkinci görselde de City’nin üçüncü bölgede yaptığı pasları görüyoruz. 35 pasın sadece 18’inde isabet bulmuşlar. Ceza sahasının tehlikeli bölgesine yapılan 4 pas var ama herhangi bir sonuç yok. Gvardiol’un pas haritası da bize oyunun zaman zaman ne kadar sıkıştığını kanıtlar nitelikte. Sol kanatta al ver dışında yaptığı paslar genelde geriye doğru. Rakip saha tarafında ileri verdiği tek isabetli pas var. Bu da durumun vahimliğine ekstra bir kanıt getiriyor. Haaland’ın topla buluşma istatistiği ise daha üzücü. Ceza sahasında 4 kere topla buluşmasına rağmen bir kez bile şut imkânı bulamaması, Arsenal’in onu ne kadar iyi savunduğunu gösteriyor. Üçüncü bölgede topla buluşma sayısı oldukça az.

   İlk ve ikinci görselde gördüğümüz gibi Kilit Pas ve Şut istatistiklerinde ciddi bir Arsenal üstünlüğü var ki bunların çoğu ikinci yarıda geldi. İlk yarıda 4, ikinci yarıda 5 kilit pas yapmış Arsenal. İlk yarıda biri engellenmiş 5 şutu var, ikinci yarı ise bu sayı 7’ye çıkmış durumda. City’de ise ikinci yarı tek kilit pas, tek şut var. Pas haritalarında en çok gözüme çarpan şey ileri uçtaki oyuncular Haaland ve Nketiah’ın yalnızlığı. Rodri’nin yokluğunda pas istasyonu görevini Bernardo Silva’yla doldurmaya çalışmışlar. Foden-Kovacic ile Alvarez-Lewis ikilisinin birbirine ne kadar yakın olduğunu gördüğümüzde oyunun ne kadar sıkıştığını fark ediyoruz. Haaland’a pasları sadece Foden ve Alvarez’in cılız bir çizgiyle ulaştırması da Haaland’ın etkisiz kalmasını kanıtlıyor. Arsenal tarafında ise sağ kanatta inanılmaz bir pas trafiği var. Saliba-Jorginho-Ben White-Odegaard-Gabriel Jesus arasında inanılmaz bir bağlantı var. Jorginho zaten tam bir pas istasyonu görevi görmüş. Jorginho’nun bu rolü aslında Rice’ı çok rahatlattı. Bu maçta etki yaratmasını beklediğim Trossard çok etkisiz kaldı. Kyle Walker karşısında ne kadar sindiğinin kanıtı da pas trafiğinde ne kadar geride pozisyon alması. Zaten ilk devre sonunda da yerini Martinelli’ye bıraktı.

Şimdi gelelim Arsenal’de maçın kahramanlarına. Golü atan Martinelli’nin ikinci yarıda yarattığı etkiyi bir kenara bırakınca akıllara hemen Saliba geliyor. Premier League’de Twitter da maçtaki etkisini paylaştı. Girdiği tüm ikili mücadeleleri kazandı, %97 pas isabetiyle oynadı ve hiç faul yapmadı, ayrıca hiç de çalım yemedi. Gabriel’in de hakkını yemeyelim, beraber inanılmaz oynadılar. Zaten pas istatistiklerine bakınca paslarıyla sahanın neredeyse dörtte üçünü kaplıyorlar gibi. Gabriel’in özellikle dakika 75-80’den sonra bir sol bek gibi sol kanada ve ceza sahasına yaklaştığını pek çok kez görmüştük. Fakat Saliba da geride bekleyen City’ye karşı ileri çıkmayı ihmal etmemiş. Rice’ın varlığı onları gerçekten çok rahatlatıyor. Birde gizli kahramanımız var ki bu istatistik beni oldukça şaşırttı. İkinci görselde Jesus’un savunmaya katkısını görüyoruz. 3 top kapma, 1 pas bloğu, 1 de top uzaklaştırması var. 4 kez de boşta kalan topu takımına kazandırma hamlesinde bulunmuş. Pep ve Arteta’nın neden kendisini sevdiğinin bir göstergesi. Bir hücum oyuncusu olmasına rağmen savunmaya yaptığı bu katkıyı göz ardı edemeyiz. Jesus’u da maçın gizli kahramanlarından kabul etmezsek kendisine haksızlık etmiş oluruz.

Sonuç olarak şans golüyle de olsa Arteta, sonunda ustasını yenmeyi başardı. Böylece Arsenal, sonraki City maçlarında daha özgüven sahibi olacaktır. City’de her ne kadar Rodri’nin eksikliğinden bahsetsek de, Arsenal de Saka’dan yoksundu ve Martinelli’yi sadece 45 dakika kullanabildi ki ne kadar etkili olduğunu maç içerisinde gördük. Üst üste alınan bu iki mağlubiyet Pep’i Rodri’siz oyun planı bulmaya itecektir. Bir de Doku’yu daha farklı şekillerde kullanacağını düşünüyorum. Doku’nun ilk ciddi sınavıydı bu ve ne Zinchenko’ya, ne Ben White’a, ne de Tomiyasu’ya karşı dribblingleriyle üstünlük kurabildi. Bu milli ara, Pep’in yeni taktikler düşünmesi için güzel bir zamanlama. Premier Lig Panorama’dan bu haftalık bu kadar, tekrar görüşmek üzere!

Yazan: Öner Tavtay

Editör: Doğa Üründül

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.