Merkez Bankası politika faizini yüzde 30’dan yüzde 35’e çıkardı. Faiz kararını Medyascope’a değerlendiren TEPAV Direktörü Burcu Aydın Özüdoğru, TCMB’nin önden yüklemeli politika faizini tercih etmesi gerektiğini, kademeli artışın daha uzun süre ve daha yüksek faiz anlamına geleceğini vurguladı.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) politika faizini 500 baz puan artırarak, yüzde 30’dan yüzde 35’e yükseltti. Ekonomistler ekim ayında faizin 250-500 baz puan arasında artırılacağını beklerken, yıl sonunda yüzde 40 düzeyine çıkacağını öngörüyordu. TCMB’nin beş ayda faiz artışı 2 bin 650 baz puanı buldu ancak Medyascope’a konuşan ekonomist Burcu Aydın Özüdoğru artışların geç kalarak yapıldığı ve yetersiz olduğu kanaatinde.
“Kademeli faiz artışı Türkiye’de daha uzun süre, daha yüksek faiz demek”
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) Ekonomik ve Yapısal Politikalar Merkezi Direktörü Burcu Aydın Özüdoğru politika faizi düzeyinin yeterli olmadığını vurguladı. Özüdoğru, TEPAV bünyesinde hazırladığı Türkiye Ekonomik Görünümü raporunda, Para Politikası Kurulu (PPK) metninde de yer alan kademeli sıkılaştırma politikası çerçevesinde beşer puanlık artışlarla faizin bu sene yüzde 40, önümüzdeki sene de yüzde 45’e çıkması gerektiğini paylaştı. TCMB’nin enflasyon raporuna göre 2024’ün mayıs-haziran aylarında yüzde 70 civarında zirve yapacağını veya daha da yukarı çıkabileceğini belirten Özüdoğru, şöyle konuştu:
“Merkez Bankası’ndan beklenen oldu ama yeterli olacak mı? Hayır, yeterli olmayacak. Sorunlu olan konulardan biri, Fed’e (Amerikan Merkez Bankası) ya da ECB’ye (Avrupa Merkez Bankası) atıfta bulunarak, kademeli sıkılaşma politikasını sadece Türkiye’nin uygulamadığı, diğer ülkelerde de uygulandığının söylenmesi. Gerek Fed’in, gerek ECB’nin güvenilirliği, kredibilitesi konusunda bir şüphe yok ancak Türkiye’de hem enflasyon beklentilerinin bu kadar sapması, hem mevcut enflasyonun bu kadar yüksek olması, hem de son dönemlerde uygulanan Merkez Bankacılığındaki hızlı değişimlerden kaynaklanan bir kredibilite eksikliği söz konusu. Bundan dolayı kademeli faiz artışı politikasının, Türkiye için daha yüksek faiz oranlarına sebep vermesi, faizlerin daha uzun süre yüksek oranlarda kalması, enflasyonla olan kazanımların daha zorlu gelmesi ve büyüme-enflasyon konusunda daha suboptimal (standart altı, yetersiz) bir patikada bizi götürmesi nedeniyle tercih edilmemesi gereken bir politika seti olduğunu düşünüyorum.”
“Kredibilite eksikliği olan merkez bankası, önden yüklemeli politika faizi tercih etmeli”
Özüdoğru, ek sıkılaştırma geleceği konusunda piyasanın da kendisiyle benzer düşüncelere sahip olduğunu söyleyerek, şunları anlattı:
“Geriden gelen, yani kredibilite eksikliği olan bir merkez bankasının enflasyonla olan mücadelede önden yüklemeli bir politika faizi tercih etmesinin daha doğru olacağını düşünüyorum. Mayıs ayında politika faiz oranı yüzde 8,5 ve yıl sonu enflasyon beklentileri yüzde 30 civarındaydı. Haziran ayında, yüzde 25-30 düzeyinde önden yüklemeli bir politika faiz artışı yapılmış olsaydı, belki de terminal, nihai politika faiz oranımız yüzde 25-30’larda kalarak bu süreci atlatabilirdik. Kredi faizlerinin yüzde 60’larda dolandığı, yıl sonu enflasyon beklentisinin yüzde 70 düzeyine çıktığı bir ortama geldik. Politika faizinde yüzde 35’e çıkmamıza rağmen, maalesef hala nihai noktada olmaktan uzakta durduğumuz görülüyor. Önden yüklemeli politika faiz artışı tercih edilmemesinin, Türkiye’de hem daha yüksek faiz oranlarına, hem de daha uzun süre faizin daha yüksek kalması gereken bir sürece bizi taşıdığını düşünüyorum.”
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
“Diğer ülkelere sirayet etmedikçe savaş Türkiye’ye fon akışını etkilemez”
PPK metninde dış finansman koşullarının iyileşmesinden bahsedilirken, İsrail-Hamas çatışmaların taşıdığı risklerin ve AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Hamas terör örgütü değildir” açıklamasının Türkiye’ye gelecek fon akışını olumsuz etkileyeceği değerlendirmeleri yapıldı. Türkiye’ye gelecek yabancı yatırımcının, siyasi açıklamalardan ve bölgedeki savaştan nasıl etkileneceği konusunda Özüdoğru, şunları söyledi:
“Bölgedeki savaşın diğer ülkelere sirayet etmemesi halinde, yapılan açıklamalar kaynaklı Türkiye’ye fon akışının olumlu veya olumsuz yönde etkileneceğini düşünmüyorum. Özellikle seçimlerden sonra bakacak olursak, zaten Türkiye’ye kayda değer bir fon akışı geldiğini söyleyemeyiz. Bu durumdayken yapılan açıklamalardan daha ziyade, fon yöneticilerinin daha yüksek getiri alma amacının iki belirleyicisi vardır. Birincisi öngörülebilirlik, ikincisi beklenen faiz oranı veya beklettiği getiri düzeyinin ne olacağı çok önemli. Her ne kadar şu an faiz oranları yüksek olsa da Türkiye’de en önemli belirsizliklerden bir tanesi, politikaların devamı ve seçimler öncesi ek genişleme politikasına gidilip gidilmeyeceği. Paranın koyduğu tarihten, çıkışındaki değerinin ne olacağı kısmında büyük belirsizlikler var. Bu yüzden, özellikle swap piyasaları açılmadan, yerel seçimlerden önce Türkiye’ye çok yüksek fon girişi olacağını düşünmüyorum.”
Rasyonel zemine dönüş için beş ayda 2 bin 650 baz puan faiz artışı
14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinin ardından TCMB, beş ayda 2 bin 650 baz puanlık artışla, faizi yüzde 8,5’ten yüzde 35’e çıkardı. 28 Mayıs’ta Erdoğan yeniden seçildiğinde ekonomi yönetiminin başına getirdiği Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, görevi Nureddin Nebati’den devralırken “rasyonel zemine dönüş” mesajı vermişti. Haziran ayında başkanlığa Hafize Gaye Erkan’ın getirilmesinin ardından Merkez Bankası 27 ay aradan sonra ilk defa faiz artırmıştı.