Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Premier Lig Panorama: 10. haftanın ardından | Guardiola’nın kusursuz planı – Onana’nın kurtarışları – Bernardo Silva’nın önemi

Premier Lig’de 10. hafta geride kaldı. Bu haftanın merakla beklenen maçı Manchester derbisinde City’nin rahat kazandığını gördük. Maçın analizini Medyascope Spor Servisi’nden Öner Tavtay sizler için yazdı.

Premier Lig Panorama: 10. haftanın ardından | Guardiola’nın kusursuz planı – Onana’nın kurtarışları – Bernardo Silva’nın önemi

Ligin ilk 5 sırasındaki takımın kayıpsız geçtiği bir haftayı geride bıraktık. Beşinci sıradaki Aston Villa ile altıncı sıradaki Newcastle United arasında 5 puanlık fark var. Bu bölgedeki tek değişim Arsenal’in averaj farkıyla City’den üçüncülüğü alması şeklinde gerçekleşti. 5-0’lık Sheffield galibiyeti Arsenal’in özgüvenini tazeledi. City ise Manchester derbisinden 3-0 gibi rahat bir skorla galip çıktı. Gelin hep beraber maçı inceleyelim.

Manchester United 0-3 Manchester City

United’ın 2020’den bu yana zaman zaman City’nin başına bela olduğuna denk gelmiştik. Özellikle Solskjaer bu tip maçlara takımını çok iyi hazırlardı. Hem iç sahada, hem deplasmanda City’yi yenebilen Ferguson dönemi sonrası yegane hocaydı Norveçli. Ten Hag ise geldiğinden beri bu maç da dahil olmak üzere 4 kez City ile karşılaştı ve 1 galibiyet, 3 mağlubiyetlik bir karnesi var. 6 gol atarken, tam 12 gol yedi. Guardiola’nın ise büyük takımlara karşı en iyi deplasman istatistiği Arsenal ve Manchester United karşısında.

Guardiola gerçekten United’ın belası olduğunu kanıtlayan iki istatistiği görüyoruz. Aslında iki Premier Lig efsanesi ezeli rakip, ebedi dost Wenger ve Ferguson, Arsenal ve United’dan ayrıldığından beri iki takımın da en büyük belalısı olmayı başardı. Bu konuda Mourinho ve Klopp’u da geçerek zirveye oturmayı başardı.

Hojlund’un yaptığı gereksiz penaltıya kadar United durumu idare eder gibiydi. Bunu söylemek çok iyimser aslında. Çünkü Lindelöf’ün sol bekte sırıtıyor oluşu ve Amrabat’ın çok kötü bir maç geçirmesi sebebiyle City’nin bir şekilde kazanacağı belliydi. Erken skoru aldıktan sonra City daha rahat bir şekilde maçı almayı başardı. Burada 3.93’lük gol beklentisi istatistiği de City’nin ne kadar çok pozisyon bulabildiğini bizlere gösteriyor. Belalısı Guardiola ve yeni belalısı Haaland’ın her United taraftarının kabusu olduğu kesin. İlk saatten sonra iki dönem United’ın gol aradığını görüyoruz. Özellikle Rashford’ın değerlendiremediği net bir pozisyon var. Ten Hag kağıt üstünde 1.03’lük gol beklentisini bir başarı gibi görebilir ama takımda çok ciddi problemler var.

Buradaki üç görselin birbiriyle uyumunda ortak çıkan bir sonuç var. United hiç de iyi durumda değil ve bunun en büyük sebeplerinden biri Rashford’ın formsuzluğu. Maçların çoğunu geriden geçiren en kötü beş takımdan biri Manchester United. 90 dakikalık bir maçın 36 dakikasını geride, 42 dakikasını da berabere şeklinde oynuyor. Bunu sadece sakatlıklarla açıklamak Ten Hag’ı kurtarıyor gibi gözükebilir ama hocanın acil durumlarda bir plan bulamaması bunu kanıtlıyor. Özellikle de beklerin çoğunun sakatlıkla boğuştuğu dönemde üçlü savunmayı tercih etmeyip sol beke Amrabat ve Lindelöf’ü devşirmesi hiçbir zaman olumlu bir sonuç vermedi. City’nin dribbling haritası sizi şaşırtmasın sakın. Çünkü Guardiola burada Lindelöf’ün üstüne gitmek yerine, ceza sahasında bir stoper edasıyla hareket edeceğini bildiği için ceza sahasının sağ tarafında boşluk yaratarak oradan tehlike yaratmaktı. Haaland bu yüzden soldan gelişen ataklarda hep kendini arka direğe doğru attı. Bu koşulardan 1 gol, 1 asist buldu. Guardiola’nın Lindelöf zafiyetini ne kadar iyi kullandığını böyle anlıyoruz.

İlk görselde United’ın ceza sahasında ne kadar çok pozisyon verdiğini görüyoruz. Penaltı bölgesi ve kale önünde o kadar çok pozisyon verdiler ki Onana maçta 7 kurtarışla United’ın en iyi oyuncusu oldu. Onana olmasa muhtemelen tarihi bir skorla karşılaşabilirdik. Kilit pas istatistiğinde ise United’ın duran top dışındaki tüm kilit pasları kontrada atılan paslardan ibaret. City tarafında ise Bernardo Silva ve Alvarez’in rolleri gereği attıkları kilit pasları kenara bırakırsak Stones ve Kyle Walker’ın çok ekstra iş yaptıklarını söyleyebiliriz. Hücum anlamında City bu sene en verimli maçlarından birini oynadı ve hangi istatistiğe bakarsak bakalım bunu rahatça görebiliyoruz.

O kadar öne çıkan oyuncu var ki hangi birini seçeyim diye düşünürken hepsinin kritik işlerinden birer parça aldım. Rodri’nin City için en önemli parça olduğunu söylemiştim ve kart cezalısı olduğu iki maçta da City’nin hem hücumda, hem de savunmada nasıl felç kaldığına şahitlik etmiştik. Topla ve topsuz oyunda yaptıkları City için vazgeçilmez konumda. Topla en fazla buluşan oyuncu olması, pas istatistiklerinde takımın zirvesinde yer alması hücumun başlangıç noktası olduğunu kanıtlıyor. Savunmada ise bu maçta en fazla ikili mücadele ve hava topu kazanan oyuncusuydu. Top kapma kısmında ise liderliği Kyle Walker ile paylaştı diyebiliriz. Kyle Walker ise daha önceden paylaştığım Rashford’ın dribbling istatistiğinin neden kırmızıya dönük olduğunun kanıtı. Savunmada Rashford’ın etkinliğini neredeyse dibe indirirken hücumda da ceza sahasına kadar inerek asist yapabilecek kadar aktif gözüktü. 33 yaşındaki bir oyuncu için inanılmaz eforlu bir 90 dakika.

Foden’ın ısı haritasına bakınca benim gözüme çarpan Lindelöf’ün onu karşılayacağı bölgenin hemen önünde inanılmaz aktif olması. Lindelöf’ü öne doğru çekerek pozisyonunu kaybetmesi için uğraştı, zaman zaman da savunma önündeki orta sahaları bu bölgeye çekmeyi başardı. United bu anlamda Casemiro’nun eksikliğini de çok fazla hissetti. Orta sahada Casemiro olmadan istenilen sertlik düzeyine ulaşamıyorlar. Bernardo Silva’ya gelirsek bence 8 numara pozisyonunda her zaman harika işler çıkarıyor. Sahada ayak basmadık yer bırakmadı ve top taşıma görevini çok iyi yaptı. Attığı kritik paslarla da Alvarez’i gerçekten çok rahatlattı. Sanki sahada De Bruyne varmış gibi bir etki yarattı. Maçın kesinlikle en iyilerinden biriydi Bernardo Silva. Takımda kalması için Guardiola’nın ne kadar uğraştığını kanıtlar nitelikte performanslar vererek hocasının güvenini asla boşa çıkarmıyor.

Pas ve pozisyon grafiğinde ilk görselde United’ın ortada konumlanıp Rodri ve Bernardo Silva’ya baskı planı yeterince etki yaratmadı. Casemiro olmadan bunu yapmak mümkün değil. McTominay gereken etkiyi yapamadı. Eriksen yerine de Mount orta sahada daha fazla dinamizm getirerek orta sahayı daha iyi toparlayabilirdi. Dalot sağda yalnızdı çünkü önünde oynaması beklenen Bruno Fernandes sürekli kendini orta bölgeye attı. Rashford da Walker’dan kaçarak sürekli merkeze doğru yanaştı. Bu görsel bile Ten Hag’ı sınıfta bırakıyor.

City ise sağda konumlanarak sanki Lindelöf’ün üstüne gidecek gibi görünüyordu. Fakat sağdan oyun kurup, atakları solda olgunlaştırıp tekrar sağda bitirdiler. Stones’un geçen sene olduğu gibi sanki Rodri ile ön libero oynuyormuşçasına ileri çıkması pas kanallarını kapatması anlamında City’nin çok işine yaradı. Gvardiol’un stoper orjinli olması, Dias’ın garantör görüntüsü ve Walker’ın dinamizmi Stones’un rahat ileri çıkmasına imkan verdi. Bernardo Silva da kendini öne atarak Foden-Alvarez ikilisinin üstünden yük alarak Grealish’i olabildiğince aktif tutmaya çalıştı.City planının başarısını gösteren muhteşem bir görsel diyebiliriz.

City, önündeki Bournemouth maçından sonra zorlu bir fikstüre girecek. Chelsea’yi ağırladıktan sonra Liverpool ve Tottenham deplasmanlarına gidecekler. Bu dönem öncesi kazanılacak her puan onları rahatlatacaktır. Eminim Guardiola şimdiden o maçları düşünmeye başlamıştır. Bu haftalık Premier Lig Panorama’dan bu kadar, tekrar görüşmek üzere!

Yazan: Öner Tavtay

Editör: Doğa Üründül

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.