Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Türkiye İsrail’in kullandığı çeliğin yüzde 65’ini tedarik ediyor | Enerji uzmanı Ali Aktürk: “Açıklamalar iç politikaya yönelik, ciddi olan ticareti engeller”

Türkiye’nin İsrail ile ilişkilerinde siyasi gerilimlere rağmen, ekonomik ilişkilerinde istikrar bozulmuyor. Her kriz döneminin ardından iki ülke arasındaki dış ticaret hacmi artarken, Türkiye İsrail’in en çok ithalat yaptığı dördüncü ülke ve Türk firmalar, İsrail’in çelik pazarını domine ediyor. Medyascope’a konuşan Arif Aktürk’e göre de enerji ilişkilerinde olmayan anlaşmalar üzerinden iç politikaya yönelik mesajlar veriliyor.

Hamas’ın İsrail’e saldırısıyla başlayan ve İsrail’in Filistinli sivilleri gözetmeden karşılık verdiği bombardımanla devam eden savaşta bir ay geride kaldı. Türkiye’de iktidar cephesinden ve muhalefet partilerinden sert eleştiriler gelirken, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Hamas terör örgütü değildir” açıklaması tartışmalara yol açtı. Erdoğan’ın çıkışlarının Türkiye’nin yabancı yatırımcı arayışını olumsuz etkileyeceği iddia edilse de, Türkiye’nin İsrail’le ekonomik ilişkilerinde istikrar şimdiye kadar hep korundu. 

Konunun uzmanlarına göre, İsrail’in Hamas’la 7 Ekim’de başlayan savaşının neticesinde, Türkiye ile ekonomik ilişkilerinin ne olacağını öngörmek mümkün değil ancak AKP iktidarında artarak devam eden ilişkileri Medyascope inceledi.  

Türkiye, İsrail’in en çok ithalat yaptığı dördüncü ülke

Ticaret Bakanlığı’nın verilerine göre İsrail 9,8 milyon nüfusuyla ve 21,6 bin kilometrekare yüzölçümüyle Türkiye’ye kıyasla küçük bir ülke ancak kişi başına düşen gayri safi yurt içi hasıla (GSYH) 53,2 bin dolarla, Türkiye’nin yaklaşık beş katı. 

Türkiye ile İsrail arasında 1996 yılında Serbest Ticaret Anlaşması (STA) imzalandı, iki ülkenin sanayi ürünleri ithalatı karşılıklı olarak gümrük vergisinden muaf. İsrail, Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı 13. ülke. Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) raporunda, İsrail’in ithalatında dördüncü sırada yer alan Türkiye’nin payı, 2018’de yüzde 8’e kadar çıkarken, 2021’de yüzde 6 olarak ölçüldü. 

İsrail’in en büyük çelik tedarikçisi Türkiye

Türkiye’nin İsrail’e ihraç ettiği pek çok gıda ve tarım ürünü var ancak esas olarak İsrail’in demir-çelik pazarını Türkiye domine ediyor. Çelik İhracatçıları Birliği’ne (ÇİB) göre 2022’de Türkiye’nin toplam çelik ihracatı 21 milyar dolar tutarında gerçekleşti ve TİM raporunda Türkiye’nin 2021’de İsrail’e 1,4 milyar dolarlık çelik ihraç ettiği kayıt altına alındı. ÇİB Başkanı Adnan Arslan’ın başkanlığında 17 Türk çelik ihracatçı firma, eylül 2022’de ticareti artırmak için Tel Aviv’de İsrailli firmalarla bir araya geldi. Başkan Arslan, İsrail’in kullandığı çeliğin yüzde 65’ini Türkiye’deki üretici firmalardan ithal ettiğini de paylaştı. 

İsrail ile ticaret hacmi büyüyor

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 1994’ten bu yana Türkiye İsrail’e net ihracatçı konumunda ve AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından beri dış ticaret hacmindeki ivmelenme artıyor. Türkiye ile İsrail arasında farklı dönemlerde siyasi ve diplomatik gerilimler olsa da, dış ticaret hacminde kayda değer bir gerileme yaşanmadı. Son yıllara damga vuran siyasi gerilimlerin hemen ardından dış ticaret hacminde görülen büyüme ise dikkat çekici. 

Hafızalara kazınan siyasi gerilimler 

Türkiye ve İsrail ilişkileri, farklı dönemlerde farklı gerilimlere sahne oldu. AKP iktidarında, İsrail ile ilişkilerde hafızalara kazınan olaylar şunlar: 

– 2008-2009 Gazze Savaşı: 2008-2009’da İsrail’in Gazze’ye yönelik askeri operasyonu sırasında, Türkiye İsrail’i sert eleştirerek Gazze’ye yardım gönderdi ve İsrail’i operasyonu sonlandırmaya çağırdı. 

– 2009 Erdoğan’ın Davos’ta “one minute” çıkışı: İsviçre Davos’ta düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu’nda (WEF) “Gazze: Ortadoğu’da Barış Modeli” başlıklı panele dönemin türkiye Başbakanı Erdoğan ile dönemin İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres de davet edildi. Peres’in sözlerine tepki gösteren Erdoğan, sözünü kesmek isteyen moderatöre “One minute” diyerek itiraz etmiş ve Peres’e “Siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz” dedi. Erdoğan “Davos benim için bitmiştir” diyerek, paneli terk etti ve bir daha WEF’e katılmadı. Erdoğan’ın çıkışı büyük yankı uyandırdı.  

– 2010 Mavi Marmara Olayı: 31 Mayıs 2010’da, Gazze’ye yardım götürmek için yola çıkan filodaki Mavi Marmara gemisinde, İsrail askerleri dokuz Türkiye vatandaşını öldürdü, birçok kişiyi yaraladı. Mavi Marmara olayının ardından Türkiye, İsrail ile diplomatik ilişkilerini dondurdu. Türkiye’nin talebi üzerine İsrail, 2013 yılında özür dilemeyi kabul etti ve 20 milyon dolarlık bir tazminat anlaşması imzalandı. Bu anlaşma ile ilişkiler düzelmeye başladı.

Mavi Marmara, İsrail’le ilişkilerin iyiye gittiği dönemde yıllar sonra tekrar gündeme geldi. 2016’da Türkiye ve İsrail büyükelçilerini yeniden atama kararı aldı. Erdoğan, 20 milyon dolarlık tazminatın kabul edilmesini ve İsrail’le ilişki kurulmasını eleştirenlere “Siz kalkıp da Türkiye’den böyle bir insani yardımı götürmek için günün Başbakanına mı sordunuz” diye cevap verdi.

– 2017 Kudüs Krizi: ABD, aralık 2017’de Müslümanlar için kutsal kabul edilen Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdı. Erdoğan “Kudüs Müslümanların kırmızı çizgisidir” derken, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Dönem Başkanı olarak İstanbul’da İİT’yi topladı ve Doğu Kudüs’ün Filistin’in başkenti olduğunu duyuran bir deklarasyon yayınlandı. Kudüs krizi, ilişkilerde yeni bir gerilim kaynağı oldu.

– 2018 Büyük Dönüş Yürüyüşü: Mart 2018’de bşlayan “Büyük Dönüş Yürüyüşü”ne katılan Filistinlilere İsrail kuvvetlerinin saldırılarıyla tekrar gerilen Türkiye-İsrail ilişkileri sonucu, mayıs ayında büyükelçiler geri çağrıldı.

– 2021 çatışmaları: 6 Mayıs 2021’de İsrail Yüksek Mahkemesinin Kudüs’ün Şeyh Cerrah Mahallesinde oturan bazı Filistinli ailelerin evlerinden zorla çıkarılmasına ve başka bir yere yerleştirilmesine karar vermesi üzerine çatışmalar başladı. Ardından Mescid-i Aksa’daki Filistinlilere İsrail’in saldırısından sonra başlayan protestolarla çatışmalar büyüdü ve karşılıklı saldırılara dönüşerek devam etti. Erdoğan, dünyayı İsrail’e karşı adım atmaya çağırırken, “Zalim İsrail, terör devleti İsrail, Kudüs’teki Müslümanlara acımasızca ve etik olmayan bir şekilde saldırıyor” dedi ve TBMM’de grubu bulunan bütün partiler, ortak bildiriyle İsrail’i kınadı. 

Son dönemde ilişkiler normalleşme yolundaydı

Hamas’ın saldırısıyla başlayan savaştan önce Türkiye-İsrail ilişkileri normalleşme yolundaydı. 2007 yılından sonra devlet başkanı düzeyinde ilk ziyaret mart 2022’de, devlet başkanı düzeyinde ilk kez, mart 2022’de İsrail Devlet Başkanı Isaac Herzog’un Türkiye’ye gelmesiyle gerçekleşti. 2022 yılı içinde Türkiye’nin Ticaret, Sanayi ve Teknoloji, Dışişleri, Milli Savunma bakanları ile İsrail’den mevkidaşları arasındaki temaslar da arttı. 2018’den itibaren diplomatik ilişkiler maslahatgüzar seviyesinde temsil ediliyordu, yani büyükelçi atanmadan ilişkiler vekaleten görev yapan diplomatlar tarafından yürütülüyordu. Aralık 2022’de ise büyükelçiler atandı. 

Erdoğan, eylül ayında New York’ta düzenlenen 78’inci Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ziyaretinde yaptığı açıklamada, İsrail’le enerji sondaj çalışmasını başlatacaklarını söylemiş ve “Sadece Türkiye’ye değil, Türkiye’den aynı zamanda Avrupa’ya da enerji nakil hatlarını işletmeye başlayacağız” demişti. Ekim ayı içinde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar’ın da İsrail’e gitmesi bekleniyordu ancak iptal edildi. 

Türkiye-İsrail ilişkileri neden önemli?

İsrail, 14 Mayıs 1948’de Filistin toprakları üzerinde kuruluşunu ilan etti ve mart 1949’da Türkiye, nüfusunun çoğunluğu Müslüman olup İsrail’i tanıyan ilk ülke oldu. İsrail ile Arap devletlerinin çatışmaları, Türkiye-İsrail ilişkilerini gerilimli hale getirse de 1990’lar itibariyle iki ülke arasında askeri, ekonomik ve turizm alanlarında işbirliği arttı. İsrail, Türkiye ile ilişkileri sürdürmeyi önemsiyor çünkü Arap olmayıp İslam dünyasıyla iyi ilişkilere sahip ve bölgede siyasi ve ekonomik ilişki kurabileceği bir aktör olarak görüyor. Türkiye ise Doğu Akdeniz’de enerji faaliyetleri başta olmak üzere, İsrail ile işbirliğinden vazgeçemiyor.

Konunun uzmanlarına göre, AKP iktidara geldiğinden bu yana Erdoğan’ın Filistin-İsrail savaşlarında dikkat çeken çıkışları, Ortadoğu’da etkinliğini artırmak ve Filistin meselesinde aktif rol alarak, bölgesel liderliği üstlenmek amacı taşıyor. Son zamanlarda Erdoğan’ın Hamas’ı sahiplenen sözleri ise, daha çok iç siyaseti dizayn etmeye yönelik olarak yorumlanıyor. 

İsrail’le olmayan anlaşmalar mı iptal ediliyor?

ABD merkezli Bloomberg, Erdoğan’ın Hamas’ı sahiplenen açıklamalarından sonra, İsrail ile planlanan sondaj ve doğal gaz boru hattı çalışmalarının askıya alındığını iddia etti. Bu iddia Türkiye basınında, Türkiye’nin boru hattı projesini rafa kaldırdığı şeklinde geniş yer buldu. Medyascope’a konuşan Enerji uzmanı Ali Arif Aktürk, herhangi bir gelişme ya da imza olmadığına dikkat çekti. Aktürk, boru hattı projesinin arka planını şöyle anlattı: 

2014-15 yıllarında İsrail, offshore (yerleşik olduğu ülke dışında yapılan yatırımlar) derin deniz boru hattı yaparak, hem Türkiye hem Avrupa pazarına göndermek istemişti. O dönemde, Enerji Bakanı Taner Yıldız görevdeyken, Turcas, Zorlu gibi şirketlerle yapılmak üzere özel sektör adres gösterildi. Bu özel sektörün üstesinden gelebileceği proje değil çünkü siyasi riskleri olan, siyasi destek gerektiren bir proje. Hem İsrail, hem Türkiye Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin tarafı değil. Kıbrıs sorunu hâlen ortada. İsrail’in Lübnan’la offshore’unda bir uyuşmazlığı var. Yani bunlar ortadayken özel sektörün üstesinden gelebileceği bir şey yoktu.

“Erdoğan’ın Netanyahu’yla görüşmesi ‘geyik muhabbetiydi’”

Sonra elçiler çekildi, diplomatik ilişkilerimizi maslahatgüzar şeklinde minimuma indirdik. Birkaç ay önce büyükelçi atadık. En sonunda Cumhurbaşkanı Erdoğan Netanyahu’yla New York’ta görüştü, o görüşmede Enerji Bakanı da vardı. O görüşme aslında bir iyi niyet, amiyane tabirle geyik muhabbetiydi. Sanırım Cumhurbaşkanı’nın ‘Şu boru hattını yapalım, bıraktığımız yerden devam edelim’ şeklinde bir yaklaşımı oldu, ki artık bu işlerde bıraktığı yerden devam olmuyor.

“Olmayan bir şeyi ‘Rafa kaldırdık’ diyoruz, iç kamuoyuna oynuyoruz”

Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış diye bir laf var. Gazze olayları olduktan sonra elle tutulur olmayan bir şeyi ‘Biz rafa kaldırdık’ diyoruz, iç kamuoyuna oynuyoruz. Durum bundan ibaret. Bir İsrailli ya da bir yatırımcı boru hattıyla Türkiye gibi riskli bir ülkeye enerji kaynağını bağlamaz. Boru hattında hem kaynak ülkenin, hem transit ülkenin, hem pazar ülkesinin riski önemli. Türkiye’nin zaten güvenilirliği konusunda soru işaretleri var, pamuk ipliğine bağlı ilişkiler. ‘Avrupa’ya boru hattını götürüyorum’ desen, Avrupa İkinci Dünya Savaşı’ndan beri Rus gazını alıyorken bir anda vanaları kapadı. Dolayısıyla akıllı bir yatırımcı, LNG (sıvılaştırılmış doğalgaz) ile tüm dünya pazarlarına götürür, ki İsrail de onu tercih ediyor.

“Türkiye’ye gelen Mısır gazının bir kısmı İsrail gazı”

İsrail’in gaz ve petrol sektöründe önemli ilerleme kaydettiğini söyleyen Aktürk, Tamar’dan, Leviathan’dan gaz üretip, Mısır’daki iki LNG terminaline gönderdiğini belirtti. Burada işlenen gazın dünyaya Mısır gazı diye satıldığına dikkat çeken Aktürk, “Türkiye’ye 2022’de 2,5 milyar metreküp Mısır gazı geldi, bunun bir kısmı da İsrail gazıydı. Ne kadarının İsrail, ne kadarının Mısır gazı olduğunu ayrıştırmak çok zor” diye konuştu.

“Siyaseten iyi niyet anlaşmaları hep imzalanır, çoğu hayata geçmez”

Türkiye’nin, anlaşmalara değil “niyetlere” dayalı olarak ilerleyen enerji ilişkilerini başka ülkelerle de kurduğunu anlatan Aktürk, şöyle konuştu: 

Siyaseten iyi niyet anlaşmaları, karma ekonomik komisyon toplantılarında hep imzalanır ve çoğu da hayata geçmez. Ben daha gaz sektörüne girmemiştim, 1986’larda Turgut Özal hayattayken Katar’dan Türkiye’ye boru hattı konuşulurdu. Hala birileri ‘Katar’dan boru hattı Suriye’ye, Irak’a geçecek, Türkiye’ye gelecek’ diye konuşuyor. Türkiye, Türkmen gazıyla ilgili 1999 yılında bağlayıcı bir alım satım sözleşmesi ve devletler arası anlaşma imzaladı. 1999 bakın, yıl 2024 oluyor ve halen EPDK’nin internet sitesinde BOTAŞ’ın Türkmenistan’dan ithalat lisansı vardır. Geçerli bir lisans ama gelin görün ki anlaşma kadük oldu. Ordadaki fiyat formülüyle artık hesaplayamazsınız, referans verdiğiniz ürünler artık kullanılmıyor ama halen biz Türkmenistan gazını söyleriz.

“Açıklamalar iç politikaya yönelik, ciddi olan ticareti engeller”

İç politikayla reel politiği ayırmak gerektiğini vurgulayan Aktürk, Erdoğan’ın konuyla ilgili açıklamalarının radikalleşmesine ilişkin şunları söyledi: 

Herkes biliyor ki, bunlar iç politikaya yönelik açıklamalar. İsrail konusunda ya da Hamas konusunda sert demeç verip, ondan sonra İsveç’in NATO’ya üyeliği onaylanıyor. Daha iki-üç hafta önce orada Kur’an yakılıyordu, ‘PKK-YPG destekleniyor’ deniyordu. İki-üç haftada ne değişti? Reel politikle iç politikaya yönelik açıklamaları Batı çok iyi biliyor. Geçen (28 Ekim’de) İstanbul’da yapılan miting tümüyle iç politikaya endeksli bir mitingti. Mersin, Antalya, İzmir, hatta İzmit limanlarından her gün bir sürü gemi kalkıp, İsrail limanlarına gidiyor. Mal götürüyor, petrol götürüyor, ürün götürüyor. Ciddi olan burada yaptırım uygular, ticareti engeller.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.