Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Türk milliyetçisi eşcinseller anlatıyor: “LGBTİ+ hareketinin Kürt hareketi ile dirsek teması, bizi daha marjinal bir yere çekiyor”

LGBTİ+’lar 2023’te seçim süreci boyunca siyasetçilerin gündeminde yer aldı. Bu yıl, tüm yasaklara rağmen düzenlenen Onur Yürüyüşü’nde atılan sloganlar da sosyal medyada fazlaca konuşuldu. LGBTİ+ hareketinin durduğu yere, yürüyüşlerde atılan sloganlara hareket içinden de itiraz geliyor. İtirazlara göre LGBTİ+ hareketi, Kürt hareketiyle fazla dirsek teması kuruyor. İki eşcinsel erkekle, LGBTİ+ hareketine eleştirilerini, Kürt hareketiyle ortak noktalarını ve siyasi partilerin LGBTİ+ politikalarını konuştuk.

2023 Genel Seçimleri öncesinde her adayın ve siyasi partinin söylemlerinde LGBTİ+’lar sıkça kendine yer buldu. LGBTİ+’lar siyasiler tarafından sıklıkla hedef gösterildi, partiler birbirini “LGBTİ’li” olmakla suçladı. Bütün bu süreç boyunca LGBTİ+’lar kriminalize edildi.

Bu yıl bütün engellemelere rağmen Onur Yürüyüşü, 2023 Haziran’da İstanbul-Nişantaşı sokaklarında düzenlendi. LGBTİ+’lar Onur Ayı’nı gözaltı ve polis şiddeti altında kutladı.

“Kürdistan vardır, lubunyalar vardır”

10 yıl aradan sonra, 2023 Haziran’da bir başka yürüyüş daha düzenlendi: Trans Onur Yürüyüşü. 21. İstanbul Onur Yürüyüşü’nden bir hafta önce düzenlenen Trans Onur Yürüyüşü’nde katledilen translar anıldı, trans intiharlarının politik olduğu söylendi ve “Translar vardır” sloganları atıldı. Bütün atılan sloganlar arasında bir slogan, sosyal medyada büyük tartışmalara yol açtı: “Kürdistan vardır, lubunyalar vardır”

Söz konusu sloganı eleştiren bazı LGBTİ+’lar, sloganın ayrılıkçı olduğunu, translarla bir ilgisi olmadığını, kapsayıcılıktan uzak olduğunu dile getirdiler. Onur Yürüyüşleri’nde atılan benzer sloganlar, her sene aynı tartışmayı da beraberinde getiriyor.

LGBTİ+’lar arasında pek çok farklı siyasi görüşe sahip kişi var. Onur Yürüyüşleri’nde açılan pankartlardan memnun olmayan kişiler arasında Arda* ve Emre* de yer alıyor. Arda 28 yaşında, kendini eşcinsel erkek olarak tanımlıyor. Türk milliyetçisi olduğunu dile getiren Arda, kendini muhalefette konumlandırıyor ve son seçimlerde oyunu Cumhuriyet Halk Partisi’nden (CHP) yana kullanmış. 

Arda, LGBTİ+’ların 2013’e kadar hak kazanımları noktasında belirli bir seviyeye geldiğini ancak son yıllarda eşcinsellik karşıtı bir siyasi mekanizma ile karşı karşıya olduklarını belirtiyor. 

LGBTİ+’ları temsil eden net bir topluluk olduğunu düşünmeyen Arda’ya göre böyle bir çerçeve çizmek doğru değil çünkü LGBTİ+’lar, siyasal, sosyal ve kişisel hayatlarında birbirlerinden çok farklı inançlara, görüşlere ve özgeçmişlere sahip kişiler. Türkiye’de öne çıkan LGBTİ+ aktivizmi yapan kuruluşların sosyalizme ve Kürt hareketine yakın olduğunu düşünen Arda, bu yakınlığın, bahsettiği kuruluşlar içinde yer almayı zorlaştırdığını düşünüyor.

“Eşcinsellerin hepsi DEM ve TİP’e oy veriyor gibi bir izlenim var”

Onur Yürüyüşleri’ndeki ayrılıkçı ve ırkçı pankartlara karşı olduğunu ve bu pankartların yanında bulunmanın kendisine iyi hissettirmediğini anlatan Arda, şöyle devam ediyor:

“Aynı pankartları 8 Mart’ta, 25 Kasım’da da görüyoruz. Türkiye’nin bir ulus devleti olmasının karşısında duran pankartları görmekten kesinlikle rahatsız oluyorum. Kürt hareketini ve LGBTİ+ hareketini neden birbirinden ayırt edemiyoruz? Bunun sebebi de ortada: Diğer muhalefet partilerden (DEM ve TİP dışında) açık bir şekilde ‘LGBTİ+ hakları, insan haklarıdır’ ifadesini duyamıyoruz. Bunu en açık şekilde dile getiren Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM) ile Türkiye İşçi Partisi (TİP) var. Dolayısıyla eşcinsellerin hepsi, bu partilere oy veriyormuş gibi bir izlenim ortaya çıkıyor. Siyasi konjonktürde değişmesi gereken en temel sorunlardan biri bu.”

Kürt hareketinin savunucularının Türkiye’de zaten “marjinal” kabul edildiğini aktaran Arda, “Bunun yanına LGBTİ+ kimliğinizi koymaktan imtina etmeyebiliyorsunuz. Çünkü tabiri caizse toplum tarafından zaten bir kere ‘kırmızı çarpı’ ile işaretlenmişsiniz ama ortalama hayat süren bir insansanız, hali hazırda desteklediğiniz parti de sizin cinsel yönelim ya da cinsiyet kimliğinizi kapsayıcı bir düstur ortaya koyamıyorsa, siz varoluşunuzun meşrulaştırılması ile ilgili bir duruş sergileyemiyorsunuz. Ya da sergilememeyi tercih ediyorsunuz çünkü ‘normal’ olarak hayatınızı sürdürmek gibi bir derdiniz oluyor” diye konuşuyor. 

İYİ Parti ve CHP’nin düzenlenen LGBTİ+ karşıtı mitinglere “Arkadaşlar, bu yaşanan saçmalığın daniskasıdır, izlediği filmle kimse eşcinsel olamaz” demediklerini dile getiren Arda’ya göre insanlar, “LGBTİ+’ları kim destekliyor, TİP ve DEM. Bunlar zaten marjinaller” diye düşünüyor. Arda’ya göre bu rahatsız edici durumun en büyük sorumlusu, geri kalan muhalefet unsurları. 

Boğaziçi Üniversitesi’nde okuyan Emre* 21 yaşında, kendini eşcinsel erkek olarak tanımlıyor. “Ulusçu” olduğunu dile getiren Emre, son seçimlerde oyunu CHP’den yana kullanmış. Arda ile benzer fikirlere ve rahatsızlıklara sahip olan Emre, bazı noktalarda daha farklı düşünüyor. Emre’ye göre tek bir LGBTİ+ hareketi olmamalı, farklı konularda ve hak arayışında ayrışan insanlar olabiliyor. Bunun içinden sıyrılan ve öne çıkan ekipler olabiliyor ve bu grup, bütün LGBTİ+’ları temsil ediyor gibi gözükebiliyor, hatta bu yüzden LGBTİ+’lar daha fazla marjinalize edilebiliyor. Emre’ye göre bu algı kırılmalı.

“LGBTİ+ hareketinin Kürt hareketi ile dirsek teması bizi daha marjinal bir yere çekiyor”

Örneğin Emre, İstanbul Pride topluluğunda farklı görüşlerin eksik olduğunu düşünüyor. Bunun sahada tek seslilik meydana getirdiğini belirten Emre, “Ben bunun çok sesli bir alana dönüşmesi gerektiğini düşünüyorum. Bence Kürt hareketi ve LGBTİ+ hareketinin ortak bir yanı yok. Ulus devleti savunuyorum ve Kürt hareketi ile dirsek teması, bizi daha marjinal bir yere çekiyor, DEM ya da farklı sol örgütlerle özdeşleştiriyor. Ancak LGBTİ+ hareketi, çok farklı siyasi görüşleri barındırıyor, çok kapsamlı. Bu yüzden alternatifleri savunuyorum. Tekelleşme, LGBTİ+ hareketini daha radikal bir yere çekiyor ve çok sesliliği azaltıyor” diyor.

LGBTİ+’lar konusunda hiçbir partiyi samimi bulmadığını dile getiren Emre, partilerin içinde LGBTİ+ hareketi konusunda bilgili ve yetkin insanlar olduğunu, LGBTİ+’lar ile olan temasların da zaten o bilgili ve yetkin insanlar üzerinden yapıldığı söylüyor fakat şöyle devam ediyor:

“Bu devasa partiler içinde bahsettiğim bilgili ve yetkin insanlar azınlık. Bir şekilde, bu insanların seslerinin genel merkeze ulaşması engelleniyor, törpüleniyor. Samimi değiller. Temaslar, temas seviyesinde kalıyor, bir politikaya dönüşmüyor. CHP açıkça ‘LGBTİ+ hakları, insan haklarıdır’ diyemiyor, bu zedeleyici. Ben DEM’in bu konuda daha iyi olduğunu düşünmüyorum. Bu alandan istifade ediyor.”

“DEM’de bir kanat, LGBTİ+ hareketini meşruiyet kazanmak için kullanıyor”

LGBTİ+ politikaları konusunda TİP ve DEM Parti’de bir samimiyetsizlik ve ikiyüzlülük olduğunu dile getiren Emre, “DEM Parti’nin yönetimini üstlenen ‘Apocular’, LGBTİ+ hareketini kullanarak kendilerine bir meşruiyet alanı kazandırmaya çalışıyorlar. Batılı, seküler, demokrat kişilere karşı meşruiyet kazanmak için hareketi kullanıyorlar. Bu bizim hareketimizi tehlikeye atıyor. İki yüzlülüğü burada buluyorum” diyor.

*Editör notu: Röportaj yaptığımız kişiler, güvenlik gerekçesiyle isminin kullanılmasını istemedi.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.