Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

İlahiyat profesörlerinin gözünden Kızıl Goncalar: “Anlatılanlar gerçeklerin çok azı”

Özgü Namal ve Özcan Deniz’in başrollerinde yer aldığı ve FOX TV’deki GOLD Yapım imzalı Kızıl Goncalar, yayınlandığı günden beri tarikat ve cemaatlere yönelik sahneleri nedeniyle hedef haline geldi. Medyascope’a konuşan ilahiyat profesörleri, dizide geçen sahneler için “Gerçek hayatta yaşananların çok azı gösteriliyor” yorumunu yaptı. Sakalını kesmek zorunda kalan tarikat üyesi, çocukların dövülmesi, bir müridin kendini kırbaçlayarak affedileceğini düşünmesi gibi görüntüler içeren sahnelerde yaşananların gerçek hayatla eşleştiğini söyleyen profesörler, “İlerleyen bölümler daha vurucu olmalı” görüşünde.

FOX TV’de yayınlanan Kızıl Goncalar dizisi kamuoyunda tartışma yaratmaya devam ediyor. Dizideki muhafazakâr toplum kesimlerinin ve İslami tarikat-cemaatlerin temsiliyle ilgili sahneler hem övgü hem tepki aldı. Bazı kesimler “algı operasyonu yapmakla” suçladıkları Kızıl Goncalar’ın yayından kaldırılmasını isterken, bazıları da diziyi “gerçekçi” bir yapım olarak yorumladı ve yayına devam etmesi gerektiğini düşündü.

Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), diziyle ilgili şikayetler sonrası kanala idari para cezası ile iki kez program durdurma cezası verdi. Cezanın “toplumun milli ve manevi değerlerine aykırılık” gerekçesiyle verildiği açıklandı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı iki mekandaki çekim izinleri iptal edildi, set Fatih’ten Beykoz Kundura Fabrikası’na taşındı.

Kızıl Goncalar tartışılırken ilahiyat profesörleri, Medyascope’a dizideki sahnelerin gerçek hayatla ne kadar bağdaştığını anlattı.

“Sahneler gerçeği yansıtıyor, anlatılanlar az kalır”

Türkiye’de siyasetin devamlı olarak tarikat ve cemaatlere alan açtığını, bunun da oy kaygısıyla yapıldığı görüşünde olan Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Maraş, bu yapıların toplumu kutuplaştırdığını söyledi.

Maraş, dizide sakalını kesmek zorunda kalan tarikat üyesinin ve bir müridin kendini kırbaçlayarak affedileceğini düşünmesinin yer aldığı sahnelerin gerçek hayatla eşleştiğini hatta yaşanılanlara kıyasla anlatılanların az kaldığını aktardı:

“Bu yapılar dışarıdan göründüğü gibi değiller. Adeta yeni bir din uydurup gruplarını buna inandırıyorlar. Bir cemaat veya tarikat ‘şu partiye oy verin, kız çocuklarını okutmayın’ dediği zaman buna riayet etmeyen kişilerle ilişiklerini tamamen keserler. Yaptıkları zikirlere bile almazlar. Adeta tekfir ederler.”

Cemaat üyelerinin kendi çocuklarını “sübyan mektepleri” adıyla kurulan medrese öncesi yapılara gönderdiğini, okul diplomalarını da dışarıdan aldıklarını söyleyen Maraş, bu kişilerin çocuklarını imam-hatip ve ilahiyatlarda da okutmadıklarını ekledi:

Onların tabiriyle ‘T.C.’nin okullarına’ göndermek istemezler. Tarikat ve cemaatlerin hemen hepsi karşı devrimci yapılardır. Onlar için Türkiye, darü’l-harptir yani İslam ülkesi değildir. Onlara göre mevcut yapıyı yıkıp din merkezli bir devlet kurmadan İslam ülkesi olmaz. Bu yapılara mensup kişilere göre eğitim, şeyhlerinin kitaplarının ezbere okutulmasından ibaret.

“Ezber yapamayan öğrenci falakaya yatırılıyor”

Tarikat ve cemaatlerin tek tip insan yetiştirdiğini anlatan Maraş, mensupların “klan içi evlilik” yapmaya gayret gösterdiklerini söyledi.

Maraş, dizide geçen çocuk tokatlama sahnesinin çok basit bir bahane ile oluşturulduğunu söyledi, “Sahnede yaşandığı gibi ezberini tamamlayamamış öğrencilerin dayak yemesi ve falakaya yatırılması çok sık yaşanan bir gerçek” dedi.

Kızıl Goncalar’ın ikinci bölümünde Özgü Namal’ın canlandırdığı Meryem karakteri, dergahtaki erkek müridleri geçerek şeyhle görüştü. Sahneyi mantıklı bulmayan Maraş, bu yapılarda haremlik ve selamlık, kadın-erkek ayrımına çok önem verildiğine dikkat çekti:

“Kadınlar hep ikincil ve edilgendir. Bu yapılardaki insan faktörü toplumun diğer kesimlerinden farksızdır. Bu yüzden toplumdaki her türlü sapkınlık buralarda da görülse de bu yapılar bunu gizlerler. Kol kırılır yen içinde kalır. Bu yapılar içerisinde öyleleri vardır ki her türlü ahlaksızlık ve istismar söz konusudur.”

Meryem karakterinin erkek müridlerin içinden geçerek şeyhle görüştüğü sahne

“Tarikat ve cemaatlerin entelektüel temelleri yoktur”

Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Zeki İşcan da dizinin en başarılı yanlarından birinin şeyhe bağlanma ritüeli olduğunu söyledi. Tarikat ve cemaat bünyesindeki baskı sahnelerinin de gerçeği yansıttığını dile getiren İşcan, bu yapıların savaş çağrısı yapan, suçlayıcı ve baskıcı dil kullandıklarını aktardı.

Dizideki giyim, kuşamın da gerçek hayatla eşleştiğini söyleyen İşcan, “Tarikat ve cemaatlerin entelektüel temelleri yoktur. Sarık, tespih, çarşaf gibi şeklî dindarlık üzerinde durulur. Bu yapıların en tehlikeli özelliği bireyi ortadan kaldırır, insanı kolektif yapıya kurban eder, cemaatçi yapıyı ortaya çıkarır” dedi.

Kadınların yaşamının sahnelendiği bölümlerin gerçek hayatla uyuştuğunu belirten İşcan, “Üyesi olduğu yapının emrini dinlemeyen ve istenmeyen yerde çalışan kadının tarikat içinde tepkiyle karşılaşması gerçek yaşamla da bağdaşıyor” diye devam etti.

Dizide hem muhafazakâr hem seküler hayat tarzını benimseyen kadınların yaşadığı sorunların anlatıldığını hatırlatan İşcan, ilk bölümde tehlikeli madde kullanan kız çocuğu ile annesinin hikayesine değinen sahneyi örnek gösterdi. Sahnede Levent’in (Özcan Deniz) kızı Mira’nın (Esma Yılmaz) kendi içinde yaşadığı problemler gösterilirken annesi Beste (Hazal Türesan) ile yaşadığı sıkıntılar da ekrana yansıtılıyor.

Dizide, Meryem ve ailesi memleketlerinde yaşanan depremden sonra İstanbul’a göç ediyor ve şehre gelince “Faniler” isimli tarikata dahil oluyorlar. Kendini korumak adına bu gibi cemaatlere dahil olmanın gerçek hayatta da yaşandığını aktaran İşcan, bu durumu “güven pahasına özgürlük elden gidiyor” diyerek yorumladı.

“Tarikat ve cemaatlerde kadının değeri yok”

İlahiyatçı, felsefeci Prof. Dr. Şahin Filiz de dizide gösterilenlerin aksine tarikat ve cemaatlerde yaşananların daha derin olduğunu vurguladı.

Dizinin “gerici, yobaz, cahil” kitlelerin hedefi haline özellikle getirildiğini söyleyen Filiz, bu yapılarda kadının değerinin, varlığının olmadığının altını çizdi:

“Cemaat ve tarikatlarda kadın, ‘suçlu ve şeytan’ olarak görülür. Bu yapılar, kadın erkek ilişkisini sosyal yaşamda yasaklarken, kadını kullanıyor ve bunu din adına yaptığını iddia ediyor.”

Sanatın etkisi ve sansür korkusu nedeniyle de gerçeklerin ekrana tam olarak yansıtılamadığını belirten Filiz, gerçek hayatta tarikat ve cemaatlerde şiddetin dizide görünenden daha fazla olduğunu aktardı. Çocukların ailesine, anne ve babasına düşman edildiğini belirterek cinsel istismarın varlığına da değinen Filiz, bu yapıların bilgi ve bilimi sevmediği görüşünde:

Sadece şeyhlerine tapmazlar, ürettikleri sembollere de tapılmasını isterler. Örneğin sakal, giysi gibi. Buna uymayan mürid, tarikattan dışlanır. Bu tarikatlar, cemaatler paganisttir, putperesttir.”

Gerçek yaşamda tarikat ve cemaatlerde Türkçe’nin çok iyi konuşulmadığını ancak dizide iyi seviyede konuşulduğunu söyleyen Filiz, bu yapılarda Arapça ve Farsça kelimelerin daha yoğun kullandığını söyledi.

Bu yapılara mensup kişilerin semboller ve işaretlerle de iletişim kurduklarını belirten Filiz, durumu şu örnekle açıkladı: “Şeyhin resmini alıp rabıta yaparlar. Bu yapılar Tanrı ile konuştuklarını, mucize yarattıklarını söyler. Aslında bunların doğru olmadığı atıf yapılarak anlatılabilirdi. Neyin doğru olduğu, gerçek İslam’ın ne olduğu gösterilebilirdi. Bu amaçla ilahiyatçılardan, alanda çalışan uzmanlardan destek alınabilirdi.”

Devletin tarikat ve cemaatlere ihtiyacı olmadığının altını çizen Filiz, bu yapıların devlet erkini ele geçirmeyi, paylaşmayı hedeflediklerini söyledi. “Çağdaş, sosyal, laik, hukuk devletinde bu yapılara yer yoktur” diyen Filiz, hukuk karşısında tarikat ve cemaatlerin faaliyet gösteremeyeceklerini ekledi.

Kızıl Goncalar ne anlatıyor?

Kızıl Goncalar’ın ilk bölümü 18 Aralık, ikinci bölümü ise 25 Aralık’ta yayınlandı. Dizinin yönetmenleri Ömür Atay ve Özgür Sevimli. Senaryo yazarı ise Necati Şahin. Kızıl Goncalar’da başrolleri Özgü Namal ve Özcan Deniz paylaşıyor.

Dizide, yaşamları kesişen doktor Levent ile bir dini cemaatin içinde yaşayan Meryem’in ve çevrelerindekilerin yaşadıkları anlatılıyor. Yapımda muhafazakâr- seküler kimliklere, yaşam tarzlarına, tarikat ve cemaatlere vurgu yapılıyor.

Kızıl Goncalar’da dini cemaatler içindeki kadınların ve kız çocuklarının yaşantısına da değinilirken cemaatin tarikatın yapılarına da ışık tutuluyor.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.