Aylin Dağsalgüler: “Kızıl Goncalar dizisinde her iki kesimin de çatışmalı meseleleri gayet güzel anlatıldı, herkes biraz sakinleşmeli”

Program editörü: Aliye Altınışık 

Bir süredir televizyon dizilerinde birbirinden farklı hayat tarzları ele alınıyor. Daha seküler yaşam biçimi olan ailelerle, muhafazakâr ailelerin karşılaştığı bu hikâyeler, toplumsal dinamiklerin parçası da olduğu için çok ilgi görüyor. Kızılcık Şerbeti, Ömer gibi dizilerin yanına şimdi de Kızıl Goncalar eklendi. İlk bölümün ardından sosyal medyada tepki alan dizi, ikinci bölümüyle de cemaat ve tarikatların hedefinde. Hatta dizinin çekim izinleri bazı resmi kurumlar tarafından iptal edildi. Dizinin başrolünü Özgü Namal ve Özcan Deniz paylaşıyor. Eşi, çevresi ve kendisi bir tarikat mensubu olan Meryem ile babası 28 Şubat döneminde subay olan doktor Levent’in hikâyelerini konu alıyor.

İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Medya Bölümü’nden Doktor Öğretim Üyesi Aylin Dağsalgüler dizide ele alınan kız çocuklarının okula gönderilmemesi, Kuran kursları, tarikatlar, deprem, zorunlu göç, taciz, 28 Şubat, referandum, kadın istihdamı, sağlık ve eğitim sistemi gibi konuların bir anda ele alınmasını sert bulduğunu ancak ikinci bölümde işlerin değiştiğini söylüyor. Dizinin yavaş yavaş oturmaya başladığını belirten Dağsalgüler, dizilerdeki temsiliyetlerin her zaman gerçek hayattaki gibi olamayacağını söylüyor: 

“Ekranda hiçbir zaman doğru bir temsiliyet yok. Ekranda temsiliyeti çalışan biz akademisyenler, buradaki sorunların, temsil edilmeyen grupların neden gösterilmediği üzerine çalışırız. Gösterilenler de hep eğilip bükülür. Bir imamın tanıdığımız 10 ayrı insanın özelliğini taşıdığını görebiliriz. Bir doktor, beş benzemez insanın özelliklerini alabilir. ‘Bu kadar da olur mu?’ dedirtir izleyiciye. Tutarlılık ararız. Çünkü gerçek hayatta da tutarlılık ararız. Ama ekran, bu arayacağımız yer değil. Bu ekran üzerinden bir toplum okuması yapıyoruz. Birisi bir ucundan, bir başkası başka ucundan anlatabilir. Anlatılmayan konuları ekrana getirdiği için dikkat çekti. Ama herkes sakinleşsin. Çünkü her iki kesimin de çatışmalı meselelerini gayet güzel anlattılar.”

Dağsalgüler, ikinci bölümle birlikte iki kesimin çatışmalı alanında din ile bilimin karşı karşıya geldiğini hatırlattı. İkinci bölümün izleyiciye “Din hakikat ile uğraşıyorsa, bilim de akılla uğraşıyor. Hakikat kabul edilen bir şey, bilim ise açıklanabilir bir şey” dediğini aktaran Dağsalgüler, modernite tarihinin de bu iki zıtlık üzerine kurulduğunu vurguladı: 

“Dizede ise ikisinin de yan yana durabileceğini söyleyen iki karakter var. Suavi karakteri Zeynep karakterine genetik mühendisliğini Kuran’dan referans vererek anlatıyor. Zeynep ise Suavi’ye 28 Şubatçı olduğu için duyduğu öfkeyi mantık problemiyle yani bilimle anlatıyor. Aslında birbirlerinin dilinden konuşmayı öğreniyorlar.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.