Xabi Alonso’nun muhteşem deneyi: Bayer Leverkusen’in namağlup sezonu devam ediyor

Geçen sezonun ardından yeni takviyelerle Bayer Leverkusen’i Avrupa’nın beş büyük ligindeki tek namağlup takımına dönüştüren Xabi Alonso’nun taktiğini ve oyuncuların performanslarını Medyascope Spor Servisi’nden Öner Tavtay sizler için analiz etti.

Xabi Alonso’nun muhteşem deneyi: Bayer Leverkusen’in namağlup sezonu devam ediyor

Şampiyonlar Ligi vizesi aldıran ve ligi 3. sırada bitirmelerini sağlayan Gerard Seoane’nin geçen sezonki korkunç açılışından sonra biletinin kesilmesi uzun sürmemişti. Ligdeki 4-0’lık Bayern Münih mağlubiyetinin ardından Şampiyonlar Ligi’ndeki 2-0’lık Porto yenilgisi Seoane’nin kovulmasına yol açtı. Hemen yerine en son Real Sociedad B takımına çalıştıran Xabi Alonso getirilince soru işaretleri de beraberinde geldi. Daha önce A takım bile çalıştırmamış bir hocanın Şampiyonlar Ligi’nde mücadele eden ve geçen sezonu 3. sırada bitirmiş bir takıma getirilmesini çılgınlık olarak gören bir çok kesim vardı. Fakat Xabi Alonso herkesi yanıltmayı başardı. Neredeyse ligin dibine demir atmış Bayer Leverkusen’i alıp 6. sıraya kadar çıkarıp Avrupa Ligi vizesi aldırdı. Şampiyonlar Ligi’nde ise grubu 3. bitirdiler ve Avrupa Ligi’nde yarı final gördüler. Tabii ki bu başarıdan sonra bu sene neler göstereceği merak ediliyordu. Gelin hep beraber bu sezonki Leverkusen’in değişimine birlikte bakalım.

Xabi Alonso, geçen sezon takımın ofans gücünü özellikle sağ kanada yıkmıştı. Frimpong ve Diaby ikilisi inanılmaz bir performans sergileyerek Xabi’nin sisteminin temel dişlilerini oluşturmuştu. Fakat sezon sonu Diaby’nin ayrılıp Aston Villa’ya gitmesiyle birlikte bir sistem değişikliği bekleniyordu. 3-4-3 sisteminde bir farklılık olmasa da pozisyon anlamında değişikliğe gidildi.

Kaleci ve savunma oyuncuları aynı şekilde korundu. Ayrılmak isteyen Tah, kalmaya ikna edildi. Tottenham’ın listesinde yer alan Tapsoba da takımda kaldı. Orta sahaya Arsenal’den Xhaka takviye edildi. Sol kanat bek bölgesine ise Benfica ile sözleşmesi biten Alex Grimaldo transfer edildi. Schick’in sakatlık problemleri, Hlozek’in beklenen patlamayı yapamaması ve Sardar Azmoun’un formsuzluğu yeni bir golcü arayışına sebep vermiş, 20 milyon euro karşılığında Union Saint-Guilloise’in golcüsü Victor Boniface takıma katılmıştı. Esas sürpriz olan ise Moussa Diaby’nin yerine Borussia Mönchengladbach’tan Jonas Hofmann’ın transfer edilmesiydi. Profil olarak birbiriyle hiç uyuşmamaları sistem değişikliğinin en büyük habercisiydi.

Sezon başlar başlamaz da geçen sezondan farklı bir Leverkusen izleyeceğimizi anladık. Grimaldo ve Frimpong kanat bekler olarak hücuma çok destek veriyor, Xhaka ise derin oyun kurucu rolüne bürünüyordu. Palacios ise orta sahanın dinamosu konumundaydı. Boniface ileri uçta hem gol arayan, hem de topu çok iyi saklayan ve aynı zamanda bir 9 numara için gayet iyi dribbling becerilerine sahipti. Hemen arkasında oynayan Wirtz ve Hofmann ise bazen 10 numara, bazen ikinci forvet görevi görüyordu. Bu ikilinin yer değiştirmeleri, merkeze gelip top almaları ile akışkan bir hücum anlayışı sahaya yansıyordu.

Geçen sezondan en büyük farklılık ise takımın topla oynama yüzdesinin çok artmasıydı. Artık rakip sahaya yerleşerek pozisyon bulabilen bir takım vardı. Wirtz ve Hofmann gibi kilit açabilecek yetenekte teknik oyuncuların varlığı bu işi kolaylaştırıyordu. Oyunun rakip yarı sahada, nispeten düşük tempoyla oynanması kondisyonların idareli kullanmasını sağlıyor, böylece Xabi Alonso 90 dakika boyunca diri kalabilen bir takım görüntüsünü bize veriyordu. Leverkusen’in başarısının ardındaki en büyük sebebin düşük tempo olduğunu düşünüyorum. Top sizde kalıyor ve yavaş oyun kurarak oynuyorsanız, gücünüzü ve kondisyonunuzu tüm maç boyuna yayabiliyorsunuz. Böylece rakibiniz yorulduğunda maçın son dakikalarında gol bulmak da kaçınılmaz olabiliyor. Fakat katı savunmalara karşı yavaş oyun kurmak ciddi problemleri de beraberinde getiriyor. Burada da Boniface’in becerileri devreye giriyor genelde. Boniface ve Wirtz’in dribbling becerileri, rakip savunmanın dengesini bozabiliyor. Bu düşük tempo, dar ve akışkan oyun sayesinde Leverkusen, beş büyük ligdeki tek namağlup takıma dönüştü. Bundesliga dışında Avrupa Ligi ve Almanya Kupası’ndaki her maçı kazandılar. Bundesliga’da ise 18 maçta 15 galibiyet ve 3 beraberlikle ligin zirvesindeler. Ligde sadece Bayern ve Stuttgart deplasmanları ve kendi evindeki Dortmund beraberliği dışında herhangi bir kayıpları yok. Şimdi gelelim bu sistemin doğurdu kahramanları kısaca incelemeye.

Tecrübeli eldiven ve takımın kaptanı Lukas Hradecky, aslında sistemin en güvenilir isimlerinden biri. 34 yaşındaki kaleci ligde oynadığı maçların sekizinde kalesini gole kapattı. 53 kurtarış yaptı ve  %78.8’lik bir kurtarış yüzdesiyle ligin bu alanda zirvesinde. Maç başı 0.8 gol yiyor ve beklenenden beş gol daha az yemiş durumda. Maç başına ise 2.9 kurtarışı var. Maç içerisinde soğukkanlı görüntüsü ile kaptanlığı neden hak ettiğini bizlere kanıtlıyor. Kariyerinin en verimli sezonunu geçiren Fin eldiven, Xabi Alonso’nun da en güvendiği isimlerden biri.

Savunmadaki üçlüye bir göz atalım. Akan oyunda %96.7’lik pas isabetiyle Jonathan Tah, bu alanda ligin zirvesinde. Bu sezon duran toplardan 16 maçta 4 gol katkısı sağladı.Tah’ın ayak kalitesi de maç içerisinde ciddi fark yaratabiliyor. Zaman zaman attığı uzun toplar ile ciddi ataklar başlattığını gördük.Tapsoba ve Kossounou ise Tah’ın atletizm açığını kapıyor. Özellikle Kossounou hücumda da sık sık Frimpong ve Hofmann ikilisine destek vererek alan açıyor. Kimi zaman da kanattan bindirmeler yaparak ceza sahası içinde konumlanıyor. Leverkusen’in savunma üçlüsünün ayak kalitelerinin iyi olması da takımın oyun kurmasını kolaylaştırıyor. Savunmadan kurulan oyunlarda pas hatası konusunda vukuatları yok denecek kadar az diyebiliriz.

Frimpong’un becerilerine geçen sene şahit olmuştuk ve neler yapabileceğini gayet iyi biliyorduk ama Grimaldo’nun gelir gelmez başardıkları tüm Avrupa’yı salladı. Özellikle attığı frikik golleri olsun, uzaktan şutları olsun inanılmaz bir sol ayak olduğunu bizlere kanıtladı. Fiziksel anlamda yetersiz görülmesinden dolayı belki de büyük bir sıçrama yapmak için en büyük engeldi ama Xabi Alonso onun bu zafiyetini öyle iyi kapatmayı başardı ki Grimaldo’dan neredeyse bir kanat forvet katkısı almayı başardı. 18 maçta 7 gol, 8 asistlik bir katkı sağladı Bundesliga’da ve asist krallığında 2. sırada yer alıyor.

Kanat beklerin genel performansına da kısaca değinmek istiyorum. Geçen sezonu 33 maçta 8 gol,7 asist ile tamamlayan Frimpong; daha şimdiden 18 maçta 5 gol, 6 asist bulmuş durumda. Aynı zamanda 627 ile ligin açık ara en çok sprint atan oyuncusu konumunda. Grimaldo-Frimpong ikilisi ise 18 maçta 12 gol, 14 asistlik katkı vermişler. Xabi Alonso’nun hücum etkinliğindeki en önemli ikili olduklarını söylemek çok da yanlış olmaz. Klopp’un Liverpool’da yarattığı beşli hücum hattının bir benzerini söyleyebiliriz. Ama orada Robertson-Trent ikilisi bu kadar yüksek gol ve asist katkısı veremiyordu. Onların dörtlü savunmadaki bekler olmasının da etkisi çok büyük. Frimpong ve Grimaldo, savunma görevleri konusunda biraz daha rahatlar.

Xhaka’nın Arsenal’den transfer edildiğini görünce gerçekten çok şaşırmıştım. Bu kadar tartışmalı ve sicili kabarık bir oyuncuyu getirmek hiç de mantıklı değildi. Ama Xhaka öyle bir performans sergiledi ki hepimiz şaştık kaldık. Saha görüşü, attığı derin paslar bize Arsenal’in onu ne kadar yanlış kullandığını kanıtlamış oldu. Orta sahanın generali görevini fazlasıyla yapıyor ve ligin maç başına en iyi isabetli pas yapan oyuncusu 94.8 ortalama ile. Bunun dışında 214.2 km ile ligin en çok koşan oyuncusu. Palacios ise bu sezon üç gol, üç asistle oynuyor. 90.6 pas ortalaması ile isabetli pas istatistiğinde ligin üçüncü sırasında. Takımın en çok top kapan ve en fazla ikili mücadele kazanan oyuncusu.

Son olarak da ileri üçlüye bakalım. Ağır bir sakatlık sonrası kendini toparlamakta zorlanan bir Wirtz izlemiştik geçen sene. 17 maçta sadece 1 gol, 6 asistle sezonu tamamlamıştı. Xabi’nin taktiğinde de yerini bir türlü bulamamış gibiydi. Bu sene ise resmen taktiğin merkezindeki en önemli parçaya dönüştü. 18 maçta 5 gol, 7 asistle takımın en büyük kozlarından biri hâline geldi. Beklenen asist yani xA istatistiğinde takımın zirvesinde 5.4 ile, maç başında 3.1 başarılı çalımla yine takımda liderliği çekiyor. Aynı zamanda rakip alanda 1.5 top çalma ortalamasına sahip olması da bir başka ilginç istatistik onun adına. Jonas Hofmann ise 18 maçta 5 gol, 6 asistle oynuyor. Wirtz’le beraber üçüncü bölgenin en teknik oyuncusu. 13 yaratılan gol fırsatı ile bu konuda Leroy Sane ile ligin zirvesini paylaşıyor. Boniface ise 10 gol ile takımın en golcü oyuncusu ve bunun yanında 7 asist de yapıyor. Gol+Asist katkısında 17 ile takımının en başarılı oyuncusu. Kaçırılan gol fırsatı istatistiğinde ise 15 ile zirveyi Openda’yla paylaşıyor. Ne yazık ki kendisini Nisan ayına kadar izleme fırsatımız olmayacak, sakatlığı sebebiyle ileri uçtaki görevini Patrik Schick’e teslim etti.

Leverkusen’in Afrika Kupası’na gönderdiği oyuncuların dönüşünü dört gözle beklediğini biliyoruz. Bakalım o döneme kadar kayıpsız yollarına devam edebilecekler mi? Özellikle Tapsoba-Kossounou ikilisinin dönüş zamanı çok önemli. Boniface’in sakatlığı, üstüne de Palacios’un dört hafta takımdan uzak kalacak olmasının etkilerini ilerleyen zamanlarda göreceğiz. Sizlere bana ilginç gelen iki görselle veda ediyorum. Kanatları etkin kullanmasına rağmen, gollerin çoğunu merkezden atan Leverkusen’in başarısı belki de budur, kim bilir!

3. bölgeye atakların pozisyonel oranları
Gollerin geldiği bölgeler

Yazan: Öner Tavtay

Editör: Doğa Üründül

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.