Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

“Yumuşak güç” olan diziler Türkiye’nin imajına çare mi ? | Prof. Dr. Yağmurlu Dara: “Uluslararası yorumlarda Diriliş Ertuğrul’u Erdoğan’a benzetiyorlar”

Parrot Analytics verilerine göre Türkiye dünyada en çok dizi ihraç eden ülkeler arasında üçüncü sırada yer alıyor.  Türkiye’nin dizilerdeki imajıyla politikadaki imajı arasında benzerlik ve farklılıklara ilişkin konuşan Prof. Dr. Yağmurlu Dara, “Diriliş Ertuğrul’la ilgili uluslararası gazetelerde yorumlara bakarsanız, Ertuğrul’u Erdoğan’a benzetiyorlar” dedi.

Türkiye dünyada en çok dizi ihraç eden ülkeler arasında üçüncü sırada yer alıyor. İstanbul Ticaret Odası (İTO) tarafından yayınlanan Kültürel Değişim ve Endüstrileşme Sürecinde Türk Dizileri raporuna göre, Türk dizilerinin izleyici sayısı 400 milyon kişiyi aştı. 2008 yılında sadece 10 milyon dolar olan Türk dizi ihracatı, 2018 yılında 35 milyon dolara çıktı. İTO’nun raporuna göre, bu rakam 2022’de de 600 milyon dolara ulaştı. Parrot Analytics verilerine göre 2020 ile 2023 yılları arasında Türk dizilerine olan küresel talep yüzde 184 artarken, Güney Kore dizilerine olan talep yüzde 73 arttı. Geçen yıl yeni Türk dizilerinin en büyük üç ithalatçısı İspanya, Suudi Arabistan ve Mısır oldu.

Brand Directory’nin 2023 yılı Dünya Yumuşak Güç Endeksi’nde Türkiye 23. sırada bulunuyor. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi, Halkla İlişkiler Ve Tanıtım Bölümü öğretim görevlisi Prof. Dr. Aslı Yağmurlu Dara, Türkiye’nin dizi ihracı üzerinden dünyadaki yumuşak gücünü Medyascope’a değerlendirdi.

“Herhangi bir tehdit veya zor kullanma olmadan başkalarının davranışını ikna ve cazibeyle belirleme gücüne ‘yumuşak güç’ deniliyor ”

Prof. Dr. Yağmurlu Dara, “yumuşak güç” kavramının siyaset bilimci Joseph Nye’nin son dönemde yapmış olduğu çalışmayla ilk kez kullanıldığını belirterek yumuşak gücün tanımını, “Joseph Nye, yumuşak gücü ‘Herhangi bir tehdit veya zor kullanma olmadan aslında başkalarının davranışını ikna ve cazibeyle belirleme gücü’ diye tanımlıyor ve ülkelerin yumuşak gücünün kültür, siyasi değerler, dış politika ve kurumları başlıklarıyla değerlendiriyor” diye açıkladı.

“Kültürel diplomasi, kültürel unsurların kullanılarak diğer ülkelerle ilişkilerin güçlendirildiği ve itibarının arttırıldığı çabalardır”

Ülkelerin yumuşak gücünü ölçmeye yönelik çeşitli çalışmaların olduğunu söyleyen Yağmurlu Dara, öne çıkan kriterlerden birinin de dizi sektörünü ele alan kültür meselesi olduğuna değinerek “Kültürel diplomasi dediğimiz zaman kültürel unsurların kullanılarak diğer ülkelerle ilişkilerin güçlendirildiği, ülkenin itibarını arttırıldığı çabalar başlığına giriyoruz ve yumuşak güç sınıflandırması yaptığımız sıralamalarda da önemli bir kriter olarak karşımıza çıkıyor” dedi.

“Diziler kültürel anlayışı da arttırabilir”

Prof. Dr. Yağmurlu Dara, dizilerin kültürel diplomasinin bir öğesi olarak sayıldığını bunun sebebinin ise ülkeye dair imaj oluşturmasıyla alakalı olduğunu vurguladı:

“O kurgusal alanda bile hayat tarzını görüyoruz, insanları görüyoruz, mekanları görüyoruz, o ülkenin markalarını görüyoruz. O ülkede insanlar ne giyiyor, bir yerden bir yerden bir yere nasıl gidiyor, ne okuyor yani hepsi bize bir fikir veriyor. Bir belgesel değil bu sonuçta ama bir izlenim bırakıyor ve o ülkenin zenginliğiyle, hayat tarzıyla ilgili zihinlerde imaj oluşturuyor. Bu son derece önemli bir şey. Diziler kültürel anlayışı da arttırabilir. Senin hayat tarzının dışında insanların bir yaşam tarzı olduğunu, insanların bir tarihi olduğunu ve onların da aynı senin gibi üzüldüğünü, sevindiğini, çocuk sahibi olduğunu veya kötü olduğunu, iyi olduğunu hepsini birden görüyoruz. Başka bir kültürlerin arasında son derece benzer şeylerin de olduğunu ve tabii ki farklılıkları da görüyoruz. Çok enteresan bir şey bu.” 

“2011’de Yunanistan’da Türk dizileri inanılmaz popülerdi”

Dizilere dil açısından bakıldığında orijinal dil, dublaj veya altyazı seçenekleriyle yayınlandığına değinen Yağmurlu Dara, “Örneğin 2011’de Yunanistan’a gittiğimde Türk dizileri inanılmaz popülerdi ki hâlâ öyle, neredeyse bütün kanallarda gösteriliyordu. Yunanistan’da altyazıyla gösteriliyordu. İnsanlar Türkçe kelimelerini öğrenmişler, restoranda oturuyorsun sana ‘Merhaba’ diyorlar. O dili öğreniyorsun, dil aynı zamanda o kültürü de anlamanı, o kültürel öğelerine ilgi duymanı sağlıyor” diye konuştu. Benzer şekilde Kore dalgası diye geçen Hallyu’nun tüm dünyada popülerleştiğini hatırlatan Yağmurlu Dara, “Güney Kore dizileri ve Güney Kore pop müziği tüm dünyada Korece öğrenenlerin sayısında bir patlama yaratmıştır. Bu bunu da aklımızda tutmamız lazım. Dile ve kültüre bir sempati yaratıyor” dedi.

“Diziler çekim merkezi oluşturuyor, turistik faaliyetleri destekliyor”

Prof. Dr. Yağmurlu Dara, dizi sektörünün getirisiyle oluşan bu sempatinin sonucunda ‘turizme teşvik’ denilen bir kalemin doğal olarak ortaya çıktığına dikkat çekerek “Türk dizilerinin kullandığı mekanlar, örneğin İstanbul, Nevşehir, Ürgüp, Göreme… Bu yerler dizilerde görüldükçe insanlarda buralara gitme isteği yaratıyor. Bir çekim merkezi oluşturuyor. Turistik faaliyetleri destekliyor. Buraları gidip görmek istiyorlar ve tabii ki o toplumun genel olarak değerlerini paylaşmayı sağlıyor” diye konuştu.

“Türkiye’nin film üreticilerinden biri olması dünyaya açılabilmesine avantaj sağlıyor”

Türk dizilerinin geçmiş yıllarda tüm dünyada popüler olan Brezilya dizilerinden farkının daha kaliteli senaryo ve oyunculuk sunması olduğunu vurgulayan Yağmurlu Dara, “Türkiye bölgede sayılı film üreticilerinden biri. Bu tabii ki Türk dizilerinin dünyaya açılabilmesi için çok önemli bir avantaj sağladı” dedi. Prof. Dr. Yağmurlu Dara, Türk dizilerinin ABD ve Avrupa’da üretilen dizi formatından farklı olarak 45 dakika yerine iki saat uzunluğunda olduğunu belirterek “Tutarsa 30 bölüm çekiliyor ve bu formatı satabilir oldular” dedi.

“Türk dizileri eşcinsellik, seks gibi veya aşırı şiddet ögeleri içermediği için fark yarattı”

Türk dizilerinin tercih edilmesinin sebeplerinden birkaçını Yağmurlu Dara, şöyle açıkladı:

“Bu diziler eşcinsellik, seks veya aşırı şiddet gibi ögeleri içermediği için bir aile oturup hep birlikte izleyebiliyor. Bu bence Türk dizileri açısından bir fark yarattı. Şiddet var ama uzun işkence sahnesi veya onu çok dramatize eden, şiddeti uzun uzun gösteren, kanların oluk oluk aktığı bir içerik değil. Yoksa mafya hikayeleri, tarihi hikayeler, savaşlar tabii ki var ama bunlar genel izleyicinin takip edebileceği düzeyde oluyor. O yüzden Ortadoğu, Orta Asya ve Latin Amerika dediğimiz inanılmaz geniş bir pazarda Türk dizilerini izleme şansımız oluyor.”

“Kimse Türk dizilerinin bu kadar başarılı olmasını beklemiyordu”

Yağmurlu Dara, kimsenin Türk dizilerinin bu kadar başarılı olmasını başlangıçta beklemediğini belirterek “Uluslararası düzeyde bu dizilerin tutulabileceği, satışın olabileceğini beklemiyordu ve bizim açımızdan bir anda çok büyük bir pazar oluştu, bir başarı hikayesi. Bu tarz başarı hikayeleri kamu diplomasisi açısından da çok büyük önem taşır” diye konuştu.

“Diriliş Ertuğrul’la ilgili uluslararası gazetelerde yorumlara bakarsanız, Ertuğrul’u Erdoğan’a benzetiyorlar”

Türkiye’nin dizilerdeki imajıyla politikadaki imajı arasında benzerlik ve farklılıklara ilişkin Yağmurlu Dara, “Şöyle bir şey söyleyeyim, Diriliş Ertuğrul’la ilgili uluslararası gazetelerde yorumlara bakarsanız, Ertuğrul’u Erdoğan’a benzetiyorlar. Mesela Pakistanlı o şekilde izliyor” dedi.

“Kamu diplomasisinin propagandaya çok benzer bir içerik olduğunu düşünüyorum”

Son yıllarda dizilerde asker temalı, Osmanlı tarihi temalı anlatılar çok yapıldı. Yağmurlu Dara, bu temaların uluslararası arenada “propaganda” yapıp yapmadığına ilişkin şunları söyledi: 

“Şimdi buna öncelikle propaganda diyecek miyiz? Önce bu soruyu sormalıyız. Amerika Birleşik Devletleri film çekerken veya işte James Bond’u izlerken İngiliz propagandasına mı tabii kalıyoruz? Bunu bir kere düşünmek lazım. O zaman her şeye böyle de bakabiliriz, bakmaya da biliriz. Bu biraz karışık bir durum. Bana göre propaganda dediğimiz şey zaten bilgi ve fikirlerin yayılmasıdır. Kamu diplomasisinin propagandaya çok benzer bir içerik olduğunu düşünüyorum fakat şu var artık, insanlar tek bir yerden bilgiyi almıyor. Çok farklı yerlerden o bilgiyi alıyor ve karşılaştırıyor.”

“Savunma sanayisinin dizilerde kullanılması ülkelerin kendilerinin güçlü olduğunu göstermek için birer araç”

Prof.Dr. Yağmurlu Dara, TRT’de gösterilen dizilerde Türkiye’nin savunma sanayisine uçak, silah ve çeşitli ekipmanlarla atıfta bulunulmasına ilişkin şunları konuştu: “Bunlar ülkelerin kendilerini güçlü göstermek için kullandığı birer araç. İtibarlı olduğunu göstermek için elinde olan fırsatların hepsini kullanıyor. Kullanmaya devam edeceğini düşünüyorum ama bunun etkili olup olmaması bambaşka bir konudur.”

“Tartışmalı konuların dizilerde işlenmesinin itibara olumsuz bir etkisi olmaz”

Son zamanlarda tarikatları konu alan ya da karşıt kavramlar (sekülerizm-muhafazakarlık) üzerinden işlenen diziler yapılmaya başlandı. Bu temalarla yapılan diziler farklı dillere çevrilerek yurtdışında da gösteriliyor. Türkiye’de tarikat, sekülerizm temaları tartışma yaratırken, bu dizilerin Ortadoğu, Avrupa gibi farklı coğrafyaları etkiliyor. Prof. Dr. Yağmurlu Dara, dizilerde karşıt konuların işlenmesinin olumlu olduğuna dikkat çekti:

“İtibara olumsuz etkisi olmaz çünkü bu konular bizim gibi büyük çoğunluğu İslam dinine bağlı olan toplumlarda gösterilse de ilgi çekecektir. Farklı din ve mezhepleri olan insanların yaşadığı ülkelerde de ilgi çekecektir çünkü izlemiyor muyuz? Bunlar tartışılır, gündeme gelir. Hayatın içinde olan ne varsa o tartışılır.”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.