Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

AKP İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe Medyascope’ta: “Kanal İstanbul yerel seçim gündeminde değil, bakanlığın projesi”

AKP İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe, Medyascope Yayın Yönetmeni Ruşen Çakır’a konuk oldu. Yerel seçime ilişkin soruları yanıtlayan Kabaktepe, Kanal İstanbul hakkında “Murat Kurum’un dediği gibi bu proje yerel seçim gündeminde değil, süreç kendi bağlamında ilerliyor. Kanal İstanbul bakanlığımızın, Türkiye’mizin bir projesi” dedi.

Medyascope’ta katıldığı yayında Kanal İstanbul hakkında da konuşan Kabaktepe, “Murat Bey’in de ifade ettiği gibi Kanal İstanbul, şu an seçim süreci içerisinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) projesi olarak gündemde değil. Kanal İstanbul, bakanlığımızın, Türkiye’mizin bir projesidir” diye konuştu.

Proje ile ilgili ilanların, imarların, düzenlemelerin yapıldığını, ilgili kurumların görüşlerini belirttiklerini söyleyen Kabaktepe, sürecin kendi bağlamında işlediğini aktardı. “Kanal İstanbul süreci bağımsız bir şekilde ilerlediği için, İstanbul yerel seçimleri açısından gündemde değil, bugüne kadar da olmadı” diyen Kabaktepe, projenin çok büyük olduğunu, birçok bağımsız mülkiyet sahibini ve kurumları ilgilendiren durumların olduğunu belirtti. Kabaktepe, seçimden sonraki süreçte de İstanbul’un kendi işlerine odaklanacaklarını söyledi.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, raporunda Kanal İstanbul’a yer verdi

AKP’nin İBB Başkan adayı Murat Kurum, İstanbul için planlanan mega projelerden birinin Kanal İstanbul olup olmayacağı ile ilgili soruya, “İstanbul’un gündeminde olmayan hiçbir şey bizim gündemimizde olmayacak” diye yanıt verdi.

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın 2024-2028 Stratejik Planı’nda ise Kanal İstanbul’un yüzde 20 oranında tamamlandığı bilgisi yer aldı. Kurum, birçok kez Kanal İstanbul hakkında soru geldiğinde “Gündemimizde yok” diyerek net cevap vermekten kaçındı. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, raporun yayımlanmasının ardından “Rapor yalan konuşmuyor. Yalan konuşan, İstanbul’a aday olan kişi, rapor doğruyu yazıyor” dedi.

Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

Merhaba, iyi günler. Adalet ve Kalkınma Partisi İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe stüdyomuzda canlı yayın konuğumuz. Kendisiyle tabiî ki özellikle yerel seçimleri konuşacağız. Sizler de sorularınızı, yorumlarınızı benim ve Medyascope‘un YouTube sayfalarına yollayabilirsiniz. Hoş geldiniz.

Osman Nuri Kabaktepe: Hoş bulduk. Teşekkür ediyorum.

Siz 3 yıldır partinizin İstanbul il başkanısınız. Cumhurbaşkanı Erdoğan 2019’daki seçim yenilgisinin ardından bir yeniden yapılanmaya gitti İstanbul’da. Siz yeni bir ekiple berâber göreve geldiniz ve şimdi önümüzde seçim var. Cumhurbaşkanı’nın beklentilerini karşılayabilecek misiniz?

Osman Nuri Kabaktepe: Yani seçim 31 Mart’ta, tabiî AK Parti’miz, Cumhur İttifâkı’mız Murat Kurum Bey’le kazanalım diye yaklaşık 80 gündür çalışıyoruz. Şu an bizim edindiğimiz izlenim, atmosfer, sâhadan aldığımız geri dönüşler, 31 Mart’ta Murat Bey’in ipi göğüsleyeceğine dönük. Ama az bir süre kaldı. Hep berâber zâten gerçek sonucu, gerçek değerlendirmeyi milletimiz, İstanbullu hemşehrilerimiz, kardeşlerimiz 12-13 gün sonra yapmış olacaklar. Ama bizim edindiğimiz izlenim bu. Biz Murat Bey’in 31 Mart’ta İBB Başkanı olarak İstanbullular tarafından görevlendirileceğini düşünüyoruz.

Bana sorduklarında, “Başa baş bir yarış” diyorum. Hattâ Ekrem İmamoğlu’yla bir yayın yaptık, orada da aynısını söyledim. O da dedi ki: “Başa baş olmasını tercih ederim, ama önde olmak kaydıyla” dedi. Sizce de gerçekten başa baş bir yarış mı var?

Osman Nuri Kabaktepe: Murat Başkan da açıklamıştı geçenlerde bir yayında. Yani öyle çok ciddî bir şekilde bir adayın diğer adaydan çok fazla açıldığı bir süreç yok hakîkaten. İşte, kimi firmalar 1-1,5 puan Murat Bey’in önde olduğunu gösteriyorlar. Kimisi başa baş gösteriyorlar. İstanbullu son girilen düzlükte karârını verecek. Yani başa baş diyelim. Tâbiri câizse böyle bir burun farkı, at farkı gibi bir düzlem şu an gözüküyor. Ama bizim 31 Mart’ta ipi göğüsleyeceğimize inanıyorum. Yani araştırmacılar, siyâsal analizciler, sâhada gezenler, birtakım veriyi yapanlar bu dediğim rakamları ifâde ediyorlar. Yani işte 0,8 puan A adayı önde, 1,5 puan Murat Bey önde, işte Ekrem Bey ile Murat Bey’in arasında fark kapandı, kaldı kalmadı… Artık bunları da çok fazla şey yapmayı bıraktık, son haftaya girdiğimiz için tüm yoğunluğumuzu, tüm çabamızı, tüm eforumuzu bu son 10 günlük süreci en verimli bir şekilde nasıl değerlendirebiliriz ona bakıyoruz.

Şimdi, çok sayıda kamuoyu araştırmacısı bu sefer İstanbul’da kararsız seçmenin oranının normalin çok üstünde olduğunu söylüyorlar. Siz sâhada dolaşan biri olarak, teşkîlâtlardan da haberler geliyordur, kamuoyu araştırmalarında görüyorsunuz, siz de yaptırıyorsunuz belki bilmiyorum. Siz de benzer bir gözleme sâhip misiniz, insanların son âna kadar daha tereddüt ettikleri, hattâ sandığa gidip gitmemeye tereddüt ettikleri konusunda?

Osman Nuri Kabaktepe: Yani toplumun tabiî farklı kesimleri açısından bu dediğiniz oranlar değişiyor. Ama genel anlamda İstanbul’da bundan önceki seçimlerde kararsız oranlarıyla bu seçimdeki kararsız oranına baktığımızda, aslında bu son 15 günlük düzleme girdiğimizde normalleştiğini görüyoruz. Hani bu % 5’lik, 6’lık, 7’lik kısım az değil tabiî. Ama bundan önceki seçimlerde de benzer rakamlar olduğu için o ifâdeyi kullanıyorum. Bu hafta biraz daha azalacağını düşünüyorum. Ama bir de belli nedenlerden dolayı, belki dediğiniz gibi sandıkla o gün sandığa gidip gitmeme noktasında öyle bir yoğun ilgiye işin açıkçası araştırmalarda çok rastlanmıyor. Belki kararsızların içinde yer aldığı için diyelim, bu dediğiniz hissedilmemiş olabilir, fark edilmemiş olabilir. Ama ben İstanbul’da önümüzdeki hafta, İstanbul seçimleri ya da Türkiye seçimleri açısından ortalamaların seyrinde izleyeceğini düşünüyorum.

Katılımın.

Osman Nuri Kabaktepe: Katılımın da kararsızların da şeyinde öyle bir izlenimim var. Sâhadan aldığım geri dönüş o. İstanbullu bu noktada, hem kararsızlar hem sandığa gitme noktasında diğer yıllardaki oranlara yakın bir davranış biçimi gösterecek.

Şimdi şöyle bir husus var, mâlûm; 5 yıl önce bir ittifakla yarıştınız ve kaybettiniz. İttifakta açıkça İYİ Parti vardı, örtülü bir şekilde o zamanki adıyla HDP vardı. Siz Cumhur İttifâkı olarak girdiniz ve Binali Bey kazanamadı. İkinci turda diyelim, hani yenilenen seçimde fark iyice açıldı. Ama ilkinde başa baş bir seçimle Ekrem İmamoğlu önde bitirmişti. Ama şimdi ittifak yok.

Osman Nuri Kabaktepe: Acaba…

Tamam, onu söyleyeceğim. İYİ Parti’nin de DEM Parti’nin de adayları var. Ama buna rağmen nedir burada sorun?

Osman Nuri Kabaktepe: Şimdi şöyle; kurumsal olarak ittifak yok diyemeyiz. Yani İYİ Parti netîcede böyle bir ittifak içerisinde olmadığını açıkladı. Ama DEM Parti, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı CHP adayıyla bir ittifak içerisinde; bu net, bu görülüyor yani. Ha, bu sâhada nasıl şekillenecek, nasıl olacak? Şimdi siz İstanbul’un bâzı ilçelerinde DEM olarak aday çıkarmıyorsunuz, CHP listelerinden Meclis’e giriyorsunuz, ilçe başkanlığı adaylığını DEM’den birine verdiğiniz söyleniyor –ki bu biliniyor– şimdi burada ittifak yok nasıl diyeceksiniz? Var, ama nasıl bir ittifak var? Hani onu konuşmak lâzım. Yani kiminle ittifak yapıp yapmayacağı her siyâsî partinin kendi tercihleridir. Biz o noktada kim kiminle ittifak etti diye, temel bağlamında niye ittifak edildi diye soramayız. Ama ittifak edilmişliğin, yapılmışlığın… Ne diyeyim yani, ittifak kavramı sanki sözlüklerde yok oldu, yeni bir şey icât eder gibi; “Kentsel uzlaşı” yaklaşımıyla bu ittifak dediğimiz sürecin olmadığını anlatamazsınız. Açık bir şekilde, şeffaf bir şekilde… Biz onu diyoruz. Bizim Milliyetçi Hareket Partisi’yle, Büyük Birlik Partisi’yle ittifak içinde girdiğimiz iller de var; her ikimizin birbiriyle rakip olarak yarıştığı iller de var, ilçeler de var. Açık bir şekilde bunu söylüyoruz. İstanbul’da bir ittifak yarışı var. Biz Milliyetçi Hareket Partisi ile, diğer belli yerlerde diğer partiler de var. Dolayısıyla CHP de DEM Parti’yle bir ittifak içerisinde. Sayısını bilmiyorum ilçelerin, 18 mi 19 mu? Meclis üyeleri bağlamında. Dolayısıyla büyükşehir bağlamında da bu sürecin çok ayrışarak yürüdüğünü de düşünmüyorum. Ama milletimiz buna nasıl bir karşılık verir? İstanbullu bunu nasıl okur? Onu 31 Mart’ta göreceğiz. Yalnız burada şöyle bir şey var. Yani DEM Parti açısından da baktığımızda, onu da ben birkaç kez söyledim, yani biz yaklaşık 90 gündür sahadayız, çalışıyoruz. Sesini duyamadığımız adaylarımız var büyükşehir belediye başkan adayı olarak partilerin. Yani özde mi aday sözde mi aday? Bunu da görmüş olacağız. Partilerin kendi oylarını alıp, daha yukarıya doğru tırmanıp İstanbul’u yönetmeye mi aday olarak… diyelim DEM, Meral Hanım; çünkü partinin içinde güçlü bir figür, Grup Başkanvekili. Yani İstanbul adaylığında partisinin oyunu alıp daha yukarı çekmek için mi bir yarış içerisinde olacak? Yoksa işte, aday gösterildi, gösterdik, zâten ittifak vardı yoktu, işte “Kent uzlaşısı” dedik bağlamında, toplumun bâzı kesimlerine, “Ya, ittifak yapmadık”, bâzı kesimlerine de “Yaptık” demek için mi çıkacak? Bu soru daha çözümlenemedi. Ben çözümledim bunu.Ama böyle bir yaklaşımla karşı karşıyayız.

Ben burada Meral Danış Beştaş’la da yayın yaptım. Yıllardır bildiğim birisi ve o parti içerisinde en öne çıkan isimlerden birisi. Kendisiyle de bayağı, yayın da ortada, bir saate yakın konuştuk. Bayağı iddialı bir şekilde asıldıklarını ve İstanbul’u almak istediklerini söyledi. Ama sâhada ne olduğunu açıkçası bilmiyorum. Bu arada şöyle bir husus var tabiî: Meselâ bâzı DEM Partililer de, meselâ en son Selahattin Demirtaş’ın cezâevinden yolladığı mesajda vardı; Ahmet Türk Mardin’de aday biliyorsunuz; “Bunu çözse çözse Erdoğan çözer” dedi. Hattâ “Sayın Erdoğan”, Demirtaş “Sayın Erdoğan” dedi –yani muhâtap olarak söyledi–; bâzıları da bu sefer en azından seçim sonrasında o partiyle siyâsî iktidârın yakınlaşma ihtimâlinden bahsediyorlar. Bunlar bugünün meselesi değil mi? Yani şu anda tartışılıyor biliyorsunuz. Size de soruyorlardır herhalde.

Osman Nuri Kabaktepe: Şimdi şöyle; bizim siyâsal aktörlerle bir şeyimiz yok. Yani AK Parti’nin Türkiye’de siyâsal aktörlerin tamâmıyla oturması, konuşması… bunda problem yok. Bizim kırmızı çizgimizi biz yıllardır ifâde ediyoruz: şiddet ve terör. Yani bizim muhâfazakârla bir problemimiz yok. Biz DEAŞ’la problemliyiz. Bizim sosyal-demokratla bir problemimiz yok; ama DHKP-C ile problemliyiz. Bizim Kürt’le, Arap’la bir problemimiz yok; ama PKK’yla problemliyiz. Kırmızı çizgimiz orası. Şimdi bunu bir zemin ve habitat olarak koymak lâzım. Ha, Türkiye’de Kürdüyle Türküyle Lazıyla insanlarımızın taleplerinin ve sorunlarının çözülmesine dâir hep kulağımız bizim açık oldu, tıkalı olmadı. Gözümüz hep açık oldu. Milletine rağmen değil; milletine göre siyâset yapmayı ilke edindik. Bu mânâda seçim öncesi seçim sonrası diye bir ayrımımız da yok. Biz milletimizin derdiyle her zaman ilgileniyoruz. Türkiye’de Kürtler’in temsiliyetini de DEM’in üzerine bırakmanın Kürtler’e haksızlık olduğunu da söylüyorum. Kürtler’in en büyük partisinin AK Parti olduğunu da söylüyorum. Türkiye partisinin de AK Parti olduğunu söylüyorum. Hattâ ben bunu bir ara söyledim, bâzı televizyon yayınlarında Kürt kökenli birkaç milletvekilimize sormuşlar,” AK Parti İl Başkanı böyle diyor” diye. Rakamsal değerlendirmeler yapmışlar; şu ilde şu kadar oy var, bu ilde bu kadar… “Doğru söylüyor” demişler. Yani ben bunu doğru ya da yanlış söyleme bağlamında ifâde etmiyorum; bir hakîkati ifâde etmek için altını çiziyorum. Dolayısıyla Kürt vatandaşlarımızın temsiliyetini tek bir parti üzerinde toplamak hem Türkiye’yi hem Kürtler’i hem Türkiye’deki siyâsal sistemi en hafif ifâdeyle bilmemezlik olur diyelim ya da manipülasyon amaçlı söylenmiş olabilir ya da sâhadan, gerçeklikten kopuk olarak ifâde edilmiş olabilir. Dolayısıyla AK Parti bir Kürt partisi, Kürtler’in en büyük partisi. Araplar’ın da en büyük partisi, Türkler’in de en büyük partisi. AK Parti bu toplum kesimlerinin sorunlarını, problemlerini içinde her zaman varsa zâten hisseder, hissediyor, onunla ilgili adımlar da atar. Cumhurbaşkanımız da 20 yıllık Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı döneminde atmıştır. Yani bizim Türkiye’de özellikle bireysel özgürlükler ya da toplumsal özgürlükler anlamında daha çok yapacak işimiz –toplum dinamiktir– muhakkak vardır. Dünün olmayan talepleri bugün ortaya çıkar, bugün olmayan talepler yarın ortaya çıkar. Onlar için de gayret ederiz. Ama biz insanların isimlerinden dolayı, dillerinden dolayı; yani müzik yapamadıkları ortamlardan, üç kişinin beş kişinin bir araya gelip kendi kültürlerini yaşatmak için çaba sarf etmeye niyet ettiklerinde muhâtap oldukları durumların hepsini yaşadık. Elhamdülillah, Türkiye’miz artık tüm dillerde yayınların yapıldığı, müziklerin yapıldığı, kültür sanat eserlerinin üretildiği, insanların etnik kökenlerinden dolayı ötekileştirilmediği bir sürece doğru girmiş oldu. Bunları daha da ileri inşallah hep berâber taşırız diye düşünüyorum.

Anladığım kadarıyla DEM Parti’nin İstanbul’da kendi gücüne denk gelecek bir kampanya yürütmediği şeklinde bir gözleminiz var.

Osman Nuri Kabaktepe: Onu net olarak…

Onu başka bir şeye bağlayacağım. Bâzı CHP’liler de: “Yeniden Refah Partisi sâhada çalışmıyor” diyorlar. Şimdi sizin DEM’e söylediğinizi CHP’liler de Yeniden Refah’a söylüyorlar.

Osman Nuri Kabaktepe: Şöyle yapsınlar; yani netîcede bu bir gözlem, herkes kendi gözlemini söylüyor; o arkadaşlarımızın da diyelim kendi gözlemlerinden hareketle onu söylediğine bakarız. Netice îtibâriyle İstanbul’da bu partilerin geçmişleri var, çalışmışlıkları var, aldıkları oylar var, anketlerde belirtilen oylar var. Hani oralara baktıklarında DEM Parti’nin kendi oyunun yarısını, yarısından azını şu an aldığını görüyoruz. Yeniden Refah Partisi ile ilgili, hani bir önceki belediye seçimlerine girmediği için belki karşılaştırma şeyleri olmaz. Onlar da işte hatır sayılır bir orana geliyor. Biz bu arada şunu da söylüyoruz; yani Murat Kurum Başkan DEM Partililerin de oyuna, Yeniden Refah’ın da CHP’lilerin de oyuna, İstanbul için İstanbulluların tamâmının oyuna tâlip. Oralardan da, hattâ CHP’li kardeşlerimizden de oy alacağını da düşünüyoruz. Bunu da görüyoruz. Ama ortada dediğim gibi %8 oy almış bir partinin bugün oyunun %4 olduğu söyleniyor, 3 olduğu söyleniyor, 5 olduğu söyleniyor. Bilemiyorum, anketlerde farklı farklı netîceler var.

Peki Yeniden Refah nasıl gidiyor?

Osman Nuri Kabaktepe: Onların bir öncesi olmadığı için, Yeniden Refah seçimlere…

Hayır, sizin gözleminiz nedir?

Osman Nuri Kabaktepe: Yani şöyle; Yeniden Refah seçmeni dediğimiz bir kitle öncesiyle karşılaştırdığımızda yok. İşte, farklı partilerden Yeniden Refah’a oylar geliyor. Ama ben son düzlemde, bu haftaya da girdiğimizde Yeniden Refah seçmeninin de Murat Kurum Bey’e oy vereceğini düşünüyorum. Oraya doğru bir yönelim olacağına dâir izlenimlerim de var. Yönelim olarak da öyle bir ağırlık görüyorum.

Sizin çok iyi bildiğiniz bir seçmen kitlesi. Siz çünkü çekirdekten Millî Görüşçüsünüz bildiğim kadarıyla.

Osman Nuri Kabaktepe: Evet.

Onların birçoğunu da şahsen tanıdığınızı varsayıyorum herhalde, değil mi? Refah Partisi, Fazilet Partisi, Saadet Partisi dönemlerinden. Onlarla konuştuğumuzda, sohbet ettiğimizde şöyle söylüyorlar: “Bizim seçmenimiz büyük ölçüde AK Parti’den kopanlar” diyorlar ve “Hepsinin de bir öyküsü var” diyorlar. Şunu hatırlıyorum; genel seçim öncesi havaalanında yaptığınız mitingi izlemeye gittiğimizde, gazeteci olarak orada partinizden değişik isimlerle konuştuk. Bayağı önde gelen bir isimle sohbet ederken bir şey sordum da, “O sorun değil, ama bize en çok İstanbul’da Yeniden Refah sorun çıkartıyor” demişti. Ben açıkçası ilk kez ondan duymuştum, sizin partinizin bir yetkili isminden duymuştum. Bayağı rahatsız edici bir potansiyeli var sanki; hele Anadolu’da çok şey söyleniyor. Ama İstanbul seçimini gerçekten Yeniden Refah’ın oyları belirleyebilir mi?

Osman Nuri Kabaktepe: Şimdi İstanbul seçimleri açısından, tam sonucu gördüğümüzde, “İşte şu belirledi, bu belirledi” deme imkânına sâhip olacağız. Ama bugünden baktığımızda İstanbul’da hiçbir parti oyunun tamâmını almıyor; analiz ettiğimizde, geçişkenliğin olduğu bir kentteyiz. İstanbul’a baktığımızda onu görüyoruz. Biraz önce ilk, ikinci ya da üçüncü soruydu: “Sonuç nasıl netîcelenir ya da bugün anketlerin arasındaki durum nedir? 1 puan mıdır, 2 puan mıdır, 3 puan mıdır?” Bunlara baktığımızda, bu farklarla partilerin aldığı oyları karşılaştırdığımızda birtakım şeyler söyleyeceğiz, göstereceğiz. Ama ben şuna inanıyorum, şunu biliyorum, şunu görüyorum: Biz bir yerel seçime gidiyoruz. Biz bu yerel seçimlerde belediyelerimizin başkanlarını seçeceğiz. Ama aynı zamanda başkanlarımız bir siyâsal zemin üzerine de oturuyorlar; partileri var, ittifakları var. Dolayısıyla bu oturdukları siyâsal zemin, belediyeleri yönettikleri 4 yıllık, 5 yıllık süreç içerisinde onların politikalarını belirlerken en temel kıstas hâline gelecek, belirleyici güç hâline gelecek, geliyor. Bundan önce de böyleydi. Bu anormal bir durum değil zâten. Yani siz CHP Belediye Başkanı olarak seçiliyorsanız netîcede o siyâsal geleneğin tavrıyla hareket edeceksiniz, yönetiyorsunuz. AK Parti ile geliyorsanız öyle yönetiyorsunuz. Dolayısıyla İstanbul’daki seçimlerde, yani biz evet, bir büyükşehir belediyesi ile 39 ilçe belediye başkanı seçiyoruz; ama Türkiye’de bir siyâsal geleneği temsil eden kişileri de İstanbul’un ya da ilçelerin belediye başkanı olarak seçeceğimiz gerçeğinden hareketle İstanbul’daki seçmenimizin hem eser ve hizmet açısından hem belediyelerin oluşturacağı siyâsal atmosfer ve yönetirken oturacakları zemin açısından bunu değerlendirdiklerinde, özellikle Yeniden Refah seçmeninin de ben Murat Kurum Bey’den yana tavır alacağını düşünüyorum. Son günlerde daha da yaklaşarak oy vereceklerini, Murat Kurum Bey lehine kendi tercihlerini belirleyeceklerini düşünüyorum. Aslında belki Yeniden Refah seçmeni demek de çok şey olmuyor, yani öncesi sonrası bağlamında. “Bugün oy vermeyi düşünen arkadaşlar…” desek belki daha doğru bir ifâde olur. Yani bugün oy vermeyi düşünen arkadaşlarımız Murat Kurum Bey’i tercih edecekler diye düşünüyorum. Hani bunu anlatırken, biraz önceki söylediğimi ifâde ederken onu somutlaştıracak örnekler de anlatıyorum. Yani işte İstanbul nedir? Târîhî yarımada nedir? Adaylarımızın, aday adaylarının ve ilçelerin târîhî yarımada yaklaşımı nedir? İşte burada târîhî eserlerle ilgili bakış açıları nelerdir? Bunları ortaya koyduğumuzda, hakîkaten o siyâsal zeminin yönetime nasıl yansıdığını hep berâber görmüş oluyoruz.

Burada bir izleyicimizin sorusu var. Hani Cumhurbaşkanı Erdoğan, merkezî yönetimle yerel yönetimler arasındaki uyum ve hizmet meselesini önce Hatay’da, ama sonra birçok yerde söyledi. İzleyicimiz soruyor: “Ekrem İmamoğlu yine kazanırsa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hizmet anlamındaki kısıtlayıcı söylemi gündeme gelir mi?”

Osman Nuri Kabaktepe: Ne kısıtlanmış bugüne kadar, onu sormak lâzım. Şimdi diyelim hükûmet belediyelerin bir vergi payı ve İller Bankası payından gelecek, alacağı ödeneği kısıtlayabilir. Ben şimdi sayın izleyicimiz vesîlesiyle –sormuş oldu, teşekkür ederim kendisine– buradan sorayım: 5 yıl içerisinde bir kuruş dahi vergi payı veya İller Bankası’ndan yani bakanlıklar üzerinden, hükûmet üzerinden gelmesi gerekirken İstanbul’a kısıtlanmış bir kuruş lira var mı? İki: İstanbul’a; Sağlık Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Savunma Bakanlığı, Sanâyi Bakanlığı’nın yapması gereken ve 5 yıldır İstanbul’da CHP iktidarda diye yapmadığı bir hizmet var mı? Tam tersine şu an Ulaştırma Bakanlığı’nın metro açılışından geliyorum ben. Şimdi net konuşmak lâzım. Yani ünite başlığı gibi, sloganik ifâdelerle şey yapmamak lâzım. Soruyorum, bir: Hükûmetten, bakanlıklar üzerinden gelmesi gereken paralardan bir kuruş dahi eksik gelmiş mi? İki: Sağlık Bakanlığı İstanbul’a hastâne mi yapmamış? Ulaştırma Bakanlığı metro mu yapmamış? Sanayi Bakanlığı OSB’lerle ilgili iş ve işlemlerini mi yapmamış? Millî Eğitim Bakanlığı eğitim yatırımı mı yapmamış? Hangi bakanlık İstanbul Büyükşehir Belediyesi AK Parti’de değil diye yatırımını kısıtlamış? Tam tersi, İstanbul’umuz tüm bakanlıklarımızın… Doğal olanı da budur, olması gerekeni de budur. Türkiye’mizin en büyük kentidir, en yüksek yatırımı almıştır hem sayısal rakam yatırım tutarları olarak hem yatırım çeşitliliği olarak. Dolayısıyla bir engelleme, bir kısıtlama söz konusu değil. Burada ne oluyor ama…

Bir de şeyi söylemişti, bir imzâ…

Osman Nuri Kabaktepe: Onu da söyleyeyim. Yani şu oluyor: Şimdi siz hastâne yapıyorsunuz, Çam ve Sakura Hastânesi, Sağlık Bakanlığı olarak, ama yolu Büyükşehir’in yapması gerekiyor. Şimdi Büyükşehir yolu yapmıyor. Yolu yapmadığı zaman Ulaştırma Bakanlığı’nı devreye sokup onu yapıyorsunuz. Uyum ve hız derken buradan bahsediyoruz. Yani metrolarla, diğer şeylerle ilgili… Şimdi bakın, bir de engelleme ile ilgili şey… sizin birtakım talepleriniz, yani diyelim İBB Meclisi için de aynı şeyi söylüyoruz, borçlanmayla ilgili konuşuluyor bu bahsedilen şey. Ben şunu söylüyorum: Hodri meydan diyorum buradan CHP yöneticilerine, Sayın Başkan için de aynı şeyi söylüyorum: Ekrem Bey’in de içinde bulunduğu CHP grubu rahmetli Kadir Abi döneminde İBB Meclisi’ne gelen 22 tâne borçlanma dosyasının 20’sine “Hayır” dediler ve bu 20 dosyanın içerisinde şu an Ekrem Bey’in tamamlayıp açılışını yaptığı metro projeleri de var, borçlanma da. AK Parti dönemindeki durum bu. CHP dönemindeki durum ne? Ekrem Bey, Sayın CHP’li İBB Başkanımız 57 tâne borçlanma dosyası getirdi, bir tânesine biz “Hayır” dedik. 57’de 1, yani %1 bile değil hayır dediğimiz; onların “Hayır” dediği %98. Neyi engellenmiş, nasıl engellenmiş? Ama birtakım iş ve işlemler başarılamayınca veya siyâsal polemik üretilmek istenip toplumu ya da rakibinizi mahkûm etmek istediğinizde bâzı kavramlar üretirsiniz. Ekrem Bey de 5 seneyi üç kavrama sıkıştırdı: “Engelleniyorum”, “Mağdurum”, şimdi “Hatırlamıyorum”u da ekledi. Yani bu üçüyle 5 seneyi îzah ediyor. Cumhurbaşkanlığı ile ilgili bir dosyanın imzâlanmamasından bahsediliyor. Belki onu sormuştur izleyicimiz.

Evet, evet.

Osman Nuri Kabaktepe: O dönem, belediyeler dış borçlanacaksa Hazîne garantisi gerekiyor. Hazîne garantisinin belli şartları var. Aynı dönemde AK Partili Bursa Belediyesi’nin, AK Partili Gaziantep Belediyesi’nin de imzâlanmayan dosyaları var. Bunlar CHP ya da AK Parti ile ilgili değil; kamunun borçlanma hukukunun işleyişiyle ilgili – ki bir tânedir o da, bir tânedir 10 tâne değildir. Asıl şeyi de söylüyorum yani, 57’de bir. Yani engellenen hiçbir şey yok.

Bir soru var. Meselâ Yeniden Refah konusunda hâlâ hep sorulan şu: “Son dakikada bir gelişme olur mu?” Yani Yeniden Refah’ın adayını çekmesi…

Osman Nuri Kabaktepe: Ben onu bilemiyorum. Yani bilemiyorum derken, partilerin o noktadaki tercihlerine saygımız var; ama ben Yeniden Refah seçmeninin İstanbul’da Murat Kurum Bey’den yana tavır koyacağını düşünüyorum. Gerçi bu ifâdeyi yine doğru kullanmış olalım; Yeniden Refah’a oy vermeyi düşünen İstanbullu hemşehrilerimizin Murat Kurum Bey lehine tercihlerini kullanacaklarını düşünüyorum. Çünkü yani o konulara da önümüzdeki dakikalarda gerekirse gireriz. Yani Eyüp Sultan’ın yanında sanat galerisi açacağım deyip o galeriyi o şekilde şekillendirenler, kastım bu; sadece bir belediye başkanı seçmiyoruz; aynı zamanda bir yönetim yaklaşımını da seçiyoruz. Yani 1200 sene önceki hipodromu getirip Ayasofya’nın, Sultan Ahmet’in yarısını yeni yapacağı 1200 yıl sonraki hipodromu yeni îmâlatından dolayı yıkacak bir yaklaşıma, siyâsal yaklaşıma, oy vermeyi düşünen kardeşlerimizin iyi bakacaklarına ben ihtimal vermiyorum.

Geçen Fatih Erbakan, Murat Yetkin’le yaptığı bir mülâkatta Eyüp, Üsküdar, Fatih gibi yerlerde CHP’nin kazanabileceğini söyledi, görmüşsünüzdür herhalde siz de. Burada söylediği, kendileri yüzünden değil; genel olarak söylüyor. Ama ben bunu şöyle de geliştireyim: İlçelerde de — 39 ilçe var değil mi yanılmıyorsam, 39 ilçe var.

Osman Nuri Kabaktepe: Evet.

Bunun 14’ü CHP’de, bir tânesi MHP’de, geri kalanlar sizde. Buralarda büyük hareket bekliyor musunuz ve bu hareketlerde Yeniden Refah’ın ya da DEM Parti’nin etkisi olabilir mi? Yani diyelim ki sizin elinizdeki bâzı belediyeleri yeniden kazanmanızda Yeniden Refah etkili olabilir ya da CHP’nin kazanmasında vs…

Osman Nuri Kabaktepe: 24+1 diyelim ittifak olarak da baktığımızda, tamâmında kazanacağımızı düşünüyorum. Yani izlenimlerim o, gözlemim o. Ama bu oy oranlarında yukarı aşağı inişler çıkışlar seçime giren partilerin durumuna göre olacak, olabilir, o sonuçları göreceğiz. Ama seçim kazanma… Sonuçta yani 59’la da seçimi kazanıyorsunuz, 54’le de kazanmış oluyorsunuz. Seçim kazanma noktasında bir problem görmüyorum. Fatih’te görmüyorum, Eyüp’te görmüyorum, yani diğer bahsettiğiniz ilçelerde de onu görmüyorum. Biz 24+1, yani 25 belediyede yine seçimi çok rahat bir şekilde –sorduğunuz için o kısımla ilgili söylüyorum– kazanmış olacağız. Ama oy oranlarında, dediğim gibi, yani şimdi pasta belli, kullanılan oy %100 kabul ediyoruz. O %100 oy içerisinde 7 parti seçime girse, işte bir oy bile alsa, 90, 100 olmuyor, 50-50 olmuyor; artık 45-45 olacak.

Peki bir soru var. Bunun muhâtabı siz misiniz bilmiyorum, ama sizin bilginiz dâhilinde olabilir. “Murat Kurum ile Ekrem İmamoğlu ortak canlı yayın yapacaklar mı?” diye bir soru var.

Osman Nuri Kabaktepe: Yani bilgim yok. Şu an bildiğim kadarıyla öyle bir canlı yayın planlaması yok, ama bilemiyorum.

Şunu sormak istiyorum. Bizim arkadaşlarımız Türkiye’de dolaşıyorlar. İstanbul’da ilçelerde de dolaşıyorlar. Sokakta da vatandaşla konuşuyorlar. Siz de biliyorsunuz ki en çok gündemde bir emekli meselesi var. Ve hattâ partinizin sosyal medyada gördüğüm ve sokakta da gördüğüm; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın emeklilerle fotoğrafı ve “Gerçek belediyecilik emeklilerin yanında…” diye, belli ki partinizde de bu konuda bir şey var. Ama bu konunun bu seçimde en öne çıkan sosyal husus olduğu yolunda sanki bir görüş birliği var. Siz de katılıyor musunuz emeklilik mevzûuna?

Osman Nuri Kabaktepe: Emeklilerimizin belli talepleri var. Bunları biz sâhadaki yaptığımız çalışmalarda kategori kategori görüyoruz. Şimdi, mâlûmunuz, Türkiye’de emeklilik sistemi en temelde ödediğiniz primler üzerine inşâ edilen bir sistem. Yani ödediğiniz primlerden sonra emekli olduğunuzda onun karşılığında, işte aylık, bâzı gruplarda 3 aylık oluyor herhalde, maaşlar size tahakkuk ediyor. Burada bundan önceki süreç içerisinde ödediği primlerden dolayı maaşları 10.000 liranın altında kalan emeklilerimizin maaşları 10.000 liraya çekilmiş oldu. Yani 7.000 10.000’e çıktı, 8.000-9.000 10.000’e çıktı. Yani böyle bir uygulama yapılmış oldu. Önce 7.500’e çıkarılmıştı. Yani primlerinden dolayı hak ettikleri maaşı aşağıda kalan emeklilerimiz 10.000 liraya çıkmış oldu. Gerek bu gruptaki emeklilerimizin gerek diğer emeklilerimizin talepleri var. Cumhurbaşkanımız bu konuyla ilgili açıklamaları zâten yaptılar. Yani biz enflasyonla refah payı arasında meydana gelen şeyde emeklilerimizle ilgili de bunu duyuyoruz. Dolayısıyla bununla ilgili de çalışmaları yapacağız. Bunu da zâten her zaman söylüyoruz. Bunu zâten biz yaptık. Eğer biz şu an bu düzenlemeyi yapmasaydık, bu gruptaki emeklilerimizin belki 1 milyonu 7.000 lira almış olacaktı, belki 1 milyonu 5.500 lira almış olacaktı; 10.000’e kadar bunu çektik. Bununla ilgili yine, bu konuyla ilgili çalışma ve değerlendirmelerin yapılacağına dâir partimizin ilgili sözcülerinden açıklamalar geldi. Bu, seçimle bağlantılı bir durum değil. Her zaman biz bunu duyuyoruz. Biz bundan önceki düzenlemeyi seçim olmadan yapmış olduk. Asgarî ücretli düzenlemeyi de yani iki kez yaptığımızda seçim ortamının dışında yapmış olduk. Çünkü 4 yıllık süre içerisinde hem dünya hem Türkiye kendi ekonomi yönetimlerine göre bir küresel krizden az ya da çok etkilendi. Yani bâzı ülkelerde enflasyon 2’den 7’ye çıktı, bâzı ülkelerde 1’den 4’e çıktı, bizde de 15’lerden 70’lere kadar çıktı. Şimdi orta vâdeli planımızda bunu da toparlıyoruz. Bu sıkışmanın getirdiği ekonomik daralmayı da atlatmak için planlar ve programlar yaptık, kamuoyumuzla da paylaştık. Özellikle, bâhusus diyelim eskilerin tâbiriyle, odaklanmış olarak emeklilerimizle ilgili de çalışmalar hem Çalışma Bakanlığı…

Ama siz bir siyâsetçisiniz. Sonuçta vatandaşın sorunlarını dinliyorsunuz, onlardan oy istiyorsunuz. Yani siz şimdi bana bu anlattıklarınızı özetle onlara anlattığınız zaman… Yani çok açıkçası, emeklilerin şikâyetleri nedeniyle bir oy kaybı yaşayabilir misiniz?

Osman Nuri Kabaktepe: Yani şöyle, ben şimdi sâhadayım, sokaktayım. Dolayısıyla emekli vatandaşlarımızla da görüşüyorum, onlarla da bir araya geliyoruz. Şunu biliyor emekli vatandaşlarımız; vatandaşlarımız bize güveniyor. Netice îtibâriyle 20 yıllık bir yönetimden bahsediyoruz. Belli dönemlerde yani emeklilerimizin maaşlarına dönük yaptığımız uygulamaları da biliyor. Yani biraz önce bahsettiğim çerçevede; 7.000, yani artı 3000, artı 5000, işte bayram ikramiyeleri vs. bunlar Türkiye’de olmayan şeylerdi. İşte Ramazan ikramiyeleri… Yine bu süreç içerisinde bununla ilgili bizim yapacağımız adımlara, bizim bu noktada gerekli tedbirleri daha da üst seviyeye çekeceğimize güveniyor, inanıyor. Biz vatandaşımıza…

Yani şikâyet var, ama güveniyor diyorsunuz.

Osman Nuri Kabaktepe: Yani şöyle; bu zamların ve maaş iyileştirmelerinin dönemleri de var. O dönemlerin tamâmında biz toplumun tüm çalışan kesimlerine dönük enflasyon ve refah payı düşünerek, Cumhurbaşkanımızın “enflasyona ezdirmeyeceğiz” talebinden hareketle bu düzenlemeleri tüm bu süreçler içerisinde, periyotlar içerisinde yaptık. Dolayısıyla bundan sonra da bizim tavrımız aynı olacak. Vatandaşımızla biz bunu konuşuyoruz, kendisine anlatıyoruz. Bu noktada bize dönük taleplerini iletiyorlar, iletecekler. O talepleri almak, onun gereğine dönük hazırlıklar yapmak da bizim vazîfemiz, onu da yapacağız.

Peki şunu sorayım. Hafta sonu, pazar günü değil mi, Atatürk Havalimanı’nda miting yapıyorsunuz.

Osman Nuri Kabaktepe: Evet.

Büyük miting. Daha önce genel seçim öncesi yaptınız, sonra Filistin’le ilgili yaptınız. Biz de izleyeceğiz onu. Ama açıkçası ben Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın daha erken İstanbul’da sâhada olmasını beklerdim, yıllardır kendisini tâkip eden bir gazeteci olarak ve onun İstanbul’a verdiği önem nedeniyle. Özellikle 2019’un ardından ve son seçimde hatırlıyorsunuz ilk söylediği şey: “Şimdi sıra İstanbul’da” dedi, geçen yılki son seçimden sonra.

Osman Nuri Kabaktepe: Evet.

Niye şu âna kadar göremedik ya da ne zaman göreceğiz Erdoğan’ı?

Osman Nuri Kabaktepe: Yerel seçimlerde Cumhurbaşkanımızın genelde programı son seçim pazarından önceki pazar İstanbul’da miting yapıyoruz, bu genel ve yerel seçimlerin tamâmında.

Evet.

Osman Nuri Kabaktepe: O mitingden sonraki hafta İstanbul’da çalışmalarda bulunuyoruz. Bundan önce de öyle yapmıştık. Bu dönemde de şu an onları planlıyoruz, illerden de yoğun talepler var. Muhtemelen son iki gün ya da üç gün Cumhurbaşkanımız İstanbul’da olacak, yine bâzı temasları olacak. Belki bâzı açıklama mitingleri yapacağız, planlıyoruz onlarla ilgili çalışmaları. Belki Ramazan ayı da olduğu için programlarımızı biraz Ramazan’a göre de revize ediyoruz; açık hava ya da kapalı mekânda vatandaşımızla buluşmalar şeklinde. Mitingden sonraki hafta olacak. Mitingimize de böyle 4,4 geldi. Söylerken şiirsel oluyor, seviyorum: 24 Mart 2014 saat:14.00. Dolayısıyla vatandaşlarımızı da dâvet ediyoruz.

Vallahi biz orada olacağız gazeteci olarak.

Osman Nuri Kabaktepe: 24 Mart 2024 saat:14.00. Bâzen 24 derken sondaki 14 ile 2014 de diyebiliyorum. Pazar günü bekliyoruz.

Kanal İstanbul nedir? Yani şimdi hem bakıyoruz Bakanlığın şeyinde var. “Gündemimizde yok” diyor Murat Kurum. Galiba en son sormuşlar: “Cumhurbaşkanı söylerse ne dersiniz?” diye. O da ne demişti? Şimdi tam cümle aklımda yok; ama siz daha iyi biliyorsunuz.

Osman Nuri Kabaktepe: Kanal İstanbul şu an seçim süreci içerisinde, Murat Bey’in de ifâde ettiği gibi, bir İstanbul Büyükşehir Belediyesi projesi olarak böyle bir gündem yok. Onu söyledi kendisi. Ama Kanal İstanbul diye bizim bakanlığımızın, Türkiye’mizin bir projesi var. Bununla ilgili îlânlar yapılıyor, îmarlar, düzenlemeler yapılıyor, ilgili kurumlar görüşlerini belirtiyorlar, vatandaşlarımız dâvâlar açıyorlar; o süreç kendi bağlamında gidiyor. Ama bu yerel seçim bağlamında, yani büyükşehir belediyesi şu an Kanal İstanbul süreci kendisi bağımsız bir şekilde ilerlediği için… Çünkü basit bir proje değil, büyük bir projeden bahsediyoruz. Bunun çalışması çok uzun vakitler de alıyor. Birçok bağımsız mülkiyet sâhibini ilgilendiren durumlar var, kurumları ilgilendiren durumlar var. Dolayısıyla o kendi bağlamında yürüyen bir süreç. Ama İstanbul yerel seçimleri açısından şu an öyle bir gündem zâten bugüne kadar olmadı. Bundan sonraki süreçte de İstanbul’un kendi şeylerine odaklanmış bir çalışmayı yürüteceğiz. Ama o, dediğim gibi bakanlıklar düzeyinde, kendi anlamında o süreç ilgili hukuk çerçevesinde yürüyor.

Yani belediye başkan adayının gündeminde değil; ama devletin gündeminde.

Osman Nuri Kabaktepe: Evet.

Peki son günlerde İstanbul’da, hattâ bugün Ekrem İmamoğlu da söylemiş, biz de arkadaşlarla hep söylüyorduk: Bakanlar bayağı bir burada, değil mi? Çok sayıda bakan açılış yapıyor, faaliyet yapıyor vs.. Bunlar herhalde İstanbul’a özel olarak bir…

Osman Nuri Kabaktepe: Şöyle, algıda seçicilik olmuş diyelim. Seçim öncesi de Ekrem Bey tâkip etseydi bakanların bu yoğunlukta İstanbul’da olduğunu bilirdi. Yani biz bu açılışları bugün yapmıyoruz, bundan önce de yapıyorduk, bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz. Aynı zamanda değerli izleyicimize de cevap olsun, Ekrem Bey’e de cevap olsun: “İstanbul’a AK Parti gerekli yatırımı yapmıyor”un da kendi cümleleriyle yalanlandığını da gösteriyor. Bu kadar bakan gelip açılış yapıyorsa, demek ki AK Parti hizmette CHP Belediyesi diye ayrım gözetmiyor. Bu algıda seçicilik diye düşünüyorum. Yine bir seçimde yani bir malzeme olsun, artı bir değer oluşturabilir miyim… Yani Ekrem Bey işte böyle topluma, kamuoyuna karşı, “Ya bak, bakanlar da geliyor” diyor; gelecek tabiî, yani bunlar devletin bakanı. Şimdi bugün metro açılışı var, bakan gelip açmayacak mı? Geçen hafta yine… İstanbul’da metro açmayacak mı? Okul açılışı var, bakan gelip açmayacak mı? Sağlık Bakanlığı diyelim önümüzdeki günlerde gelecek, bir hastâne açacak, açılış varsa, açmayacak mı? Bunlar bugüne kadar da oluyordu, bundan sonra da olacak yani. Bakanların İstanbul’a gelmesi gayet doğal bir durum, anormal bir durum değil. Diğer illerimize de gitmesi… Bugün bakanlarımızın meselâ dört kentimizde töreni vardı: Deprem konutları. Onu da yapamazsınız diyorlardı. Şu an CHP Genel Başkanı olan Sayın Özgür Özel’in de o dönemde enteresan açıklamaları vardı yanlış hatırlamıyorsam deprem konutlarıyla ilgili. Bugün dört ilimizde, bakanlarımız da oradaydılar. Kuralar çekildi, depremzedelere konutları teslim edildi. Yani İstanbul’a hizmet için geliyor bakanlar. Merak etmesinler, bundan sonra da gelecekler. Ama eğer isterlerse bundan önceki yıllarda, seçimden 3 ay önce 5 ay önce ne kadar bakan gelmiş onun bilgisini de onlara veririz. Seçim yokken de buradaydı. Yani biz seçim varken sâhada olan bir siyâsî gelenek değiliz. Her zaman sâhadayız. Ama şunu da anlıyorum; sıkışmışlık ya da seçim atmosferinde bana bir malzeme lâzım, muhtemelen işte kampanya yürüten ajansların elemanları, “Ya, buradan bir malzeme çıkabilir. Hadi bakalım bakanlar niye geliyor?” Ama toplumda bunun karşılığının olacağını düşünmüyorum.

Batuhan Bey bir şey sormuş: “Taksiciler Odası Başkanı Eyüp Aksu hakkında ne düşünüyor?” diye. Ama ben bu sorunun bir başka versiyonunu biliyorum; Eyüp Aksu sizin hakkınızda çok iyi şeyler düşünüyor. Açık açık desteğini Murat Kurum’a verdi değil mi, îlân etti?

Osman Nuri Kabaktepe: Ben hani kişisel olarak, “Şunun hakkında, bunun hakkında ne düşünüyorsun?” sorusuna…

Ama onun temsil ettiği bir şey var biliyorsunuz.

Osman Nuri Kabaktepe: Taksi ayrı, taksiciler ayrı, taksicilik ayrı. Onunla ilgili çok şey konuşabiliriz. Batuhan Bey’i de seviyoruz, Eyüp Bey’i de seviyoruz, tüm İstanbullu herkesi seviyoruz. Sevdiğimiz tüm hemşehrilerimiz, kardeşlerimizle ilgili değerlendirmeler yaparken hepimizin iş ve çalışmalarıyla ilgili de değerlendirmeleri yaparız. Ama burada taksi konusu İstanbul’daki gelecekte taksinin nasıl planlanması, onunla ilgili Murat Bey açıklamalar yaptı. Biz de taksici kardeşlerimizi görüyoruz.

Biz de tabiî bu arada sizi burada yakalamışken, Murat Bey’i biz de bekliyoruz. Gelirse biz de bütün bu soruları kendisine soracağız; ama şu âna kadar hâlâ olumsuz da cevap almadık olumlu da cevap almadık. Bakalım…

Bir izleyicimiz şunu sormuş: “Murat Kurum neden Kandil uzlaşısının adayı İmamoğlu’dur söylemini dile getirmeyi bıraktı?” Bir ara söylemişti, son günlerde pek girmiyor.

Osman Nuri Kabaktepe: Yani şöyle; tabiî günlük programlar, bulunduğunuz ortam, her gün her şeyi tekrar etme fırsatınız da olmuyor. Yani dolayısıyla belki 5 gün önce söylediğimiz birtakım şeyleri bugün de söylemiyoruz. O kampanya sürecinde diliniz, üslûbunuz, metinleriniz ona göre şekilleniyor. Yani bu noktada şuysa kastı değerli soru soran kardeşimizin, hemşehrimizin: Bu noktada bir tavır değişikliği mi var? Yok, tavır değişikliği yok. Yani 3 gün önce 5 kere zikretmişiz, Murat Bey zikretmiş; bugün farklı şeyleri konuşuyoruz. O anlamda bir değişiklik yok. Ama doğal bir süreç. Yani kampanya bugün konuştuğunuz şeyler yarın başka şeylere evrilebiliyor. Ama zemin olarak ve bakış olarak orada bir farklılığı yok.

Peki şunu soracağım. Baktığım zaman Murat Kurum’un kampanyasında ve sizin de yaptığınız açıklamalarda deprem meselesi çok merkezî bir yerde duruyor. Ama şimdi şöyle de bir realite var: 22 yıldır iktidarda olan bir parti var ve belediyede de son 5 yılı saymazsak iktidarda hep sizin değişik adlarla parti, yani Erdoğan çizgisi yönetiyor İstanbul’u. Yani buradaki depremle ilgili sorun ya da birtakım sorunlar, yapılmayanlar, edilmeyenler, sâdece bir 5 yıllık Ekrem İmamoğlu iktidârının mıdır?

Osman Nuri Kabaktepe: Öyle bir yaklaşımımız hiç olmadı zâten. Yani ben şunu söylüyorum; Biz adâleti sadece partimizin adına değil, davranış biçimine de koymaya gayret eden ve öyle davranmayı ilke edinen bir yaklaşıma sâhibiz. Şimdi AK Parti markasıyla diyelim, biz 2004’te İstanbul’u aldık, üç dönem yönettik. Hükûmet olarak da, merkezî idâre diyoruz — gerçi bizde merkezî olmayan bir idâre yok. Bu kavramı kullanmak da gerçi çok şey değil diyelim. Hükûmet olarak da işte 2002 yılından beri geliyoruz, 22 yıllık bir iktidârımız var. Şimdi biz burada Türkiye’deki birikmiş, yığınlaşmış, yıllar içerisinde çözülmesi gereken sorunları kimsenin bir el işâretiyle çözüp çözmediğine bakmıyoruz. Biz performansa, depremi ya da ulaşımı kendinize sorun olarak kabul edip etmediğinize, bununla ilgili bir iş ve işleme başlayıp başlamadığınıza bakıyoruz. Şimdi bakın, Türkiye’de Kentsel Dönüşüm Yasası 2012 yılında çıktı. Depremle mücâdeleye aslında biz 2012 yılından îtibâren başladık. O yasanın çıkması için Cumhurbaşkanımız çok fazla uğraştı. Ona da şu andaki CHP yönetimi “rantsal dönüşüm” adını taktılar, hâlâ aynı adı kullanıyorlar. Biz de diyoruz ki: “Kardeşim rantsal olmayanını yap. İktidar senin elinde. Senin de iktidar olduğun ilçeler var, iller var, büyükşehirler var.” Şimdi İstanbul özelinde bakarsak, biz son 12 yıl içerisinde İstanbul’umuzda 850.000 konutun dönüşümünü başardık. Bu başarıda Büyükşehir’in payı var, ilçe belediyelerinin payı var, bakanlıkların payı var, özel sektörün payı var. Şu an hâlihazırda yine AK Partili ilçe belediyelerinin ve bakanlıkların ve özel sektörün desteği ile 179.000 konutun dönüşümü devam ediyor, kentsel dönüşümü. Kalan 1,5 milyon yapı kaldı. Yani 1,5 milyonu toplamda diyelim 3 milyona yaklaşacak. “3 milyonu niye 3 yılda bitirmedin?” diye bir soru sormuyoruz. Rakamları veriyorum ben. Diyorum bak: “Biz 12 yılda 850.000 bitirdik.” Şimdi diyoruz ki 179.000 daha bitiriyoruz, bunların bir kısmı teslim ediliyor şu an. Aslında 1 milyonun üzerinde bir îmâlat olmuş 10 yılda, 11 yıllık bir süreç içerisinde. Şimdi siz diyoruz 5 yıl önce gelirken deprem sorununu 5 senede çözeceğinizi söylediniz. 115.000 konut yapacağınızı söylediniz. Şimdi benim sorduğum soru şu: 115.000 konutun %50’sini yaptıysanız, sizin yayınız vesîlesiyle AK Parti İl Başkanı’nın Ekrem İmamoğlu’nu alkışlaması kampanyada ona yarar mı? Yarar herhalde. Yani öyle bakan sayılarından birtakım anaforlar oluşturmalarına gerek yok. “Alkışlayacağım ben sizi” diyorum. Beni götürün binâların önüne, sizi alkışlayacağım. %30’unu gösterin, alkışlayacağım. %20’sini gösterin, alkışlayacağım. Kendilerinin astıkları billboard’larda 3.000+5000, 9.000 olduğunu söylüyorlar. Sâdece bizim Zeytinburnu belediyemizin ilgili kurumlarla yaptığı rakam bu 9.000. Şimdi söylediğimiz bu. Bunu sorun olarak kabul edin, bu sorunu çözmek için adım atın, plan yapın, proje yapın, yaptığınız projeyi de uygulayın. Şimdi bunu soruyoruz biz. Şunu demiyoruz: “Ya, biz 10 senede 1 milyon dönüştürdük. Siz 5 senede niye bu kadar dönüştürmediniz?” En azından kendi iddianızı tutun. Şimdi trafikle ilgili de aynı şeyi söylüyoruz. Bakın trafik sorunu İstanbul’da 2019’da başlamadı. Metropolde trafik sorunu her zaman var. Ama trafik sorununu çözmek için bir de belli rakamlar, hesaplamalar tüm dünyada yapılıyor. En temel hesaplama trafiğin yoğunluk haritasıdır. Yani biz o günkü verilere vatandaşlarımız Google’dan, diğer arama motorlarından bakabilirler; %40’lar civârındaydı yoğunluk biz bıraktığımızda. Şimdi %60’ı geçmiş. Biz önce şunu soruyoruz: “Siz 5 yılda neyi yaptınız, hangi büyük başarıyı yaptınız da İstanbul’un trafik yoğunluğunu %50 artırdınız?” Yoksa bizim dönemimizde sıfır demiyoruz. Bunu kendi verilerimiz de söylüyor. Yani yaklaşımımız bu. Yani kentsel dönüşümle ilgili de yaklaşımımız bu. Bakın hâlâ ben şu andaki CHP’li İBB yönetiminin deprem konusuna ve kentsel dönüşüm konusuna temel bir sorun olarak yaklaştıklarını düşünmüyorum, onu göremiyorum, o ciddiyeti de göremiyorum.

Yavaş yavaş toparlayalım. Hızlıca cevap vermenizi istediğim bir soru var, bir izleyicimizden geldi: “Sığınmacı sorunu İstanbul’da sizce var mı? Eğer varsa bu sorunda Ekrem İmamoğlu’nun payı var mı?” diye bir soru var. Ondan sonra ben size bir final sorusu soracağım.

Osman Nuri Kabaktepe: Evet, yani göçmen meselesi diyelim, Türkiye’de bu noktada ülkemiz, devletimiz, ilgili birimlerimiz gerekli tedbirlerini her zaman aldılar. Bunu çok çok anlattık. Aslında çok uzun cevap vermemiz gereken sorulardan biri. Yani bir kaçak sorunu ayrı, göçmen sorunu ayrı. Yani İstanbul’umuz şu an kapalı kentlerden biri. Zâten buraya resmî olarak da sığınmacı pozisyonunda da yeni sığınmacıların, Birleşmiş Milletler kanalıyla da olsa gelmesi mümkün değil, söz konusu değil. Türkiye’ye böyle bir giriş yok. Dolayısıyla Suriyeliler için de Ukraynalılar için de, diğer savaş bölgelerinden gelecekler için de İstanbul’da böyle yeni bir geliş yok. İlçe ilçe oranları var. İlçelerde, İstanbul içerisindeki hareketlilikte de kapalı ilçelerimiz var. Burada belli yasalar çerçevesinde uymayanların da ülkelerine geri döndürülmesiyle ilgili de uygulamalar var. Meselâ 70 gündür ben sâhada vatandaşlarla gezdiğimizde buna dönük bir talep almadım vatandaşlarımızdan. Artık sorun olmaktan çıktığı, yönetilebilen bir sürece girdi. Bir de kaçak girişler vardı pandemi sürecinde. Yani dünyanın hiçbir ülkesi kaçak girişleri engelleyemedi. Biz de belli oranlarda kaçak giriş alan ülkelerden biriyiz. Bu kaçak girişlerde yakalanan, Türkiye’ye kaçak giriş yapmış, hukuksuz giriş yapmış kişilerin geri gönderiminde problem vardı. Pandemi süreçleri bittikten sonra onlar da açıldı. Şu an geri gönderimleri hızlı bir şekilde olduğu için birikmiş kaçak potansiyel erimiş oldu. Zâten girişler sıkı tâkip ediliyor. O noktada kaçak girişlerle ilgili böyle önlemlerin daha da rahatladığını görmüş olacağız.

Son sorum… Siyâsî bir soruyla bitirelim. Yani buna cevap vermenizi umuyorum. Ekrem İmamoğlu bu seçimi de kazanırsa 2028’de kesinlikle cumhurbaşkanı adayı olur diye bir genel eğilim var. Siz de böyle düşünüyor musunuz?

Osman Nuri Kabaktepe: Şimdi 2019’da İstanbul seçimlerini kazanınca bir şey çıktı; “İstanbul’u alan Türkiye’yi alıyor” diye. Öyle bir şey olmadı. Dolayısıyla bir yerel seçim sonucundan hareketle 2028’i okumanın çok doğru olduğunu düşünmüyorum. Herkes aday olabilir yani. Bu dönem aday ol dediler, olamadı zâten, olmadı. En son 9 yardımcı, pardon 7 yardımcılıktan biri kendisine kalmış oldu. Belki yine öyle bir sistemle girerler, bilmiyorum. 7 yardımcıdan biri olarak da karşımıza çıkabilir, aday olarak da çıkabilir. Herkesin kendi kişisel beklentisidir.

Ama “İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır” olayı…

Osman Nuri Kabaktepe: Olmadı. Ne oldu şimdi, 2019’da olmadı.

Ama biliyorsunuz bu lâfı ilk söyleyen Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Osman Nuri Kabaktepe: Netîcede –yani o târihsel şeyini bilmiyorum ama– hiçbir seçimin sonucu bir sonraki seçimi garanti etmiyor. Onu biz Türkiye’deki şeylerde biliyoruz. Yani dolayısıyla 2028 yılını… Ha, şu da var, yani onu da görüyorum, böyle bir sonuç olmayacak 31 Mart’ta; yani bâzı muhâlif siyâsal aktörlerin ya da işte yazan çizen arkadaşlarımız, kardeşlerimiz 2024 seçimlerinin sonucundan hareketle hemen 2028’e bir şey biçecekler, fotoğraf biçecekler. Efendim, belki seçimin târihiyle vs.. Ya, bunlar artık Türkiye’nin aştığı ve aşması gereken şeyler. Olabilir, yani biz bu seçimi kazandık, daha sonrasında da kazanacak; ama Türkiye’ye bakalım şimdi. Netîce îtibâriyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni Murat Kurum kazanacak, biz ona eminiz. Ama Türkiye’de 1000 tâne belediye var. 56 milyon, şimdi 60 milyonu bulacak seçmenimiz. 60 milyon seçmen içerisinde ben şu iddiada bulunuyorum, seçimden sonra gelir iddiamız da yanılmışsak niye yanıldığımızı da analiz ederiz. Yani 61 milyon seçmenin oyunu dağıttığımızda yine Cumhur İttifâkı’nın Millet İttifâkı’nın önünde 2024 seçimlerini bitirdiğini göreceğiz. 2028 hayâllerini atmosfere… –bir de şaka yapalım; Ramazan’dır, siyâset vs. ile yoruluyoruz yani Ruşen Bey–, sâdece diyorum uzaya astronot göndermedik; bu seçimde bu hayâli yapanların hayâllerini de, astronotu Jüpiter’in yörüngesine yerleştirdik diyorum yani.

Bitireceğim dedim, ama bir de şeyi sorayım, bunu sormasam olmayacak: Murat Kurum ve gaf lâfı çok kullanıldı biliyorsunuz kampanya boyunca. Yani herhalde siz de görüyorsunuz, sosyal medyada özellikle çok dolaşıma giriyor. Sâhada da belki oluyordur. Bu tür şeylerin adaylara olumsuz ya da olumlu –olumlu etkisi de olabilir, bilemiyorum– etkisi için ne diyorsunuz?

Osman Nuri Kabaktepe: Şimdi bunun insânî tarafı var. Yani meselâ geçen işte CHP’li İBB Başkanı da bir ilçenin adını unutuyor, bu insânî bir durumdur. Murat Bey de konuşurken… Burada yani sevgi, saygı, samimiyet ve nezâket diyorum ben. Hani insanın bu çerçeveyi aşıp, bilerek söyleyip sonra gaf şeyine sığınması ayrı bir şey, onu toplumumuz ayırt eder. Ama Murat Bey’in de diğer siyâsî aktörlerin de, işte, konuşurken 24 yerine 14 dersiniz, yani Küçükçekmece yerine Büyükçekmece diyebilirsiniz.

Siz de meselâ 20 yıldır iktidar diyorsunuz, 22.

Osman Nuri Kabaktepe: 22, yani aynen öyle. Yani bunlar inşanî şeylerdir. Bunları toplum hoş karşılar diye düşünüyorum. Bizim de hoş karşılamamız lâzım. Ha, ama bâzen kastederek söyleyip sonra toplumdan tepki aldığında gaf mı değil mi tartışması, onu da toplumumuz takdir eder. Yoksa bu Türkiye’de çok görüldü. Şehirlerin adını yanlış söyleyen siyâsetçilerimiz oldu. Unuturuz yani, insanız normaldir.

Birden aklıma Tansu Çiller’i getirdiniz. 

Osman Nuri Kabaktepe: Bir de şöyle düşünün, yani şu an tüm siyâsî aktörler sabah başlıyorlar akşama kadar çok konuşuyorlar. Zihni toparlamak, hep bir yerde tutmak… Aynı gün içerisinde 5 ilçe değiştiriyorsunuz. Bâzen hangi ilçede olduğunuzu, hangi mahallede olduğunuzu unutabilirsiniz, mahallenizi de yani. Bunlar normaldir diye düşünüyorum.

Çok sağ olun Osman Nuri Bey. Osman Nuri diye mi hitap edilir size, Osman mı diyorlar? 

Osman Nuri Kabaktepe: Tek isim kullanıyorum daha çok, ama Osman. Bâzen Nuri diyen oluyor, “Kimi çağırıyorlar” diyorum. Onu hiç kullanmamışım. İkisinin bir kullanımına alışığım.

Çok sağ olun Osman Bey. Evet, AK Parti İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe ile çok güzel bir söyleşi yaptık. Kendisine çok teşekkürler. Sizlere de bizi izlediğiniz için teşekkürler, iyi günler.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.