9. Yargı Paketi taslağının ayrıntıları belli oluyor. Söz konusu taslakta, ”etki ajanlığı” olarak bilinen düzenleme “diğer faaliyetler” başlığıyla yer aldı. Buna göre, devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda Türk vatandaşları veya kurum ve kuruluşları ya da Türkiye’de bulunan yabancılar hakkında araştırma yapan veya yaptıranlar hapis cezası ile cezalandırılacak. “Kadının soyadı” düzenlemesinde yapılacak değişiklik ile AYM kararına rağmen kadınlar evlendikten sonra bekarlık soyadlarını tek başına kullanamayacak.
9. Yargı Paketi taslağına ANKA Haber Ajansı ulaştı. Taslak 38 maddeden oluşuyor. 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 339’uncu maddesinden sonra gelmek üzere eklenmesi önerilen taslakta yer alan 22. madde kamuoyunda ”etki ajanlığı” olarak tartışılıyor. Söz konusu taslakta 13’üncü maddede 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 187’nci maddesinde yer alan “kadının soyadı”, “hak düşürücü süreler” başlıklarında düzenleme öngörülüyor.
“Devletin iç veya dış siyasal yararları” kavramı
Söz konusu “etki ajanlığı” olarak tartışılan madde düzenlemesinin gerekçesinde, “Devletin iç veya dış siyasal yararına yönelik olarak gerçekleştirilen bazı faaliyetlerin cezalandırılması kabul edilmektedir. Bu kapsamda iktisadi, mali, askeri, milli savunma, kamu sağlığı, kamu güvenliği, kamu düzeni, teknolojik, kültürel, ulaştırma, haberleşme, siber alan, kritik altyapılar ve enerji gibi diğer yararlar da devletin iç veya dış siyasal yararları kavramı içinde kabul edilecektir. Dolayısıyla bu gibi yararlar aleyhine gerçekleştirilen faaliyetler de suçun konusunu oluşturabilecektir” ifadesi dikkat çekiyor.
Söz konusu düzenleme şöyle:
”Madde 339/A- (1) Bu bölümde düzenlenen suçları oluşturmamak kaydıyla, Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda;
a) Türk vatandaşları veya kurum ve kuruluşları ya da Türkiye’de bulunan yabancılar hakkında araştırma yapan veya yaptıranlar, b) Türkiye’de suç işleyenler, hakkında, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası verilir. Fiilin, bu bölümde düzenlenen suçlar dışında başka bir suç oluşturması halinde hem bu suçtan hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunur.
(2) Fiil, savaş sırasında işlenmiş veya Devletin savaş hazırlıklarını veya savaş etkinliğini veya askerî hareketlerini tehlikeyle karşı karşıya bırakmış ise faile sekiz yıldan oni ki yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Suçun, milli güvenlik açısından stratejik önemi haiz birimler ile proje, tesis ve hizmetleri yerine getiren kurum ve kuruluşlarda görev yapanlar tarafından işlenmesi halinde verilecek ceza bir kat artırılır.
(4) Bu suçtan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanı’nın iznine bağlıdır.”
“Devlet sırların karşı suçlar ve casusluk” düzenlemesi yetersiz
9. Yargı Paketi ile getirilmesi planlanan yeni suçun gerekçesi ise oldukça muğlak. Buna göre, 5237 Sayılı Kanunda “Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk” suçlarının düzenlendiği, ancak bu düzenlemenin ”Belge ve bilgi temini veya açıklanması dışında devletin güvenliği ile iç veya dış siyasal yararları aleyhine olacak şekilde gerçekleştirilen diğer faaliyetler bakımından herhangi bir yaptırım öngörülmemiştir” denilerek yetersiz olduğu belirtilirken yeni getirilecek maddeyle “diğer faaliyetler” adı altında yeni bir suçun kabul edilmesi öngörülüyor.
Bu yeni suçun kabul edilmesiyle birlikte ise devletin güvenliği ile iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda gerçekleştirilen bazı fiillerin yaptırıma bağlanacağı kaydediliyor.
Yine söz konusu taslağa göre 721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 187’nci maddesinde yer alan, “kadının soyadı” düzenlemesinde yapılacak değişiklik ile Anayasa Mahkemesi (AYM) kararına kararına rağmen kadınlar evlendikten sonra bekarlık soyadlarını tek başına kullanamayacak.
Türk Medeni Kanunu’nun 187’nci maddesine göre bir kadın evlenmekle kocasının soyadını alıyor. Bu hükme göre kadın, evlenirken kocasının soyadını almak zorundaydı fakat dilerse kendi soyadını da kocasının soyadı önünde kullanma hakkına sahipti.
Anayasa Mahkemesi (AYM), 22 Şubat 2023 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan kararı ile ”kadının evlendikten sonra kocasının soyadını almasının ailenin ortak bir soyadına sahip olmasını mümkün kılan tek seçenek olmadığı, aile bağlarının korunup güçlendirilmesi amacının kuralla öngörülen farklı muamelenin makul nedeni olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı gibi tespitlerde bulunularak evlenmeden önceki soyadının evlendikten sonra da tek başına kullanılması bağlamında kadın ve erkek arasında kuralla öngörülen farklı muamelenin nesnel ve makul bir temele dayanmaması sebebiyle eşitlik ilkesini ihlal ettiği sonucuna ulaşarak” 4721 sayılı Kanun’un 187. maddesinin birinci cümlesinin iptaline karar verdi.
“Çocuk üzerinde olumsuz etki doğurabilecek”
Söz konusu madde taslağında AYM’nin bu kararı işaret edilerek, gerçekleştirilen yeni taslakta artık kadının soyadı, kendi soyadı ile önceki kocasının soyadından oluşuyorsa kadın bu soyadlarından sadece birisini evleneceği kocasının soyadının önünde kullanabilecek.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
Bu düzenlemeyle AYM kararına rağmen kadının soyadını tek başına kullanılması engellenmiş olacak. Söz konusu maddenin gerekçesinde bu durum, “Ailenin önemi değerlendirildiğinde, anne ve babanın ayrı ayrı soyadı kullanmaları, çocuk üzerinde olumsuz etkiler doğurabilecek, çocuğun hangi soyadını kullanacağı ayrı bir tartışma konusu haline gelecektir” ifadeleriyle açıklandı.
“Sadece birisini evleneceği kocasının soyadının önünde kullanabilecek”
Düzenlenen maddenin gerekçesi ise taslakta şöyle açıklandı:
“İptale konu hükümde kadının evlenmekle kocasının soyadını alacağı ancak evlendirme sırasında evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuru üzerine kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabileceği belirtilmektedir. Buna göre evlenen kadın, evlendiği kocasının soyadını almak kaydıyla önceki soyadını da kullanabilmektedir. Anayasamızın 41’inci maddesinde ailenin Türk toplumunun temeli olduğu kabul edilmektedir. Ailenin önemi değerlendirildiğinde, anne ve babanın ayrı ayrı soyadı kullanmaları, çocuk üzerinde olumsuz etkiler doğurabilecek, çocuğun hangi soyadını kullanacağı ayrı bir tartışma konusu haline gelecektir. Bu durum, Türk toplumunun temeli olan aile bütünlüğüne zarar verebilecektir. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilen kanun hükmü yeniden düzenlenerek evlenen kadının kocasının soyadını alacağı, ancak dilerse kocasının soyadının önünde önceki soyadını da kullanabileceği, kadının soyadı, kendi soyadı ile daha önceki kocasının soyadından oluşuyorsa bu soyadlarından sadece birisini evleneceği kocasının soyadının önünde kullanabileceği hüküm altına alınmaktadır.”
Annenin soybağının reddi davası açma hakkı
9. Yargı Paketi’nde 14’üncü maddede yer alan Türk Medeni Kanunu’nun 286’ncı maddesinde yer alan “Soybağının reddi/ Dava Hakkı” maddesi de düzenleniyor. Bu maddenin düzenlenmesine gerekçe olarak ise Anayasa Mahkemesi’nin 26 Temmuz 2023 sayılı kararı gösterildi. Buna göre, söz konusu AYM kararından önce baba ile çocuk arasında kurulan soybağı, yalnızca kocanın veya çocuğun açacağı davalarla ortadan kaldırılabilirdi. Bu durum, Türk Medeni Kanunu’nun 286. maddesinin birinci fıkrası “Koca, soybağının reddi davasını açarak babalık karinesini çürütebilir, bu dava ana ve çocuğa karşı açılır” şeklindeydi. Bu nedenle nüfus kayıtlarında baba olarak gözüken kişinin gerçek baba olmadığını bilmesi halinde dahi, annenin soybağının reddi davası açma hakkı yoktu. Bu nedenle nüfus kayıtlarında baba olarak gözüken kişinin gerçek baba olmadığını bilmesi halinde dahi, annenin soybağının reddi davası açma hakkı yoktu.
AYM kararının gerekçe olarak gösterildiği madde “Koca, ana veya çocuk soybağının reddi davasını açarak babalık karinesini çürütebilir. Bu dava, dava açma hakkına sahip diğer kişilere karşı açılır” şeklinde yeniden düzenlendi.
9. Yargı Paketi’nde 15’inci maddede yer alan Türk Medeni Kanunu’nun 289’uncu maddesinde yer alan “Hak düşürücü süreler” başlığında da bir düzenleme öngörülüyor. Buna göre mevcut kanunda “Koca, davayı, doğumu ve baba olmadığını veya ananın gebe kaldığı sırada başka bir erkek ile cinsel ilişkide bulunduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl, (…) içinde açmak zorundadır. Çocuk, ergin olduğu tarihten başlayarak en geç bir yıl içinde dava açmak zorundadır ” ifadesi, “Koca, davayı, doğumu ve baba olmadığını veya ananın gebe kaldığı sırada başka bir erkek ile cinsel ilişkide bulunduğunu öğrendiği tarihten başlayarak bir yıl, (…) içinde açmak zorundadır. Ana doğumdan, çocuk ise ergin olduğu tarihten başlayarak en geç bir yıl içinde dava açmak zorundadır” şeklinde yeniden düzenleniyor.
9. Yargı Paketi’nde 16’ncı maddede yer alan Türk Medeni Kanunu’nun 314’üncü maddesinde yapılması öngörülen düzenlemenin gerekçesi de AYM’nin 26 Temmuz 2023 tarihli kararı olarak gösteriliyor. Buna göre, “Eşler tarafından birlikte evlât edinilen ve ayırt etme gücüne sahip olmayan küçüklerin nüfus kaydına ana ve baba adı olarak evlât edinen eşlerin adları yazılır” ifadesi, “Ayırt etme gücüne sahip olmayan küçüklerin nüfus kaydına, birlikte evlât edinmede ana ve baba adı olarak evlât edinen eşlerin adları; tek başına evlât edinmede ise ana veya baba adı olarak evlât edinenin adı yazılır. Evlât edinilen diğer kişiler hakkında, talepleri halinde bu hüküm uygulanır” şeklinde yeniden düzenleniyor.
KAYNAK: ANKA