Video: Enes Berk Demirkol
Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası üyeleri, 2014 yılında kaldırılan taban maaş uygulanmasının yeniden getirilmesi talebiyle 26 Mayıs’ta Meclis Parkı’nda oturma eylemine başladı. Haklarını alana kadar eylemlerine devam edeceklerini söyleyen öğretmenler Medyascope’a konuştu. Asgari ücretin daha altında maaşları kabul etmek zorunda kaldığını söyleyen öğretmenler, kölelik koşullarına itildiklerine dikkat çekti.
Özel sektörde çalışan öğretmenlerin, kamudaki denklerinden daha az maaş alamayacağına yönelik uygulama 2014’te Özel Öğretim Kurumları Yasası’ndan çıkarıldı. Ücretleri kamudaki denkleri bir yana, asgari ücretle yarışır hale gelen öğretmenler aylardır eylemlerini sürdürüyor.
Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası ise taban maaş uygulamasının geri getirilmesi talebiyle 26 Mayıs Pazar günü TBMM’nin Çankaya girişinde bulunan Milli Egemenlik Parkı’nda (Meclis Parkı) oturma eylemi yapıyor. Polis engellemelerine ve gözaltılara rağmen eylemlerini sürdüren öğretmenler Medyascope‘a konuştu.
Edebali: “Yüz binlerce öğretmen asgari ücretle çalıştırılıyor, özelleştirme politikalarının bilinçli yansıması”
Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası Başkanı Eren Edebali, özel sektörde çalışan öğretmenlerin üç talebini taban maaş hakkının geri getirilmesi, süreli sözleşmenin kaldırılması ve eğitim iş kolunun kurulması olarak sıraladı. Edebali, taleplerini şöyle gerekçelendirdi:
“Yüz binlerce öğretmen asgari ücretle çalıştırılıyor. 2014 yılında elimizden alınan bir hak var. Şu an Milli Eğitim Bakanı olan Yusuf Tekin o dönem müsteşardı ve bu özelleştirme politikasının bilinçli bir yansımasıydı. Özel öğretim kurumları ve çalışanlarının sayısı bu tarihten sonra arttı. Kamuda atamaların azalmasıyla birlikte öğretmenler işsizlik kıskacı altında, çok güvencesiz koşullarda çalışmaya başladılar. Rıza mekanizması oluşturuldu ve koşullar daha da kötü hale gelmeye başladı çünkü denetimsizlik var.”
“Patronlar karmaşanın içerisinde öğretmeni rıza mekanizması üzerinden köleliğe doğru itiyorlar”
Özel sektör öğretmenlerinin Milli Eğitim Bakanlığı’nın birer personeli olduğunu belirten Edebali, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa, 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’na bağlı çalıştıklarını söyledi. Edebali, aynı zamanda iş kanununa bağlı çalıştıklarını anımsatarak “Tüm güvencesizliğimizin nedeni bu ve patronlar bu karmaşanın içerisinde öğretmeni rıza mekanizması üzerinden köleliğe, kölelik koşullarına doğru itiyorlar” dedi.
“Verilen sözler tutulmadı”
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Aylardır süren eylemlerini hatırlatan Edebali, 5 Şubat’ta Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’le yaptıkları görüşmeyi anlattı:
“Eylemlerin kazanımı o görüşme oldu. Sayın Bakan bize direkt ‘Siz istiyorsunuz diye değil, biz zaten böyle bir çalışmanın içerisindeyiz. Düzenlenecek olan Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda biz kamuda, özelde öğretmenleri bir statüde eşitleyeceğiz. Siz sadece taban ücretten bahsediyorsunuz. Biz yan hakları da burada geçireceğiz’ dedi. Biz kendisine ne zaman olacak diye sorduğumuzda nisan ayında olacağını ifade etti.”
Bakan Tekin’in, yapılacak düzenlemelerin yeni eğitim ve öğretim döneminde, eylül, ekim aylarında uygulamaya başlayacağını söylediğini aktaran Edebali, Bakan’ın ifadelerinin daha sonra değiştiğini belirtti. Edebali “İki ay sonra bir televizyon programında kendisine sorulan soru üzerine, ‘Bu konuyla ilgili benim öyle bir yetkim yok, onlar özel sektöre çalışıyorlar’ diye yanıt verdi. Bu hak zaten vardı ve biz bahsettiğimiz gibi bir bakıma kamu çalışanıyız” diye devam etti.
“Öğretmenin taşıma gereken niteliklerde varız ama haklar sunulurken izimiz yok”
Öğretmenlere karşı uygulanan şiddetin cezasını artırmaya yönelik maddelerin de yer aldığı ve sonraki hafta Meclis’e gelmesi beklenen Öğretmenlik Meslek Kanunu teklifinde özel sektör öğretmenlerinin haklarının gözetilmediğini ileri süren Edebali, “Öğretmenin tanımında, öğretmenin taşıması gereken nitelikler yazılırken özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenler de yazıyor ama birçok koşul öğretmene sunulurken özlük hakları, ekonomik haklar, sosyal haklar bakımından öğretmenin orada izi yok. Biz bunu hem çelişkili, hem de kötü niyetli buluyoruz” diye konuştu.
Edebali, muhatap alınmadıkları için oturma eylemlerini 29 Mayıs’ta Milli Eğitim Bakanlığı önüne taşıdıklarını söyledi. Orada kolluk kuvvetlerinin müdahalesine uğrayarak gözaltına alındıklarını belirten Edebali, “Burada bulunmamızı, pankart açmamızı, arkadaşlarımızın önlük giymesini istemiyorlar” dedi.
“Sadece bizim üyemiz olan bin 500 öğretmen bu sene mesleği bıraktı”
Özel sektörde çalışan sözleşmeli öğretmenlerin 10 aylık sözleşmeleri dolduğunda yılın iki ayı işsiz kaldığına dikkat çeken Edebali, “İnşaatta çalışan, taksicilik, taşımacılık yapan var. İntihar eden öğretmenler var. Sadece bizim üyemiz olan bin 500 öğretmen bu sene mesleği bıraktı. Ben sendika başkanıyım, işten çıkartıldım ve benim iş iade davamı açmamızı sağlayan şey sendika yöneticiliğiydi ama yüz binlerce öğretmenin işten çıkartıldıktan sonra iş iade davası açma hakkı bile yok” diye konuştu.
Çıra: “Yılın iki ayı işsizim, maaşsızım, sigortasızım”
Dokuz yıldır matematik öğretmenliği yapan Burcu Çıra, “Sözleşmeli öğretmen olmak Türkiye şartlarında aslında ücretli köleliğe eşdeğer. Koşullarımız gerçekten çok ağır. Bize belli süreli sözleşmeler dayatılıyor. Çalıştığım bütün kurumlarda 10 aylık sözleşmelere tabi tutuldum. Yani yılın iki ayı işsizim, maaşsızım, sigortasızım” dedi.
“Nasıl geçineceğime dair patronun ya da Bakan Yusuf Tekin’in hiçbir fikri yok”
Patronların kıdem tazminatı vermemek için kısa süreli sözleşmelerle öğretmenleri çalıştırdığını belirten Çıra, şöyle devam etti:
“Patronlar ciddi bir kâr elde ediyor. Yüz binlerce öğretmenin iki aylık maaşına el konulmuş oluyor. Onlar kârlarına kâr katarken, biz açlıkla boğuşuyoruz çünkü ev sahiplerimiz hiçbir zaman iki ay bizi idare etmiyor, etmeyecek. Dolayısıyla ek işler yapmak, hatta başka işlerde çalışmak zorunda kalıyoruz. Ben yıllardır yaz aylarında kafelerde çalışıyorum, garsonluk yapıyorum. Ya da belli dönemlerde birkaç hafta ailemin yanına dönmek zorunda kalıyorum.”
İstanbul’da yaşadığını ve ev kiralarının ortalama 20 bin lira olduğunu vurgulayan Çıra, “Ben 22 bin 500 TL ücret alıyorum. Nasıl geçineceğime dair bir patronun ya da Bakan Yusuf Tekin’in hiçbir fikri yok” dedi.
Çapan: “Boş günlerimizde kurum adına broşür dağıttırıyorlar”
Fizik öğretmeni Pelin Çapar da yaklaşık dokuz senedir özel sektörde mesleğini yaptığını söylerken, iki ya da üç gün çalışacak şekilde işe alındıklarını anlattı. Haftanın diğer günlerini dolduramadıkları takdirde, iki-üç günlük ücret aldıklarını belirten Çapar, şunları söyledi:
“Bir günde 12 saat ders yapılıyorsa, minimum 11’ini dolduruyorlar zaten. Kalan boşluklarda da, eve gittiğimizde ya da boş günlerimizde bize ‘Veli araması yapın, velilerle görüşün, toplantı alın’ diyorlar. Hatta yakın zamanda çalıştığım kurum broşür çıkarmış. İsim isim kimin nereye gideceğini belirlemiş, mahallede kurs broşürleri dağıtmamızı istiyorlar. Biz böyle işler de yapıyoruz. Sonra da asgari ücret ya da asgari ücretin altını veriyorlar.”
“Bu zamana kadar hiçbir öğrencim bana, ‘Ben öğretmen olacağım’ demedi”
Kurumların öğretmenin derste en iyi performansı göstermesini istediğini söyleyen Çapar, “Bizler zaten öğrencilerimizin geleceğini düşünüyoruz. Yoksa öğretmenlik mesleğini sevmeyen, bu işi sevmeyen, yapmak istemeyen bir insan bu ücretlerle çalışmak da istemez” dedi.
Çapar, talep ettikleri hakların iyi yaşam koşulları ve meslek koşulları oluşturmak için önemini vurgulayarak “Bizlerden sonra gelecek öğrencilerimiz de öğretmen olabilsinler. Bu zamana kadar hiçbir öğrencim bana, ‘Ben öğretmen olacağım’ demedi. Öğrencilerim ‘Biz öğretmen olmak istemiyoruz hocam, sizi görüyoruz’ diyorlar. Biz onlar için hem bir rol modeliz, hem de meslek adına da kötü bir örnek oluşturuyoruz” diye konuştu.