2024/2025 UEFA Kadınlar Şampiyonlar Ligi, 8 Ekim’de grup aşamasının ilk maçlarıyla başlıyor. Madyascope Spor’dan Ceyda Akbulut, Galatasaray ile ilk kez katılım gösterdiğimiz Devler Ligi’ni yazdı.
Geçmiş – gelecek
2023 Dünya Kupası’nı izlerken Twitter Türkiye’de manzara neydi biliyor musunuz? Aslında ben de tam olarak hatırlamıyorum. Dolu dolu bir içerik yağmuru yoktu, tahmin edersiniz. Ama aklımda kalan garip bir olay var. İspanya milli takımının hız makinesi Salma’nın son dakika golleri, Brezilya’nın modern sambası, Caicedo’nun spektaküler golü ve Megan Rapinoe’nun milli formaya dramatik vedası bir kenara, kararmaya yüz tutmuş ve ismi bile değişmiş garip algoritmalı o muhteşem platformda takma isimli tikli hesaplar, 12 yıl öncesine ait ABD kadın milli takımının bir golünü kopyala-yapıştır yapıp otomatikleşmişçesine paylaşıyordu. Gol mükemmeldi, yalan yok. Şimdilerde partner olan Christen Press ve Tobin Heath’in bir ürünüydü. Tabii paylaşanlar tanımıyordu bile, “Kadınların golü” minvalinde paylaşılmıştı video. İkili o sıralarda uzun dönem sakatlıkları nedeniyle yeşil sahadan uzaktı, ABD milli takımını konuştukları bol konuklu keyifli bir program çekiyorlardı. Ama gel gör ki Türkiye internet aleminin sıradan bir gününde aşağı yukarı kaydırılan ekran, kadın futboluna, akışa sadece o golü yerleştirerek dokunuyordu. İşin komik yanı, arkadaşlarım da bana bu videoyu yollayıp “Vay, ne güzel gol olmuş Cey” mesajları atıyordu. Halihazırda son derece dramatik ve tempo dolu bir turnuva burnumuzun dibindeyken biz niye neredeyse emekli olmuş futbolcuların golünü konuşup duruyorduk? Fazla uzatmayacağım, ama çok tuhaftı olanlar.
Şimdi bunu neden anlattım?
Bu yazıya tıkladıysanız Kadınlar Şampiyonlar Ligi’ne bir yerinden ilginiz var, değil mi? Belki Galatasaray’ın tarihi başarısına eşlik etmek için ilk kez geldiniz, belki de yıllardır takip ediyorsunuz. Bu satırların yazarı benden, naçizane, ufacık bir tavsiye ileteceğim size. 2023’te o eski ABD golünü dolaştıranlar gibi geçmişte kalmayın. Şimdide de yer almayın. Geleceğe bakın. Atılan bir golde sıçrayamadığını iddia ettikleri kaleciye değil şutu çeken Putellas’a bakın, topa güçsüz vurulduğunu söyleyen bir gönderiye değil Arzu’nun kanattaki deparına odaklanın. Senelerdir başta eşit ücret değil, eşit şartlar isteyen futbolculara kulak verin. Aksini istediklerini iddia edenlerden ekseriyetle uzaklaşın. Turnuva tarihinin en büyüğü, en acemisinin kalesine gol yağdırırsa eğer “Buradan iş çıkmaz” demek yerine onlara yetişebilmek için buraya daha sık gelmeleri gerektiğini düşünün. Toplumsal cinsiyet kalıplarıyla tıkanmış ağlardan kaçınıp topun havadaki kıvrımına hareket verenin sadece bir çift ayak olduğunu unutmayın.
Tren kalktı
Asıl meselemize geçelim mi? Geçen yıl bu zamanlar Şampiyonlar Ligi gruplarını incelemeden hemen önce giderek süratlenen bir trenden söz etmiştim. Önceki yılın finalisti ve yarı finalisti Wolfsburg ve Arsenal’ın, o sene elemeleri geçemediği için turnuvaya katılamamasının nedenleri ve olası sonuçlarını anlatmıştım. Avrupa’nın başaltı takımlarının büyük kulüplere çelme takabilmesiyle, hızlanan trenin hâlâ kaçırılmadığı sonucunu çıkarmıştım.
Önümüzdeki sene Avrupa’daki rekabetin biçimi değişeceğinden, bazıları için tren bu sefer gerçekten kaçmış olabilir. Biz ise kendimizi son anda vagonlardan birine atmış bulunduk. Hem Milli Takım’ın alt yaş kategorilerinden A Takım’a kadar olan gelişimi hem de Galatasaray’ın turnuvaya ayak basmasıyla elde ettiği tarihi başarı buna etkendi. Şimdi trende yerimizi sabitleyip kemerleri bağlamanın zamanı.
İyisi mi, hemen işe girişelim.
A Grubu – En iyiler ve en yeniler
Lyon, Wolfsburg, Roma ve Galatasaray’ın yer aldığı Devler Ligi grubu sona erdiğinde, tarihi bir rekabetin ve taptaze bir açılışın izlerini taşıyacak.
Avrupa’nın en büyüğü olarak anılan Lyon, geçtiğimiz yılın Şampiyonlar Ligi finalinde hüsrana uğrayarak kupayı Barcelona’ya kaptırmıştı. Hocasını da Chelsea’ya bırakan Fransız ekibi, şu an için öngörülmez bir seneye adım atmış durumda. Yine de sezona yenilgisiz başlayan takımın damarlarında tecrübe ve özgüven hâlâ mevcut. Golcüleri Dumornay ve merkezdeki özgür ayakları Lindsey Horan korkulması gereken isimler. İlk rakipleriyse turnuvanın taze takımı, temsilcimiz Galatasaray olacak. Açılışı tedirgin mi yoksa gümbür gümbür mü yapacakları muamma.
Wolfsburg, Şampiyonlar Ligi hasretini yaralar alarak geçirdi. Genç yıldızları Pajor ve Oberdorf’u ligde ve Avrupa’da doğrudan rakiplerine kaptırdıktan sonra oldukça kan kaybettiler. Bu sezona da hayal ettikleri gibi başlamadılar. Şimdiyse ezeli rakiplerine karşı erkenden bir rövanş planlamak zorundalar. Her şeye rağmen kadrodaki bariz kalitelerini ve kulübün her zerresine işleyen tecrübeyi sahadan eksik etmeyeceklerine emin olmamız lazım. Efsane golcüleri Alex Popp ve Alman futbolunun geleceği Jule Brand ile bu arenada yeniden devleşmek istiyorlar.
Grupta diğer üç takımın da gözünü diktiği kritik ekip Roma ise, özellikle kendi evinde rakiplerine kâbusu yaşatabilecek meziyetlere sahip. Yakın geçmişteki kadar olmasa da hâlâ yükselişte olan İtalyan takımı adına bu sezon öncelik büyük ihtimalle Şampiyonlar Ligi. Saki Kumagai ve Manuela Giuliano ile yıldızlaşan ekibin amacı bu devlerle dolu grubu elinden geldiğince karıştırmak.
Önündeki üç hırslı rakiple tarihinde ilk kez karşılaşacak Galatasaray’ın yoluysa ilerleyen haftalara nasıl bakacağıyla şekillenecek. Uçuk hayaller kurmadan, kendimizi de hor görmeden geçirebileceğimiz bu turnuva, kapıları geleceğin başarılarına sonuna kadar açabilir. Staskova’nın bitiriciliği ve Ebru Topçu’nun oyun zekasıyla rakiplerini korkutabilecek sarı kırmızılıların, turnuvanın bilinmezi olarak ilgi çekmediğini söylemek de mümkün değil.
B Grubu – Geleneksel rövanş
Chelsea ve Real Madrid’in grup aşamasındaki birlikteliği artık gelenekselleşti. Onlara bu sene Twente ve Celtic eşlik edecek.
Geçtiğimiz yıl yarı finalde Barcelona’ya çelme takmaya çok yaklaşan Londra ekibi, efsaneleri Emma Hayes’e elinde herhangi bir Avrupa kupası olmadan veda etmek zorunda kalmıştı. Ligdeki kusursuz dominasyonunu hâlâ sürdüren takım için artık yepyeni bir sayfa açıldı. Görebileceğimiz en bariz hoca takımlarından biri olan Chelsea’nin Hayes’e vedası ve Lyon’dan getirilen Sonia Bompastor’a merhabası, bu sezonun onlar adına kilit noktası olacak. Yeni kadrosuna çabucak alışıp başrolleri olarak İskandinav yıldızları Guro Reiten ve Johanna Rytting Kaneryd’i belirleyen Fransız çalıştırıcı, sezona tek bir hedefle başlıyor: Her şeyi kazan.
Chelsea ile buluşmalarında artık yeterince tecrübelenen Real Madrid için şimdilik sezon namağlup, hatta gümbür gümbür ilerliyor. Şimdilik dedim, çünkü upuzun liglerinde daha Barcelona ile karşılaşmadılar. Bileklerini tek bir kez bile bükemedikleri rakipleriyle bu sene henüz yüzleşmedikleri için keyifleri yerinde. Olga Carmona, Caroline Weir, Linda Caicedo ve Alba Redondo gibi yıldızlarla dolup taşan kadro, artık somut bir başarı hayal ediyor. Bunun için tek yapmaları gereken kompakt oynamak. Bunu nasıl yapacakları sorusunun cevabını ise kendileri bulmaları lazım.
Son yılların yükselen yıldızı Ajax’a karşı ligde sağlam bir üstünlük kazanıp elemeleri de oldukça yoğun geçiren Twente ise tıpkı A Grubu’nun Roma’sı gibi sıralamayı karıştırmanın peşinde. Gençleri Nike van Dijk ve Kayleigh van Dooren ile yıldızlaşan Hollanda takımın maçları sürprizlere şimdiden açık.
Turnuvanın bir diğer taze ekibi Celtic ise şimdilerde oldukça formda. Kilit maçlarda titriyor olsalar da 25 yaşındaki golcüleri Saorirse Noonan ile hayal kurmaktan hiç çekinmiyorlar.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
C Grubu – Öngörülmeyen
Almanya’nın yeni devi Bayern Münih, İngiltere’nin kupaya el süren tek takımı Arsenal, İtalya’nın bir var bir yok ekibi Juventus ve Norveç liginin son şampiyonu Valeranga’nın oluşturduğu C Grubu, bilinmezlerle dolu.
Almanya’da yeşillerin düşüşünün asıl sebebi Bayern, artık benzer yükselişi Avrupa’da da elde etmek istiyor. Turnuvada istikrarsız gözükse de gününde olduğunda yeterince tehlikeli hale gelen Bavyera ekibinin formu şu an için zirvelerde. Alex Popp’un yaklaşan vedasıyla milli takımın artık bir numaralı santraforu olan Lea Schüller ve Danimarkalı yıldız Pernille Harder’ın rakiplerin kalesine gol olup yağdığı bir gerçek. Grubun favorisi olarak öne çıkmalarını engelleyen tek şey ise bahsettiğim “sürpriz” istikrarsızlıklar olacak.
Aynı durumdan muzdarip İngiliz ekibi Arsenal ise, şu an eleştiri oklarının merkezinde. Kapanan takımlara karşı üretkenlikten uzak, ezberlenmiş, sıkıcı ve temposuz oynayan Londra kırmızılılarının başı henüz sezonun bu zamanında ağrımaya başladı. Büyük rakiplere karşı sükseli bir karnesi olan ekibin zayıf noktasını artık herkes biliyor. Bu sebeple en başta topa tutulan Jonas Eidevall’ın, sonra da gol ayaklarında bel bağlanan isimler Alessia Russo ve Beth Mead’in herkesten önce hareketlenmesi lazım. Üstündeki kara bulutları bir çırpıda yok edip yine aynı hızda tekrar toplamakta meziyetli olan takımın bilinmezliği, grubun kaderini de belirleyen kilit nokta olacak.
Geçen yılın yarı finalisti PSG’yi eleyerek turnuvaya bir kez daha ayak basan Juventus ise, sezonun erken bölümünü namağlup geçiriyor. İlk maçta Norveç ekibiyle karşılaşmaktan da yeterince hoşnutlar. Yerli yıldızları Sofia Cantore, Girelli ve tecrübeli kalecileri Pauline Peyraud-Magnin’a bir kez daha güvenmek istiyorlar.
Büyük sahnenin vazgeçilmez ayağı Norveç’in bu seneki kartı Valerenga da bilinmezlerle dolu C Grubu’na gençleriyle meydan okuma peşinde olacak. Yaz döneminde ciddi darbeler alan ekip genç ayakları ve lokal yıldızları Karina Saevik ve Thea Bjelde ile parlamayı amaçlıyor.
D Grubu – Dev ve rakipleri
Son yılların bölüm sonu canavarı Barcelona’nın, bu sezon Avrupa sahnesindeki ilk rakipleri Manchester City, St. Pölten ve Hammarby oldu.
Son yenilgisini aylar önce Chelsea karşısında alan Barcelona, turnuvadaki 15 takımın da erkenden karşılaşmak istemeyeceği ilk ekip. Kazanma alışkanlığını kulübün kültürüne uyum sağlayarak elde eden bu takımın yeni bir hocası var ama şimdilik onlar adına değişen hiçbir şey yok gibi duruyor. Kalede üst düzey alternatiflere, defansta Mapi Leon gibi bir kadife ayağa, orta alanda Putellas ve Bonmati isimli iki ödül avcısına, kanatta Graham-Hansen adında bir sihirbaza ve en önde de nihayet kavuştukları bir süper bitiriciye sahipler. Gerisini düşünmeyi rakiplerine bırakıyorlar.
Bölüm sonu canavarına erkenden kılıç çekenler ise uzun aradan sonra Şampiyonlar Ligi’ne dönen ada ekibi Manchester City olacak. Son katılımlarına oranla tamamen değişen ama kalite kaybetmeyen kadroya, derinliği kullanmayı yavaş da olsa keşfeden bir koç eşlik ediyor. Gareth Taylor’ın ekibi, kritik maçlarda her zaman en iyi sonucu alamasa da onları düzlüğe çıkaracak yolu bir şekilde buluyor. İngiltere Ligi tarihinin ve güncelinin en iyi golcü ikilisine sahipler. Viv Miedema ve Bunny Shaw ile Devler Ligi’nde Dev ile erkenden karşılaşmayı lehlerine çevirmek isteyecekler.
Turnuvanın Avusturya temsilcisi St. Pölten, sezonu erken açmalarının avantajıyla şimdilik oldukça formda gözüküyorlar. Kamila Dubcova ve Melike Pekel ile yıldızlaşmak isteyen takım, işleri zor da olsa burada iz bırakmayı deneyecek.
Taraftarı ve kusursuz atmosferiyle deplasman ekiplerine üstünlük kurmaya çalışacak Hammarby ise turnuvaya en kötü karneyle gelen takım. Julia Blakstad ve Cathinka Tandberg’in yükselen formuyla hayal kurmak isteyen İsveç ekibinin, sonuçlardan bağımsız yeni sevenler kazanacağına adım gibi eminim.
Yazıyı kapatmak için sıcacık bir takım oldu Hammarby. Hayal kuranlara bol şanslar.
Yazan: Ceyda Akbulut
Editör: Yahya Kemal Doğan