Yenidoğan çetesinin 2021 yılında da aktif olduğu ortaya çıktı. Erzurum’un Hınıs ilçesinde dünyaya gelen Halime Çakır bebek, önce Erzurum Şehir Hastanesi’ne, buradan da henüz 11 günlükken Yenidoğan Çetesi’nin lideri olduğu öne sürülen Dr. Fırat Sarı’nın çalıştığı Reyap Hastanesi’ne sevk edildi. 19 Temmuz 2021’de ambulans uçakla İstanbul’a getirilen bebek, 6 ay sonra hayatını kaybetti. Baba Muhammed Emin Çakır, CİMER’den onay çıkmasına rağmen Erzurum’a nakledemedikleri bebeğin yaşam savaşını Medyascope’a anlattı. Yenidoğan çetesinin varlığından yeni haberdar olan aile, adalet arayışına başladı.
İstanbul Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan 494 sayfalık “Yenidoğan Çetesi” iddianamesi, Türkiye gündeminde büyük yankı uyandırdı. İddianamede, 47 şüphelinin çeşitli hastanelerde meydana gelen bebek ölümlerinden sorumlu oldukları öne sürüldü. Yenidoğan yoğun bakım ünitelerini işleten çetenin liderliğinin, İstanbul Reyap Hastanesi’nde görev yapan Dr. Fırat Sarı tarafından yürütüldüğü iddia edildi. Ayrıca, örgüt üyelerinin 112 Acil Çağrı Merkezi çalışanlarıyla iş birliği yaptıkları belirtildi.
Erzurum’daki Halime bebek 11 günlükken İstanbul’a sevk edildi
Onlarca bebeğin hayatını kaybettiği belirtilen iddianamede, mağdurların yaşadıkları zorluklara yer verildi. Çetenin Erzurum’a kadar ulaştığı ortaya çıktı.
Bu vakalardan biri, 8 Temmuz 2021’de dünyaya gelen Halime Çakır. İki çocuk sahibi ve şu anda hamile olan Deniz Çakır (32) ile Muhammed Emin Çakır’ın bebekleri Halime, Erzurum Hınıs Şehit Yavuz Yürekseven Devlet Hastanesi’nde doğdu. Doğum sırasında solunum problemi yaşayan bebek, aynı gün Erzurum Şehir Hastanesi’ne sevk edildi. Burada tedavisi 11 gün sürdü. Ancak ailenin iddiasına göre, hastanede görev yapan T.K. adlı doktor, bir gece aileyi arayarak Türkiye genelinde uygun tedavi imkanlarına baktıklarını ve bebeğin ancak İstanbul Esenyurt’taki Özel Reyap Hastanesi’nde tedavi edilebileceğini söyledi. Bunun üzerine Halime bebek, 19 Temmuz 2021’de gece yarısı ambulans uçakla İstanbul’a nakledildi. 6 ay tedavi altında kalan bebek, 17 Ocak 2022’de hayatını kaybetti.
- Bebeklerini kaybedenler Medyascope’a anlatıyor
- İZLEYİN – Berk Esen değerlendirdi: Yenidoğan çetesi ve AKP’nin sağlık politikası
Aile, “Yenidoğan Çetesi” soruşturmasına müdahil olmak için başvurdu
Aile, Yenidoğan Çetesi’yle ilgili soruşturma kapsamında, Mayıs 2024’te Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu. İstanbul Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü dosyaya müdahil olma talebinde bulundu. Aile, savcılığa sunduğu dilekçede ihmal nedeniyle çocuklarını kaybettiklerini belirtti. Daha sonra aile, Dr. Fırat Sarı, Erzurum’da görevli poliklinik doktoru T.K. ve diğer yetkililer hakkında şikayetçi oldu.
“Sevki yapan hastanenin raporları sistemde çıkmadı”
Mağdur aile, soruşturma kapsamında savcılık tarafından görevlendirilen İstanbul’daki hastane yetkililerinin kendilerini aradığını belirtti. Ailenin iddiasına göre, yetkililer Erzurum Şehir Hastanesi’nden çocuğun epikriz ve diğer sağlık raporlarını talep etti. Ancak kayıtlarda Halime Çakır’a ait bir bilgiye ulaşılamadı. Bunun üzerine yetkililer aileyi tekrar arayarak gerekli yazışmaların yapılmasını ve raporların hastaneden talep edilerek kendilerine gönderilmesini istedi. Baba Muhammed Emin Çakır da 9 Ağustos 2024’te Karaçoban’daki devlet hastanesi başhekimliğine giderek Erzurum İl Sağlık Müdürlüğü’ne dilekçe yazdı. Daha sonra, hastanenin arşivinde bulunduğu öne sürülen raporları alan baba Çakır, bunları İstanbul’daki görevli hastaneye iletti.
“Kayıtlarda olmaması mümkün değil“
Erzurum İl Sağlık Müdürlüğü’nde görev yapan ve isminin açıklanmasını istemeyen bir yetkili, İstanbul’da görevlendirilen hastanenin, Erzurum Şehir Hastanesi’nden bebeğin epikriz raporunu talep ettiğinde kayıtlarda bulunmadığı iddiası ile ilgili şöyle konuştu:
“Şehir Hastanesi’nin ‘Bizde kayıt yok’ demesi mümkün değil. Zaten kayıtlar, Şehir Hastanesi tarafından çıkarıldı. Savcılık istediği zaman verilir, vatandaş da Bilgi Edinme Yasası gereği bu bilgilere erişebilir. Ailenin söylediği gibi bir durum mümkün değil. Savcılık, talep edeceğiz deyip etmemiş olabilir, geç istemiş olabilir ya da istemiştir ama net olarak söyleyeyim, aileye verilen evrakların Savcılığa verilmemesi düşünülemez. Eğer Savcılığın kayıtları bulamadığına dair bir belge varsa getirin, bakalım. Bu mümkün değil.”
Aile yaşadıklarını Medyascope’a anlattı
Hukuk mücadelesi başlatan aile üyeleri, anne Deniz Çakır, baba Muhammed Emin Çakır, çocuğaİstanbul’da refakat eden akraba Salih Çakır ve çocuğun amcası Habib Çakır yaşadıklarını Medyascope’a anlattı.
Erzurum Karaçoban’da yaşayan anne Deniz Çakır, gebeliğinin 39. haftasında sancıları şiddetlenince hastaneye başvurdu. Bebeğin ters pozisyonda olması nedeniyle Hınıs Devlet Hastanesi’ne sevk edilen Çakır, 40 dakika içinde ameliyata alındı. “Ameliyat sırasında çocuğun pislik yuttuğunu söylediler. Bebek makat gelişle, ters doğuyordu” diyen Çakır, doğumdan hemen sonra çocuğa oksijen verildiğini belirtti. Oksijen yetersizliği nedeniyle bebeğin sağ kolunun altında, akciğerlerinde küçük bir delik oluştuğunu ifade eden Çakır, bebeğin daha hızlı iyileşmesi için tedavisi devam ederken Erzurum Şehir Hastanesi’ne sevk edildiğini aktardı. O dönemde eşinin askerlik görevinde olduğunu söyledi.
Anne Çakır, bebeğinin yanına dört gün kaldığı hastaneden çıktıktan sonra gidebildiğini anlattı. Ancak burada görevli T.K. adlı doktorun bebeğini kendisine göstermediğini ve kötü davrandığını söyleyen anne, ağlayarak yanına gittiği bir başka doktorun “Çocuğunuzun durumu iyi, birkaç güne kadar yanınıza göndereceğiz” dediğini aktardı. Anne Çakır, haline üzülen bir hemşire sayesinde gördüğü bebeğin yaşadığı solunum problemi dışında iyi göründüğünü söyledi. Çakır, doktorlarn 2 kilo 900 gram doğan bebeğin kısa sürede iyileşeceğini belirttiklerini dile getirdi.
Önce “öldü” sonra “hayata döndü” deyip Fırat Sarı’ya teslim ettiler
Eve döndüğünü anlatan anne Deniz Çakır, bebeğin bir gece yarısı Erzurum’dan İstanbul’a sevk edilişini doktor T.K.’nin telefon etmesiyle öğrendiklerini anlattı:
“Eve geldik ve sabırsızlıkla bebeğin taburcu edileceği günü beklemeye başladık. Dört gün sonra, gece yarısı saat 01.30-02.00 civarında bir telefon aldık. ‘Genetik rahatsızlıklarından dolayı bebeği bir genetik doktora göstermemiz gerekiyor ve sevkini yapacağız’ dediler. Sevkin ambulans uçakla hemen gerçekleştirileceğini belirttiler. Hemen gitmek istedik ancak yetişemeyeceğimizi söylediler. Bebeği akşama kadar beklettiler. Akşam tekrar arayıp bu defa da bebeğin kalbinin durduğunu, öldüğünü söylediler. Yaklaşık yarım saat sonra tekrar arayıp, ‘Bebeğin kalbini yeniden çalıştırdık ve ambulans uçakla İstanbul’a gönderdik’ dediler.”
Yenidoğan Çetesi lideri Fırat Sarı bebeği teslim alıp annesini aradı
Bebeğin İstanbul’daki Reyap Hastanesi’ne sevk edildiğini anlatan anne Çakır, çete lideri olduğu öne sürülen Dr. Fırat Sarı’nın bebeği teslim aldığını ve kendisini aradığını söyledi. Sarı’nın kendisine, “Merak etmeyin, bebek elimize ulaştı. Kalbi durmuş, beynine oksijen gitmemiş. Bebek sadece biraz yorgun düşmüş. Artık emin ellerde, merak etme annesi” dediğini aktardı.
Bu konuşmanın ardından doktora inandıklarını belirten Çakır, bebeğin tedavisine başlandığını ve Fırat Sarı’nın kendisini şahsi telefonundan arayarak gelişmeler hakkında bilgi verdiğini söyledi. Sarı’nın, bebeğin renginin mor olduğunu, ciddi sıkıntılar yaşadığını, zayıfladığını ve beslenemediğini söylediğini aktardı. Anne Çakır, maddi imkânsızlıklar nedeniyle ve eşinin askerde olması sebebiyle bebeğin yanına ancak üç ay sonra gidebildiğini dile getirdi.
Hastaneye geldiğinde bebeğin çok kötü bir durumda olduğunu gören Çakır, çocuğunu başka bir hastaneye götürmek istediğini ancak Dr. Fırat Sarı’nın, “Cihazdan ayrıldığı anda bebek ölür, yaşayamaz. Bebek burada kalmalı. Sen götürsen bile ona bakamazsın, cihazlara bağlı yaşamak zorunda. Sen perişan olursun” diyerek vazgeçirdiğini ifade etti.
“Yoğun bakımda müzik dinleniyordu”
Anne Çakır, “İstanbul’da kalamadım. Maddi durumumuz yoktu, gidecek yerimiz de yoktu. Eşim askerdi, tek başımaydım. O dönemde yanımda Allah’tan başka kimse yoktu. Ağlaya ağlaya tekrar yola düştüm” diyerek yaşadığı çaresizliği anlattı. Çakır, İstanbul’da kaldığı 15 gün boyunca Dr. Sarı’nın kendisine iyi davrandığını, bebeği görmek istediğinde çalışanlara, “Yoldan gelmiş, alın içeri” dediğini söyledi.
Anne Çakır hastane ile ilgili gözlemlerini de “Hemşireler yüksek sesle müzik dinliyor, bana pasta, kek, börek ve çay gibi şeyler ikram ediyor, sohbet ediyorlardı. Bebeklerle fazla ilgilenmiyorlardı” sözleriyle aktardı.
Sonraki günlerde kapıda beklemesine rağmen birçok kez, çeşitli gerekçelerle içeriye alınmadığını dile getiren Çakır, “Bebek günden güne zayıflıyordu” dedi. Çakır, bu durumu Dr. Fırat Sarı’ya sorduğunda, “Bebeğin emme refleksi zayıf, morarıyor, sürekli nöbetler geçiriyor, solunum sıkıntısı devam ediyor” yanıtını aldığını aktardı.
“Ameliyat için imzaya zorlandı”
Anne Çakır, Halime bebeğin yoğun bakımın beşinci ayında kendisine, “Bebeğin başı büyüdü, beyni su topluyor. Bebeği MR’a almak zorundayız. Ameliyata girecek” denilerek kendisinden imza istendiğini söyleyen Çakır, buna itiraz ettiğini söyledi. Bebeğin saçlarının kazındığını anlatan anne şunları söyledi:
“Aklınıza gelebilecek her türlü işkenceyi yaptılar. Sapasağlam bebeği o hale getirdiler. Sürekli aynı tarafa yatırdıkları için bebeğin başı eğik kalmıştı.”
Anne Çakır, doktorların bir kez daha MR çekmesinin ardından bu kez de “Beyninde su toplanması yok” dediklerini aktardı. Yoğun bakımda yatan bebeklerden sürekli kan alındığını gözlemlediğini söyleyen Çakır, bu aşamada Dr. Fırat Sarı’ya ulaşamadığını ve se çalışanların “Fırat Sarı yurtdışında” yanıtını verdiğini söyledi.
Çakır, Kasım 2021’de, eşiyle birlikte dört günlüğüne yeniden İstanbul’a geldiğini belirtti. Çakır, bu sırada Dr. Fırat Sarı’nın kendilerine bebeğin durumunun kötüleştiğini ve yaşayamayacağını söylediğini anlattı. Bebeğin kilosunun 2 kilo 900 gramdan, 1 kilo 700 grama kadar düştüğünü ekledi.
Yaşadıklarını anlatırken konuşmakta zorlanan Çakır, “Bebeğim onların elinde eziyet gördü. Daha sonra durumu iyice kötüleşti. Aradığımda bazen iyi bazen kötü dediler. Nöbet geçirdiğini söylediler, ama hepsi numaraymış” dedi.
Ölüm haberini Fırat Sarı verdi
Anne Deniz Çakır, 6 ay sonra Dr. Fırat Sarı’dan bebeğin ölüm haberini aldıklarını söyledi:
“Arayıp başsağlığı diledi. ‘Halime’miz öldü, başımız sağ olsun, yokluğu çok belli oluyor’ dedi”
Anne Çakır, sözlerine şöyle devam etti:
“Ölüm nedeni olarak enfeksiyonu gerekçe göstermişler. Fırat Sarı bizi öyle inandırdı ki… Bize, ‘bebek zaten yaşamazdı’ dedi. ‘Zaten genetik rahatsızlıkları vardı, çok sıkıntılıydı. Yaşasa bile cihazlara bağlı kalırdı, en fazla 3 yaşına kadar yaşardı. O yüzden siz de perişan olurdunuz’ diyordu.”
“Çeteyi duyunca bebeğimi ilk defa kaybetmiş gibi hissettim”
Anne Çakır, Sarı’nın duygu sömürüsü yaptığını belirtti. Çakır, çetenin ortaya çıkmasının ardından yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:
“Bu haberler ortaya çıktıktan sonra, bebeğimi sanki ilk defa kaybetmiş gibi hissettim. Gerçekten çok kötü, anlatılamaz bir duygu bu. Bebekleri öldüren bu canilerin ceza almasını ve herkesin bunu duymasını istiyorum. Bizim de ismimiz artık listeye geçsin istiyoruz. Bizi görmezden geliyorlar.”
Anne CİMER’den yardım istedi
Bu süreçte anne Çakır, bebeği ölmeden önce Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne (CİMER) şikayet başvurusu yaptı. Çakır, Aralık 2021’deki başvurusunda, eşinin ve bebeğinin durumunu anlatarak, “Bebeğin şu anda hipotermi tedavisine ihtiyacı var. Erzurum Atatürk Üniversitesi Araştırma Hastanesi’ne gelmesi gerekiyor, ancak yer olmadığı gerekçesiyle kabul etmiyorlar” dedi
Başvuruda, maddi imkânsızlıklar nedeniyle uzak yerlere gidemediğini belirten Çakır, eşinin asker olması nedeniyle Karaçoban Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’ndan maddi destek istediğini ancak “ihtiyacı yok” denilerek reddedildiğini söyledi.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
Anne Çakır, CİMER başvurusunda şunları söyledi:
“Kadın başıma ne yapacağımı bilemez haldeyim. Hem asker parasını hem de bebeğim için gidiş geliş yardımı talep ediyorum. Devletimize sığındım. Sayın Cumhurbaşkanımızdan yardım istiyorum. Çok kötü durumdayım. Yardım edecek kimsem yok. Bir Allah’ım var sığındığım, bir de devletim. Allah rızası için yardım edin.”
26 Aralık 2021’de verilen yanıtta, talebin vakfın gündemine geldiği ve karar verileceği belirtildi. Çakır, başvurusunun ardından devletin kendisine yaklaşık 6 bin TL yardım sağladığını ve bu parayla bebeğini görmeye gittiğini söyledi.
O gece hastane personeli ile konuşan amca sevkin nasıl yapıldığını anlattı
Bebeğin amcası Habib Çakır, ağabeyinin askerde olması nedeniyle çocukla kendisinin ilgilendiğini söyledi. Bebeğin hastaneden çıkmasını beklerken gece telefon aldığını ve Doktor T.K. ile görüştüğünü belirten Çakır, o anı şöyle anlattı:
“Erzurum Şehir Hastanesi’nden gece aradılar. ‘Bebeğin durumu çok kötü. Beyni ve akciğerleri hasar görmüş, oksijen gitmiyor. Acilen sevk etmemiz gerekiyor. Eğer sevk etmezsek bebek ölecek. Türkiye genelindeki hastanelere baktık ve yalnızca İstanbul Esenyurt’taki Reyap Hastanesi uygun. Oraya sevk ediyoruz. Buradan sevk edildiği için o hastaneye herhangi bir ücret ödemeyeceksiniz. Onay verirseniz bebeği hemen göndereceğiz. Onay vermezseniz, bebeğin durumu çok kötü olduğu için burada bakamayız. Gerekli ekipmanımız yok’ dediler.’”
“Ailenin başka imkanı yoktu”
Amca Habib Çakır, Reyap Hastanesi’nin özel bir hastane olması ve imkanlarının iyi olduğunu düşündükleri için onay verdiklerini, tek isteklerinin bebeğin iyileşmesi olduğunu söyledi. Hastaneden sürekli bilgi almaya çalıştıklarını ve defalarca aradıklarını belirten Çakır, ardından kendilerini arayan bir görevlinin şu bilgiyi verdiğini aktardı:
“Biz bebeği uçağa bindirirken kalp krizi geçirdi. Kalbi durdu, ancak kalbini tekrar çalıştırdık. Durum hassas olduğu için bebeği hastaneye tekrar uçakla göndermek zorunda kaldık.”
Erzurum Şehir Hastanesi’ne ait raporlarda imza ve kaşe bulunmadığını belirten amca Çakır, bebeğin ciddi bir rahatsızlığının olmadığını dile getirdi. “Raporlarda İstanbul’a sevk edilmesi gerektiğiyle ilgili bir bilgi yoktu. Gece yarısı bizi arayıp onay istediler, nedenini anlamadık” dedi.
Savcılık sürecine değinen Çakır, “Şehir Hastanesi, böyle bir hastanın kaydının bulunmadığını iddia etti. Daha sonra biz de ilçe devlet hastanesine gittik ve oradaki başhekimle görüştük. Başhekim, Erzurum’daki hastane ile iletişime geçti. Sonrasında arşivlerde bulduklarını söylediler. Ancak başta inkar etmişlerdi” dedi.
Bebeğin babası Sağlık Bakanı’na seslendi
Baba Muhammed Emin Çakır, askerde olduğu için 10 günlük izin süresinde çocuğunu sağlıklı gördüğünü söyledi. Bebeğin başka bir hastaneye sevki için CİMER aracılığıyla Sağlık Bakanlığı’na başvurduğunu belirten Çakır, “Sağlık Bakanı neden o zaman bize destek olmadı?” diye sordu.
Telefonla bilgilendirildiğini dile getiren Çakır, “Bizi arayıp çocuğunuzun rahatsızlığı var, bu yüzden İstanbul’a sevk ediyoruz dediler ve sevk ettiler” şeklinde konuştu. İstanbul’da Dr. Fırat Sarı’nın kendilerine, “Burada beklemeniz boşuna, sizin maddi durumunuzun kötü olduğunu biliyorum. Beklemeyin” dediğini aktaran Çakır, daha sonra bebeklerinin ölüm haberini aldıklarını dile getirdi.
Askerdeki eşi CİMER’den yardım istedi
Baba Çakır da 30 Aralık 2021 tarihinde CİMER’e “istek” başlıklı başvuru yaptı. Çakır dilekçesinde, Ankara’da vatani görevini yaparken yeni doğan bebeğine, “mekonyum aspirasyonu” teşhisi konulduğunu ve Erzurum Şehir Hastanesi’nde entübe edildiğini belirtti. Erzurum’da “metabolik rahatsızlık” teşhisi ile Reyap Hastanesi’ne sevk edildiğini anlattı. Babanın CİMER başvurusu özetle şöyle:
“Sevk esnasında kalbi duran çocuğumun beynine yeterli oksijen gitmemiştir. Çocuğuma gerekli tetkikler yapılmış. Herhangi bir metabolik rahatsızlık görülmemiştir. Durumu stabil bir şekilde hastanede yatışı devam etmektedir. Mesafenin uzak olması ve maddi imkan yetersizliklerinden dolayı çocuğumuzla ilgilenmiyoruz. Çocuğumun sağlığından endişe duyuyorum. Yüce devletimiz bize yardım etsin. Çocuğumun Erzurum Atatürk Üniversitesi Araştırma Hastanesi’ne nakledilip gerekli tedavisinin yapılmasını talep ediyorum. Çocuğumun adı Halime Çakır.”
Üniversite Hastanesi 13 Ocak’ta olumlu yanıt verdi
Baba Muhammed Emin Çakır’ın CİMER başvurusuna, Sağlık Bakanlığı Acil Sağlık Hizmetleri tarafından 3 Ocak 2022’de yanıt geldi. Yanıtta, “Resmi işlemlerin tamamlanmasının ardından 112 Başhekimlik olarak naklini sağlamaya hazırız” sözleri yer aldı.
Ailenin sevk talep ettiği Atatürk Üniversitesi Araştırma Hastanesi için Rektörlük Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürlüğü tarafından 13 Ocak 2022’de verilen yanıt şöyle:
“İlgili kayıtlı yazınıza istinaden, dilekçede bahsi geçen hasta ile hastanemizin ilgili birimleri arasında görüşülerek bilgi paylaşımı yapılmış olup, resmi işlemlerin tamamlanması halinde hasta nakledilebilir.”
“Hastane bebeği önce kayıtlarda görmedi dilekçe sonrası rapor ortaya çıktı”
Çeteyle ilgili haberlerin kamuoyunda duyulmasının ardından, Mayıs 2024’te Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuran aile, İstanbul’da yürütülen dosyaya müdahil olma talebi yaptı. Baba Muhammed Emin Çakır, o süreçte yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:
“Savcılık dosyası kapsamında, İstanbul’dan görevlendirilen devlet hastanesi, bebeğin Erzurum Şehir Hastanesi’ndeki raporlarını talep etmiş. Ancak hastane, böyle bir hastanın gelmediğini, tedavi edilmediğini ve kayıtlarda bulunmadığını söylemiş. İstanbul’daki görevliler beni arayarak, ‘Biz evrakları alamadık. Hastaneye gidip bizzat talepte bulunarak veya bir dilekçe yazarak evraklara ulaşın, soruşturmanın yürütülmesi için bu belgeler acil lazım’ dediler.
Ben de Karaçoban’daki devlet hastanesi başhekimliğine gidip Erzurum İl Sağlık Müdürlüğü’ne, Erzurum Şehir Hastanesi’ndeki epikriz ve diğer tüm belgelerin alınması için 9 Ağustos 2024’te bir dilekçe yazıp gönderdim. Sonra belgeleri bulup gönderdiler. Ben de bu belgeleri İstanbul’daki görevli hastaneye ilettim.”
Baba Çakır çetenin ortaya çıkması ardından 112 ekibinden şüphelendiğini anlattı. “Bizim isteğimiz bu insanların ceza almaları. Halkımızın yaşadıklarımızı bilmesi gerek. İlerideki muhtemel olumsuzlukların önüne geçmek gerek” dedi.
“Fırat Sarı Erzurum’a sevk yazdığını söylüyordu”
Bebeğin babasının kuzeni ve İstanbul’da yaşayan Salih Çakır, sevkin ardından ikinci gün Reyap Hastanesi’ne giderek bebeği ziyaret ettiğini ve bebeğin iyi göründüğünü söyledi. Dr. Fırat Sarı ile yaptığı görüşmede, annenin Erzurum’da yaşadığını ve süt getiremeyeceğini anlattığını belirten Çakır, Sarı’nın kendisine, “Ben bilmiyorum ki, buraya sevk edilmesini ben istemedim, onlar sevk etmiş” dediğini aktardı.
Her ziyarette çocuğun baş pozisyonunun hiç değiştirilmediğini ifade eden Salih Çakır, yenidoğan ünitesindeki çalışanların şakalaşarak, eğlenerek iş yaptığını dile getirdi. Bebeğin annesinden ayrı kalması nedeniyle Erzurum’a geri sevk edilmesi için Dr. Fırat Sarı ile konuştuğunu belirten Çakır, görüşmeyi şöyle anlattı:
“Bebeğin annesi Erzurum’da hastane hastane dolaştı ama kimse ilgilenmedi. Fırat Sarı’ya, ‘Lütfen bir şey yapın, sevkin uygun olduğunu söyleyin’ dedim. ‘Tamam’ dedi. Her hafta tekrar söyledim. Bana, ‘Sevk uygundur diye Erzurum’a yazıp gönderdim’ yanıtını verdi. Ama anladığımız kadarıyla Fırat Sarı bebeğin çıkmasına izin vermedi.”
Ölü bebeği teslim edildiği gün Fırat Sarı yoktu
Salih Çakır, Dr. Fırat Sarı ile telefonla da görüştüğünü ve doktorun her seferinde farklı tespitlerden bahsederek kendisine çelişkili yanıtlar verdiğini söyledi. Altı ay süren bu süreçten sonra, bir sabah hastaneden arandığını belirten Çakır, yaşadıklarını şu sözlerle anlattı:
“Bir kadın aradı ve çocuğun vefat ettiğini, gelip alabileceğimizi söyledi. Gittim, bebeği öğleden sonra teslim ettiler. Cihazların bozulduğunu söyleyip raporu elden dolduracaklarını belirttiler. Öte yandan Fırat Sarı o gün hastaneye gelmedi. Yurtdışında olduğunu söylediler.”
Yenidoğan servisinin çok kalabalık olduğunu vurgulayan Çakır, “30’un üzerinde çocuk vardı. Onları ‘iyi, orta, kötü’ olarak sıralamışlardı. Yerlerini değiştirdiklerinde sordum ve çalışanlar durumu bu şekilde anlamıştı. Kapıda bekleyen çok sayıda ağlayan anne vardı. Ayrıca süt vermek için iki saat beklediklerini ve kimsenin ilgilenmediğini söyleyen anneler de vardı” diye konuştu.
Çabalar sonuç vermedi. Erzurum’da yaşayan Çakır ailesinin Erzurum’un Hınıs ilçesinde dünyaya gelen ve Halime ismini verdikleri bebek, solunum güçlüğü teşhisiyle önce Erzurum Şehir Hastanesi’ne sevk edildi. Aile bir gece yarısı gelen telefonla bebeklerinin kalbinin durduğunu ve yapılan müdahale sonucu hayata döndürülerek ambulans uçakla apar topar İstanbul’a gönderildiğini öğrendi. “Yenidoğan Çetesi”nin lideri olduğu öne sürülen Dr. Fırat Sarı’nın çalıştığı Reyap Hastanesi’ne sevk edilen Halime bebek atı ay boyunca entübe edildi ve 17 Ocak 2022’de hayatını kaybetti. Çakır ailesi, “Yenidoğan Çetesi” skandalının açığa çıkması sayesinde bebeklerinin çete lideri Fırat Sarı’ya teslim edildiğini öğrenmesinin ardından Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurarak davaya müdahil olma talebinde bulundu.