Açık Oturum (483) | Türkiye İran-İsrail savaşının neresinde?

Açık Oturum’un 483. bölümünde Göksel Göksu’nun konukları CHP Dış Politika Koodinatörü Prof. Dr. İlhan Uzgel, Uluslararası İlişkiler uzmanı Hakan Güneş ve Ortadoğu ve İran uzmanı Arif Keskin oldu. Programda İran-İsrail savaşı ve Türkiye’ye etkileri konuşuldu. İsrail’in 12 Haziran gece saatlerinde başlattığı saldırılar sonrası İsrail-İran arasında çıkan savaşı ve savaşın başta İran olmak üzere taraf ülkelerdeki etkilerinin yanı sıra Türkiye’nin mevcut pozisyonu değerlendirildi. 

İran-İsrail savaşının tırmanmasıyla bir süredir ara verdiği analiz ve yorumlara yeniden başlayan Arif Keskin, ilk değerlendirmesini Açık Oturum programında yaptı. İran’ın tarihi bir kavşakta olduğu tespitini yapan Keskin, hakim ideolojinin bağımsızlığını ve egemenliğini kaybettiğini söyledi:

Tarihi bir kavşaktayız. Bu tarihi süreç hem İran’ın ve o  bağlamda da bölgemizin nasıl şekilleneceği açısından net olarak bir tarihi kavşak.  Bir defa İsrail, İran hava sahasını belli bir derecede sarsmış ve istediği hedefleri vurabiliyor. Askeri bir anlamı olmakla birlikte bu durumda İran’ın coğrafi, siyasi, ekonomik, toplumsal hayatıyla da doğrudan bağlantılı. İsrail’in İran hava  sahasına bu denli yetkin olması çok net bir şekilde İran siyasi yapısını, devletini rehin  aldığını rahatlıkla söylemek mümkün. Yani bundan sonra İran’daki süreçlerin hiçbirisi İsrail’den veya  Amerika’dan bağımsız değerlendirilemez.”

Arif Keskin: “İslam Cumhuriyeti rejimi kalsa bile, niteliği değişecek”

İran’da rejim değişikliğinin tartışılması ile ilgili yorumlarını değerlendiren Keskin, rejimin niteliğinin, yapısının, özelliğinin aslında saldırı sonrası değiştiğini söyleyerek “İran devleti bağımsızlığını,  egemenliğini belli derecede kaybettiği ve en önemlisi bütün ‘fail state’ yani başarısız devlet dediğimiz sürecin yeni bir başlangıcı. Suriye olma, Irak olma yolunda  bir İran var şu anda. Onun başlangıcı” dedi.

Transatlantik: İsrail-İran savaşı: ABD dahil olacak mı? Türkiye ne yapacak?
Türkiye İran-İsrail savaşının neresinde

“İran coğrafyasında hakim olan bir ideoloji pratikte iflas etti”

Arif Keskin 1979’dan sonra kurulan İslam Cumhuriyeti ve İran  devriminin an itibariyle ideallerinin bittiğini, iddia ettiği ve bu aşamadan sonra zaten başarısız olduğu amaçlarını gerçekleştirmesinin de olanaksız hale geldiğini anlattı:

“Yani aslında İran coğrafyasında hakim olan bir ideoloji pratikte iflas etti. Devam etse bile sert güvenlikçi bir devletin ötesine geçemez. Ekonomik kalkınmayı başarır ama bugüne kadar iddia ettiği eşitlik,  adalet, özgürlük gibi ideallerden çok uzaklaşmıştı, savaşa girmesiyle birlikte tümüyle uzaklaşmış olacak. Bu durumda İran’da İslamcılık idealinin sarsıldığını, sonuna geldiğini ve İslam Cumhuriyeti’nin çok daha farklı bir  evreye evrildiğini söyleyebiliyoruz. İslam Cumhuriyeti rejimi orada kalsa bile, niteliği değişecek.  

Kendisini İslam dünyasının merkezi olarak tanımlayan İran’ın çöküşü ve mezhepsel eksenin ideallerinin ve siyasi hareketlerinin önemli bir  zafiyete uğraması anlamına da geliyor.”

İsrail-İran savaşında dördüncü gün: Neler biliyoruz?
Türkiye İran-İsrail savaşının neresinde

Hakan Güneş: “Son kozlar oynanmadı, köşeye sıkışmış haliyle kimin ne yapacağını kestiremeyiz”

Savaşın nükleer riskine dikkat çeken Hakan Güneş ise İran’ın, İsrail’de, İsrail’in İran’da bir nükleer santrali patlatması halinde neler olabileceğini anlattı:

“Bir kere önümüzdeki günlerde İstanbul’da kalıp kalmayacağımızı bile etkileyecek. Ben konuları biraz ciddiye almak gerektiği taraftarıyım. O iş bitmiş değil, son kozlar  oynanmış değil ve köşeye son sıkışmış haliyle kimin ne yapacağını kestiremeyiz. Yani tekrar diyorum, nükleer bomba kullanımı değil, bizim Mersin Akkuyu gibi, onun işleyen hali… Normal bir nükleer santrale yapılacak saldırının bile, bir taktik nükleer saldırıya eş sonuç  ürettiğini ilk defa kavrıyoruz. Mersin Akkuyu önünde bunu defalarca ifade ettim. Kendi evinize taktik nükleer bomba almış oluyorsunuz. Bunun için bir devlet saldırısına bile gerek yok. Baya bir terör grubu da bunu yapabilir ince bir işle. Şimdi dolayısıyla ortada bir  takım riskler var.” 

ABD’nin İsrail’e verdiği desteğe de dikkat çeken Güneş, İran-İsrail savaşının kısa vadede bitmeyeceğini öngördüğünü söyledi:

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

“‘3 gün sonra ABD müdahale eder, İran rejimi de böylece yıkılır’. Öyle değil.  Rusya’nın Her ülkenin sakladığı veya abarttığı unsurlar vardır. Biraz gerçeklikle… Hem propaganda’nın en yüksek olduğu anı, hem de gerçekliğin en fazla iki  gün sonra açığa çıktığı anı yaşıyoruz. O açıdan öngöremediğimiz,  bilmediğimiz yanları var. Bana da kalırsa bu savaşın çok çok uzaması ve İran’ın o kadar yani  dayanması mümkün gibi gelmiyor.  Ama gelmiyor cümlesi başka bir şey ‘böyle olacaktır’ diye nokta koyarak bir analiz yapmak  başka bir şey. Dolayısıyla ucu açık. Fakat tabii ki İran’ın daha aşağı doğru gitti. Ama bu kaç gün uzar, kaç ay uzar? Günün sonunda İsrail’i ve İsrail’in içinde olduğu ittifakı yenmesi imkansız, mümkün değil. Ne kadar dayanacak? Yani nerede diz çökerek anlaşmayı imzalayacak veya çökmeden ne kadar yapacak? Bütün mesele bu.” 

İlhan Uzgel: “‘Yok edeceğiz’ dedikleri ülkenin savaş uçakları İran hava sahasında rahatça uçabiliyor

Prof. Dr. İlhan Uzgel de İran-İsrail savaşının gerçekte İran ile Batı arasında olduğunu söyleyerek “İsrail’in müttefiği çok, İran’ın müttefiği yok” dedi. İsrail’in ve destek veren ABD, İngiltere gibi ülkelerin savaş kapasitesinin çok yüksek olduğuna dikkat çeken Uzgel,buna karşılık İran’ın kapasitesinin çok kısıtlı olduğunu vurguladı:

“Bir defa şunu bilelim, bu kara savaşı değil. Dünya tarihinde yalnızca havadan yapılmış belki de ilk savaş. Yani komşu olmayan iki ülke yalnızca havadan savaşıyor.  Bunun dinamikleri farklı. Burada tamamen teknoloji öne çıkıyor. İran füze atıyor, çoğu İsrail’in  hava savunma sistemine takılıyor. Ama İsrail nokta atışı yapabiliyor. Ve İran’ın hava savunma sistemi yok. Bırakın İsrail’e göndermeyi, kendi hava sahasını koruyacak savaş uçağı yok. Aslına bakarsanız kazananı ve kaybedeni şekillendiren bir savaşın ortasındayız.” 

İran’ın 1979’dan bu yana “Büyük şeytan Amerika, küçük şeytan İsrail” dediğine, haftanın 7 günü İsrail’i yok edeceklerini söylediklerine dikkat çeken Uzgel, “yok edeceğiz” dedikleri ülkenin savaş uçakları İran hava sahasında rahatça  uçabiliyor. İran hava sahasını koruyamıyor. Egemenliğin yarısı gitti. Düşünebiliyor musunuz bu rejim için ne anlama geliyor?” dedi.

İran-İsrail füze
Türkiye İran-İsrail savaşının neresinde

“Ortadoğu’da Batı’ya kafa tutan aktörler tasfiye ediliyor”

İsrail’in çok gelişmiş bir istihbarat kapasitesinin olduğunu söyleyen İlhan Uzgel şunları söyledi: 

“Batı’dan bu konuda destek alıyorlar. Arkasında Amerikan istihbaratı  da var, İngiliz istihbaratı da var. Fransızlar da orada. Dolayısıyla çok asimetrik bir savaş. Bu burada tabii ki ben İran adına konuşacak değilim ama İran rejiminin izlediği stratejide de bir sorun olduğu çok açık. Bütün enerjisini  devlet altı aktörleri silahlandırmak, onları ayakta tutmak ve İleri savunma, bir tür  ‘forward defense’ stratejisi üzerine oturtmuş. Muhtemelen şöyle düşündüler. İsrail bize saldırırsa, hem biz saldırırız, hem de Hizbullah saldırır, hem Yemen saldırır, hem Hamas füze gönderir. Dolayısıyla böyle bir  mantıklı hareket etmişler. Belli ki öyle olmadı. İsrail bunu bildiği için parça parça gitti ve  bana sorarsanız ciddi bir krize doğru itiyorlar İran’ı. Bu uzun sürer, bunu kabul ederim. Ertesi gün hallolacak bir şey değil. En çok tartışılan  konulardan biri de şu, yukarıdan vurarak savaş kazanılır mı? Rejim değiştirilmez ama savaş  kazanılabilir. Şu an savaş öyle bir noktaya  doğru gidiyor ki, kimin stoğu önce bitecek?”

Yaşanan sürece bakıldığında İran’ın “Orta Doğu’da kendi sistemimi kuruyorum” dediği, Batı’nın da buna izin vermediği yorumunu yapan Uzgel, gidişata bakıldığında Orta Doğu’da Batı’ya kafa tutan, Rusya ve Çin’le iş yapmaya çalışan aktörlerin tasfiye edildiğini kaydetti ve İran’ın  bu trendin son halkası olduğunu söyledi.