Cumartesi Anneleri 1060. haftada Hasan Gülünay için adalet istedi

Gözaltında kaybedilen yakınlarını arayan Cumartesi Anneleri 1060. haftada Galatasaray Meydanı’nda Hasan Gülünay için adalet istedi.

Cumartesi Anneleri 1060. haftada Hasan Gülünay için adalet istedi
Cumartesi Anneleri 1060. haftada Hasan Gülünay için adalet istedi

Gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini soran ve faillerin yargılanması talebiyle İstanbul-Beyoğlu’nda 1995’ten bu yana eylem yapan Cumartesi Anneleri, bu hafta (19 Temmuz 2025) Galatasaray Meydanı’na karanfil bırakarak açıklamalarını okudu.

Cumartesi Anneleri 1060. haftada 33 yıl önce gözaltına alındıktan sonra kaybedilen Hasan Gülünay için adalet istedi.

“Beyaz Toroslar, sevdiklerimizi kaybeden karanlık dönemin simgesi”

Açıklama şöyle:

“Son günlerde basına yansıyan haberlere göre, İstanbul’da görev yapan bir savcı, 1990’lı yıllarda faili meçhul cinayetlerin ve kayıpların sembolü hâline gelen Beyaz Toros’un maketini makam odasında sergiliyormuş.

Beyaz Toroslar, bizim sevdiklerimizi kaybeden karanlık dönemin simgesidir. Hukuksuzluğun, cezasızlığın ve devlet eliyle işlenen ağır insan hakları ihlallerinin sembolüdür. Beyaz Toroslarla işlenen suçları araştırmak ve failleri açığa çıkarmakla görevli bir kişinin masasında bu sembolün maketini sergilenmesi asla kabul edilemez.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a sesleniyoruz: Adalet duygusunun korunması yalnızca yargı mensuplarının tarafsızlığıyla değil, aynı zamanda toplumun acılarına ve yaralarına saygı gösterilmesiyle mümkündür. Kayıp yakınlarının travmalarını tetikleyen ve toplum vicdanını yaralayan bu tutum, Adalet Bakanlığı tarafından görmezden gelinemez.

Resmî sıfatının gerektirdiği saygınlığı ve güveni zedeleyen, görev ve sorumluluklarını hiçe sayan bu savcı hakkında derhal işlem başlatılmalı ve görevden el çektirilmesini sağlayacak mekanizmalar gecikmeden devreye sokulmalıdır.

Çünkü adaletin zedelendiği her gün, gözaltında kaybedilen insanlarımızın akıbetlerine ulaşmamızı daha da geciktiriyor.

1060. haftamızda, 33 yıl önce gözaltında kaybedilen Hasan Gülünay’ı unutmadık diyerek bir araya geldik.

23 Mayıs 1992 tarihinde Artvin’de gözaltına alındıktan sonra işkenceyle öldürülen Ali Ekber Atmaca’nın üzerinden, İstanbul’da aynı mahallede yaşayan Hasan Gülünay’ın daha önce kayıp ilanı verdiği ehliyeti çıktı. Bu nedenle, 32 yaşında ve dört çocuk babası olan Hasan Gülünay polis tarafından aranmaya başlandı. Eşine bir süredir polis takibinde olduğunu söyleyen Gülünay, 20 Temmuz 1992 günü Tarabya’daki evinden iş yerine gitmek üzere çıktı ve bir daha geri dönmedi.

“Hasan Gülünay’ı unutmadık”

Hasan’ın işyerini telefonla arayan bir kişi, Terörle Mücadele Şubesi’nden aradığını ve Hasan Gülünay’ın gözaltında olduğunu bildirdi. Ancak savcılık ve İstanbul Emniyeti’ne başvuran ailesine, Hasan’ın gözaltında olmadığı ve arandığı söylendi.

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Bunun üzerine aile, memleketlileri olan ve o dönem İstanbul Emniyeti’nde üst düzey yetkili konumda bulunan Hüseyin Kocadağ ile görüştü. Kocadağ, aileye “Hasan Gülünaysağ, içeride. İşkence izleri iyileştikten sonra gözaltına alındığını açıklayacaklar” dedi. Aile bu bilgiyi kamuoyuna duyurdu.

Hasan’la aynı tarihlerde İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde sorguda olan bir tanık (E.Ç.), ağır işkence görmüş bir kişinin yanlışlıkla kendi hücresine konulduğunu, bu kişinin “Ben Hasan Gülünay’ım, beni gözaltında kaybetmeye çalışıyorlar!” dediğini ve kısa süre sonra  yanlışlık fark edilince apar topar hücreden alındığını açıkladı. Bu ifşalardan sonra hem ailenin hem de tanığın evleri polis tarafından basıldı ve konuşmamaları için tehdit edildiler.

Ayrıca, 19 Temmuz 1992’de gözaltına alınan H.K. Gayrettepe’de günlerce işkence gördüğünü ve işkencecilerin kendisine “Hasan Gülünay’ı öldürdük, sıra sende” dediklerini aktardı.

Aile; Başbakanlık, İçişleri Bakanlığı ve TBMM dâhil tüm resmî mercilere başvuruda bulundu. 11 Eylül 1992’de Diyarbakır Milletvekili Sedat Yurttaş’ın İçişleri Bakanı Nahit Menteşe’nin cevaplaması talebiyle verdiği soru önergesine Menteşe’nin cevabı şu oldu: “Soru önergesinde ileri sürülen iddialar tamamen asılsız olup, yasadışı bölücü örgütlerin propagandasını yapmaya yöneliktir.(…) Güvenlik güçlerimiz her zamanki gibi devletin ve milletin bölünmez bütünlüğü için çalışmaktadır.” Suçu inkâr eden bu tutum, failleri cesaretlendirmiş ve gözaltında kayıpların yaygınlaşarak sürmesine neden olmuştur.

Yargı, olayla ilgili delilleri toplamadan, tanıkları dinlemeden ve etkili bir soruşturma yürütmeden, zaman aşımı nedeniyle  dosyada “kovuşturmaya yer olmadığı” kararı verdi. Ailenin yaptığı itiraz da reddedildi. Bunun üzerine aile, 2013 yılında Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yaptı.

Anayasa Mahkemesi, 21 Nisan 2016’da yalnızca “yaşam hakkı kapsamında etkili soruşturma yürütülmediğine” hükmetti. Ancak zamanaşımı sona erdiği için soruşturmanın yeniden açılmasına gerek olmadığına karar verdi. Uluslararası insan hakları normlarına ve AİHM içtihatlarına açıkça aykırı olan bu kararı kabul etmiyoruz.

Hasan Gülünay’ın gözaltında kaybedilişinin 33. yılında, bir kez daha devletin uluslararası hukuktan doğan yükümlülüklerini yerine getirmesini ve bu ağır ihlalin sonuçlarını ortadan kaldırmasını talep ediyoruz.

Kaç yıl geçerse geçsin; Hasan Gülünay için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.