CHP şaşırtmaya devam ediyor | Ruşen Çakır yorumluyor

Ruşen Çakır, CHP’nin 19 Mart’tan bu yana 138 gündür sürdürdüğü direnişin şaşırtıcı boyutlara ulaştığını söyledi. Özgür Özel’in performansının Erdoğan’ı bocalattığını belirten Çakır, CHP’nin AK Parti kalelerinde mitingler düzenleyerek meydan okuduğunu ve 19 Mart operasyonlarının iktidarın istediği gibi gitmediğini vurguladı.

Ruşen Çakır, Cumhuriyet Halk Partisi’nin 19 Mart’tan bu yana 138 gündür sürdürdüğü direnişin beklenmeyen boyutlara ulaştığını vurguladı. Çakır, CHP’nin performansının kendisini şaşkınlık içinde bıraktığını söyledi.

“İlk başta şaşırdık, sonra sürer mi diye bekledik, sürdükçe şaşırdık” diyen Çakır, CHP’nin kurultay davası ve Kılıçdaroğlu’nun dolaylı dönüş sinyalleri gibi badireler atlattığını belirtti.

“Özgür Özel iktidarı bocalatıyor”

Çakır, Özgür Özel’in daha ilk andan itibaren şaşırtıcı performans sergilediğini vurguladı, “Özgür Özel konusunda iktidar çevrelerinden Erdoğan’dan başta olmak üzere sürekli bir bocalamaya tanık oluyoruz” dedi.

“Bir kibar davranma, sert davranma, bir türlü kontrol edemiyorlar, istedikleri bir yere getiremiyorlar” diyen Çakır, özellikle Özgür Özel’in Hakan Fidan hakkındaki açıklamalarının CHP’nin iktidarın sinir uçlarıyla oynamayı bildiğini gösterdiğini söyledi.

“CHP meydan okuyor”

Ruşen Çakır, CHP’nin Cumhur İttifakı’nın kalesi olarak bilinen yerlere özel olarak gittiğini belirtti. Aksaray, Düzce, Konya ve Yozgat mitinglerine değinen Çakır, “Erdoğan herhalde mitingi izlemişse çok rahatsız olmuştur” dedi.

“CHP meydan okuyor, meydan okumaya devam ediyor” diyen Çakır, bu meydan okuyuşların nereye evrileceği konusunda CHP’nin tereddüt göstermediğini vurguladı.

CHP şaşırtmaya devam ediyor | Ruşen Çakır yorumluyor
CHP şaşırtmaya devam ediyor | Ruşen Çakır yorumluyor

“19 Mart operasyonları istendiği gibi gitmedi”

Çakır, 19 Mart’tan bu yana yapılan operasyonlarda gözaltına alınan ve tutuklanan kadroların büyük direnç gösterdiğini söyledi, “Etkin pişmanlıktan yararlananlar oldu fakat o çorap söküğü gibi gelir düşüncesi bir türlü gerçekleşmedi” dedi.

Kilit isimlere yönelik ciddi baskılar uygulandığını belirten Çakır, “Aileler üzerinden onları bir yerlere çekilmek isteniyor” dedi. Ancak yapılan operasyonlara rağmen “19 Mart operasyonu açıkçası iktidarın istemediği bir şekilde seyrediyor” değerlendirmesinde bulundu.

“CHP kabuğunu kırdı”

Ruşen Çakır, CHP’nin kamuoyu yoklamalarında birinci parti olduğunu veya AK Parti ile başa baş gittiğini belirtti. “CHP artık kabuğunu çok ciddi bir şekilde kırmış bir parti” dedi.

“138 gün CHP’ye güç kattı, deneyimini pekiştirdi ve ülkeyi yönetme iddiasını güçlendirdi” diyen Çakır, CHP’nin Türkiye siyasetine yön veren parti konumuna geldiğini vurguladı.

Özgür Özel
CHP şaşırtmaya devam ediyor | Ruşen Çakır yorumluyor

Kürt hareketi ile ilişkilerde dikkat

Çakır, CHP’nin DEM Parti ve Kürt Hareketi ile ilişkilerinde son derece dikkatli davrandığını söyledi, “Kürt Hareketini, DEM Parti’yi AK Parti’nin müttefiki olarak kodlamaya gitmiyor” dedi.

Parti içinden bazı isimlerin sürece karşı çıkmasına rağmen CHP’nin aralarındaki ilişkiyi sıcak tutmaya çalıştığını belirten Çakır, bu durumun önemli bir husus olduğunu vurguladı.

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.


Yayına hazırlayan: Gülden Özdemir

CHP şaşırtmaya devam ediyor | Ruşen Çakır yorumluyor

Merhaba, iyi günler, iyi haftalar ve tabii ki iyi sabahlar. Cumhuriyet Halk Partisi 138 gündür çok ciddi bir direniş sergiliyor, 19 Mart’tan bu yana. İlk başta şaşırdık. Sonra sürer mi diye bekledik, sürdükçe şaşırdık. Bir yerde durur dedik, durmadı, yine şaşırdık. Değişik badireler atlattı, kurultay davası oldu. Kılıçdaroğlu’nun, “Pekâlâ partinin başına geri dönebilirim mahkeme isterse” şeklinde dolaylı demeçleri oldu. Bütün bunlara rağmen CHP yola devam etti ve en sonunda da çok kritik bir olayda — adına “Milli Birlik ve Kardeşlik” diyorlar ama daha netleşmedi — “Çözüm Süreci Komisyonu”na katılma kararı aldı ve CHP için de dünyanın sonu olmadı. Hep bunu bekledik: ‘‘Bir yerde bu iş kopar, bir yerde CHP bunu taşıyamaz, Özgür Özel bunu taşıyamaz. Unutulur gider, insanlar kanıksar’’ dedik ama mitingler devam ediyor. En son cuma akşamı Aksaray’da yaptılar. Yani bu bir meydan okuma. Bunu yapıyor CHP. AKP’nin, Cumhur İttifakı’nın kalesi olarak bilinen, görülen yerlere özel olarak gidiyor. Ben bunlardan bir tanesini, Düzce’yi yerinde izlemiştim. Orada da ortalığı sarsan, bütün Düzce’nin oraya toplandığı bir miting olmamıştı tabii ki, ama sonuçta Erdoğan herhâlde mitingi izlemişse tıpkı Aksaray’da, tıpkı Konya’da, Yozgat’ta olduğu gibi herhâlde çok rahatsız olmuştur.

CHP meydan okuyor, meydan okumaya devam ediyor. Bu meydan okuyuşların nereye doğru evrileceği konusunda da çok da fazla tereddüdü yok gözüküyor. CHP ayakta duruyor, CHP ayakta duruyor. Burada tabii ki en önemli rolü Özgür Özel oynuyor. Özgür Özel’in daha ilk andan itibaren şaşırtıcı performansı herkesin dikkatini çekiyor ve hatta bu konuda özellikle iktidar çevrelerinden, Erdoğan’dan başta olmak üzere, sürekli bir bocalamaya tanık oluyoruz, Özgür Özel konusunda. Bir kibar davranma, bir sert davranma. Bir türlü kontrol edemiyorlar, istedikleri bir yere getiremiyorlar. Bir diğer husus tabii ki Ekrem İmamoğlu. Ekrem İmamoğlu, önüne çıkartılan bütün engellere rağmen varlığını, etkisini sürdürüyor. En son Cumhurbaşkanlığı Ofisi de açıldı Ankara’da. Herhâlde Ekrem İmamoğlu’nu daha fazla göreceğiz. Özellikle değişik konularda Ekrem İmamoğlu’nun görüşlerini dile getireceğine tanık olacağız ve belki de ekibini bize tanıtmaya başlayacak.

Ekibi derken de 19 Mart’tan bu yana yapılan operasyonlarda gözaltına alınan ve tutuklanan kadroların içinde çok büyük bir direnç olduğunu görüyoruz. Bu kişilerin bu sürece direndiğini görüyoruz. Tabii ki arada etkin pişmanlıktan yararlananlar oldu, fakat o ‘‘bir çorap söküğü gibi gelir’’ düşüncesi bir türlü gerçekleşmedi. Savcıların elinde, bir “suç örgütü lideri” diye tanımladıkları ama serbest bıraktıkları bir iş insanı ve onun verdiği ifadelerle yapılan operasyonlar var. Etkin pişmanlıktan yararlanma diyorlar ama etkin pişmanlığa sevk etme için insanlara, bazı kişilere, özellikle kilit isimlere, Ekrem İmamoğlu’nun yakınındaki kilit isimlere yönelik çok ciddi baskılar uygulanıyor. Aileleri üzerinden onlar bir yerlere çekilmek isteniyor ya da Murat Çalık olayında gördüğümüz gibi sağlık koşulları sonuna kadar, yani sağlık koşulları derken kötü sağlık durumları soruşturma yürütenler tarafından sonuna kadar sömürülüyor, ki bir yerde pes etsinler.

Ama baktığımız zaman o kadar yapılan operasyondan sonra, o kadar gözaltı ve tutuklamadan sonra; yayınlanan videolar, fotoğraflar, itibarlarını sarsmaya yönelik birçok hamle, haklarında çıkarılan onca dezenformasyon, iktidar medyasının yaptığı yayınlar, konuşmalar ve bunlara kendilerini CHP’li gibi gösteren bazı isimlerin de dahil olmasına rağmen 19 Mart operasyonu açıkçası iktidarın istemediği bir şekilde seyrediyor. Dalgalar durmadı ama azaldı. Hep yaratılmaya çalışılan o “turbun büyüğü” meselesinin bir hikâye olduğu açık bir şekilde ortaya çıktı. Bütün bunlara baktığımız zaman CHP gerçekten, kritik bir şekilde Türkiye’nin siyasetine yön veren bir parti olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle son dönemde Özgür Özel’in Hakan Fidan hakkında yapıp ettikleri, söyledikleri de CHP’nin aynı zamanda iktidarın sinir uçlarıyla oynamayı da bildiğini bize gösteriyor. Bir diğer husus, CHP’nin tam netleşmese de MHP ile bir tür kanal oluşturmaya çalıştığını seziyoruz, anlıyoruz. Olup olmayacağını bilmiyoruz ama komisyon bu anlamda önemli bir iş olacak. Çözüm Süreci Komisyonu çalışmalarında, CHP ile MHP arasında nasıl bir ilişki oluşacağına bakmamız lazım.

Tabii bir diğer husus da DEM Parti ve Kürt hareketiyle ilişki meselesi. Şimdi CHP’ye yakın, hatta içinden bilinen bazı isimlerin net bir şekilde sürece karşı çıkmasına ve bu arada da Kürt hareketini iktidarla iş birliği yapmak, iktidarın oyununa gelmekle suçlaması olayına öteden beri tanık oluyoruz. CHP bu konuda son derece dikkatli davranıyor. Bu da açıkçası not edilmesi gereken önemli bir husus. Yani bir Kürt hareketini, DEM Parti’yi, AK Parti’nin ya da Cumhur İttifakı’nın müttefiki olarak kodlamaya gitmiyor. Aralarındaki ilişkiyi hep sıcak tutmaya çalışıyor. Bütün bunların sonucunda Cumhuriyet Halk Partisi kimi kamuoyu yoklamalarında birinci parti, kimisinde AK Parti ile başa baş gidiyor. Ama şunu görüyoruz ki CHP artık kabuğunu çok ciddi bir şekilde kırmış bir parti. İçeride çok farklı farklı dirençler oldu, olacak ama şu ana kadar yaşananlara baktığımız zaman CHP’nin bu dirençleri kırabilme becerisine de sahip olduğunu gördük. Tabii ki süreç ilerledikçe yani çözüm süreci ilerledikçe çok daha fazla CHP’ye yönelik baskılama olacak. İçeriden ve dışarıdan CHP’yi bu süreç üzerinden etkisizleştirmeye çalışanlar olacak. Bu çok zor bir sınav olacak ama şu ana kadarki gösterdikleri o şaşırtıcı performans, bunu da pekâlâ aşabileceklerini bana en azından düşündürtüyor.

Ben şaşkınlık içindeyim. Bilmiyorum sizler ne durumdasınız. Tabii ki birtakım hatalar, eksikler vesaire var, yapıyorlar, herkes yapıyor. Ama bir bütün olarak baktığımızda bu 138 gün, CHP’ye, CHP’nin gücüne güç kattı, deneyimini iyice pekiştirdi ve ülkeyi yönetme iddiasını güçlendirdi. Şimdi CHP’den beklenen tabii ki bu Ekrem İmamoğlu’nun kampanyasına bağlı olarak da nasıl bir Türkiye hedeflediğini net bir şekilde anlatabilmesi ve insanları cezbedecek bir şekilde anlatabilmesi. Yani Erdoğan karşıtlığından ibaret olmayan ya da siyasi iktidar karşıtlığından ibaret olmayan bir perspektifi sunabilmesi. Her ne kadar çok önemli isimleri cezaevinde olsa da, CHP’nin politika üretiminde, özellikle 31 Mart yerel seçimindeki zaferinde imzası olan kritik isimler cezaevinde olsa da birtakım kurumların yoğun bir şekilde çalıştığını duyuyoruz ve bunun da altından pekâlâ kalkabilirler. Evet, CHP şaşırtıyor. Bizleri şaşırtıyor. Birilerini de çok fazla bir şekilde açıkçası korkutuyor.

Bugünün yayınını Orhan Kemal’e ithaf etmek istiyorum. 1970 yılında hayatını kaybetmiş. Ben onu esas olarak romancı olarak biliyorum ama sadece romanları değil öyküleri, tiyatro oyunları, “72. Koğuş” mesela, tiyatro oyunları var. Senaryoları var çok sayıda ve bütün bu kitaplarında esas olarak sıradan insanları, yoksul insanları, sömürülen insanları anlatan, aynı zamanda romanlarında, öykülerinde kadın karakterlere de çok fazla yer veren bir isim. Ben Orhan Kemal’i ortaokulda okumaya ve sevmeye başlamıştım. Ama birçok edebiyatçıyla olduğu gibi onunla esas tanışmam cezaevinde oldu. Şimdiye kadar zaten yaptığım atıflarda cezaevi günlerine çok sık değiniyorum çünkü o tarihte, 12 Eylül döneminde bize siyasi kitap okumak yasaktı ama edebiyat serbestti. Bu da çok iyi oldu. Zaten siyasi kitap okuya okuya ne öğrendiysek artık… Ama edebiyatı, gerçek edebiyatı cezaevinde, klasikleri ve başka şeyleri ve Türk edebiyatını da cezaevinde gördüm. Ve bu anlamda “Üç Kemaller” denen Yaşar Kemal, Kemal Tahir, Orhan Kemal, hepsini esas keşfetmem oradadır. Yaşar Kemal’den daha önce bahsettim, Orhan Kemal’den şimdi bahsediyorum. İleride bir gün Kemal Tahir’den de bahsederim. Tabii üçü de birbirinden farklı insanlar ama Yaşar Kemal’le Orhan Kemal’i birleştiren bir Adana olgusu var, ki onu bir şekilde not etmek lazım. Sıradan insanları sade anlatımıyla bende hep etkili olmuş bir isimdir Orhan Kemal. Tabii ki siyasi duruşu, Nâzım Hikmet’le cezaevinden başlayan yoldaşlığı, bütün bunlar da hep bildiğimiz şeyler. O da tabii ki benim ona daha fazla yakınlık duymamı, kendimden birisi olarak görmemi sağlıyor. Kendisini sevgiyle ve rahmetle anıyorum. Söyleyeceklerim bu kadar, iyi günler.