Küresel Toplumsal Cinsiyet Uçurumu Raporu’na göre Türkiye eğitimde 146 ülke arasında 90. sırada yer alıyor. Yaklaşık 222 bin kız çocuğu eğitim sürecinin dışında kalırken, yoksulluk ve dijital uçurum sorunları derinleşiyor.
Yeni eğitim-öğretim yılı başlarken Türkiye’nin eğitimde toplumsal cinsiyet eşitliği konusundaki durumu rapor edildi. 2024’te yayımlanan Küresel Toplumsal Cinsiyet Uçurumu Raporu’na göre Türkiye eğitim alanında 146 ülke arasında 90. sırada bulunuyor.
Avrupa Birliği’nin finanse ettiği CEİDizler Projesi kapsamında hazırlanan “Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Haritalama ve İzleme Çalışması: 2021-2023 Güncellemesi” eğitimdeki temel sorunları ortaya koyuyor. Raporda yoksulluk, salgın sonrası öğrenme kayıpları, dijital uçurum, erken yaşta evlilikler ve eğitim politikaları dikkat çeken sorunlar arasında gösteriliyor.
Kız çocuklarının eğitimden uzaklaşma nedenleri
Eğitim alanındaki eşitsizlikler erişim aşamasında başlıyor. Zorunlu eğitim çağındaki yaklaşık 221 bin 739 kız ve 220 bin 904 oğlan çocuğu eğitim sürecine dahil değil. Kız çocuklarının eğitimden ayrılma nedenleri arasında ev içi iş yükü, erken ve çocuk yaşta evlilik, ailenin uygun görmemesi gibi cinsiyet ayrımcılığına dayalı faktörler öne çıkıyor.
TÜİK verilerine göre 2021 yılında gerçekleşen resmi evliliklerin yüzde 2,3’ü 16-17 yaş grubundaki kız çocuklarını kapsıyor. Aynı yaş grubundaki oğlanlarda bu oran yüzde 0,1’de kalıyor. Ne eğitimde ne istihdamda olan genç nüfusun oranları da sorunun boyutunu gösteriyor. Kadınların yüzde 30,1’i, erkeklerin ise yüzde 16,2’si ne eğitimde ne de istihdamda yer alıyor.
Yoksulluk ve eğitim arasındaki kısır döngü
Yoksul çocukların kötü beslenme ve gıdaya erişim sorunları ekonomik kriz ve gelir eşitsizliği nedeniyle artmaya devam ediyor. Eğitim düzeyinin düşük olması yoksulluğu artırırken, yoksulluk da eğitime erişimin önündeki en büyük engellerden biri oluyor.
Yoksul kategorisindeki kadınların yüzde 20’si okuma yazma bilmiyor. Bu durum kısır döngü yaratarak yoksulluğun nesilden nesile aktarılmasına yol açıyor.
Dijital araçlara erişimde eşitsizlik sürüyor
Salgın döneminde uzaktan eğitime geçişle birlikte dijital araçlara erişimdeki eşitsizlikler ve dijital okuryazarlık becerilerinin yetersizliği öğrenme sorunlarına yol açmıştı. Gelir eşitsizlikleri ve kurumların imkanlarının yetersizliği nedeniyle devlet okullarındaki öğrenciler özel okul öğrencilerine göre iki kat daha fazla etkilendi.
Dijital araçlara erişimde kız çocukları ve kadınlar erkeklerin gerisine düştü. Bu durum eğitimde var olan cinsiyet eşitsizliğini derinleştirdi.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
Yükseköğretimde alan seçiminde cinsiyet ayrışması
Yükseköğretimde kadınların net okullaşma oranları erkeklerden yüksek seyretmesine rağmen, farklı bölüm ve alanlardaki cinsiyet ayrışması devam ediyor. Üniversitelerde kadın öğrencilerin oranı yüzde 49 iken kadınlar en az mühendislik (yüzde 21,3) ve bilişim teknolojileri (yüzde 24,5) bölümlerinde yer alıyor.
Türkiye’de her 10 erkeğe karşılık sadece 3 kadın programlama yapabiliyor. Bu ayrışma istihdamda da devam ediyor ve kadınların geleceği belirleyeceği düşünülen mesleklerde yer alma olasılığını azaltıyor.
STEM alanında ücret farkı yüzde 14,7
İstihdam edilseler bile kadınlar erkeklere göre daha az kazanıyor. Kadınların STEM (Bilim, Teknoloji, Mühendislik ve Matematik) alanındaki ücretleri erkeklere kıyasla ortalama yüzde 14,7 daha düşük.
Eğitimdeki karar ve yetki organlarında kadınların temsili düşük seyrediyor. MEB teşkilatında kadın ve erkek yönetici sayıları ile ilgili istatistiksel verilere ulaşılamasa da yapılan araştırmalar Millî Eğitim Bakanlığı merkez teşkilatında üst düzey yönetici pozisyonlarında kadınların temsilinin oldukça düşük olduğunu gösteriyor.
Üniversitelerde kadın rektör oranı yüzde 9,4
2024 yılı itibarıyla 202 üniversiteden sadece 19’unda kadın rektör bulunuyor (yüzde 9,4). Bu durum “cam tavan sendromu”nun geçerliliğini koruduğunu gösteriyor.
“Toplumsal cinsiyet eşitliği” kavramı eğitim mevzuatından çıkarıldı. Bu kavram yerine “kadın-erkek fırsat eşitliği” ifadesi kullanılıyor. Eşitlikten uzaklaşma süreci İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasıyla hızlandı.