Mehmet Tatlı yazdı – İstenmeyen hatıralarınızdan kurtulun: Türkiye siyasetinin Erdoğan’dan güçlü 1605 kişisi

Michel Gondry’nin Eternal Sunshine of the Spotless Mind filminde Clementine (Kate Winslet) ve Joel (Jim Carrey), acı veren anılarını sildirmek için özel bir kliniğe başvuruyor. Senaryoya göre kahramanlar, bazı hatıralarını sildirdikten sonra bunlar hiç yaşanmamış gibi hayatlarına devam etmeye çalışıyor. Film, hafızayı manipüle etmenin yarattığı felsefi ve duygusal karmaşayı ele alıyor.

Türkiye siyasetinde bugün yaşananlar ise bu kurmaca anlatıyla beklenmedik ölçüde kesişiyor.

Asliye hukuk mahkemeleri, siyasal alanın geçmişte yaşanmış anlarını “iptal” ve “butlan” kararlarıyla silmeye girişiyor. Bir kongrenin geçersiz sayılması ya da bir seçimin hükümsüz ilan edilmesi, 85 milyon insanın politik belleğindeki bir anıyı silmeye ve onu hiç yaşanmamış saymaya yönelik teknik bir müdahaleye dönüşüyor.

CHP'nin zor kararı
Siyasetin Erdoğan’dan güçlü 1605 kişisi – Mehmet Tatlı yazdı

Bu çarpıcı durumun en somut örneği 3 Eylül’de yaşandı. İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi, 2023’te yapılan CHP İstanbul 38. Olağan İl Kongresi’ni iptal ederek İl Başkanı Özgür Çelik ve yönetimini görevden aldı; yerine Gürsel Tekin’i kayyum olarak atadı. Hiçbir şey ifade etmeyen bir ses kaydına dayanarak kongreyi geçersiz kılan mahkeme, usul kurallarını bir hayli esnetti. Kongreye yasal itiraz süresini yok saydı, dahası, doğrudan YSK’nın yetkisindeki bir alana müdahil oldu.

Usul, normalde hukukun öngörülebilirlik bariyeri iken artık siyasal mühendisliğin kılıfına dönüşmüş görünüyor. Böylece tüm seçimler ve siyasi parti kongreleri kalıcı biçimde asliye hukuk mahkemelerinin tehdidi altına girmiş durumda.

Buradaki tabloyu daha da çarpıcı hale getiren şey, bu yetkinin yalnızca bir mahkemeye özgü olmaması. Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) 2024 faaliyet raporuna göre Türkiye’de 1835 asliye hukuk mahkemesi bulunuyor ve bunların 1605’i faal durumda.

Türkiye siyasetini baştan sona dizayn edebilecek hakimlere ev sahipliği yapan 1605 mahkeme.

Öte yandan asliye hukuk mahkemelerinin partilerle ilgili kararları sadece siyasi sonuçlar doğurmakla kalmıyor. CHP-Kılıçdaroğlu örneğindeki gibi bu kararlar, psikopolitik amaçlar da barındırıyor: İstenmeyen siyasi hafızayı yok etmek.

Yani tam da 85 milyon insanın gözleri önünde gerçekleşen siyasi gelişmeleri hiç olmamış saymak. Aslında aklımızla alay etmek.

Siyasetin Erdoğan'dan güçlü 1605 kişisi - Mehmet Tatlı yazdı
Siyasetin Erdoğan’dan güçlü 1605 kişisi – Mehmet Tatlı yazdı

Eğer 15 Eylül’de görülecek davada CHP kurultayı için “butlan” kararı verilir ve Özgür Özel’in aslında “hiç seçilmediği” ilan edilirse, bu yalnızca bir kongre kararının değil, yaşanmış bir tarihin silinmesi anlamına gelecek. Özel’in partide aldığı kararlar, hazırladığı listeler, kurduğu ittifaklar otomatik olarak tartışmaya açılacak. İhtimaller arasında, 2024 yerel seçimlerinde hazırladığı aday listelerinin geçersiz sayılması bile var. Özgür Özel hiçbir zaman genel başkan olmamışsa, 2024 yerel seçimine nasıl girmiş olabilir ki?

İstanbul’daki mahkemenin Ankara’ya emsal teşkil edeceği söyleniyor. Peki Ankara’dan çıkacak karar neleri tetikleyecek? Türkiye’nin her ilçesinde bulunan bu asliye hukuk mahkemelerinden herhangi birinin, Özgür Özel CHP’sinin tüm belediye başkanlıklarını da “butlan” saymaması önünde nasıl bir engel kaldı?

Hafızanın direnişi: Siyasi hatıratı silmek mümkün mü?

Peki mutlak butlan kararı çıksa bile, 85 milyon yurttaşın gözleri önünde yaşanmış bir siyasal sürecin gerçekten yok edilmesi mümkün mü? Yargının kâğıt üzerinde vereceği hüküm, toplumsal bellekte aynı etkiyi yaratabilir mi?

Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.

Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.

Toplumsal hatıralar yalnızca kayıt altına alınmış belgelerden değil, milyonlarca insanın tanıklığından ve gündelik hayatta yeniden üretilen kolektif hafıza ağlarından oluşuyor.

Türkiye’de CHP’nin siyasal serüveni açısından da benzer bir tablo söz konusu. Mahkemeler Özgür Özel’i “hiç seçilmemiş”, son iki yılı ise “hiç yaşanmamış” ilan etse bile, onunla kurulan siyasal ilişkiler, tabanda oluşan ittifaklar ve seçmenlerin kolektif deneyimi, kâğıt üzerinde iptal edilemeyecek bir realiteyi üretmeye devam edecek. Zaten bu realite, geleceğe dönük mesajını Saraçhane’den başlayarak güçlü şekilde verdi. Özel–İmamoğlu ekibinin kendi tabanıyla bağını sürdürmesi de bu yüzden kaçınılmaz.

Siyasetin Erdoğan'dan güçlü 1605 kişisi - Mehmet Tatlı yazdı
Siyasetin Erdoğan’dan güçlü 1605 kişisi – Mehmet Tatlı yazdı

Bu noktada Eternal Sunshine of the Spotless Mind filminin finali yeniden hatırlanmalı. Clementine ve Joel, hafızaları silinse bile yeniden karşılaşıyor, yeniden âşık oluyor. Yani belleği mekanik olarak silmek, yaşanmışlığın yarattığı izleri ortadan kaldırmaya yetmiyor.

Üstelik, Türkiye’de hukuken “yok sayma”, ya da siyaseten “olmamış sayma”çabalarının rejim lehine sonuç doğuramadığı yüzyıllık vakalarla sabit. Başta Kürt meselesi olmak üzere, devletin hafızadan silmeye çalıştığı her “sorun”, uzun sürelere yayılarak ve bedeller ödenerek canlılığını korumaya devam ediyor.

Erdoğan rejimi: Sadece bugünü ve geleceği değil, geçmişi de dizayn etmek

2017 referandumuyla kabul edilen “Türk tipi başkanlık sistemi”, iktidara yalnızca bugünü ve yarını kontrol etme değil, zamanı kuşatma iddiası yükledi. “Yeni Türkiye” projesi, siyasal düzeni üç boyutlu bir stratejiyle kuşatmaya yöneldi: bugünü şekillendirmek, geleceği planlamak ve daha da kritik olan geçmişi yeniden oldurmak.

Erdoğan’ın kişisel konumu, bugünü ve yarını dizayn etmeye dayanıyor. Yasama ve yürütme üzerinde mutlak denetim kurabilmesi, atama mekanizmaları ve kamu kaynaklarını yönlendirme yetkisi ona olağanüstü bir hareket alanı sağlıyor. Fakat geçmişe dönük müdahale kapasitesi onun elinde değil. İşte tam bu boşlukta, anlaşılan o ki asliye hukuk mahkemeleri devreye sokuluyor.

İki yıl önce yapılmış bir kongreyi geçersiz sayabilen kararlar, bu mahkemelerin zaman kısıtından bağımsız işlediğini gösteriyor. Erdoğan’ın yetkileri seçim döngüleriyle sınırlıyken, yerel mahkemeler geçmişi iptal ederek zamana müdahale ediyor. Böylece “zamanı geriye sarma” gücü, yürütmenin değil, yargının elinde beliriyor.

Oysa normal şartlarda siyasi partilerle ilgili seçimleri YSK ve ona bağlı kurullar denetler. Ancak son dönemde asliye hukuk mahkemeleri, YSK’nın bile dokunmadığı alanlara el atmaya başladı. Bu, yargısal vesayetin sınırlarını bulanıklaştırıyor ve hukuki emsal yaratma ihtimaliyle geçmiş kongreleri, seçimleri ve atamaları zincirleme biçimde tartışmaya açıyor.

Sonuçta rejimin yargı üzerinden vesayet üretme kapasitesi, geniş ve uzmanlığı şaibeli bir hakim grubuna teslim ediliyor. Asliye hukuk hâkimlerinin her biri, Türkiye’yi 23 yıldır aralıksız yöneten Erdoğan’dan daha kapsamlı bir siyasi kudrete kavuşmak üzere.