Medyascope ekibinden Göksel Göksu, Kaya Heyse ve Murat Türsan farklı dinamiklerin bir arada yaşadığı Hakkari’nin Yüksekova ilçesindeydi. Göksel Göksu bölgenin kanaat önderlerinden Mehmet Salih Yıldız ile konuştu. Yıldız, sürecin gecikmişliğini, toplumsal inancı, hükümetin yaklaşımını ve kişisel trajedilerin yarattığı travmaların toplumsal entegrasyonla nasıl aşılabileceğini anlattı.
Eski Yüksekova Belediye Başkanı Yıldız, halen DEM Parti PM üyesi.
Mehmet Salih Yıldız 12 Eylül’de tutuklandı ve Diyarbakır Cezaevi’nde işkence gördü. İki oğlu, o dönem yaşam savaşı veren babalarına yapılanlara tepki göstererek 90’lı yıllarda dağa çıktı. Yıldız’ın iki çocuğu da hayatlarını kaybetti.
Yıldız, oğullarının acısını yüreğine gömmüş ve bugün sürece en çok sahip çıkan isimlerden biri. Geç kalındığını söyleyen Mehmet Salih Yıldız, “Kabuk tutan yaralarımıza rağmen sürece toplumsal olarak inancımız var” diyor.
Mehmet Salih Yıldız, çözüm sürecinin “geç kalınmış” bir adım olduğunu ancak yaralar çok derin olmasına rağmen sürece dair güçlü bir toplumsal inanç olduğuna dikkat çekiyor.
90’lı yıllarda bölgede insanların evlerinden vedalaşarak çıktığını anlatan Yıldız, kendisinin de bu insanlardan biri olduğunu söyledi. Yıldız, bu duruma da kıl payı kurtulduğu bir saldırı girişimini örnek verdi.
“Böyle süreçler oyalanmaya gelmez”
Yeni sürece dair bölgede gözlenen güven sorunuyla ilgili de konuşan Yıldız, bu durumun mevcut hükümetin sürece yaklaşımından kaynaklandığını belirtiyor:
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
“Böyle süreçler oyalanmaya gelmez. Mutlaka somut adımlarla cevap verilmesi gerekir. Demokratik adımlarla cevap verilmesi gerekir. Beklentinin gecikmesiyle insanlarda ‘Acaba yine Kürtleri kandıracaklar mı? Yine Kürtlere sırt mı çevirecekler?’ diye tereddüt baş gösterir. 2015’te başladı sonra masa devrildi. Masanın sorumluluğunu da Kürtlere yüklediler. Artık kimse bu saatten sonra Kürtlere masanın devrilmesinin sorumluluğunu yükleyemez. Çünkü Kürtler bu konuda çok samimi. Bütün sorun PKK ile ilgili bir sorundu. Bu sorunda da bir iyi niyet, bir toplumsal beklentinin cevabı olarak silahların yakılması halkta büyük bir güven yarattı.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu’nun neye hizmet ettiğine şaşırdığını da söyleyen Yıldız, “Bu hizmet Türkiye’nin geleceği değil, Türkiye’de yaşayan halkların geleceği değil, kimliklerin, inançlarının geleceği değil, olsa olsa Türkiye’yi daha kötü bir duruma çekmenin ısrarıdır” yorumunu yapıyor.
Kişisel olarak da derin yaralarının olduğunu anlatan Yıldız, 12 Eylül sonrası evinden yerlerde sürüklenerek alınmasının, Diyarbakır Cezaevi’nde maruz kaldığı işkencelerin cezaevinde yaşadığı işkencelerin çocuklarını nasıl etkilediğini şu sözlerle anlatıyor:
“Benim yaram şu: Diyarbakır Cezaevi’ndeyken bana 12 yıl süreyle yapılan işkenceler sonucu ne oldu? Beni, küçük yaştaki çocuklarımın yanında yataklar içerisinde sürükleyip çıkarıp götürdüler. O süreçte ne silah vardı ne başka bir şey. Dernekler vardı. Tabii bir evladın gözü önünde babasını hiçbir şey yapmamışken böyle götürünce, 12 Eylül başlarında Diyarbakır zindanlarında yaşadıklarımızın gerçekliğini o çocuklar hissedince, hatta ziyaretimize geldikleri zaman baskı altında, hakaretlere maruz kaldıktan sonra o çocukların artık nasıl bir duygu içerisinde büyüyeceğini tahmin edin. İşte o duygular onları dağlara itti. İki çocuğum da bu yüzden yaşamlarını yitirdi. Çocuklarımı çaresiz bıraktı, mecalsiz bıraktı. Şimdi tabii ki kimse istemez hani çocukları böyle olsun. O sürecin sistem olarak dayattığı buydu.”