25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü’nde kadınlar ve LGBTİ+’lar sokağa çıktı. Beyoğlu Kaymakamlığı eylem yasağı getirse de kadınlar Tünel Meydanı’ndan İsveç Konsolosluğu’a kadar yürüdü. Açıklamada, “Kadınlar ve LGBTi+’lar olarak savaşı ve şiddeti büyüten bu düzene karşı kalıcı bir barış istiyoruz” denildi. Öte yandan eylem bittikten sonra en az 14 kişi gözaltına alındı.

Kadınlar ve LGBTİ+’lar, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde İstanbul’da Taksim-Tünel Meydanı’nda sokağa çıktı. Eylem öncesi Beyoğlu Kaymakamlığı ilçedeki tüm eylem ve etkinlikleri kapsayan yasak kararını duyurdu. İstanbul Valiliği de 25 Kasım için yapılacak ulaşım kısıtlamalarını açıkladı.
- 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü: Neden 25 Kasım ve şiddetin etkileri neler?
- İstanbul Sözleşmesi neden önemli?
Kadınlar ve LGBTİ+’lar her yıl olduğu gibi bu yıl da sokağa çıktı ve açıklamalarını yaptı. Saat 19:30’da Tünel Meydanı’nda toplanan kadınlar İsveç Konsolosluğu’na kadar yürüdü.
Kadınlar ve LGBTİ+’lar eylemde, “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz”, “Geceleri de sokakları da terk etmiyoruz, “Jin, jiyan, azadi”, “Rojin Kabaiş isyanımızdır, Hande Kader isyanımızdır” sloganlarını attı.
Eylem bitiriminin ardından en az 14 kişinin gözaltına alındığı bildirildi.

Yürüyüşün bu yılki teması “Aile ahlak dediniz, sömürdünüz katlettiniz! Erkek devlet şiddetine karşı kadınlar isyanda”ydı.
Yürüyüşün ardından Kadınlar ve LGBTİ+’lar açıklama okudu. Açıklamada, “Birbirimizi tanıyoruz. Kimimiz evde görünmez emeğe mecbur bırakıldık, kimimiz işyerinde tacizle yüzleştik, kimimiz sadece ayrılmak istediğimiz için ölümle tehdit edildik, kimimiz varoluşumuzdan dolayı hedef gösterildik. Ama hayal ettiğimiz hayatı yaşama isteğimizden hiç vazgeçmedik. Birbirimizden, mücadelemizden, eşit ve özgür yaşama arzumuzdan güç aldık. Biz kadınlar ve LGBTi+’lar kararlıyız; bu erkek egemen düzeni alaşağı edeceğiz” denildi.
“Aileniz batsın! Biz yaşayacağız”
Erkekler ve devletin, kadınların hayatları üzerinde hak sahibi olmadığının vurgulandığı açıklamada, 2025 yılının “Aile Yılı” ilan edilmesine tepki gösterildi:
“Bu yıl ilan edilen ‘aile yılı’, kadınların değil, erkek egemen düzenin ihtiyaçlarını esas alıyor. Ücretsiz ve erişilebilir kreşlerin açılmaması, bakım hizmetlerinin kamusal olmaması, sosyal desteklerin kısılması kadınları, daha bağımlı daha yoksul kılmak için! Duydunuz mu?! Hazırlanan 2026 yılı bütçesinde savunmaya 2 trilyon TL ayrılırken kadınların güçlenmesine sadece 6 milyar TL düşüyor. Üstüne iktidar, mücadelemizle kazandığımız medeni haklarımızı gasp etmeye çalışıyor. Boşanmayı zorlaştırma, nafaka haklarını sınırlandırma girişimleri, eşit miras hakkına saldırılar sırada bekliyor. Ama biz ne kazanılmış haklarımızdan vazgeçiyoruz ne de bizi seçeneksiz bırakmaya çalışan politikaları kabul ediyoruz. Bizi aile diyerek şiddete, yoksulluğa; emeğimizin ve bedenimizin sömürüldüğü bir hapishaneye mahkum etmeye çalışıyorlar. Şiddet de yoksulluk da kader değil! Aileniz batsın! Biz yaşayacağız.”
Kadın cinayetlerinin önlenmesi için politikalarının uygulanmadığının vurgulandığı açıklamada, “Bu ülkede her yıl yüzlerce kadın koruma kararlarına rağmen, çoğunlukla en yakın olan erkekler; babaları, kocaları, erkek kardeşleri, oğulları tarafından katlediliyor. Koruma kararları etkin uygulanmıyor, erkekler bu kararları ihlal ettiğinde bir ceza ile karşılaşmıyor. Önleyici politikalar uygulanmıyor, fail erkekler cezasızlıkla ödüllendiriliyor. Ve artık kadın cinayetleri kadar ‘şüpheli kadın ölümleri’ni de konuşuyoruz. Yüzlerce kadının ölümü ‘intihar’ ya da ‘şüpheli’ denilerek karartılıyor. Gülistan Doku’ya ne oldu? Nadira’nın, Hande’nin, Dila’nın, Narin’in, Rabia Naz’ın, Rojin’in ölümü neden aydınlatılmıyor?” diye soruldu.
“LGBTi+ varoluşları kriminalize edilmek isteniyor”
İktidarın LGBTİ+ düşmanı olduğunun söylendiği açıklamada, “Bu iktidar LGBTi+ düşmanı! Bu iktidar ahlakçı! Yargı paketleriyle ‘genel ahlak’ ve ‘biyolojik cinsiyet’ adı altında kadınları, LGBTi+’ları, çocukları hedef alıyor. Transların bedenlerine ilişkin karar hakkı baskılanıyor, LGBTi+ varoluşları kriminalize edilmek isteniyor. Peki genel ahlak kimin ahlakı? Kadın katillerine iyi hal indirimi veren, fail erkekleri değil kadınların hayatlarını, seçimlerini yargılayan erkek yargının ahlakı! Keyfi biçimde ‘genel ahlaka uymayan’ herkesi suçlu ilan edenlerin ahlakı” denildi.
Açıklamanın devamı şöyle:
“Bugün burada olmamızın sebeplerinden biri de devletin kadınlara uyguladığı şiddetin bizzat kendisidir. 25 Kasım’ı yasaklayan, kadınları yerlerde sürükleyerek gözaltına alan, ters kelepçe ile işkence eden, karakollarda çıplak arama işkencesine maruz bırakan, sokaklarda barikat kurup sesimizi kısmaya çalışan bir düzenle karşı karşıyayız. Bu şiddet, tıpkı erkek şiddeti gibi hayatlarımızı kontrol altına almaya çalışan aynı iktidar anlayışının ürünüdür. Bu yılın 25 Kasım’ından hemen önce geçen sene İstanbul 25 Kasım eylemine katılıp gözaltına alınan 168 arkadaşımıza dava açıldı, 8 Ocak’ta davamız var. Biz biliyoruz: 25 Kasım, Mirabel Kardeşler’in devlet şiddetiyle katledilmesinin mirasıdır. Bugün burada olmamız onların sesini, cesaretini, direnişini sahiplenmemizdendir.
“Barış; hakikatin açığa çıkması, kayıpların bulunması, faillerin yargılanmasıdır”
Devletin yasaklarına, copuna, gözaltı işkencesine rağmen bu meydanlarda olmamız tam da bu yüzden; çünkü erkek-devlet şiddetine karşı mücadele bu tarihin mirasıdır ve biz bu mirası büyütmekten vazgeçmeyeceğiz.
Medyascope'u destekle. Medyascope'a abone ol.
Medyascope’u senin desteğin ayakta tutuyor. Hiçbir patronun, siyasi çıkarın güdümünde değiliz; hangi haberi yapacağımıza biz karar veriyoruz. Tıklanma uğruna değil, kamu yararına çalışıyoruz. Bağımsız gazeteciliğin sürmesi, sitenin açık kalması ve herkesin doğru bilgiye erişebilmesi senin desteğinle mümkün.
![]()
Biz kadınlar, barıştan yanayız. Hangi coğrafyada olursa olsun kadınların, LGBTi+’ların ve kız çocuklarının savaş politikalarının ilk hedefi olduğunu biliyoruz. Barış sadece silahların susması değildir. Barış; hakikatin açığa çıkması, kayıpların bulunması, faillerin yargılanmasıdır. Siyasetin suç olmaktan çıkması, muhaliflerin cezaevine atılmaması, siyasi tutsakların serbest bırakılmasıdır. Kayyumların son bulması, anadilin özgür olmasıdır. Kürdistan’da yıllardır süren savaşın en ağır yükünü kadınlar taşıdı; zorla göç, yoksulluk, kayıplar, işkence, cinsel şiddet… Bugün Filistin’de, Suriye’de, Sudan’da emperyalistlerin siyasi, ticari ve askeri çıkarları doğrultusunda körüklenen savaşlarda aynı politikalara maruz kalan ve direnen kadınlar gibi. Savaş politikaları erkek egemen sistemi güçlendiriyor. Kadınların bedeni ganimet olarak görülüyor, birer savaş alanına dönüştürülüyor.
Üniformalı faillerin cinsel şiddetinin üstü kapatılıyor; evlere yapılan baskınlarda duvarlara tecavüz tehditleri yazılıyor. Kaçırılan kadınlar ve kız çocukları köle pazarlarında satılıyor. Kadınların bedensel bütünlüğünün ihlali, cinsel şiddet; bir ele geçirme ve aşağılama yöntemi olarak kullanılıyor. Savaşa, “savunmaya”, güvenlikçi politikalara ayrılan bütçeler; kadın yoksulluğunu azaltacak, kadınların ücretli ve ücretsiz emek alanında maruz kaldığı sömürünün önüne geçecek sosyal politikalara, erkek şiddetini önleyecek ve kadınları şiddetten koruyacak mekanizmalara ve eşitsizlikle bütüncül bir mücadeleye aktarılabilir.
“Savaşı ve şiddete karşı barış istiyoruz”
Kadınlar ve LGBTi+’lar olarak savaşı ve şiddeti büyüten bu düzene karşı kalıcı bir barış istiyoruz.
Biz her yıl 25 Kasım’da; kadına yönelik şiddete karşı mücadele gününde, hayatımızın her alanını kuşatan erkek şiddetine rağmen, yasaklara, kapatmalara, polis şiddetine, gözaltılara, davalara rağmen bu sokaklarda buluşuyoruz. Birbirimizden güç alıyoruz. Dayanışmamız bizi hayatta tutuyor. Yaşamımıza, emeğimize, kimliğimize, özgürlüğümüze sahip çıkıyoruz. Hiçbir yasa, hiçbir saldırı bizi durduramayacak.
Aile dediniz, ahlak dediniz; sömürdünüz, katlettiniz.
Hayatlarımız için, özgürlüğümüz için, eşitlik için, birbirimiz için, bir kişi daha eksilmemek için…
Erkek-devlet şiddetine karşı bir aradayız.
Mücadeleye devam edeceğiz.”
Türkiye’nin dört bir yanında kadınlar sokakta
Ankara’da 25 Kasım Kadına Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında Yüksel Caddesi’ndeki anıtın önünden Sakarya Caddesi’ne yürüyüş düzenlendi. Yürüyüşe DEM Partililer, Ankara Kadın Platformu, Emek Partisi, Halkevleri ve birçok örgüt katıldı. Yürüyüşte, “Geceleri de sabahları da meydanları da terk etmiyoruz”, “Bağır herkes duysun erkek şiddeti son bulsun”, “Erkek adalet değil gerçek adalet”, “Kadın, yaşam özgürlük” sloganları atıldı. Açıklamada, “Biz kadınlar birbirimizin elini sımsıkı tutmaya, bir arada olmaya, direniş mirasını birbirimizden devralmaya devam edeceğiz. Çünkü biliyoruz: Gerçek adalet biz kadınların mücadelesi, direnişi ile sağlanacak! Erkek adalet değil gerçek adalet için buradayız” denildi.
İzmir’deki kadın platformları 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddet ve Uluslararası Mücadele Günü kapsamında geniş çaplı eylem ve basın açıklaması gerçekleştirdi. Kadın platformları tarafından yapılan açıklamada, “Makbul kadın olmayacağız, nafaka hakkından da, İstanbul Sözleşmesinden de, eşit yurttaşlık haklarımızdan da vazgeçmeyeceğiz” denildi.
Samsun Kadın Dayanışması, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde yürüyüş ve basın açıklaması düzenleyerek “Bir kişi daha eksilmeyeceğiz, yaşamı ve özgürlüğü savunuyoruz” mesajı verdi.
Muğla’da ise kadınlar, Fethiye, Bodrum, Muğla Merkez, Datça ve Marmaris’te sokaktaydı. Gündem Fethiye’nin haberine göre kadınlar açıklamada, “Yaşamlarımız erkek şiddetinin, devlet şiddetinin ve sermaye düzeninin ortaklığıyla hedef alınmaya devam ediyor” dedi. Ortaca Kadın Platformu, mücadele vurgusu yaptı:
“Siyasi iktidar gözünü kazanılmış haklarımıza dikmişken, elimizdekileri korumak ve daha fazlasını kazanmak için birlikte karşı durmalıyız. Tarih bize gösteriyor ki, bugün sahip olduğumuz her kazanım, önceki mücadelelerin eseridir.”







