“Neyim varsa babamdan öğrendim”, “Ben hayatta hiç mektebe gidemedim, ben ancak türkü çalar, türkü söylerim.”
Bu sözler hayatı saz çalmakla ve türkü söylemekle geçmiş ve bütün Anadolu insanının yüreğine dokunan yanık sesin sahibi, Yaşar Kemal’in değişiyle “Bozkırın Tezenesi”nin sözleri. Bozkır, tezenesini kaybedeli 4 yıl oldu.
1938’de Kırşehir’de dünyaya gelen Neşet Ertaş için hayatın çilesi genç yaşta başlamıştı. Belki de yoksulluk içinde geçen bir hayatın meyvesi ona yanık sesi vermişti.
“İnsanın derdi ne kadar büyük olursa gülüşü o kadar sıcak olurmuş, o dert güzelleştirirmiş yüreğini.”
Ertaş’ın bu sözleri onu özetliyor desek yeridir. Bağlama ustası babası ile düğünlerde saz çalıp türkü söylemeye başladı. “Babamla ben aynı ruhun insanıyız” derdi.
İstanbul’da 1957’de babası Muharrem Ertaş’a ait bir türkü ile “Neden Garip Garip Ötersin Bülbül” adlı bir plak çıkardı.
Kısa sürede ilgi gören bu plaktan sonra konserler vermeye başladı. Bozkırın Tezenesi’ne giden yol başlamış oldu. Bu yol 2012 yılında son buldu. Neşet, İzmir’de kanser tedavisi görüyordu ve bu hastalığa 74 yaşında yenik düştü.
Medyascope'un günlük e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her gün mail kutunuzda.
Neşet Ertaş için en büyük okul kuşkusuz babası Muharrem Ertaş’tı. Babası için her zaman usta derdi.
Kalktı göç eyledi avşar elleri
Ağır ağır giden eller bizimdir
Arap atlar yakın eyler ırağı
Yüce dağdan aşan yollar bizimdir
Muharrem Ertaş, sözleri Dadaloğlu’na ait olan “Avşar Bozlağı”nı divan sazı eşliğinde okuduğunda ünlenmişti. Saz çalan ve söyleyen herkesten farklı olduğunu ortaya koymuştu. Onun yanık sesini ve sazını alıp bu yolu devam ettirense oğlu Neşet olmuştu.