Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Pireneli çobanın açmazı: Nesli tükenmekte olan ayılar, koyunlara saldırıyor

The New York Times’tan Adam Nossiter, Fransa’nın güneyindeki St Girons köyündeki koyunların ve ayıların savaşını mizahi bir dille haberleştirdi. Yazıda anlatıldığına göre köydeki çobanlar; avcılık ve ormanları yok eden kentleşme olgusu nedeniyle nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olsa da Fransa hükümetinin ve Avrupa Birliği’nin ortak çabalarıyla Pirene dağlarında görülme sıklığı giderek artan büyük kahverengi ayılardan dertli. Devletin Slovenya’dan kamyonlarla getirip dağlara saldığı ve üremesini teşvik ederek neslini korumaya çalıştığı ayılar, sislerin içinde birden belirerek avlarına sezdirmeden yaklaştığı için koyunların ve çobanların korkulu rüyası.

“Bize sordular mı ayı istiyor muyuz diye?”
Hükumetin, 1990’lardan bu yana sayıları azalan ayıların üzerine titremesinin bir nedeni söz konusu ayıların bölgenin “doğal kültürel mirası”nın bir parçası olarak görülmesi. Ne var ki her yıl haziran ayında 2 gün boyunca camlara çıkmış St-Girons köylülerinin meraklı gözleri önünde sürüleriyle birlikte geçit yapan ve caddeleri me’leşen koyun sesleriyle dolduran çobanlar da kendilerini bölgenin kültürel doğal mirasının parçası olarak görüyor ve halihazırda bu geleneğin “görünmeyen” kültürel mirasın tehdidi altında görüyor.
Geçen yıl içinde 35 koyununu kaybeden 74 yaşındaki çoban ve çiftçi Pierre Fort, yerel bir meselenin halline Paris’ten karar karar verilmesinden hareketle hükümeti eleştiriyor: “Sordular mı bize, burada ayı istiyor muyuz diye? … Çok fazla. Artık (onlarla yaşamak) neredeyse imkansız hale geldi.”

“Slovenya’dan gelen ayılar, Fransız ayıları gibi medeni değiller”
Hükümet ise önümüzdeki sonbaharda, yerel muhalefetin uzun süre ayak diremiş olmasına rağmen mahkemenin aldığı karar doğrultusunda, dağda yaşayan 43 ayının yanına 2 ayı daha göndermeyi planlıyor.

Mahkeme sürecini başlatan ve ayıların hakkını savunan davacı Alain Reynes ise ısrarla Fransa’nın Avrupa Birliği’ne vermiş olduğu sözü ve sorumluluğu hatırlatıyor. Fransa, ayıların neslinin arttırılması için kendilerine yaşam alanı sağlanacağı ya da biyolojik çeşitlilik işini AB üst kuruluna bırakacağı yolunda AB’ye teminat vermiş ancak sonradan ikisine de yanaşmamıştı. Bununla birlikte Slovenya’dan “ayı ithalatı” 20 yıldan beri devam ediyor ve getirilen ayıların bölgeye intibak edip edemediği, vahşi doğa uzmanları tarafından dikkatle takip ediliyor.

Çobanlar, bu ayılara yetkililer tarafından “Tarçıncık”, “Karamelcik” gibi sevimli isimler takılmasından da rahatsız. Daha önce halk ağzında “Beyfendi” gibi saygın ve yalın isimlerle anılan ayıların, Fransız kültürüne uyum sağlayamayan Orta Avrupalı türdeşleri, çobanlara göre “oyunu kurallarına göre oynamıyor.” Geçtiğimiz ay üç koyununu kaybetmiş olan çiftçi Robin Cazale, “Slovenyalı ayıla çok daha fırsatçı oluyor” diye yakınırken, artık dağa gitmeyi bırakmış olan Marrot adlı koyun sahibi, sürüsünün yarısını ayıların saldırısında kaybetmiş olduğunu söylüyor: “Buna değmez. Bırakın insanlar huzur içinde çalışsın.”

“Böyle giderse dağlara ayı yerine adam salmak zorunda kalacaklar”
Koyunlarını kaybeden çobanlar açısından olayın maddi boyutunun yanında bir de manevi boyutu var. Hayvanlarını kaybettiği dönemde depresyona girdiğini söyleyen François Thibaut, “Hep en iyilerini alıyorlar,” diye yakınırken, Cazale ise bir defasında görmüş olduğu sahneyi şu sözlerle anlatıyor: “Bir de baktım orada sakince oturmuş hayvanlarımdan birini yiyor, köpeğinizin yenmesi gibi bir şeydi… Çılgınlık! Buir parça yiyorlar yalnızca! Öldürmüyorlar. Bu, acı verici; özellikle de tanıdığınız bir koyunun başına geliyorsa” Ayının daha sonra kendisini fark ettiğini söyleyen Thibaut şöyle devam ediyor: “Adeta benimle alay ediyordu! (…) Gördüğünüz son derece vahşi bir manzara. (Koyunlar) Canlı canlı (yeniyorlar)” ve şöyle devam ediyor: “Ayılar, üzerimizde Demokles’in kılıcı gibi sallanmakta. Kendimizi güçsüz hissediyoruz.”

Ancak Cazale’a göre, durum artık yalnızca çobanların sürülerini değil, Pireneler’deki yaşam tarzını da tehdit etmekte: “Devlet buna bir çözüm bulmak zorunda, yoksa yakında dağlara ayı yerine (ayıları avlamak üzere) adamlar salmak zorunda kalacak.”

“Çobanların zararı karşılanıyor”
Bölgedeki ayı saldırıları 2017’de 2016 yılına göre yüzde 46 oranında armış, yalnızca 2017’de 464 kadar koyun öldürülmüş ya da yaralanmıştı. Bu, 1996 yılında başlatılan ayı ithalatından bu yana en yüksek bilanço. 260’a yakın koyunun ise ayılara yem olmamak için kendini uçurumdan attığı biliniyor.

Durum böyleyken, geçen yılın eylül ayında 2 yeni ayının dağa getirilmesiyle taraflar arasında tansiyon artmış, hükümet, protestolara tutuklamalar ve havaya açılan ateşlerle karşılık vermişti.
Öte yandan hükümete bağlı doğal yaşam görevlileri, çobanlar arasında yalnızca küçük bir azınlığın ayılara karşı olduğu, çoğunluğun kendilerini desteklediğinde ısrarlı. Ayıların çobanlara verdiği zararın görece küçük olduğunu iddia eden bir görevli, çoban sahiplerinin herhangi bir kayıp durumunda toptan tazminat aldığını söylüyor.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.