New York Times’ın haberine göre, nüfusunun yüzde 15’i Maori kökenli olan Yeni Zelanda’da, Maori dili yeniden canlanıyor. Yerliler kuşaklar boyu süren utangaçlıklarından kurtularak, dillerini gittikçe daha çok benimsemeye başladı. Beyazların da Maori dili ve kültürüne olan ilgileri günden güne artıyor.
Genç müzik grupları Maori dilinde thrash metal şarkılar söylüyor, radyo kanallarında Maori dili ve kültürü üzerine yayınlar yapılıyor. Maori öğretmeni Ella Henry, “Yeni Zelanda artık ‘gerçekten entegre’ bir toplum olma yolunda” diyor.
2013 yılında, nüfusun sadece yüzde 3,7’si pek çok kişinin yok olmakta olduğuna inandığı Maori dilini konuşuyordu. Fakat yorumcular Maori’nin statüsünün değiştiği fikrinde. 2040 yılında nüfusun en az yüzde 20’sinin bu dili öğrenmesini hedefleyen hükümet, 2025 yılına kadar ülkedeki tüm okullarda Maori öğretimi vermeyi planlıyor.
Ülkede telefonları “kia ora” (merhaba) diye açmak ya da mailleri “nga mihi” (teşekkürler) diyerek bitirmek gün geçtikçe daha da yaygınlaşıyor.
Maori kökenli 75 yaşındaki Kathy Fitzell, anne babasının evde Maori dilini konuştuğunu fakat kendisinin kamusal alanda Maori konuşmaktan çekindiğini söylüyor: “[Beyazlar] bize çok acı çektirdiler. Çünkü bizim neden bahsettiğimizi bilmiyorlardı, bu yüzden ben de Maori konuşmayı bıraktım. Ama şimdi torunlarım Maori öğreniyor.”
Genç bir Maori olan 25 yaşındaki Janell Dymus, dillerine saygı gösterilmekte geç kalındığını düşünüyor. Maori öğretilen bir okulda eğitim gören Dymus kendisini, “Maori rönesansının bir ürünü” olarak görüyor. Genç kadın Maoriler arasındaki daha yüksek hapis ve yoksulluk oranlarını hatırlatarak, Maori olmanın kimi zaman kolay, kimi zaman zor olduğunu belirtiyor. Dymus dile gösterilen ilginin sosyal eşitsizlikleri gidermede ilk adım olduğu ve ayrımcılığa karşı her girişimin değerli olduğu görüşünde.