Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Şule Çet davasında sona yaklaşılırken: Beşinci duruşmada neler yaşandı?

22 yaşındaki üniversite öğrencisi Şule Çet’in ölümüne ilişkin davanın beşinci duruşmasında esas hakkında mütalaasını veren savcı, Çağatay Aksu’ya “kasten adam öldürme” suçundan müebbet hapis, “cinsel saldırı” ve “hürriyeti tahdit” suçlarından 39 yıla kadar hapis; Berk Akand’a ise bu suçlara yardım ettiği gerekçesiyle 31 yıla kadar hapis cezası istedi. Aksu’nun avukatı Levent Ekmen’in esasa ilişkin savunma yapmak için ek süre istemesi üzerine mahkeme, karar duruşmasının tarihini 4 Aralık olarak belirledi. Sanıkların tutukluluk hallerinin ise devamına karar verildi. Beşinci duruşmada yaşananları davayı mahkeme salonunda takip eden Batu Bozkürk ve Okan Yücel derledi.

Şule Çet’in erkek arkadaşı mahkemeye geldi

Daha önce sanık avukatlarının mahkemeye çağrılmasını istediği Şule Çet’in 1,5 yıllık erkek arkadaşı Muhammed Furkan Çınkır tanık olarak dinlendi. Duruşma bu ifadeyle başladı. Çınkır öncelikle, Çet’in intihar etmeyi düşünecek bir insan olmadığını söyledi. Hem kendisinin hem de Şule’nin bir işte çalışması sebebiyle eskisi kadar sık görüşemediklerini, bu yüzden ilişkilerinin son döneminde aralarında bir soğukluk olduğunu ifade etti. Çet’in, iş için Çağatay Aksu ile görüşeceğini bildiğini ancak bunun ne zaman olacağını bilmediğini ifade eden Çınkır olay gününü şöyle anlattı:

“Saat 7-8 gibi telefonla görüştük. Ben işten çıkmıştım, rahatsızdım. Beni aramıştı, ‘İyi misin’ diye sormuştu. “Eve gidip yatacağım” demiştim ve onun ne yapacağını sormamıştım. O gün iş görüşmesine gideceğini bilmiyordum. Gizlediği için değil, ayrıca sormadığım için. Zaten 2-3 gün önce söylemişti.”

“O gece hiç konuşmadık”

Çınkır, olay gecesi Şule ile konuşmadığını ve ölüm haberini sabah öğrendiğini söyledi:

“Olayın yaşandığı gece Lilia (Şule’nin o gece iletişimde olduğu ev arkadaşı) ile hiç konuşmadık. Beni olaydan haberdar eden Engin isimli, Çağatay Aksu’nun işyerinde çalışan bir şahıstı. Ondan duydum. Böyle olunca Şule’yi aradım, ulaşamadım. Sonra Lilia’yı aradım, sabah 11 civarı onunla konuştuk. Ben de bunun üzerine olayın detaylarını öğrenmek için Şule’nin evine en yakın olan karakola gittim.”

Muhammed Furkan Çınkır, sanık avukatlarının Çet’in anal sürüntü örneklerinde prostat spesifik antijene (PSA) rastlanmasını kendisiyle bağdaştırmalarına yönelik ise şunları söyledi:

“Sanık avukatlarının iddiası olduğu için söylüyorum. Utanarak söylüyorum. Cinsel birlikteliğimiz vardı, tahminimce en son bir hafta ile on gün arasında olmuştu. Onun haricinde -yine utanarak söylüyorum- aramızda hiçbir şekilde ters ilişki olmadı, konusu dahi geçmedi.”


“Paylaştığım fotoğraf benim vicdansızlığım olabilir, mahkemeyle alakası yok”

Son olarak, olaydan birkaç ay sonra Instagram hesabında paylaştığı ve Çet’in düşme pozisyonunu hatırlatan fotoğrafı sorulan Çınkır’ın bu soruya yanıtı şöyle oldu:

“Bu mahkemede Şule’nin psikolojisi konuşuldu, sanıklarınki konuşuldu, benimki hiç konuşulmadı. Psikolojim böyle bir olaydan sonra bozulmuştu ve bu nedenle okulu, yaşadığım şehri bıraktım, İzmir’e gittim. Fotoğrafta balkonun pervazında olan bendim. Bunu çekerken yemin ederim Şule aklıma gelmedi. Fotoğrafın mahkeme dosyasına girmesi bana çok saçma geliyor. Bu benim vicdansızlığım olsa bile mahkemeyle alakası yok.”

Furkan olayın intihar olduğunu duyduğunda Şule’ye kızgınlık duyduğunu, ancak tecavüz ve öldürme olduğunu öğrenince bu kızgınlığının geçtiğini ifade etti.

Sanık avukatı İskender Fatih Balkış, Çınkır’a, 1,5 yıl boyunca neden mahkemeye gelmediğini, diğer insanlar gibi kız arkadaşına “destek vermediğini” sordu. Çınkır ise Malatya Adliyesi’nde ifade verdiğini ve mahkemeden kaçmasının sözkonusu olmadığını belirtti.

Çağatay Aksu’nun Berk Akand’a cezaevinde yazdığı mektuplar mahkemeye sunuldu

Beşinci duruşma öncesi dosyaya yeni belgeler girdi. Aynı cezaevinde bulunan Çağatay Aksu ve Berk Akand’ın mektuplaştıkları ortaya çıktı. Akand, kendisine gelen mektupları avukatları aracılığıyla mahkemeye sundu. Şule Çet’in ailesinin avukatı Umur Yıldırım, mektupların mütalaanın verileceği gün sunulmasının “anlamlı” olduğunu söyledi. Çet ailesinin diğer avukatı Onur Tatar ise, Çağatay’ın bir mektubunda Berk’e “Ya batarız ya çıkarız” cümlesini neden kurduğunu sordu. Çağatay Aksu, yalan haberler sebebiyle aynı cezayı alacaklarını düşündüğü için böyle bir ifade kullandığını söyledi. Tatar yine mektupların birinde, Aksu’nun Akand’a “Halay işi aklımızda olsun, ağız birliği” yazdığını söyledi ve bunun nedenini öğrenmek istedi. Çağatay Aksu, Şule ölmeden önce hep birlikte halay çektiklerini, olayın üzerinden uzun bir süre geçtiğini ve Berk’e olayı hatırlatmak istediğini söyledi. 

Avukatlar arasında tartışma çıktı, salondan sesler yükseldi

Onur Tatar mektuplara ilişkin konuşurken Şule Çet’in 10 tırnağının dokuzunda sanıklara ait dokuların bulunduğunu iddia etti. Sanık Berk Akand’ın avukatı Paşa Büyükkayaer ise Tatar’ın yalan söylediğini, tırnakların yalnızca ikisinde Akand’a ait DNA’ların bulunduğunu, bunun da basit temasla geçebileceğinin adli tıp raporuyla kanıtlandığını ifade etti. Tartışma sırasında sesler yükselirken salondaki izleyicilerden de sanık avukatına tepki oldu.

Umur Yıldırım sanıkların mesaj sildiğini hatırlattı

Avukat Yıldırım, Berk Akand’ın Çağatay Aksu’ya ofisten çıktıktan sonra asansör beklerken kullandığı “Bana mı söylüyorsun” ve “Yeter” cümlelerini hatırlatarak Akand’ın da olaya dahil olduğunu ifade etti. Yıldırım ayrıca, Akand’ın mahkemeye başka bir telefon teslim ettiğini, telefon inceleme raporunda 28-30 Mayıs arasındaki mesajların ve fotoğrafların silindiğine yer verildiğini söyledi. Yıldırım, Aksu’nun o gece 19 mesaj sildiğinin telefon inceleme raporuyla sabit olduğunu da hatırlattı. 

Umur Yıldırım, Çet’în ‘kayıp’ iç çamaşırlarıyla ilgili konuştu 

Dava dosyasında Şule Çet’in cansız bedeninin üzerinde bulunan iç çamaşırların nerede olduğu bugüne kadar hep tartışıldı. Çet ailesinin avukatları bu çamaşırların Adli Tıp’ta incelenmediğini ve kaybedildiğini iddia etmiş, sanık avukatları ise çamaşırların vukat Umur Yıldırım tarafından teslim alındığını belirtmiş ve buna dayanak olarak Yıldırım’ın imzasının bulunduğu bir tutanağı göstermişti. Yıldırım buna ilişkin şöyle konuştu: 

“Şule’nin kot montu, çantası, telefonu ve cüzdanı yirminci kattaki ofisteydi. Üzerinde ise taytı, iç çamaşırı, piercingi vesaire vardı. Olaydan 12 gün sonra eşyaları babayla almaya gittik. Polis bize cansız bedeninde olanları, yani iç çamaşırlarını vesaire değil, yirminci kattaki eşyalarını verdi. Polisin sonradan tuttuğu tutanakta iç çamaşırları vermiş gibi bir intiba yaratılmaya çalışılıyor. Nitekim olaydan bir yıl sonra bir tutanak daha geldi, ‘İç çamaşır verildi ve baba da aldı’ deniyor. Baba almadı.”

Çet ailesinin avukatı Ferhat Gebeş, Adli Tıp Kurumu’na eleştirilerde bulundu

Ailenin avukatlarından Ferhat Gebeş, 6 Kasım’da yayımlanan Adli Tıp Ek Raporu ile ilgili söz aldı. Raporda Şule Çet’in iki tırnağında yer alan Berk Akand’a ait DNA’ların basit temasla geçebileceği ve anal sürüntü örneğinde bulunan PSA’nın (kanda ve idrarda da bulunduğu için) cinsel birlikteliğin göstergesi olmadığı yazıyordu. Gebeş, mahkemenin Adli Tıp Kurumu’na DNA’ların bilgisayar tuşlarına temasla geçip geçmeyeceğini sorduğunu, ancak kurumun ‘kendisine vazife olmayarak’ bu DNA’ların Akand’ın bahsettiği diğer senaryolarla da geçebileceğini yazdığını söyledi. 

Anal bölgede bulunan PSA’nın kadınlarda bulunma ihtimalinin yok denecek kadar az olduğunu belirten Gebeş, PSA ile ilgili “eser miktar” nitelemesinin kullanıldığını, bunun doğru bir tanım olmadığını zira PSA’nın “pozitif ya da negatif” çıkabileceğini, miktarının bilinemeyeceğini anlattı. Gebeş adli tıp raporunda tükürükten de bahsedildiğini ancak bunun üzerine gidilmediğini öne sürdü. Sanık Berk Akand’ın avukatı Hüseyin Ayan ise bu iddiaya, raporda yazılı tükürük amilazının yalnızca ağızdan çıkan tükürükte bulunmadığını söyleyerek karşılık verdi.

Savcı esasa ilişkin mütalaasında her iki sanık için ceza istedi

Duruşmada daha sonra cumhuriyet savcısı esas hakkında mütalaasını açıkladı. Savcı, Çağatay Aksu’ya “kasten adam öldürme” suçundan müebbet hapis, “cinsel saldırı” ve “hürriyeti tahdit” suçlarından 39 yıla kadar hapis; Berk Akand’a ise bu suçlara yardım ettiği gerekçesiyle 31 yıla kadar hapis cezası istedi.

Mütalaanın açıklanmasının ardından hem müdahil vekillerine hem de sanık vekillerine mütalaayı değerlendirmek için ek süre isteyip istemedikleri soruldu. Şule Çet’in aile avukatları ve Berk Akand’ın avukatları ek süre talep etmezken Çağatay Aksu tarafı ek süre istedi.

Tarafların mütalaa hakkındaki görüşleri dinlendi

Avukat Umur Yıldırım, savcılık makamının mütalaasına katılmakla birlikte sanıklara ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının verilmesi gerektiğini söyledi.

Çağatay Aksu: “Suçluysam beni asın”

Mütalaada yer alan suçlamalara cevaben Çağatay Aksu ve Berk Akand sözlü savunma yaptı. İlk sözü alan sanık Aksu, Şule Çet’i yanlarında zorla tutmadıklarını iddia ederken Adli Tıp Kurumu’nun cinsel saldırı konusunda kanaate varamadığını hatırlattı. Çağatay Aksu sözlerini şu şekilde tamamladı: “Bizim bu suçu işlemediğimiz çok net ortada. Eğer ceza verecekseniz beni asın. Onun dışında Allah rızası için diyorum; dininizle ve vicdanınızla düşünün, beni suçlu buluyorsanız bu cezayı vermeyin, asın.”

Aksu’nun avukatı Levent Ekmen ise “kasten adam öldürme” suçuna ilişkin somut bir delil olmadığını ifade etti. Ekmen, hem mütalaada hem de iddianamede yer alan “hürriyeti tahdit” suçlarına cevaben, bu suçu işlemenin birinci koşulunun alıkoyulan kişinin dış dünya ile iletişiminin kesilmesi olduğunu, ancak Şule’nin her an için telefonunun yanında bulundurmasından dolayı böyle bir suçun işlenmiş olamayacağını kaydetti.

Avukat Levent Ekmen ayrıca, savcının verdiği mütalaada diğer sanık Berk Akand’ın nasıl yardım ve yataklık yaptığının açıklanmadığını belirtti.

Berk Akand: “Çağatay Aksu’ya 03.32’ye kadar kefilim”

Berk Akand ise savunmasına, olayla ilgili en ufak bir bilgisi olmadığını ve olayın gerçekleştiği odaya hiç girmediğini söyleyerek başladı. Akand şöyle devam etti: “Benim tek suçum, yanımdan kalkıp giden iki insanın girdiği odada neler yaşandığını bilmemek, duymamak. 03.32’ye kadar Çağatay’ın yanındaydım. Sadece ondan sonrasına kefil olamıyorum. Suçlu demiyorum, suçsuz da demiyorum. S.Ş. (içki almak için aradığı tekel işletmecisi) ile 03.32’de konuşuyordum, Çağatay ve Şule’nin gider gibi bir halleri vardı.”

Akand bu sırada müzik açmak için bilgisayarın yanındaki sandalyede oturduğunu, zaman zaman da bu sandalye üzerinde sızdığını belirtti. Çağatay, durumu kendisine haber vermek için geldiğinde de ayık olmadığını belirten Akand, haberi aldıktan sonra kendisine gelemediğini söyledi. Son 36 saat içinde yalnızca üç saat uyuyabildiğini kaydeden Akand, hem asansör önünde hem de çıkışta gösterdiği tepkileri de durumun gerçekliğini kavrayamamış olmasına bağladı. Berk Akand, “Bir buçuk yıldır doğruları söyledim, etiksizlikler yapmadım, iftira atmadım” dedi.

Berk Akand: “İki duble içeyim diye gidip 16 aydır bitmeyen bir kabusa uyanıyorum”

Berk Akand sözlerini şöyle tamamladı: “İki duble içeyim diye gidip 16 aydır bitmeyen bir kabusa uyanıyorum. Annemi, nişanlımı rüyamda görüyorum. Sevdiklerimden ve Şule’nin yakınlarından çok kez af dilerim. Alkolü temkinli alsaydım her ne yaşandıysa belki olmazdı. Alnım ak, başım dik. Allah herkesin, acılı ailenin de yardımcısı olsun. Atılan suçlamalardan beraatımı talep ediyorum. Ceza alırsam harcanacağımı düşünüyorum.” 

Akand’ın avukatı Hüseyin Ayan: “İntiharın en önemli delili, Şule’nin iki avucundaki saç”

Berk Akand’ın avukatı Hüseyin Ayan ise ellerinde bulunan saçlara dikkat çekerek Şule’nin bir cinayete kurban gitmediğini, intihar ettiğinin en büyük delilinin bu olduğunu söyledi. Müdahil tarafın ilk iddiasının Şule’nin boğulup daha sonra camdan atıldığı şeklinde olduğunu hatırlatan Ayan, saçların bu iddiayı temelsiz kıldığını ifade etti. Ayan, iddia makamının da cinayet, boğulma veya tecavüze ilişkin herhangi bir delil ortaya koyamadığını savundu.

Ayan: “Şule’nin intihara Çağatay veya Furkan tarafından sürüklendiğini düşünüyorum”

Şule’nin plazaya geliş nedeni, Çağatay ile olan ilişkisi ve özel hayatıyla ilgili değerlendirmelerde de bulunan Ayan sözlerine şöyle devam etti: “Ben Şule’nin oraya intihar kastıyla geldiğini düşünmüyorum. Şule’nin oraya eğlenmek ve içki içmek için geldiğini de düşünmüyorum. Oraya iş sözü almak için gittiği kanaatindeyim.”

Mesajlarda Çağatay’ın Şule’ye asılır durumda olduğunu ama Şule’nin ona ‘siz’ diye hitap ettiğini gözlemlediğini belirten Ayan, Şule’nin davranışlarının ya Çağatay’ın tacizine cevap vermediği için ya da Furkan ile telefonda kavga ettikleri için değiştiğini belirterek “Şule’nin intihara Çağatay veya Furkan tarafından sürüklendiğini düşünüyorum” dedi.

Avukat Ayan: “Şule gezmeyi tozmayı seven bir tip”

Ayan aynı zamanda Çet’in psikolojik olarak zorlu bir dönemden geçmiş olabileceğini söyleyerek maddi sıkıntılar yaşadığını belirtti ve “Şule gezmeyi tozmayı seven bir tip. İşi olmadığı bir dönemde ailenin gönderdiği parayla bu yaşam tarzını sürdürebilmesinin mümkün olmadığını düşünüyorum” diye konuştu.

Abi Şenol Çet tepki gösterdi

Hüseyin Ayan’ın “Gezmeyi tozmayı seven bir tip” ifadesi mahkemedeki kalabalığın tepkisini çekti. Şule Çet’in abisi Şenol Çet de “Biraz düzgün konuşun ölünün arkasından” diyerek tepkisini ortaya koydu.

Berk Akand’ın avukatı Paşa Büyükkayaer: “Akand adli tıp raporu sonrası tahliye edilmeli”

Berk Akand’ın bir diğer avukatı Paşa Büyükkayaer ise Şule’nin psikolojik durumunun pek de önemli olmadığını, intihara meyilli olsa bile bunun intihar ettiği anlamına gelmediğini, dolayısıyla bu konuların tartışılmasının anlamsız olduğunu kaydetti. Savcı mütalaasında, müvekkili Berk Akand’ın Çağatay Aksu’ya nasıl yardım ettiğinin hiçbir şekilde izah edilemediğini vurgulayan Büyükkayaer, son duruşmadan bu yana yazılan raporları da değerlendirdi. Bir önceki duruşmanın sonunda gerçekleştirdikleri tahliye taleplerinin DNA raporu gelmediği için reddedildiğini ancak duruşmadan sonra DNA’ların basit temasla geçebileceğinin kanıtlandığını hatırlattı, Akand’ın tahliyesini istedi.

Berk Akand’ın avukatı İskender Fatih Balkış: “Bu dava tez olarak okutulur”

Berk Akand’ın bir diğer avukatı İskender Fatih Balkış da bardakların olay sonrasında yıkandığını kendilerinin söylediğini, adli tıp raporlarında müvekkili aleyhine bir şey çıkmadığını ve her zaman gerçekleri ortaya çıkarmak için çalıştıklarını ifade etti. Balkış, mahkemeye sundukları mektupların Berk Akand’ın da Çağatay Aksu’nun da lehine olduğunu söyledi.

İskender Fatih Balkış son olarak, sosyal medya üzerine bir eleştiri yaptı: “Adalete olan inancın sarsılmasıyla insanların sosyal medyadan adalet sağladığı görülüyor. İlk yargılamadan bu yana cinayetin ve cinsel saldırının delilleri kesin denerek bu çocuklar yakılmaya çalışıldı. Ün, para ve mikrofon peşinden koşmak uğruna. Bu dava, sosyal medyanın linç kültürü üzerindeki etkisinin üniversitelerde tez olarak okutulacağı hale geldi” 

Karar 4 Aralık’ta açıklanacak

Mahkeme heyeti, avukat Levent Ekmen’in yazılı savunma için ek süre istemesi nedeniyle karar duruşmasının tarihini 4 Aralık olarak belirledi. Sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verildi.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.