Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Cumhurbaşkanlığı’ndan İstanbul Sözleşmesi savunması: “Sözleşmeden çekilme kararı kadınların korunmadığı anlamına gelmez” 

Danıştay 10. Dairesi, bugün AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararına ilişkin 20 dosyayı görüşmek üzere toplandı. Danıştay Savcısı, İstanbul Sözleşmesi’ni fesheden cumhurbaşkanı kararının iptal edilmesi yönündeki mütalaasını tekrarladı. Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı Hukuk ve Mevzuat Genel Müdürlüğü Anlaşmalar Daire Başkanı Emre Topal’ın cumhurbaşkanı kararını “İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı kadınların korunmadığı anlamına gelmez” sözleriyle savunması salonda tepkiyle karşılandı.

Haber: Senem Büyüktanır & Cansu Timur
Kamera & Kurgu: Furkan Erdem

Danıştay 10. Dairesi, İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesine karşı açılan 10 davayı 28 Nisan’da görmüştü. Sözleşmenin feshine karşı açılan 20 davada bugün (7 Haziran) davacı taraflardan Önce Kadınlar ve Çocuklar Derneği, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkanvekili Özgür Özel, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka söz aldı.

Davacı tarafların savunmalarındaki ortak vurgu, güçler ayrılığının gerekliliği ve cumhurbaşkanı yetkilerinin sınırlandırılması konuları oldu. Taraflar, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararının hukuk kurallarıyla ilgisi olmadığını dile getirerek İstanbul Sözleşmesi davasının sonucunun rejim değişikliğine ilişkin gelişmelerin belirleyicisi olacağını vurguladı. Davada yapılan konuşmalarda Lanzarote Sözleşmesi sıklıkla anıldı. Sözleşmenin tehdit altında olduğuna dikkat çeken davacı taraflar, açılımı Çocukların Cinsel Sömürü ve Cinsel İstismardan Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi olan sözleşmenin isminin siyasi iktidar tarafından çocuklara tecavüzü meşru kılmak için tam olarak söylenmediğini öne sürdü.

“Sözleşmeden çekilmek kadınların korunmadığı anlamına gelmez”

Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı Hukuk ve Mevzuat Genel Müdürlüğü Anlaşmalar Daire Başkanı Emre Topal’ın, cumhurbaşkanı kararını “İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı kadınların korunmadığı anlamına gelmez” sözleriyle savunması salonda tepkiyle karşılandı. Topal, Cumhurbaşkanlığı makamı adına savunma yaparken, mahkeme heyeti basının görüntü almamasını, aldığı görüntüleri silmesini istedi. Topal da görüntülerinin çekilmesini kabul etmediğini belirtti.

“Türkiye gibi ülkelerde fesih parlamentodan geçmek zorunda değil”

Topal savunmasını şu sözlerle bitirdi:

“İstanbul Sözleşmesi doğrudan uygulanabilen bir sözleşme değildir. Yabancı literatür de böyle söyler. Bu yüzden ülkemizde 6284 sayılı Kanun yürürlüktedir. 6284 sayılı Kanun’da İstanbul Sözleşmesi’ne atıf yapılması bizim fesih işlemimizi değiştirmez. Cumhurbaşkanımızın kararlarını Avrupa sözleşmelerinin kararları ile ölçmüyoruz. Türkiye gibi olan ülkelerde, fesih parlamentodan geçmek zorunda değil. ABD, Kanada, İtalya ve Portekiz’in de aralarında olduğu çok sayıda ülkede bu şekilde.”

“Türkiye Cumhuriyeti, dünyaya verdiği sözün arkasında durmak zorundadır”

Topal’ın savunmasının ardından söz alan avukat Hülya Gülbahar ise şöyle konuştu: “İdare sözlerini hep bu tarafa bakarak söyledi. Hukuku bilmiyoruz gibi konuşuyor, kabul etmiyoruz. Burada ‘kanunlar anlaşmalara eşit değildir’ masalı anlatılmasın. Uluslararası sözleşmeler temel haklarla ilgiliyse hükmü bertaraf eder ve kanun hükmündedir. Kendisiyle çelişen ayrımcı maddeleri bertaraf eder ve kimse anayasaya aykırılığına bir şey diyemez. Uluslararası hukukun çetrefilli yolları olabilir ama Türkiye Cumhuriyeti’nin temel haklarla ilgili dünyaya verdiği bir söz vardır ve o sözün arkasında durmak zorundadır.”

“Ağır cezalara ihtiyacımız yok, eşitliğe ihtiyacımız var”

Davaya, erkeklerin öldürdüğü kadınların yakınları da katıldı ve Önce Kadınlar ve Çocuklar Derneği avukatı Müjde Tozbey Erden’in konuşması sırasında ayağa kalkarak, heyete “Buradayım” diye seslendi. Avukat Tozbey, şiddetin kendisinin ayrımcı olduğuna dikkat çekerek “Bazı yargıçlar o saatte orada ne işiniz vardı diye sorabiliyor. Bizim ağır cezalara ihtiyacımız yok, eşitliğe ihtiyacımız var” dedi.

“Birilerinin ‘Artık bu da olmaz’ demesi lazım”

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, davada “eşitlikçi erkekler” olarak söz söylemek için bireysel başvuru yaptığını söyledi. Özel, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasının bir rejim tartışması olduğunu vurgulayarak mahkeme heyetine şu sözlerle çağrıda bulundu:

“Atatürkümüzün egemenliğin bila kaydu şart milletin olduğuna dair sözü birileri tarafından sahiplenilmeli, birilerinin ‘Artık bu da olmaz’ demesi lazım. Bu kararın ikincil, üçüncül etkilerinden korkuyorum, her siyasinin de korkması lazım.”

“Hapishaneden çıkar mıyım diye soruyorlar”

CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka, İstanbul Sözleşmesi’nin AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla feshinden sonra kadın cinayetinden hüküm giymiş erkeklerin avukatları arayarak, “Cezam düşer mi? Hapisten çıkabilir miyim” diye sorduğunu belirterek şöyle konuştu:

“21 Mart günü, yani bu kararın verilmesini takip eden 24 saat içinde altı kız kardeşimiz katledildi. Bize gelen başvurulara göre kadın cinayeti failleri en çok şunu söylüyor: ‘Ne var canım, seni öldürsem de üç beş ay yatar çıkarım.’“

“Öyle bir karar verin ki ileride sizden vicdanlı yargıçlar olarak bahsedilsin”

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “adam öldürme” yerine “kadın cinayeti” tanımlaması yapılması gerektiğini dile getirdi:

“Evli olduğu erkek tarafından katledilen Fatma Altınmakas’ın Türkçe bilmediği için jandarma karakolunda kendisini ifade edemediği ortaya çıkmıştı. Kamu kurumlarında ve toplumda körüklenen ırkçılık Türkçe bilmeyen kadınların ölümüne de sebep olmaktadır. Erdoğan önce kendisine yetki veren bir kararname yayımladı, verilen bu yetki kararnamesine dayanarak işlem yaptı. Tek adam tek adama yetki vererek tek adam adına kararname çıkardı. Esas olan iktidar gücünün ne buyurduğu değil hukukun neyi buyurduğudur. Öyle bir karar verin ki ileride sizden vicdanlı yargıçlar olarak bahsedilsin.”

“Yasamanın söz söyleme hakkı üzerinden deneme yapılıyor”

Yargıçlar Sendikası adına konuşan avukat Ömer Faruk Eminağaoğlu şunları söyledi:

“Yapılan idari işlemi hukuk içinde değerlendirmek mümkün değil. Erdoğan’ın yaptığı işlem, Türkiye’de temel haklar ve özgürlüklerle ilgili olarak uluslararası sözleşmelere dair bir ilk. Bu davada atılan adıma noktayı koymazsanız devamı gelecektir. Temel hak ve özgürlük konusunda yasama organının söz söyleme hakkı burada bir deneme yapılarak elinden alınmaktadır.”

“‘Ankara’da Danıştay var’ dedirtecek kararı bekliyoruz”

Davacı taraflardan Malatya Barosu adına konuşan avukat Aslı Koçak Arıhan, kadınların adli mercilere başvurmaktan vazgeçmeye başladığını ve kadınların maruz bırakıldığı şiddetin adli mekanizmalara yansımadığını vurgulayarak mahkeme heyetine şöyle seslendi:

“Kadınlar adli mercilere başvurmaktan vazgeçmeye başladı, şiddet adli mekanizmalara yansımıyor. Artık ‘Bu ülkede demokrasi yok’ diyerek ülkeden ayrılmak isteyenlerin ‘Bizim yanımızda devlet yok’ diyen kadınların yanında olmanızı istiyoruz. Oradan bakınca bizi nasıl gördüğünüzü bilmiyorum ancak biz buradan bakınca siyasi iradenin temsilcisi olarak değil devlet adına karar veren bağımsız, güçlü bir yüksek mahkeme görüyoruz. O nedenle ısrarla sizden cesareti ve umudu yükseltecek, hukukun üstünlüğünü gösterecek Türk milletine ‘Ankara’da Danıştay var’ denilecek kararı bekliyoruz. Sizden çok mu şey bekliyoruz?”

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.