Galatasaray ve Türk futbol tarihinin gelmiş geçmiş en büyük isimlerinden Fatih Terim’in belgeseli Netflix’te yayınlandı. Terim, belgeseli izlerken eşi ile birlikte gözyaşlarını tutamadığını söyledi.
Galatasaray ve Türk futbolunun önemli isimlerinden Fatih Terim’in Netflix platformundaki belgeseli, dün (15 Eylül) izleyiciyle buluştu. Dört bölümden oluşan “TERİM” isimli belgesel, Fatih Terim’in 1996-2022 yıllarına odaklanıyor. Merakla beklenen belgesel, ilk 30 dakika içinde 14 milyon izlenmeye ulaştı.
“Eşim Fulya ile gözyaşlarımızı tutamadık”
Fatih Terim, Netflix’teki belgeselinin yayınlanmasından hemen önce yayıncıya röportaj verdi. Netflix’in global sitesinde Türkçe ve İngilizce olarak yer alan röportajda öne çıkan kısımlar şöyle:
Her birine ayrı belgesel yapılabilecek birçok maçı ve hikâyeyi, dört bölümde toplamak çok zor bir iş. Belgesel çekimleri sırasında tüm kariyerinizi ve hayatınızı bir daha yaşamak sizde nasıl duygular uyandırdı?
– Kupalar, madalyalar, arşivlerdeki görüntülerim veya fotoğraflarım benim için çok şey ifade ediyor. Bir kupaya veya fotoğrafa baktığımda; o anın hikâyesini hatırlıyor, o anın duygusunu yaşıyorum. Aslında bu belgeseli yapmayı kabul ettiğimde içimden geçen de buydu. Herkesin gördüğü ile bana yaşattığı duyguyu birleştirmek. Dediğiniz gibi bazen bir dost sohbetinde, bir maçı bile saatlerce konuşabilirken, neredeyse tüm hayatımı dört bölüme sığdırmak zordu. Zaten sığmadı. Ama eminim beni hiç tanımayan birinin bile dikkatini çekse, dört bölüm de hem bana hem hayata dair çok şey anlatıyor.
İlk izlediğinizde neler hissettiniz?
– Ben çekimler sırasında dönem dönem yaşadıklarımı anlatıyorum. Adana, İstanbul, Ankara, İzmir derken Floransa, Milano, tekrar İstanbul… Anlatıyorum ama hatırladıkça başa dönüyoruz veya başka konuya geçiyoruz. Ben ne anlattığımı çok iyi hatırlıyorum tabii ama başkaları ne dedi, ne anlattı, bilmiyorum. Bir veya iki kişinin eş zamanlı çekimi yapılmış. Sadece onların birer yorumu geldi bana soru olarak. Onun dışında hiçbir şey bilmiyorum. İnanır mısınız, uzunca bir süre kimler konuştu, onu da bilmiyordum. Neyse, dediler ki, hocam ilk iki bölüm bitti, gelin. Eşim Fulya ile izledik ve gözyaşlarımızı tutamadığımız anlar oldu. Hiç kolay değil. İnsan o an kendine yabancılaşıyor. Yani izlediğin kendi hayatın ama görüntüler, müzik, konuşmalar… Bir süre sonra son iki bölümü izledik. Bu sefer kızlarım vardı yanımda. Baktım onların da gözler doluyor. “Elinize sağlık” dedik ve çıktık. Şu an bile çok heyecanlıyım. İleride torunlarımın, “bu bizim dedemiz” diye anlatmak yerine izletecekleri bir iş olmuş. Bu duygu beni çok mutlu ediyor.
Medyascope'un haftalık e-bülteni
Andaç'a abone olun
Editörlerimizin derlediği öngörüler, analizler, Türkiye’yi ve dünyayı şekillendiren haberler, Medyascope’un e-bülteni Andaç‘la her çarşamba mail kutunuzda.
Teknik direktör olmaya tam olarak ne zaman karar verdiniz?
– Eşim Fulya’nın haklı olduğu şey gençlikteki ani parlamalardı. Gerçi hâlâ var ama o zaman bu meslek için uygun olmayabilir diye düşünüyordu. Bir futbolcu eğer sahada inandığını yapabiliyor ve oyunu sadece kendi açısından değil takım açısından okuyabiliyorsa mutlaka bir gün teknik direktör olmayı aklından geçirir. Aklından geçirmekle hayata geçirmek farklı elbette. O dönem teknik direktör olmam için önemli isimlerden tavsiyeler alıyordum. Ben de kendime, bunun için çok çalışıp kendimi geliştireceğime, daha cesur olabileceğime, yapılmamışları denemek istediğime inanıyordum.
Çekimlere Galatasaray teknik direktörü olarak başladınız, bambaşka bir noktada bitirdiniz. O süreci nasıl yaşadınız? Çekimleri bu nasıl etkiledi?
– Hayatın içinde ne varsa futbolda da var. Bunu belgeselde de söyledim. Futbol sadece bir spor değil. Sadece çekimlere değil genel olarak belgesele, dolayısıyla hayatıma baktığınızda başladığım ve bitirdiğim pek çok şey var. Bu süreç de onlardan biriydi