Özgür gazeteciliğe destek olun
Search
Close this search box.

Prof. Dr. Ayşe Buğra, CHP’nin “Aile Destekleri Sigortası” programını değerlendirdi: “Yoksul kesim için hayatın belirsizliğini azaltabilir”

Kemal Kılıçdaroğlu “Sorun yoksulluğu istismar etmek” diyerek, CHP’nin “Aile Destekleri Sigortası”nı açıkladı. Programı Medyascope’a değerlendiren Prof. Dr. Ayşe Buğra, “Sosyal yardımların çok gerekli olduğunu” söyledi. Kriz ortamında CHP’nin önerisinin “anlamlı” olduğunu vurgulayan Buğra, sosyal yardımların “Nakdi değil, ayni olması, düzenli olması ve sosyal hizmet uzmanlarını devreye sokarak yürütülmesi” gerektiğini belirterek, “Yoksul kesim için hayatın belirsizliğini azaltacak bir uygulama olabilir” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 18 Eylül’de ekonomi muhabirleri ile İstanbul’da yaptıkları toplantıda, partisinin “Aile Destekleri Sigortası” programını açıkladı. Türkiye’nin, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) Sosyal Güvenliğin Asgari Normları Sözleşmesi’ni 1971’de kabul ettiğini ancak aile destekleri sigortasının uygulanmadığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, yapılan dağınık yardımlar yerine, bütün ailelere asgari gelir güvencesi sağlanması gerektiğini vurgulayarak şöyle konuştu:

Sorun yoksulluğu bitirmek değil. Sorun yoksulluğu oy için kullanmak, istismar etmek. Bu toplantıda öngördüğümüz düzenlemeyle, yoksulluğu artık bu ülkede hiçbir siyasal parti istismar konusu yapmasın. Kişi yoksulsa sosyal devletin koruması altında olsun. Sosyal devlet ona her türlü yasaların öngördüğü yardımı yapsın.

“Hayatın belirsizliğini azaltacak bir uygulama”

Boğaziçi Üniversitesi Sosyal Politika Forumu Uygulama ve Araştırma Merkezleri’nin (UYGAR) kurucu başkanlarından Emeritus Prof. Dr. Ayşe Buğra, CHP’nin Aile Destekleri Sigortası programı hakkında şunları söyledi:

“Sosyal yardımların çok gerekli olduğu bu kriz ortamında, CHP’nin önerisini çok anlamlı buluyorum. Nakdi değil, ayni yardımlara dayanması, düzenli olması, sosyal hizmet uzmanlarını devreye sokarak yürütülmesi, bütün bunlar çok iyi ve yoksul kesim için hayatın belirsizliğini azaltacak ve iş aramayı, hayatı üzerine plan yapmayı kolaylaştıracak bir uygulama olabilir.”

Aile Destekleri Sigortası neleri kapsıyor?

Kılıçdaroğlu, CHP’de genel başkanlık görevine geldiğinden bu yana Aile Destekleri Sigortası hakkında çalışmalarını sürdürdü. Temel amacı her aileye asgari gelir güvencesi sağlayan sigorta için CHP, aileler için çok farklı alternatifler içeren program geliştirdi. Maddi durum tespiti için, tamamına yakını kadınlardan oluşan yaklaşık 25 bin sosyal hizmet uzmanı ve sosyolog istihdam edilmesi planlanıyor. Haneye göre, verilecek destek, bugünkü değerlerle hesaplandığında bin 100 TL ile 5 bin 500 TL arasında değişiyor. 

CHP programında, sigortaya, bütçe ödeneklerinin yüzde 11’inin ayrılması öngörülüyor. 2 trilyon 831 milyar TL olan 2022 bütçesinde bu programa uygun transfer yapılmış olsaydı bu rakam 311 milyar TL düzeyinde olacaktı. Mevcut durumda hane halkına transferler için ayrılan ödenek, 189 milyar TL ile bütçenin yüzde 6,7’sine denk geliyor. 

Ayşe Buğra: “Yardımın belirli ve düzenli olması önemli”

Prof. Dr. Ayşe Buğra, Türkiye’de temel gelir desteğini ilk dile getiren kişilerden. 2001 krizi ile sosyal yardımlar üzerine çalışmaya başladığını belirten Buğra, şunları söyledi:

2001 krizi, Türkiye’nin herhalde ilk önemli kapitalist kriziydi. Tamamiyle piyasa ilişkilerinin hakim hale geldiği bir ortamda, bir kent ekonomisinde ortaya çıkmış bir krizdi. İnsanlar perişan vaziyetteydiler. Burada şunu gördük: Yoksulluğun en önemli özelliklerinden biri hayatın belirsizliği, yarın ne olacağını bilmemek. Onun için şehirleşmiş bir piyasa ekonomisinde hem yardım mutlaka gerekli, hem de yardımın belirli ve düzenli olması çok önemli. ‘Bugün bir yiyecek kolisi göndereyim, yarın kömür göndereyim, ertesi gün üç beş kuruş vereyim’ şeklinde olmaması lazım. Önemli olan, o hayatın belirsizliğinin ortadan kaldırılması ki insanlar hayatlarıyla ilgili plan yapabilsinler, iş arayabilsinler, ne yapacaklarını düşünsünler.” 

CHP’nin programının bir sosyal yardım programı olduğunu belirten Buğra, “Bu tür sosyal yardım politikalarının, şehirleşmiş bir piyasa ekonomisinde mutlaka olması gerekiyor. Avrupa’da kamu kaynaklarıyla finanse edilen, geleneksel hayırseverlik modellerinden farklı şekilde, sosyal yardım politikaları 16. yüzyıldan beri yapılıyor. Bu anlamda, Türkiye’de gecikmiş bir şey” diye konuştu.

“İhtiyaç tespitinin hem maliyeti yüksek hem insanları etiketliyor”

Geleneksel dayanışma ağlarının, insanlara sosyal koruma sağlamakta yetersiz kaldığına dikkat çeken Buğra, “Yoksul yardımlarında ihtiyaç tespiti yöntemleri kullanılıyor. Hem insanları yoksul diye etiketliyorsunuz hem de ihtiyaç tespitinin idari maliyeti yüksek. Öyle durumlar oluyor ki sosyal yardımın idari maliyeti, verilen yardımdan daha önemli oluyor. Bütün bunlar tabii sorun fakat yardım yapılması da mutlaka gerekli” dedi.

CHP’nin programının düzenli, belirli model getirdiğini belirten Buğra, ihtiyaç tespitini sosyal hizmet uzmanlarıyla yapılmasının kritik olduğunu vurguladı: “İhtiyaç tespitini profesyonel olmayan insanlara bırakırsanız, bu yardımı çok daha aşağılayıcı bir hale getiriyor. Yapılması gereken bir şey, düzgün bir model içinde yapılıyor gibi görünüyor.”  

“Vatandaşlık geliri, yoksulları hedeflemez”

Buğra, CHP’nin açıkladığı programın bir temel gelir, vatandaşlık geliri politikası olmadığına dikkat çekerek, şöyle devam etti:

Vatandaşlık geliri, yoksulları hedefleyen bir politika değil. Oradaki vurgu, belirli bir gelir transferinin herkese yapılması ve geliri belli bir düzeyin üstünde olanlardan vergilerle geri alınması. Bu etiketlemeyi ortadan kaldırıyor ve idari maliyeti çok azaltıyor. İnsanların, eşit vatandaşlar olarak topluma katılmaları için belirli bir gelire ihtiyaçları olduğu anlayışıyla yapılan bir şey. Bunun da çok eski örnekleri ve herkese yapılması gereken gelir transferleriyle ilgili 18. yüzyıla kadar giden tartışmaları var.

“Yoksulluk herkes için tehdit haline geliyor”

Buğra, 20. yüzyılın sonunda neoliberal küreselleşmeyle birlikte, temel gelir fikrinin çok ilgi görmeye başladığını ve bu ilginin istihdamla gelir arasındaki bağın zayıflamasından kaynaklandığını belirtti. Daha öncekilerden farklı bir kapitalist düzende yaşandığını söyleyen Buğra, düzenli işte çalışan birinin yoksulluktan kurtulduğunun varsayılamayacağını, düzensiz, yarı zamanlı ve kendi hesabına çalışan kişilerle işlerin niteliğinin değiştiğini vurguladı.

Buğra, “Yoksulluk tehdidi, güvencesizlik sadece yoksul dediğimiz bir kesimi etkileyen bir şey olmaktan çıkıyor ve herkes için tehdit haline geliyor. İstihdam ve gelir ile arasındaki bağın zayıfladığı bir çalışma hayatı içinde temel gelir çok anlamlı oluyor. Düzenli yapılan transfer, gelirdeki dalgalanmayı önleyebiliyor” diye konuştu.

“Dolaylı vergiler ve kayıtdışı ekonomi ile temel gelir uygulamak kolay değil”

Temel gelir uygulamasının gerektirdiği ilk şeyin, “Kaynak yeter mi, yetmez mi” sorusunun ötesinde, düzgün bir vergi sistemi olduğuna dikkat çeken Buğra, şunları söyledi:

Eğer düzgün işleyen, dolaysız bir vergi sisteminiz yoksa, iş çok zorlaşıyor ve maliyet çok artıyor. Çünkü politikanın vergilerle geri alma kısmı zorlaşıyor. Ben temel gelir fikrini, bir toplum tahayyülü malzemesi olarak çok çekici buluyorum. Üzerine konuşulmaya, tartışılmaya değer bir konu. Ancak bana şimdi temel gelir uygulayalım deseniz, çok tereddüt ederim. Dolaylı vergilerin bu kadar yüksek olduğu, kayıtdışı ekonominin epeyce geniş olduğu bir yerde bunu yapmak kolay değil. Dolayısıyla arada bir fark var ama temel gelir uygulaması bugünden yarına yürürlüğe konacak bir uygulama değil.

“Sosyal yardımın ötesinde sosyal politika”

Sosyal politikayı düşünürken, çalışma hayatının niteliğiyle birlikte düşünmek gerektiğini söyleyen Buğra, “ILO’nun vurguladığı ‘düzgün iş’ kavramını ciddiye almak lazım. Düzgün iş yaratılması çok önemli. Yardımları düzgün işle, eğitim ve sağlık politikalarıyla birlikte düşünmek lazım” dedi. 

Sosyal politikanın, sosyal güvenlik sistemlerinin ve sosyal yardımların hep kaynak harcanan bir yer olarak görüldüğüne dikkat çeken Buğra, “Eğitim sisteminizi düzelttiğiniz zaman, sağlık sisteminizi iyi işler hale getirdiğiniz zaman ve bir sosyal politika uygulamaya başladığınız zaman, bütün bunlar vasıflı işgücü gerektirir, bu bazen unutuluyor. Sosyal harcamalar sadece bütçeye yük olarak görülüyor, halbuki çok ciddi istihdam ve düzgün iş yaratma potansiyeli olan harcamalar” diye konuştu.

Bize destek olun

Medyascope sizlerin sayesinde bağımsızlığını koruyor, sizlerin desteğiyle 50’den fazla çalışanı ile, Türkiye ve dünyada olup bitenleri sizlere aktarabiliyor. 

Bilgiye erişim ücretsiz olmalı. Bilgiye erişim eşit olmalı. Haberlerimiz herkese ulaşmalı. Bu yüzden bugün, Medyascope’a destek olmak için doğru zaman. İster az ister çok, her katkınız bizim için çok değerli. Bize destek olun, sizinle güçlenelim.